• almodovar'ın melodram komedilerine baktığımda onun zeki, ancak şapşal taklidi yapan ve kimi zaman buna gönülden inanan bir "..piç" yönetmen olduğunu düşünürüm. bu adam, medya kalıplarından, cinsel şablonlardan, kurumlaşmış ve henüz kurumlaşma imkanı bulamamış bütün toplumsal şekillendiricelerden feci derecede sıkılmış olmalı; ki tüm bu kavramlarla, suyunu sıkana dek oynar. o suyun tadını merak eden ve ağzına alabilek empatideki seyirci, filmin bir yerinde dayanamayıp ekrana ya da perdeye püskürtüverir kahkahasını.

    örneğin yüksek topuklar filmi.

    --- spoiler ---
    bir haber spikerinin, kocasının ölüm haberini verirken bir anda kocasını kendisinin öldürdüğünü, boş koltuklardan ve perdelerden oluşan aile fotoğraflarını kameraya tutarak gösterdiği sahnede kopup da güldükten sonra, film bittiğinde anlaşılır ki bu adam ne aile ne din ne kimlik ne kişilik ne aşk ne suç... mıncıklanmadık şey bırakmamaktadır. sözü geçen filmde, annesi sinema oyuncusu olan 10 yaşındaki kız, üvey babasının hap kutularını değiştirip onu ölüme yolluyor. ardından büyüyor ve annesinin taklidi olarak sahne alan bir travesti tarafından hamile bırakılıyor. kadının annesinden intikam alma çabası git gide yükseliyor, çünkü ona çok özenmekte. üstelik kocasını da annesinin eski aşklarından seçmiş ve kocası hala annesine aşık. filmin sonunda travestinin aslında kadına aşık bir müfettiş çıkması söz konusu. döneminin meşhur sinema oyuncularından olan anneninse, vefatından önce yine "yüce gönüllülük" ederek, kızının suçunu üstlenmesi senaryoya dahil.
    --- spoiler ---

    komiklik yapmadan güldürebilen bir yönetmen olan almodovar, "komik olunmaz, komik oldurulur." der gibi geliyor bana. küfrün ve sikişmekle ilgili olan her şeyin komik varsayıldığı; sinema salonlarında hoparlörden gelen her küfür sözcüğünden sonra deli danalar gibi sümkürerek gülen saygıdeğer, örflü, ananeli, çok-kültürlü, vesaire vesaire olan türkiye'den, böyle "ne olduğunu bilmez" bakışlarla bildiğini okuyan, bildik muhabbetlerden bunalmış ve bu bunaltısını zekaya sokup çıkarıp, parlak bir espri anlayışına bulayabilen biri; sembolik mizahı akılcılık makılcılık tınmadan sonuna dek zorlayan bir yönetmen çıkar mı? umarım.
  • gorsellik ugruna ebediyati terketmemis kimse. cektigi filmlerde birbirinden ilginc oykuler var, sadelik icin gizemden de vazgecmiyor... takdirle izliyoruz.
  • bu da düzenli çalıştığı oyuncuları oolan büyük yönetmenler kervanından, - artık neredeyse formule edilebilir şekilde hoyratca örülen serbest kurgular yönetmenlerinin aksine-inanılmaz bir kurgu gücü olan, ayrıca en normal-dışı, sapkın davranışları ve kişileri olabildiğince insanca gösteren, o hep şaşırtan dev. itiraf etmeliyim ki bazı yönleriyle buñuel'e bile üstün tutuyorum, ki gönlümde yeri bellidir.
  • yeni filmini fırından çıkarmıştır taze taze. (bkz: volver)
  • adam yarismaci olarak katildigi festivallerde, yarismalarda banko odul aliyo... yani diger yonetmenler zaten olaya hep 1-0 yenik basliyolardi, volver'da bir de senarsitlik eklenince artik senaristler de ekmeklerini tastan cikarmak zorunda kalacaklar...
    aman kalsinlar, adam yaptimi adam gibi yapiyor hic degilse...
  • adama tekrar hayran olmama neden olan, niçin hollywood'un istemesine rağmen siz ispanya dışında film yapmıyorsunuz sorusuna cevabı şöyle olmuştur.

    ' ben ispanyolum. dilime kökenime saygılıyım. ayrıca dil dışında kültür değişiklikleri de tehlike yaratabilir. filmlerime ispanya tamamen zenginlik katıyor. o ayrıntıları başka nerde bulabilirim? onlar filmi film yapıyor.ayrıca ispanyada kimse benim işlerime karışmaz, fikir bile yürütmez. ama hollywood'da işinize maydonoz olan bir sistem var. yönetmen kendi adına verilen kararları montajda, o da belki, görebilir. başka bir örnek vereyim. penolope ile volver içiin tam 3 ay prova yaptım aralıksız. hollywood'da hangi oyuncu ve yönetmene bu zaman tanınır? hiç kimseye! '

    sinema için bir picasso, bir mozart, bir oscar de la renta olan adam.
  • zannımca penélope cruzu her şekilde guzel gostermeyi basarabilen yonetmen
  • "i don't get involved with my actors. i don't get so involved with the films... if i lived like my characters, i would have been dead before i made 16 films." demiştir kendileri.
  • bir arkadaşım ispanya'ya tatile gider. döndüğü zaman aramızda aynen aşağıdaki diyalog geçer:

    - madrid'de kimi gördüm, tahmin et!
    - kimi gördün, pedro almodovar'ı mı? (ki bu cümle aslında tamamen espridir ve kayıtsız bir ukalalıktır)
    - evet
    - !!!!??!
hesabın var mı? giriş yap