• bugün annemle döküp saçtık dolapların içinde ne varsa. dolaplar yetmedi, dolapların üstündeki hurçlara da el attık ve en kuytulara kadar uzandı ellerimiz. senelerce biriktirilen ve saklanan her şey çıktı ortaya; çarşaflar, örtüler, danteller, nevresimler, havlular, perdeler... hepsi annemin hazinesi. çünkü annem biriktirmek konusunda iyidir, biriktirdiklerini özenle saklamak konusunda daha iyidir, bir gün lazım olur diye atmaya kıyamamakta ise çok daha iyidir. eğer genetik bir miras ise bu; ben de ondan almışım benzer huylarımı, kendi hazinelerimi yaratabilmek için, belki bambaşka eşyalarla, ama en çok da anılarla... ama biz annemin hazinesine geri dönelim şimdi. evet, türlü çeşit eşyayı yaydık ortaya; bazıları unutulmaktan sararmış, bazıları yaşlanmış gibi kırışmış, bazıları hiç açılmamış paketlerinde yepyeni kalmış aksine... içlerinden bir adet paketi hiç bozulmamış schlafgut çarşaf da çıktı; seneler seneler önce kuponlarla alınanlardan. şaşırdım, "bunca sene bunu neden sakladın? niye kullanmadın?" dedim anneme. "çok kaliteli çıktı bu çarşaflar, sizin için de sakladım" dedi o da. anne işte; bizi de ortak etmişti kıymetli hazinesine. gözümüzün önüne gelen bu değerli parça karşısında rahat duramadık tabii ve o çarşafın kaç senelik olduğundan girdik, bizimle beraber kaç ev dolaştığından, o evlerde, o mahallelerde neler neler yaşandığından çıktık. daha doğrusu bir türlü çıkamadık; yad edilen anıların yanına birer türk kahvesi, bir iki de sigara ekledik. andık, içtik, soluduk, hüzünlendik, güldük ve annemin hazinesinin tozunu aldık.

    schlafgut çarşaf bavulumda şimdi; yepyeni bir eve doğru yola çıktı, anılara tanıklık etmek için. daha görecek güzel günlerimiz, ve iyi uykulu gecelerimiz olsun...
  • reklaminda "yat uyu, orsbu cocuu!" seklinde hakaret edercesine soylenen replik.
  • erdem uygan*in muebbet muhabbet'te sıkca kullandıgı bir "efekt" sozu.
  • efendim senelerden bir sene, hatta cino kişisi o sene ya orta 2'ye ya da orta sona yeni geçmiş desek daha aydınlatıcı olur. yaz tatiline o zamanlar nedense revaçta olan kuşadasına gidilmiş. dört kişilik çekirdek cino ailesine ilaveten bir adet de babanın gençken yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen çok süper kankası ve ailesi de kuşadası tatiline katılmış.

    bir hafta boyunca gece mangallar yakılır, rakılar içilir, baba ve en süper kankası arasında geçen "ulan zamanında ne kaynatırdık ama nasıl eğlenirdik, hatırlıyon mu lan fakültedeyken şöyleydi böyleydi" gibi eğlenceli diyaloglara şahit olunur. tabi cino kardeşiniz daha o yıllarda alkole düşmemiş, kola - fanta gibi meşrubatlarla idare ediyor ama yine de eğleniyor.

    güzel bir tatilin ardından ankara'ya dönüş için karar kılınıyor. ulan bu kadar gezdik bari dönüşte bir de pamukkale’ye uğrayalım deniliyor.

    neyse efendim uzun lafın kısası, pamukkale geziliyor, görülüyor, artık hava yavaş yavaş kararmaya başlayınca sekiz kişilik tatilci ailesi yol kenarına bir yerlere oturuyor, araba oraya getiriyor, müzik açılıyor, kıllanan adam tadında bagajdan karpuz çıkarılıyor, kesiliyor, yeniliyor, içiliyor falan filan.

    tam o esnada yurdum ailesinin yanına bir adet orta yaşlı turist çift geliyor. aa turist geldi diyerekten yakınlık göstermek amacıyla, "where are you from" falan gibi diyaloglarla muhabbete giriliyor. çiftin alman oldukları öğreniliyor. karpuz ikram ediliyor, karşılıklı şirinlikler yapılıyor vs. aradan geçen dakikalarda alman çift kendi aralarında sessiz sessiz muhabbet ederken bizimkiler iyice kaptırıyor, oynamaya başlıyor, tabi alman çift türklerin manyak olduğunu duymuş ama bu kadarı akıllarına gelmiyor, şaşkın şaşkın bize bakıyor, utangaç utangaç gülümsüyor, neşeli dakikalar falan hesabı. ama artık geri dönüş zamanı geldiğinde aileler yavaş toplanıyor ve pamukkale terk edilmeye hazırlanıyor.

    tam mekandan ayrılırken baba alman çifte dönüyor gülerek "schlafgut, schlafgut " diyerek el sallıyor. tabi o zamanlar "schlafgut, almanca iyi geceler demek" diye bir reklam tvlerde paso boy gösteriyor. biz ahh ahh diye yarılırken, zaten dumurdan dumura koşmakta olan çift iyice abuklaşıyor, biz de "turist ya utandı herhalde" diyerek yolumuza devam ediyoruz. ama ulan insan bari nezaketen “size de schlafgut” der demekten de alamıyoruz kendimizi.

    aradan yıllar geçiyor. merve ildenizli schlafgut reklamı çoktan tarih olmuş. cino kardeşiniz yine bir tatilde alamancı diye tabir ettiğimiz elemanlarla tanışıyor. sahilde biraydı falan derken, yıllar öncesinde kalan bu gece akla geliyor. uzmanına soruluyor:

    - ya schlafgut ne demek hacı almancada
    - iyi uykular demek kanka.
    - nasıl yani lan?
    - yani en son yatarken schlafgut denir, allah rahatlık versin gibisinden.
    - haa tamam.

    bu arada süper bir flashback'le geçmişe dönen cino, bunun yat zıbar artık gibi bir manaya geldiğini öğreniyor, ancak o saatten sonra alman çiftin saçma bakışlarına bir anlam verilebiliyor. o günden sonra bir daha bilip bilmeden almanca, italyanca konuşmamaya karar veriyor.

    ya işte böyle sevgili sözlükseverler. bu da böyle bir anımdır
  • izleri hala bugünkü yataklarda bile görülebilen, zamanının kuponlu çarşafıdır.
  • sabah gazetesi vermişti bunu ilk..o korkunç reklam hala gözümün önünde:
    schlafgut, almanca iyi uykular demek......

    schlafgut nevresim, arcopal yemek takımı,arzum mutfak robotu, ana britannica- temel britannica, ve yine sabahın verdiği reklamlarında kocaman görünen ama su bardağı boyunda olan müzik seti! canım ülkemin çılgın promosyon günlerinin unutulmazlarıdır, tıpkı süper, mega, ultra,ultra mega kuponlar gibi..
  • bir yeşim tekstil ürünüdür.
  • senelerdir yurt odalarında schlafgut un buluşu mucizevi ( bence ) lastikli çarşafından olmayan klasik çarşaflardan istediği randımanı alamayıp düzeltmeye üşenen bendenizin gözünde, dünyanın en gerekli gereçlerinden birini üreten firma, marka...
  • gazeteler tarafindan 6-7 sene oncesine dayanan promosyon faciasinda bilmem kac kupona verilen nevresim takimi... nitekim kaliteli cikmistir hala kullanilir...
  • kenarlari lastikli havlu çarsaf demek, schlafgut demekti zamaninda.
hesabın var mı? giriş yap