• aynı dönemlerde kurulmuş, ikisinin de kökleri blues müziğe dayanmak suretiyle rock müziği çok farklı yönlerde etkilemiş bir diğer efsane led zeppelin'le kıyaslayınca kendi adıma şöyle bir sonuca ulaştığım grup:

    jimmy page'in gitar üzerindeki hakimiyeti david gilmour'dan çok daha iyidir. gitarla ilgili olan biri iki gitaristin de canlı performanslarını dikkatle izleyip dinlediğinde bunu zaten fark edecektir.

    roger waters (her ne kadar kendisini sadece "pink floydun basçısı" olarak nitelendirmek cahillik olsa da) azımsanmayak güzellikte bas yürüyüşleri yazmış olmasına rağmen john paul jones'un rock dünyasına kazandırdığı rifler ve partisyonlar roger'ın işleriyle kıyaslanmayacak düzeydedir.

    konu davula geldiğinde bonzo'yu(bkz: john bonham) hipnotize olmuş şekilde izleyen biri olarak bence rahmetlinin baterideki üstünlüğü görsel ve işitsel bazda (ki muhtemelen teknik bazda da) nick mason'a toz yutturacak raddededir.

    david gilmour'un sesi ruhu bedenden ayıracak düzeye ulaşsa da robert plant'in tüm zamanların en büyük 3 vokalinden biri olduğu zaten malum (roger babayı bu kulvara katmadım bile)..

    gelgelelim benim için pink floyd her daim bu iki grup arasından gönül tahtımın sahibidir. buradan çıkarılacak sonuç:
    r.i.p. rick wright
  • annemin fıloyd-tıroyd diye bildiği güzide müzik grubu.. şarkılarını dinlediğimizde aaa bu bizim grup dimi diye her defasında beni kahkahalara boğan canım anam
  • progressive rock'ın öncüllerinden biri olduğu halde, kendisinden sonra gelen ve kendisinden bariz bir şekilde etkilenen bir ardılı ile kıyaslanıp "basit grup" yaftası yapıştırılan efsanevi topluluk.*

    ha dünya çapında 250 milyondan fazla albüm satışı, sayısız ödül ve başarının ardından (dünyada hiçbir şey üretmeden popüler olup çuvalla para kazanan sayısız emsal dururken) hak ettikleri parayı kazanıp, istedikleri gibi harcamaları batmış olabilir, o ayrı...

    o seviyelere ulaşabilen diğerleri sanki özlerini hiç bozmadan kaldılar.* (bkz: gerçekler acıdır)
  • pink floyd dinlemenin en kötü yanı pink floyd dinledikten sonra ne dinlerseniz dinleyin ya eksik ya eğreti kalıyor. müziğin verebileceği hazzın, mükemmelliğinin bir sınırı varsa pink floyd bu sınırın bir üstünde bir yerlerdedir. ruhanidir, tanrısaldır.
  • tüm zamanların en iyisi! bir trance dinleyicisi olmama rağmen çoğu zaman dinlerim. ve ayrıca pink floyd sevmeyen insan müzik konusunda sıkıntılıdır.
  • müziğin tanrısı konumundaki gruptur.

    dinlediğim tüm müzikler bir yana pink floyd başka bir yanadır benim için.
    çünkü pink floyd'dan aldığım hissi ve derinliği alamıyorum dinlediğim zaman.
    gecenin geç saatlerinde yada sabahın erken saatlerinde ruha işleyen ve düşünceler nehrinde alıp götüren bir sound var onlarda.

    bu herkesin anlayabileceği bir şey değil, anlamaları nı da beklemiyorum zaten.
    iyiki böyle bir müzik grubu var olmuş müzik tarihinde.
  • sanat gibi bir konu son derece görecelidir. sana göre iyi olan bir şey başkasına göre yeterince iyi olmayabilir, abartılmış olabilir, hatta noksan veya kusurlu da olabilir. bu konuda içi dolu her türlü görüşe, eleştiriye saygı duyarım.

    fakat eleştiride tutarsızlıklar işin içine girdiğinde ciddiyetten uzaklaşıp son derece gülünç durumlara düşülebiliyor. yani orasını bilmiyorum ama buradan gerçekten öyle görünüyor, çok net...

    misal;

    bariz bir şekilde popüler kültürden beslenen bir platform aracılığıyla "sözüm ona" popüler kültür karşıtı açıklamalar yapabilirsiniz.

    ya da son derece yetenekli fakat yaratıcılığı kısıtlı* 2-3 albümlük birkaç grubu örnek olarak gösterip, (sanki onların hepsi bağımsız plak şirketleri ile çalışmış, aralarında hiç major label'ler ile çalışmayı deneyenler olmamış gibi) "aslında bunlar çok daha iyi*, ama onları pazarlayacak bi sugar dady'leri bile yoktu, işte o yüzden yitip gittiler" diyerek konuyu çarpıtmaya çalışabilirsiniz.

    ya da daha ileri gidip eleştirdiğiniz popüler kültür ikoncanlarının albüm satışlarını aslı olmayan yalan dolan verilerle şişirip "ona bakarsan bunlar daha fazla albüm satışı yaptı" da diyebilirsiniz.

    neyse konuyu fazla dağıtmayalım...

    sonuçta ister kabul edersin, ister etmezsin ama şu bir gerçektir; pink floyd ana akımın seyrini değiştirmeyi başarabilmiş nadide gruplardan biridir, hatta kendi türünde öncüdür. hele ki o zamanın koşullarında bu tarz bir müziği underground müzik sahnelerinden bu kadar geniş kitlelere ulaştırabilmek hiç de azımsanabilecek bir başarı değildir. hayır, o kadar da basit değil...

    bazen çarpık eyfel kulesini beğenmesen de paris manzarasının tadını çıkarmak için yine aynı eyfel kulesine çıkman gerekir. ya da popüler kültürden hazzetmeyip, dönüp gelip yine popüler kültür platformlarında entry girmen gerekir. hah aynen zamanında pink floyd'un yaptığı gibi.

    hatta kim bilir belki de onların öncülüğünde cepleri dolan ve gözleri açılan o 'emperyalist prodüksiyon güçleri' yitip gitmeden başka yeteneklerin de keşfedilmesine vesile olmuş olabilir. (hepsini buraya teker teker yazıp ergen muhabbetlerine girmeye gerek yok. zaten onların ismini muhakkak duymuşsundur, aslansın sen...)

    edit: başlığa verdiğimiz geçici rahatsızlıktan dolayı kusura bakmayın. tarafımdan bu konuda başka bir entry girilmeyecektir. saygılarımla...
  • dark side of the moon dünya çapında 50 milyondan fazla satarak dünyanın en çok satan ikinci rock albümüne sahip grup. bu albümle beraber grubun basçısı waters'ın grupta egemenliği daha ön plana çıkmıştır. 1969'dan beri ingiltere'de single yayınlamayan pink floyd bu albümden money şarkısını yayınlamış ve bir numaraya oturmuştur.
  • pink floyd şaraptır
    içen kafa bulur
    ne zaman dinlersen
    kafan iyi olur

    farketmez zamanı
    laf olur kalanı
    olmaz bir ortası
    yar olmaz başkası
    değişmem roger'ını, david'ini, wright'ını
  • durduk yerde efkarlanmama neden olan acayip süper bir grup.
    (bkz: wish you were here)
    (bkz: comfortably numb).
hesabın var mı? giriş yap