• (bkz: 8mm)
    (bkz: 16mm)
    (bkz: 35mm)
    (bkz: 70mm) 65mm + ses kaydedilen bölüm
    (bkz: imax)
  • film şeridi.
    artık yavaş yavaş dijitalleşmeye birlikte ortadan kalma noktasına gelmiştir.
  • şu anda çok az bir yönetmen tarafından kullanılan film çekme formu diyebiliriz kabaca. 2000'den sonra başlayan dijitalleşme ile çoğu firma dijital film alanına yönelmiş ve analog film üretimini bir süre sonra durdurulmuştur . peki bu durum sinemanın neresine düşmektedir. analog çekilmiş bir film izleyince "daha nostaljik" diye düşünmekteyiz lakin bu konu sinemanın tam göbeğibe düşmektedir. bir amerikanlı "film göstermek, film çekme gibidir." diyor. film aslında gösterimi ile varolur. gösterilen ve temaşa edilen şey kolektif bir izlence olması dışında o anlık ve sinemanın doğasına uygun olarak "şimdi" de olan bir "deneyimleme" dir. bu aslında film-yapım'ın sadece post sürecinden sonra biten bir şey olmadığını gösteren bir durum. sinemada gren aşığı olmak gibi basit bir nedenden söylemiyoruz bunu. sinema eğer sinema salonundaki kolektif bir deneyim ise "gösterim" işi burada ayrı bir önem teşkil eder.

    sinemadaki dijitalleşme ile birlikte artık bu sinemanın "sıfır noktası" diyebileceğimiz alan çağımızın getirdiği "kolaycılık" uğruna zülfü yari incitmiş, harap edilmiştir. peki bu dijitalleşme nemenem bir şeyki sinemaya bir saldırı olarak kabul ediyoruz bunu. dijitalleşme her alanda başlayan bir dönüşüm aslında. varolan bir şeyi sopa(!) ile bir hizaya sokma. bir indirgeme hali. bu bir yanı ile bauman'ın "bahçeciliği" ile alakalı bir durum. kendinden olmayanı bir şekilde ya yok etmek ya da kendine dönüştürmek. film aslında kendi varoluşu ile bir nesne iken dijital film onu bir tür indirgemesidir. deleuze buna "eksiltme" diyor. bu durum müziği elektronik bir ortamda yapmak ile salt kendi ortamında yapmaya benzer. müzik yaparken o ortamda bulunan bir insan bir gitarın sesini bütün ses aralıkları ile duyarken onu bir hoparlör ile dinleyen insan o kodlar arasında kendine sunulan bir indirgeme ile dinler. pelikül bir film kendi başına bir nesnedir. dijitalleşme onun bir indirgemesidir.

    zamanında bir bela tarr retrospektifi olmuştu ve londra'daki adam filmini 35 mm izleme imkanı bulmuştum. o hali hala hatırlamaktayım. işte sinema bir deneyim olarak bu.
  • bundan güzel köpek adı olurmuş
  • günümüzde artık quentin tarantino ve christopher nolan gibi baba yönetmenlerin kullandığı ve bu şekilde yok olmasını engelledikleri analog filmler.

    tarantino, bu durumu bizzat şöyle açıklamış:

    “ı’m very hopeful that future generations will be much smarter than this generation and realize what they lost.”

    gerçekten de durum bu. keşke yönetmenler biraz uğraşıp pelikül kullansalar da yıllar sonra eserlerini uhd izleyebilsek. kurtlar vadisi'nin 16:9 ve 4k izlenebildiği bir dünya düşünün*
  • ahmet uluçay'ın kedisinin adı.
    ulus baker'in kedisinin adı da psinoza idi.
    güzel adamlardı, erkenden gittiler.

    tekrar mülâkî oluruz bezm-i ezelde
    evvel giden ahbâba selâm olsun erenler
hesabın var mı? giriş yap