• "il il köy köy rusya" dergisinin ekim 1929 sayısından alınmıştır:

    verkhoyansk'tan yükselen bir çığlık: biz görmüş geçirmiş, kültürlü kimseler değiliz!

    dmitri supiskiyeviç 57 yaşında, vaktiyle tehlikeli bir sınır kalesinde askerlik yapmış, "kör bir kurşun delip geçti na şuramı, ıskartaya çıkıp köyüme yollandım. bunun da (eşini gösteriyor) iyi bir drahoması vardı, evlendik işte" şeklinde anlatıyor o günleri. burada mütevazı bir hayata sahipler. dmitri, sabah aç karnına iki votka yuvarlayıp hayvanlarla ilgileniyor. karısı da köyden inebildiği vakitler sovyet sosyetesinin evine temizliğe gidiyor. "iki oğlan askerde," diyor dmitri fotoğraflarını göstererek. akşamları zaten bildiğiniz gibi borç çorbası. "sabah borç, akşam borç illallah ettim" dese de borç'a karşı olan sevgisini biz gözlerinden anlıyoruz.

    "neden böyle bir serzenişte bulundunuz?" diye sorduğumuzda dmitri'yi bir efkar basıyor. "bak beyim," diyor. "bazı edebiyatseverler bizi yanlış tanıyorlar. biz akşamları toplanıp edebiyat konuşmuyor, avrupa'daki durumdan bahis açmıyor, ya da ideolojik tartışmalara girmiyoruz. zaten bahis açmak fiilini pek kullanan yok bizde." deyip yüzümüze sıcak bir gülücük, yüreğimize büyük bir acı koyuyor bu cefakar rus.

    birbirimize mektup yazdığımız yok.

    balalaykasıyla "ivan babam, ivan paşam. senin sesin duymuşam. yoksa ivan sen mi geldin tez mi geldin? hayiiiii ivan." diye bir türkü tutturduktan, gözlerimize bir yaş koyduktan sonra devam ediyor dmitri. "ben en son mektubu edebiyat dersinde ödev var diye yazdım. çok yanlış lanse ediliyor bunlar. bir derdimiz varsa gidip anlatıyoruz. ayrıca yakışıklı ve zengin subayların peşinde köpek olduğumuz yok. bir ruble için uşaklık yapacak değiliz biz. bunları görünce üzülüyoruz"

    küt saçlı kızlar bizi övüp durmasın artık.

    "kulağımıza gelmiyor değil. dünyanın her bir yerinde küt saçlı kızlar bizim hangi şartlar altında çalıştığımızı, devrimi nasıl bir özveriyle ilerlettiğimizi, devrime nasıl gönülden bağlı olduğumuzu örneklemek amacıyla "rusya'daki köylülere bak abi! rusya'ya bak abi" diye sürekli bizim ismimizi ağızlarına alıyorlarmış. lütfen bizi rahat bıraksınlar. bira mira içerken konuşmasınlar artık bizi. "sen söyle yoşka," (burada köyün delisini omzundan tutup bize doğru çeviriyor) "allah için ben bir kere kolektife gidip de alın bu benim bu senelik ürünüm diye katkı yaptım mı? sen söyle." (yoşka burada gülüyor) ardından dmitri'nin ağlamasına engel olamıyoruz. ve bu mutsuz aileye elveda deyip kafamızda tatlı anılarla bir sonraki yolculuğumuz için hazırlanıyoruz.
  • milletin efendisidir. hatta antalyamın kemerin efendisidir. aura inferno vb'nin efendisidir. candır, canandır, en asil duygunun köylüsüdür.
  • redingot, semaver ve ruble/kopek ikilisi olmadan yaşayamazlar. hah bir de çökük avurt gereklidir rus köylüsü olmak için. bir de alabros traşlı adam var ama onun yeri burası değil galiba.
  • (bkz: mujik)
hesabın var mı? giriş yap