aynı isimdeki diğer başlıklar:
  • keşke bir daha gitsem dediğim sanatın başkenti şehir. bir daha gitmek derken gezmek amaçlı değil uzun süreli mümkünse okumaya daha sonra çalışmaya ne kadar kalınabiliyorsa kalmaya , yaşamaya...
    3 gün süresince gezebildiğim kadar çok yerini gezdim yürümekten ayaklarım parçalandı ama buna sonuna kadar değdi. daha önce gitmeyenler için tecrübelerimi paylaşayım.

    şehrin ulaşım ağı gelişmiş metro otobüs kullanabilirsiniz ancak keşfetmek istiyorsanız kesinlikle yürüyerek gezin derim. ara sokaklarda karşılaşabileceğiniz sürprizler inanılmaz.

    öncelikle ibis styles roma eur da konakladım. tavsiye edebileceğim bir otel. odalar zaten standart ibis kalitesinde. kahvaltısı zengindi tatlıdan tuzluya birçok çeşit mevcut ve tatlarıda güzeldi. otel lokasyon olarak romanın tarihi bölgesine biraz uzak kalıyor ancak metroya 10 dk yürüme mesafesinde. otel lobisinde metroya nasıl ulaşacağınızın bir krokisi ve roma'nın tüm metro hatlarının bulunduğu harita mevcut . b hattının euro palasport durağından metroya binerek istediğiniz her yere ulaşma şansınız var. metro cuma ve cumartesi 00.30 , diğer günler 23.30 a kadar çalışıyor.

    pantheon'a yakın bir ara sokakta bulunan ıı capriccio da çok lezzetli dilim pizzalar yiyebilirsiniz. gelateria della palma dan dondurma alabilirsiniz. vatikan için tam müze çıkışında caffe vaticano var fiyatlar pahalı ama yemekler güzeldi.

    restoranlarda oturma düzenleri bizdekine göre farklı. yemek yiyecekseniz masa örtüsü serilmiş olan masalara oturmanız gerekiyor. tatlı yiyecekseniz veya bir şeyler içecekseniz örtüsüz masaları tercih etmelisiniz. kişi sayısına da çok önem veriyorlar. kaç kişiyseniz o kadar kişilik masaya oturmalısınız yoksa garson tarafından yerinizden kaldırılabilirsiniz . aynı yiyeceği bar kısmında söylerseniz daha ucuza yiyebilirsiniz. restoran kısmında oturarak yerseniz bu fiyatlar artıyor.
  • 3 günün yeterli olduğ bir şehir termini çevresinde kalırsanız her yere yürüyerek ulaşabilirsiniz boşa akbile para vermeyin yerlisi bile basmıyor ve sakın vanilyalı dondurmasını yemeyin vanilya ile alakası yok
  • dünyanın en güzel şehirlerinden biri olduğu su götürmez bir gerçektir. tekrar gidilebilirliği da bu güzellikle doğru orantılıdır. pek çok güzelliği de aslında şehrin değişik köşelerine gizlenmiştir. şehirle ilgili turistik bir yazı olmaktan ziyade kişisel bir tecrübe okumak isteyenleri buraya alayım:
    https://jeandrocoen.blogspot.com.tr/…e-grimesn.html
  • turistik şehir. ve turistik şehir olduğunun farkında olan turist dostu şehir. turistlerin kendini güvende hissedebilmesi için gerekli önlemler alınmış. önemli noktalarda polislerin varlığını hissediyorsunuz, ama "n'oluyo lan? bi' durum mu var?" diye düşündürtecek şekilde öbek öbek polis orduları şeklinde dolanmıyorlar ortalıkta. tam "dosta güven düşmana korku" tadında. aynı şekilde lokantalarda "buraya oturup bir şeyler yersem tatil bütçesini hesaba gömer miyim?" korkusunun önüne geçmek için kapı önüne yerleştirilmiş menü ve fiyat listeleri o stresin önüne geçiyor.

    trafikten konuşmaya bile gerek yok, sonuçta avrupa ülkesi diyecektim ama yok, yayaya bu kadar saygılı, yaya geçidinde yayalara mutlaka yol verildiği, motorlu taşıtlara kapalı alanların tabela ile özellikle belirtildiği, o alandan çıktığınızın da mutlaka tabela ile hatırlatıldığı, tarihi alanların kahverengi trafik levhaları ile belirtildiği bir trafik düzeninin hakkını vermek lazım. roma'daki şehircilik anlayışı da bizim belediye başkanlarına ders olarak okutulmalı. caddeler ve kaldırımlar geniş. binalar en fazla dört katlı. dolayısıyla gökyüzü sürekli görünüyor. parklar düzenli ve kullanılsın diye tasarlanmış. her boşluğa çim, çiçek ekip başına da "basmayın" levhası dikmemişler. gezip, dolaşabileceğiniz, oturabileceğiniz, ve buna rağmen yeşilden mahrum kalmadığınız parklar tasarlayıp, uygulamışlar. bütün bunlar bir araya gelince ferah, insanı boğmayan bir şehir elde ediyorsunuz.

    elinize haritayı alıp korkmadan yürüyerek gezebileceğiniz bir şehir. hiç öyle tur otobüsleri ile sadece ana caddelerin gezildiği sonra da müze kapısında indirildiğiniz turlara gerek yok. üstelik bu şekilde ara sokaklardaki gizli kalmış güzellikleri de kaçırmamış olursunuz. her döndüğünüz köşe ile bir öncekinden güzel bir sokağa girebiliyorsunuz. nereye baksanız bir mimari harikası görebiliyorsunuz. üç gün içinde gördüğüm çirkin bina sayısı dört. çirkin dediysem, öyle hilkat garibesi falan değil. binayı alıp ankara kızılay'a koysan sırıtmaz, o kadar. ankara dedim çünkü istanbul'da zaten artık herhangi bir çirkinlik sırıtmaz. işin can yakıcı yanı ise benzer güzellikteki binaların istanbul'da da olması. tek fark, istanbul'dakilerin üzerine ek kat çıkılmış ve o güzelliğin zedelenmiş olması. altı barok, üstü laz mütteahit. ha, bir de çoğu yıkılmış ve yerine kişiliksiz binalar dikilmiş veya ayakta kalan son birkaçının arasına o çirkinlikler sıkıştırılarak bütünlük bozulmuş. istanbul'un gerçekleşemeyen ve artık asla gerçekleşemeyecek olan potansiyelini roma'da görebilirsiniz.

    tarihi olarak bakıldığında büyük roma imparatorluğu bölünüyor ve batı roma ve doğu roma, yani bizans, olarak ikiye bölünüyor. yani bir bakıma roma ve istanbul kardeş. fakat özünde aynı kültürden, aynı çekirdekten gelen iki şehir nasıl bu kadar farklı olabilmiş, insan anlam veremiyor. roma, okusun diye bütün ailenin seferber olduğu seçilmiş evlat, istanbul da ilk okulu bitirmesine bile fırsat verilmeden tornacının yanına çırak verilen gözden çıkartılmış evlat gibi.

    paris için aşk şehri diyorlar. olabilir. ama roma da aşık olunacak bir şehir.*
  • "disneyfication" ve "hıristiyanlık sirki" gerçeği benim gibi selfie çubuğu ve japon turist düşmanlarını rahatsız etse de içinde tek bir tane normal bina barındırmaması nedeniyle ister istemez kendisini sevdiren şehir. en uyduruk ara sokağında bile tonla özel bina, heykel, süsleme vs var. o kadar bol ki adamlar artık tarihi meryem ana mozağinin önüne çöp konteynırı falan koymuş. yine de bunca özel binada kimlerin kaldığını halen merak etmekteyim. geceleri tüm o binalar boş kalıyor ve içlerinde yaşanmıyorsa ortada büyük bir aldatmaca var demektir. bütün şehir maket miydi lan yoksa?

    gelelim asıl mevzuya... bir nihilistin gözünden roma en'leri:

    en büyük hayal kırıklığı: yemekler. öyle yıllar sonra bile hatırlayacağım bir şey yemedim. pizza, makarna, lazanya, hamburger falan denedim. ezbere bildiğimiz şeyler hepsi. ("ama şurası var?" demeyin, esnaf makarnacısından şarap açtırmalı lüks restoranlara kadar her yere tavsiyeler üzerine gittik. ona rağmen sonuç bu.)

    en üzen yer: kesinlikle vatikan. binaların mimari değerine bir şey diyemem ama insanların bu kadar emek, zaman, para gerektiren yapıları insanlık ya da sanatın kendisi için değil, sadece ve sadece din motivasyonuyla inşa etmiş olması ve ekstra olarak beyinsiz turist kalabalığı moralimi bozdu. gelen turistlerin hemen hemen hepsi şu yüzyılda bile buranın kutsal bir yer olduğuna inanıyor, dua falan ediyordu. kalp kırıcı bir yer.

    en büyük sorun: kahve sevmeyen bir çaykolikseniz yanınıza termos falan götürün. sabahları kendi çayınızı yapıp öyle dışarı çıkın. çünkü şehirde çay içilmiyor. içilse de sallama market çayı ve kahveden pahalı. döndüğüm gün evde beş kupa çay içtim anca kendime geldim.

    en utanç verici an: birinci gün forum bölgesinde türkçe konuştuğumuzu duyan iki sığırın elli metre uzaktan "selamün aleyküm beyler" diye bağırıp elleriyle eyvallah işaretine benzer şeyler yapması. vereceğiniz selamı sikeyim. roma'da bile çomara maruz kaldık.

    en mutlu olduğum yer: monti bölgesinde turistlerin ve selfie çubuklarının olmadığı piazza della madonna ve çevresi. kadıköy kadife sokak muadili bir yer. italyan gençleri marketten bira ve şarap alıp meydandaki çeşmenin basamaklarında içiyor. gece 2'ye, 3'e kadar insan oluyor ve ilerleyen saatlerde ceplerden ilginç şeyler de çıkmaya başlıyor (kıps). civarda fast foodcular da var ama gece yarısına yakın kapanıyorlar. gecenin bitiminde yiyecek bir şey bulsam daha da mutlu olabilirdim.

    son olarak, yaya geçitleri kalp ben.

    bitti.
  • günümüz italya'sının ve roma imparatorluğu'nun başkenti.

    insanlık tarihine ucundan bir alaka hissseden birinin şehre gittiğinde etkilenmemesi olanaksızdır.

    her bir metrekaresi açık hava müzesi olan bu güzide şehrimiz birçokları için dünyada eşi bulunmaz, kutsal bir bölgedir.
  • gezilip gorulesi, tarih kokan sehir. ınsanin bir baktigina donup bir daha bakasi, bakakalasi geliyor. sahsen ben o kadar begendim ki ucagimi kacirdim. uzerine de ertesi gun trenden atildim. yine de muthis eglendim. gidin gorun mutlaka. hatta imkaniniz varsa aralik ayinda gidin. her taraf suslenmis. ıki kat daha guzel olmus.
  • yediklerim ve gördüklerimden çok, gideceklere tavsiyelerim şunlardır;

    fiumicino havaalanına gidiyorsanız, oradan taksi, tren, metro gibi pahalı, yorucu ve çok aktarmalı seçenekleri boşverin. havaalanından çıktıktan sonra 100 metre yürüdükten sonra şehrin dört bir yanına otobüsler kalkıyor. benim gittiğim vatikan'a her 20 dakikada bir kalkıyor. 6 euro karşılığında bu otobüslerle istediğiniz yere gidebilirsiniz. şehir merkezi için sorun yok fakat vatikan'a gidecekseniz son durağı yaklaşık 10-15 dk uzaklıkta. bu yüzden vatikan'ı gördüğünüzde inmek için ricada bulunabilirsiniz.

    yürümek sizin için çok sıkıntı değilse roma pass'a para vermeyin derim.
    roma'ya gidildiğinde 2 olmazsa olmaz, vatikan ve kolezyum(roma forumu ve palatino tepeleri dahil)'ı görmek için sizi saatlerce süren sıra kabusundan kurtaracak ve en ucuza satın alabileceğiniz;
    vatikan için
    vatikan bileti
    20 euro
    kolezyum için
    kolezyum bileti
    14 euro
    sitelerinden online satın alabilirsiniz. biletlerinizi aldıktan sonra çıktılarını almanız yeterli oluyor.
    vatikan'a gittiğinizde bir grup size yaklaşacak ve sizin biletinizle görülmeyen yerleri görmenizi sağlayabilecekleri ve rehber vermeyi teklif edecek. tabi ki gereksiz bir ücret karşılığında. kibarca reddedip yolunuza devam edin.
    vatikan'ı gezerken evet rehber şart. yoksa gezdiğinizden hemen hemen hiç bir şey anlamazsınız. michalangelo nerede kendini kaybedip en güzel eserlerini yapmış, raphael hangi odada çalışmış, haçlı seferlerinde türklere karşı alınan zaferler hangi eserlerle resmedilmiş gibi bir çok önemli detayı kaçırabilirsiniz.
    benim tavsiyem; elektronik sesli rehber alın 6 euro karşılığında. her noktayı oldukça detaylı bir şekilde anlatıyor. biraz kurnazlık ile önemli noktalarda gruplara yanaşıp bir de rehberden dinleyebilirsiniz. bunun ayıbı olmaz. eğer rehber istiyorsanız, biletinizle müzeye girdikten sonra ekstra ücret karşılığı gruplara dahil olabiliyorsunuz. ama yine, tavsiyem elektronik sesli rehberdir.

    vatikan'dan romaya geçtiğinizde tercihe göre de olsa görülmesi gereken yerler yürüme mesafesindedir. ben vatikan'dan roma'ya yürüyüp, orada da tüm yerlere yürüyerek gittim. 18 km yürüdüm ki siz rome şehir merkezinde kalırsanız 7-8 km toplamda, arada kahve molalarıyla dinlenerek heryeri görüp gezebilirsiniz.

    gidilecek yerler dediğim gibi tercihe, zevklere dayalı olduğu için yer tavsiyesi yapmayacaktım fakat bence insanlık için, özgürlük için çok büyük emekleri olan hatta bana göre gelmiş geçmiş en onurlu, en cesur 3 insandan birisi olan girodano bruno'nun anıtını kesinlikle görün derim. panteon'a yaklaşık 5 dk uzaklıkta campo de fiori meydanında. güneş dünyanın etrafında dönen katolik kilisesine, hayır dünya güneşin etrafında dönüyor ve evren sadece dünya için olmamıştır. evren sonsuzdur dedikten sonra kilise tarafından günlerce, haftalarca, aylarca değil tam 7 yıl işkence gören, en son ölüm cezasını veren din adamının kulağına; sen bu kararı verirken benden daha fazla korkuyorsun diyen ve tam olarak, tavsiye ettiğim heykelinin olduğu yerde papanın huzurunda binlerce insanın önünde diri diri yakılmıştır. görsel olarak basit bir heykel gibi gözükebilir fakat binlerce gladyatörün, kölenin öldürüldüğü arenalardan çok daha fazla etkilemiştir beni bu nokta.

    son olarak özellikle cannoli yemeden kesinlikle dönülmemesi gereken bir şehirdir.
  • şehrin içinde karşınıza çıkan tarihi yapılar sizi bir imparatorluğun başkentinde olduğunuza ikna ediyor. sonra kendinizi batı roma ve doğu roma kıyaslaması yaparken buluyorsunuz. batı roma ihtişamı, doğu roma yani istanbul ise zarafeti temsil ediyor.
  • 2016 ağustosunda 5 gün gezdiğim, ne zaman aklıma gelse beni hüzünlendiren, dünyamın başkenti. en lezzetli yemekleri genelde termini'nin doğusunda yersiniz.
hesabın var mı? giriş yap