• himmet ettiğimiz /whipple ameliyatı sırasında dinlediğimiz şarkıyı sizinle paylaşayım.

    https://www.youtube.com/watch?v=wghlldn4ghs

    sizi tıbbi terimler ile boğmayacağım, kalp gözümden akan kelimeler ile ibreti size aktaracağım.

    herşey hastamızı pankreas başındaki kitlesine yönelik cerrahiye almamız ile başladı. yaşlı hastamız önce allah'a sonra size güveniyorum diyerek uyurken ptk'ya rağmen sarılığı devam ediyordu ve kaşıntıya bağlı vücudundaki yaygın izleri ile emekçi amcamız, işçi emeklisi amcamız hacı olduğunu belli eden sakalları ile anestezi ile derin bir uykuya daldı. pankreas kanserleri konusunda deneyimli olan ekibimiz; hac'dan üstüne vinç düşmeden, şeytan taşlarken izdihamdan ezilmeden sağsalim gelebilmiş bir insanın/hastanın ro ve geniş lenf nodu diseksyonu ile tek sağkalım şansını yani whipple'ı da yandaş hastalıklarına rağmen atlatabileceğini düşünüyorduk.

    neyse ameliyat notunu buraya yazmayayım.

    herşey yolunda gidiyordu. laparoskopik başladığımız cerrahi sırasında periton yüzeyleri ve başka alanda implant görülmemiş ve sitoloji negatif olarak gelmiş, güam kesi ile devam edip, cattell braasch manevrası ile devam edip, hepatik fleksurayı serbestleştirip kocher manevrası ile tümörün retroperitoneal bölgeye uzanımını değerlendirdik. ameliyat sırasında ekip başımızın borsa yatırımlarını konuşuyor, bist indeksini sevgili asistanlarımıza anlatıyor ve onlarında kendilerini diğer sağlık emekçilerinden ayrıksı hisseden birer liberal gibi yetişmelerini sağlamaya çalışıyorduk.

    neyse aorta, portal ven ve superior mezenterik arterinde salim olduğunu görerek diseksiyon planlarını bozmadan gastrokolik ligamanı açarken omentumun spesmenin içinde kalmasını sağladık.

    bu sırada ekip başımız uzun cerrahi günlerinin ardından bir ritüel haline getirdiğimiz hafif içkilerimiz ile rahatlarken müdavimi olduğumuz masaj salonunu bugün de ziyaret etmemiz gerektiğini vurgularken sıradan bir cerrahi gününde elit olmanın tadına varıyorduk.

    cerrahi öncesi bilgisayarlı tomografi görüntülerine tek başına güvenmeden bize has ritüel olan pankreası sağlam cerrahi sınır ile kesmeden önce intraoperatif usg ile de invazyon açısından portal veni değerlendirdik.

    gastroduodenal arter ve sağ gastrik arteri tek bağlayıp, klipsleyip keserken ameliyatın geri dönülmez aşaması olan pankreası kesme aşamasına gelmiştik.

    pankreası superior mezenterik ven ile portal ven bileşkesi düzeyinde keserek sağlam cerrahi sınır ile pankreası ayırdığımız an kalbim durmuş gibi oldu.

    portal ven üzerinde komünist yazısı bize bakıyordu. gözlerimi açıp kapatıp ne saçmalıyorum derken cerrahi iyi gittiği sürece neşesi yerinde olan ve gür sesi ile ameliyathaneyi çınlatan profesürümüzün de bakakaldığını gördüm.

    bu ne mavi dediğinde diyebildiğim invazyon mu sorusu oldu. ne invazyonu, saçmalama dedi. evet ne bt ne inntraoperatif usg ne de cerrahi manuplasyon ile invazyon bulgusu vardı. evet bildiğin komünist yazısı vardı.

    belki overtreatment belki malpraktis diyeceksiniz ama portal veni hiç gerekmediği halde cerrahi sınırları ile rezeke edip vasküler implant yerleştirdik.

    sonrasını hatırlamıyorum bile. profesörümüz, cerrahinin diğer uzmanı ben ve her iki asistanımız ve güzeller güzeli hemşiremiz sürekli ağlıyorduk. göz yaşları arasında o anastomozları nasıl yaptık, koledoğu nasıl kestik, pilor koruyucu mu yaptık piloru korumadık mı hatırlamıyorum bile. pankreas anastomozunu yaparken gözyaşlarım loopun üstünden hastanın içine damlıyordu ama mutluyduk. sevinçten ve çoşkudan kalbim sıkışıyordu. adeti olmadığı halde genişletilmiş lenfadenektomi sonrası kaçmayı adet haline getiren ve purosunu yakarken sevgilileri ile mesajlaşan profesörümüz hastanın fasyasını kapanırken kaldı. sayım tam, sayım tam diye çığlıklar atan hemşiremiz spesmeni patoloji kutusuna koyarken gözleri dolan ve patoloji kabına bakakalan ameliyathane personeli ve anestezi teknisyenini sakinleştirmeye çalışıyordu.

    hastamız overtreatment sayılabilecek portal ven rezeksiyonlu cerrahimize rağmen postoperatif 7. gün de taburcu oldu. 28 lenf nodu içinde metastatik saptanmadı. cerrahi sınırlar temiz ama 3 cm invaziv kanseri olduğu için gemsitabin bazlı kemoterapiler planlandı. rt planlandı mı bilmiyorum.

    o gün masaj salonuna gitmedik. tam bir hafta hastamız taburcu olana kadar bu konuyu konuşmadık bile...

    profesörümüz toplanmamız lazım dediğinde her zaman ki gibi dışarıda bir yer değil hastane içindeki sıradan bir anfiye çağırmıştı.

    toplantı yerine tam zamanında gittiğimde burada ne bir mortalite toplantısı ne bir tümör konseyi ne de diğer bölümler ile ortak klinik toplantısı olmadığını anlamıştım.

    değişmiştik,

    dünyayı ve portal veni yorumlamakla yetinmeyecek artık değiştirecektik.

    aldığı bıçak paraları ile ve serveti ile meşhur profesörümüz, eşi dışındaki tüm sevgililerinden ayrılmış ve bu bir haftayı okuyarak geçirmişti. muayenehanesini kapatmış ve marx'ı okumak ona yetmemiş, lenin'in ne yapmalısının özetlerini bizimle paylaşmaya çalışıyordu.

    ben o kendini tanrının yerine koyan, kendini ilk doktor kimliği ile tanıtmaya çalışan ben, ekmek alırken ben doktor mavi bana bir ekmek diyen ben kendimi artık yarı tanrı hissetmiyordum. pislik bir yetmez ama evetçi olduğum günler geride kalmıştı. memleketimi, bu ülkenin insanlarını seviyordum. ne yapmalıcılar kitabını okurken ağlamıştım, evet evet derken kamulaştırma, yurtseverlik, bağımsızlık ve laiklik için kalbim atıyordu. partili kimliğimi masamın üzerine koyacağım günler gelmesi için aday üye eğitimine katılacaktım.

    asistanımız o f tipi cemaatçi çocuk ki tus'ta cemaatin sızdırdığı sorular ile bizim bölümü kazanabilmişti; şimdi eşitlik özgürlük ve kardeşlik diyor, kandırıldık diye ağlıyordu. ateizmi kucaklarken o ince pis bıyığının artık olmadığını gördüm.

    uzun saçları ile sayı peşinde koşan diğer asistanımız artık hastane personelleri, diğer bölümlerin karşı cins güzel asistanları ve hasta yakınları yerine kitaplar ile uğraşıyordu. marx'ı almanca orjinalinden yapılmış ingilizce çevirinden okuyor, sürekli örgütlü olmaktan bahsediyordu.

    ameliyathane hemşiremiz bizi aşmış sendikalı olmuş ve üniversite hastanesi temsilciğine aday olmuş ama sürekli bu düzeni sıfırla diyerek bizi örgütlemeye çalışıyordu.

    patoloji spesmenini gönderdiğimiz kaptan çıkardığında artık yaşamının bir daha aynı olmayacağını anlayan patoloji hekimimiz boyun eğme tişörtü giyiyordu.

    ameliyathane personelimiz pergel bıyıklarını kesmiş bu ülke hepimizin lan, kürtler benim kardeşim artık yurtseverim ben diye haykırırken, eşitlikçi ve yurtsever bir düzen özlemini anlatıyordu.

    evet butterfly effect gibi değil mi?

    daha bitmedi immünologlarımız ile ortak devam ettiğimiz,

    stat3 yolağı, smad/tgf-beta yolağı, wnt yolağı, notch yolağı ve sonic hedgehog yolağı üzerinden pankreas kanseri kök hücrelerine (cd44+/cd24+/esa+) yönelik çalışmamıza katılan çalışma arkadaşlarımızın da bizimle aynı yolda buluştuklarını gördük.

    evet inanın evet...

    https://www.kp.org.tr/…/bildiriler/secim-bildirgesi
  • (bkz: okudum)

    ben yandım siz yanmayın ağalar.
  • science olmadı cumhuriyet üniversitesi tıp dergisine konu olması gerekmektedir.

    oğlum böyle şeyler yazıyorsunuz içimizdeki cerrahi aşkı depreşiyor. üzülüyoruz. yazmayın lan böyle. yazmayın.
  • olum demek bu yüzden olmuyor lan.

    illa mucizeyle, gerçeküstüyle koymak gerekiyor çocuğu. okumayla, empatiyle, düşünmeyle varılamıyor bir yere.

    ben çıkıp eşitlik, örgütlülük, sosyalizm filan yazan domates arıyorum.

    selametle.
  • https://mobile.twitter.com/…tus/1414636877936828417

    bazen bakan değil kalp gözü görür hakikati. aradığın oradadır, belki retroperitonun parçasıdır.
hesabın var mı? giriş yap