• kendisini büyük bir tenisçi değil, çok büyük bir sporcu olarak gördüğüm; benim izlediğim en komple insan. aile hayatı, profesyonelliği... bir şeyin de problemli olsun be dediğim insan
  • kariyerinin son demlerindeki sanatçı.

    bizim sporcularımızın survivor'a katıldıkları, çoktan emekli olduğu bir yaşta kendi efsanesine son rötuşlarını yapıyor. 37 yaşına ramak kala 20.gs zaferi, muazzam.

    bir yerde kafasında nadal'ın la decima'sına benzer 10. wimbledon şampiyonluğu da geçiyordur tahminim ve umarım -zor ama imkansız değil- başarır.

    ne mutlu ki az da olsa jordan'ı ve fade awaylerini izledim, schumacher'in alman ve italyan marşlarını ezberlettiğini görebildim, bolt'un akılalmaz sprintlerini gördüm, phelps'in kırmadık rekor bırakmayışına şahit oldum, cancellara ile boonen'ın klasikleri süpürmesine sevindim, doctor rossi' ile çoştum, messi ile ronaldo gibi futbol tarihinin tartışmasız en iyi iki isminin rekabetini gördüm-görüyorum, ronnie' nin 1000. 100 lüğüne gidişini izliyorum ve lebron ile curry gibi insan üstü varlıkları takip edebiliyorum...tüm bu isimlerin arasında yaptığı sporu bu kadar estetik ve teknik kılan, oynayan, efsaneleşen ve aynı zamanda fair play ile efendilikten şaşmayan başka biri daha yok, uzun süre daha olmayacak gibi.

    bırakacağı vakit oluşacak boşluk, şimdiden iç burkuyor...
  • modern zamanları domine etmiştir ekselanslari
  • 2 yıl önce diz ameliyatı olup kortlardan 6-7 ay uzak kalıp, son 1 yılda 3 grand slam kazanmasının tarifi imkansız. yaşından hiç bahsetmedim bile.

    kendisine sorulan "nasıl oluyor da bu kadar çok şey kazanmışken halen aynı hırs ve istekle devam ediyorsun?" sorusuna; "başladığın noktayı hiçbir zaman unutmaman gerek. ben tenisi sevdiğim için başladım, o amaçla oynamaya devam ediyorum. ancak sanılanın aksine hayatım tenisten ibaret değil. günde 20 saatimi bu işe adamıyorum" cevabını vermiş ekselansları.

    ailen, hayatta yapmayı sevdiğin şeyler, hobilerin, dostların, kitap, sinema ya da seni rahatlatan herhangi bir şey seni besliyor. bir süre sonra kazanmayı odak noktasından çıkarıp, yıpranmadan devam edebildiği için 37 yaşında halen kazanmaya devam ediyor federer. nadal ve djokovic'in son 2-3 yıldır tel tel dökülmelerinin en büyük sebebi bu fiziksel ve mental yıpranma.

    çok ama çok özel bir karakter. kendisini en az 3 yıl daha izleriz umarım.
  • ne zamandır bu adam hakkında bir şeyler karalamak ve kendisine bazılarınca neden gelmiş geçmiş en büyük "sporcu" dendiğini anlatmak istiyordum, bugüne kısmetmiş.
    ha, ben bir spor otoritesi miyim? hayır.
    ama bu adam kesinlikle bir spor tanrısı.

    peki neden? çünkü bu adam;
    basketçilere "rookie", futbolculara "daha çok genç", yeni mezunlara "tecrübesiz" dediğimiz 22 yaşında;
    tenisin en prestijli turnuvası olan wimbledon'u kazandı.

    peki bunun bir önemi var mı? konu federer olunca, inanın bana yok. devam edelim:

    teniste her sene 4 büyük turnuva düzenlenir:
    avustralya açık, wimbledon, roland garros, amerika açık

    bu turnuvalardan herhangi birisini hayatınızın herhangi bir döneminde kazanmış olmak dahi isminizi tenis tarihine kazımaya yeterken; bu adam profesyonel tenise başladığı 1998 yılından beri düzenlenen 20x4=80 grand slam'in 20'sini kazandı.
    yani, 20 sene boyunca verilen her 4 büyük kupanın 1'i bu adamın ellerinde yükseldi.
    ilk grand slam'ini kazandığı 2003 yılından itibaren hesaplarsak bu müthiş oran 3'te 1'e çıkıyor!

    harika, değil mi?

    peki, bunlar mı bu adamı bu kadar büyük yaptı? hayır.

    bu adamın 2003'te başlayan fırtınası, "tenisin altın çağı" denen döneme girilmesiyle sekteye uğradı. rafael nadal, novak djokovic, andy murray gibi tenis tarihinin herhangi başka bir döneminde oynamış olsa ortalığı silip süpürecek rakiplerle mücadele etti. kazanmadı mı? yine kazandı. sadece daha az sıklıkta...

    2012'de, 31 yaşındayken kazandığı wimbledon ise, pek çok kişiye göre kazandığı son büyük turnuvaydı.

    peki sonra ne oldu?
    2013, 2014, 2015, 2016...
    kaybedilen finaller, erken elenen turnuvalar, basit hatalar, sakatlıklar...
    insanlar; "tarihi geçti artık, daha da rezil olmadan bıraksın" derken, o oynamaya devam etti.
    "oynamayı seviyorum ve vücudum izin verdiği sürece, oynayacağım" diyordu.

    gelmiş geçmiş en iyi tenisçi olduğu su götürmez bir gerçek olan bu adam, yetmezmiş gibi hala daha iyisini yapmaya, daha iyi oynamaya çalışıyordu.

    eleştiriden hiç kaçmadı. pek çoğunun aksine, geçmişiyle böbürlenip şöhretinin gölgesinde yaşamak yerine;
    raketini değiştirdi, oyun tarzını değiştirdi, mentalitesini değiştirdi...
    olmuyordu...
    ama o olması için değil, sevdiği için oynadı.

    2016 yazının ortasında ise, daha uzun süre tenis oynayabilmek için, 2016 yılının geri kalanında tenis oynamayacağını açıkladı.

    bitmişti sanki. bir efsaneye veda etmek gibiydi bu, zordu.
    her büyük sporcu gibi, onun da dönemi nihayet sona mı ermişti?

    hiç yaygara çıkarmadan, hayır dedi.

    2017'nin ilk turnuvasıyla, yatağından kalkıp geldiği avustralya açık 2017'de geri döndü tenise. harika oynuyordu. öyle güzel oynuyordu ki en büyük rakibini, en korkunç kabusunu, en az 7-8 grand slam şampiyonluğundan kendini alı koyan bir diğer muazzam sporcu rafael nadal'ı, finalde 5 setlik inanılmaz bir maçla yenerek kupayı aldı.

    36 yaşında, olmaya herkesten çok alıştığı o noktada, zirvedeydi tekrar.

    ama finali kazandığında yüzündeki ifade;

    - 11 kişilik takımının 'bir' oyuncusu olan bu adamınkinden
    - milyonlar kazanmasına rağmen vergi kaçırmaya çalışan bu adamınkinden
    - ülkesi tarafından sporundan uzaklaştırılan bu adamınkinden
    - en iyisi olduğunu haykırıp duran bu adamınkinden
    - yarışı bitirmeden sevinmeye başlayan bu adamınkinden

    işte bu kadar farklıydı.

    bu insanlar kötü sporcular mıydı? elbette hayır, hepsi harikaydı.

    ama sizce de; gelmiş geçmiş en büyük tenişçinin, kocaman köklü bir sporu ismiyle yeniden tanımlayan bir insanın, birazcık böbürlenmeye hakkı yok muydu?
    çocuklar gibi sevineceğine, "ben" dese, çok mu görürdük?

    bu adamla kıyas kabul edecek hiçbir başarısı olmayan binlerce sporcu müsvettesi gece kulüplerinde fink atarken, kimileri televizyonlarda, magazinlerde bizlere "adam"lık taslarken, bu adam tüylerini biraz olsun kabartsa, yadırgar mıydık?

    yapmadı.

    doğduğu yere gidip, tekrar kazandı.
    yüzündeyse aynı naif gülüş...

    tenisin altın çocukları altın günlerini çoktan yaşadı.
    o ise onlardan önce de buradaydı, onlardan sonra da burada.

    dün, 20. grand slam zaferini, yine avustralya'da yaşadı.
    kupa ellerine verildiğinde önce herkese teşekkür etti, sonra ağladı.
    tıpkı 9 sene önce, aynı kortta, nadal'a kaybettiğinde ağladığı gibi.

    bu iki adam, hayatları boyunca, birbirlerinin en büyük rakipleri oldular.
    rekabetleri 70 milyonun değil, 7 milyarın rekabetiydi.

    peki, aradaki şu küçük farkı, görebiliyor musunuz?

    bu adamın, birbirinden güzel 4 çocuğu var.
    ileride google'a best sportsman yazdıklarında, babalarını en yukarıda görecekler.

    bizler ise onu çocuklarımıza anlatacağız.
    ne kazandıkları ne de başardıkları... sadece ve sadece, güzel bir insan olduğu için.
  • kendisi bir mükemmellik singesidir. majesteleri lakabının hakkını sonuna kadar vermektedir. umarım 21. gs şampiyonluğunu da görürüz.
  • bu adam icin rakip yoklugunda kolay sampiyonluklar kazandi diyenler agir gerizekalidir.

    sanki o donem dunyanin en iyi teniscileri ulkeleri boykot ettigi icin turnuvalara girememisler de kupalari bu adam toplamis.

    federer bir donem acik ara dunyanin en iyisiydi. tenis gibi populer bir sporda dunyanin en iyisi olmak ve bunu yillarca korumak zaten cok buyuk basariyken federer bir sonraki jenerasyondan gelen nadal cokovic murray ile de basabas mucadele etmeyi basarabilmistir.

    her donem kendi sampiyonuyla anilir. satrancta morphy alekhine fischer donemlerindeki oyunlariyla belki su anda ilk 100 icine zor girerler ama hepsi birer efsanedir. rakip yoklugunda degil donemlerindeki rakiplerinden iyi olduklari icin onlar sampiyondur.
  • eskiden nadal mı federer mi tartışmaları yapılırdı ve bu sayede nadal'ın da hali hazırda baya bir taraftarı mutlu olurdu ama artık o taraftar bile sahneyi yavaşca terk ederken, federer artık gelmiş geçmiş en iyi tenisçi sorusunu aşarak. "gelmiş geçmiş en iyi sporcu kim?" sorusuna yanıt olmaya başladı.
    şu anda izlediğimiz şey bir mucizedir!
    mücadele ettiği jenerasyonlar
    1. jenerasyon, kendinden önceki süper starlar(agasi sampras gibi)
    2. jenerasyon, kendi jenerasyonu
    3. jenerasyon muray nadal djokovic gibi devlerin olduğu jenerasyon
    4. jenerasyon da zvarev, nick gibi gençlerin olduğu jenerasyon!

    hala kupaları topluyor ve bunun bir izahı falan da yok!
  • yukarida soylendigi gibi 4 jenerasyonla mucadele etmesi bir yana, herbirini belli surelerde domine ederek, tum rakiplerini yarismada geri birakmayi basarmis goat. zira yukaridaki terminolojiyi kullanacak olursak, bana gore 5 jenerasyona etki etmistir.
    - 1. jenerasyondaki abilerinin goat olmasinin onunu kesen genc yildiz olmustur. sampras'in onunu kestigi soylenemez, zira kendisiyle sadece bir kere oynamistir ama agassi'nin ekmegini elinden aldigi bir gercek. son 8 maclarinin tumunu kazanmis, bunlarin 3'unu grand slamlerde gerceklestirmistir.
    - 2. jenerasyon olan yasitlarini ise tarihten silmistir. safin, hewitt, davydenko gibi oyuncularin tenis kariyerlerinin cop olmasinin tek sebebi federer'e denk gelmis olmalaridir.
    -3. jenerasyon ise kendinden az daha genc jenerasyon, murray, nadal ve djokovic buradalar. herbiri belki baska zamanlarda oynasa cok daha buyuk basarilara sahip olacabilecek bu isimler grand slamleri hem birbiriyle hem de federer ile paylasmak durumunda kalmislardir. federer'siz bir dunyada ozellikle djoko ve nadal rekor sayida grand slam kazanabilirlerdi. hatta federer, 30 yasindan sonra sahneden cekilmeye baslasa da olabilirlerdi. ama ozellikle son iki senedir yaptiklari, bu umutlari rafa * kaldirdi
    -4. jenerasyon; bence yukaridaki entryde bu atlanmis, ama normal. zira bu da kayip jenerasyon. federer ve elbette diger big 3 sebebiyle tamamen domine edilmis bir jenerasyon, raonic burada, dimitrov burada, cilic, nishikori, bunlarin kariyerleri yandi gitti. federer genelde bunlara karsi 8-1, 9-2 gibi h2h serilerine sahip.
    -5. jenerasyon ise oglu yasindaki jenerasyon. burada kyrigos, zverev, chung, rublev var en onemli temsilciler olarak. bunlarin kariyerini henuz mahvetmedi, zira cok gencler ve muhtemelen pek cogu federer tenisi biraktiginda 23-24 yasinda olacaklar ama, kariyerlerinin ilk yillarini federer yuzunden bos gecmeleri, ileriki 10-12 yillik periyotta goat olabilecek kadar kupa toplamanin onunde buyuk bir engel olusturacak.

    ozetle federer, duzenli ve uzun sureli yuksek performansi sayesinde hem kendinden oncekilerin onune gecmis hem de kendinin bir iki jenerasyon otesinin de basiretini baglamistir. oyle gorunuyor ki 2030'da hala gherhangi bir dimag federer'in grand slam sayisini gecmis olmayacak.
hesabın var mı? giriş yap