• müziğiyle insanın içinde yara açan, gülerken aniden ağlatan, bunun tam tersini de olabildiğine hızlı yapabilen muhteşem oyun. bir ülkenin yakın siyasi tarihini solcu bir gence sarfedilen tek bir cümleyle özetleyebilmiştir; ah veli ah mağdem ticaretten anlamazsın ne diye girersin siyasete...
  • yitirilmiş bir aşka dair yapılabilecek en güzel tanımlardan birini içerir

    --- spoiler ---

    muhabir: peki, özel bir şey sorabilir miyim?
    - sor bakalım

    muhabir: hiç aşık olmadınız mı?
    - haah, o zaman, senin için özel fotoğraflar bölümüne geçelim.
    dündar. benim aşktan da hayattan da umudumu kesmeye başladığım bir sırada çıktı karşıma. kısa bir öykü oldu ama çok güzeldi. hani radyoda çok sevdiğin bir şarkıya denk gelir sevinirsin de, tam sesini açtığında şarkı biter ya, öyle bir şeydi işte.

    --- spoiler ---
  • bu topraklardan çıkmış , ilham verici bir kaç eserden biri.
  • ebenin kızının memelear mevzusu vardır.biterim...
  • --- spoiler ---

    gülseren ve ölüm döşeğindeki babasının hayali vedalaşması:

    -ne o gülseren? ne konuşuyorsunuz kızım?
    - hiç, havadan sudan.
    - bazen düşünüyorum da bi çiftlik kurup ateşböceği işine mi girseydik yoksa? hazır seni de seviyolar.
    - laf aramızda iğde işinden daha iyi olurdu.
    - hıhaha. evet, gitme vakti geldi..
    - ben delirdiğim için gidiyorsun di mi? gitme baba, uğraşırım, düzelirim. ateşböcekleri ile de ilişkimi kesicem, söz. zaten ne zamandır aramıyorum. onlar geliyorlar şöyle bir laf olsun diye konuşuyoruz. gitme baba, bi daha delilik yapmayacağım, söz.
    - sen deli değilsin kızım.
    - peki hemen gitmen şart mı? hı? daha yeni geldin. daha geleli 50 yıl bile olmadı. acele etmiyor musun biraz? hem biliyorsun, benim senden başka arkadaşım da yok. bak biraz bekle belki beraber gideriz.
    - hoşça kal kızım..

    ve babası ölür..

    akabinde gülseren tanrı ile o meşhur konuşmasını yapar:

    -tanrım seninle biraz konuşmak istiyorum. yalnız türkçe konuşabilir miyiz? üzgünüm ben arapça bilmiyorum da. kürşat dayım senin yalnızca arapça bildiğini düşünüyor. ama sen bizim tanrımızsın ve bütün dilleri bilirsin.

    tanrım ben babamı yanına alışın konusunda konuşmak istiyorum, kızmazsın umarım. çünkü senin bu çeşit konuşmalardan hoşlanmadığını söylüyorlar. ama bu işte biraz aceleci davranmadın mı? babam biraz daha bizimle kalabilirdi bence. ama onu yanına aldığına göre bir bildiğin vardır mutlaka. tanrının neyi niçin yaptığına aklımız ermezmiş bizim, öyle diyorlar.senin adına konuşan ne çok insan var, hiç dikkatini çekti mi? yani çekmiştir mutlaka da…

    tanrım ona iyi bak olur mu? biliyorsun o ticaretten anlamaz. kendisi mutlaka aksini iddia edecektir ama sen yine onu ticari bi işte kullanma. iyi bi memurdur aslında, masa başı bir iş verirsen mutlaka başarılı olacaktır. özür dilerim tanrım, işine karışıyor gibi oluyorum ama. tanrım, o çok iyi bir insandı ve herhalde onu cennetine alacaksın. bu da benim bi daha onu göremeyeceğim anlamına geliyor. çünkü ben deliyim ve cennete giremem herhalde. çok uzattım biliyorum çok uzattım ama hemen bitiriyorum.

    son olarak kendimle ilgili bir şey sormak istiyorum. belki kızıcaksın ama sormak zorundayım.

    tanrım, ben şimdi ne yapıcam?

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    gülseren’in hayatının tek aşkını(ruh ikizini) anlattığı sahne:

    - peki, özel bir şey sorabilir miyim? hiç aşık olmadınız mı?
    - haa, o zaman senin için özel fotoğraflar bölümüne geçelim. dündar! benim aşktan da hayattan da umudumu kesmeye başladığım bi sırada çıktı karşıma. kısa bi öykü oldu ama çok güzeldi. hani radyoda, çok sevdiğin bi şarkıya denk gelir sevinirsin de tam sesini açtığında şarkı biter ya, öyle bir şey işte.

    ____________________________________________________

    - iııı 1250!
    - peki 85x68?
    - 5708
    - doğru olduğunu nerden bilicez?
    - e bi zahmet çarpıcaksınız.
    - inanılmaz bir kadınsınız.
    - haklısınız, bugüne kadar pek inanan çıkmadı.
    - yardımınız için teşekkürler, muhallebi için de. evli misiniz?
    - hayır
    - evli olsaydınız karınızın ölmesini istiyecektim.ben de değilim, dulum ben. kocam bi kasaptı. o gün bugün vejetaryenim ben. şey, siz hiç ateşböceği gördünüz mü?
    - ateşböceği mi? onlarla büyüdüm ben. doğduğum evin bahçesinde dansederlerdi her gece. herkes uyuduktan sonra aralarına katılırdım ben de. bi mum yakıp konuşurdum onlarla.
    - ciddi misiniz? inanamıyorum.
    - ne oldu?
    - gerçekten mi?
    - evet.
    - bakın burada da, bizim evin bahçesinde de dansederler. bahçeyken ederlerdi yani. ayrıca el feneri kullanın, daha güzel oluyor konuşurken yani. evli değilsiniz di mi?
    - hayır hayır değilim.
    - evli olsaydık ikimiz de birer cinayet işlemek zorunda kalıcaktık... ne tuhaf tanışalı 2 saat bile olmadı ama bi saniye susmadan konuşuyoruz. belki de daha önceki hayatımızda iki ateşböceğiydik. a daha ne iş yaptığınızı bile bilmiyorum, bu hayatta yani.
    - adım dündar, yedek subayım şu anda.
    - askersiniz yani, nerde uzak bi yer söylemeyin.
    - şırnak.
    - bi de yakın bi yer söyleyin.
    - efendim?
    - bazen mi gidiyorsunuz yoksa…
    - izne geldim. bugün de iznimin…
    - son günüdür herhalde.
    - maalesef..
    - iyi, (yukarı bakarak) “bu da son numaran galiba”
    - şey, daha gidip eşyalarımı toplayacağım.
    - bi fotoğrafını verir misin bana?
    - ne?
    - bak ben de sana bi tutam saç veririm. gözümü verirdim ama çabuk çürür. insandan uzun yaşarmış, insanın saçı.
    - saçını alırım ama fotoğraf isteme benden. bir tane vesikalık fotoğrafım var onda da iğrenç çıkmışım. fotoğrafçının kravatı ile çektirilen fotoğraflardan işte.
    - anladım, olsun.
    - peki, madem ısrar ediyorsun vereyim. al bakalım. evet..
    - mektuplaşırız değil mi?
    - tabi, gider gitmez yazarım.
    - tamam
    - hoşça kal
    - güle güle… saçı mektupla gönderirim.
    - hıhı, ayrıca 5708 değil 5780 olacaktı.
    - ne?
    - 85 çarpı 68.
    - aa, evet haklısın. ilk defa böyle bi hata yapıyorum
    - hoşça kal
    - güle güle..
    ___________________________________________

    -eee sonra ne oldu?
    - beş mektup sonra öldü. bi çatışmada vurulmuş.
    -ya
    - bunda şaşılacak bir şey yok. adettir, benim sevdiklerim çabuk ölürler.

    --- spoiler ---
  • yakın tarihin bol darbeli yıllarında yaşan(ıl)an kardeşin kardeşe düşman edildiği çalkantılı dönemler(in)de unutulan/yozlaşan/ıskalanan tüm insani hasletlerimizi/güzelliklerimizi/değerlerimizi bir yanan bir sönen ve her geçen gün azalan ateş böcekleriyle özdeşleştiren, güldürürken bir yandan duygulandıran/hüzünlendiren, gerçeğe dokunan biçok yerde yüzümüze acı bir tebessüm konduran, yılmaz erdoğan ın zekice diyaloglarla her iki cenahı da eleştirel bir dil ile kurguladığı, müziğiyle, oyuncularıyla ve göndermeleriyle kendini defalarca izlettiren tiyatro eseri.

    özellikle sinan bengierin gülseren i istemeye geldikleri sahnede dünürü ile girdiği diyaloglar gülme krizine girme sebebidir, gerçekten çok komiktir.

    --- spoiler ---
    tanrım seninle biraz konuşmak istiyorum. yalnız türkçe konuşabilir miyiz? üzgünüm ben arapça bilmiyorum da. kürşat dayım senin yalnızca arapça bildiğini düşünüyor. ama sen bizim tanrımızsın ve bütün dilleri bilirsin. . .
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    gülseren yalnızlık olgusunu şu şekilde anlatıyor :

    bu olaydan bir hafta sonra bir çarşamba günü tanıştım yalnızlıkla. sen yalnızlığı yakından gördün mü hiç? ben gördüm. bahsedildiği gibi değilmiş hiç.
    ben daha iri yarı bir şey bekliyordum. biliyordum başından beri biliyordum. nerden biliyordum bilmiyordum ama biliyordum işte.
    olsa olsa bir çarşamba günü olurdu bu.
    zaten hep daha bir yalnız uyanmışımdır çarşamba günleri. ne olacağı belli olmayan bir haftanın tam ortasında. yapayalnız.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---
    -öö evet, hazırsanız başlayalım.
    -başlayacaksanız hazırlanalım. siz bi başlayın ben bilare hazırlanırım. başlayacak olan sizsiniz ben niye hazırlanıyorum?
    -iyi iyi, e o zaman kameraman arkadaş...
    -yeri geldi de sorayım, siz niye bunlara devamlı arkadaş diyorsunuz? "kameraman arkadaş", "yönetmen arkadaştan rica edelim". adam bunca yıl çalışmış koca yönetmen olmuş hala bir ismi yok.
    -ee hanımefendi, başlayalım mı?
    -hazırsanız başlayalım.
    -evet !
    -nereden duydunuz?
    -neyi?
    -benim üstün yeteneklerimi.
    -biz duyarız teyzeciğim.
    -güzel bi cevap. aslında biz de duyarız da söylendiği zaman.
    -gerçekten kağıt kalem kullanmadan 4 basamaklı rakamları hafızadan çarpabiliyor musun teyze?
    -evet çarpabiliyorum. bana teyze diyenleri de çarpabiliyorum, hem de hiçbir şey kullanmadan. sadece elimin tersiyle!
    -anlayamadım?
    -göstereceğiz o zaman.. şimdi bak bu elimin tersi ya, şöyle biraz geriliyorsun, sana "teyze" diyen salağı da karşına alıyorsun ve kaldırdın mıydı...
    -affedersiniz ama ben yaşınıza hörmeten...
    -yaşıma hörmeten mi? neden? tarihî eser miyim ben? yaşlılık bir tek onlara yarar sağlar. sen bana, "gülseren" de. "neden" dersen benim adım bu. anlamı da şu: gülleri herhangi bir yere yayan ya da dizen kişi. e gül de bir çiçek adı. bülbülün sevgilisi olarak isim yaptı oradan hatırlarsın.
    -ee, anlıyorum.
    -bak anlamaya başladın. kötü hissetmiyorsun değil mi kendini? anlamak alışmayan bünyede rahatsızlık yapabilir çünkü..

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap