• sonbaharın kendisine has yalnızlığının ve romantizminin insan ruhunu nakış gibi işlediği bir güz sabahı, iktisadi düşünceye, iktisatın kendisine ve iktisadi her türlü matematiksel ve sosyolojik kavram, teorem ve olguya ve de ders değerlendirme notları olan a1, a2, a3, b1, b2, b3, c1, c2, c3 ve d'ye tepki olarak doğmuş hacettepe iktisadi ve idari bölümler fakültesi'nde ders vermekte olan, aykut attar-muammer kaymak-sevinç mıhçı üçlüsünün en güçlü, en can yakan, en 'aboooowww sevinç mıhçı'dan ders aldım' burukluğu yaşatan hocası.

    sevinç mıhçı hanımefendi, gözlerini dünyaya açtığı ilk andan itibaren iktişatçı olacağını belli etmişti desek yeridir. zira yaşıtları konuşmayı söküp dile geldiklerini 'ann annuea annnnne' ya da 'bab baaaa babbbaa baba' gibi süreçleri yaşarken sevinç mıhçı hanımefendi, adeta yaşıtlarının hebele gübele konuşmasını tiye alırcasına direkt olarak konuya girip kendisinden ilk kelimeyi duymak için sabırsızlanan elleri öpülesi anne ve babasına 'her sınav kendi f'ini' doğurur.' diyerek kendisinin konuşacağı günleri iple çeken anne ve babasına dumuru ve mutluluğu aynı anda yaşatmakla kalmayıp gelecekte iyi bir iktisatçı olacağının da sinyallerini vermekteydi.

    biricik kızlarından iktisatçı olma sinyali alan değerli ebeveynleri minik sevinç mıhçı'yı zamanın en iyi iktisat ve iktisadi düşünce okullarından olan fransız liberal okul, alman tarih okulu, ingiliz tarih okulu, fransız tarih okulu, lozan okulu, avusturya okulu, stokholm okulu, chicago okulu, carnegie okulu'na gönderdikten sonra modern heterodoks okullar'ın hepsine birden göndererek biricik çocuklarının iktisat alanında dillere destan bir eğitim almasına yardımcı oldular.

    bu iktisadi çoşkuyu alan sevinç mıhçı eğitim kariyerini noktaladıktan sonra kariyerine akademisyen olarak devam edip kendisinin bu bilgi ve birikiminden genç dimağların da yararlanması için bir lütufta bulunup akademisyen olma kararı aldı. aslında akademisyen olmak istemezse olmazdı. bilgi full. kavram, kuram, teorem desen yok yok yani. bu kadar bilgiyle her yerde ekmek bulurdu. ama sosyalist içgüdülerinin hümanist tutumuna mağlup olarak kendisindeki bilgi, birikim ve tecrübeden bizlerin de faydalanabilmesi adına kendini akademisyenliğe vurdu. burada kritik durum sevinç mıhçı akademisyen olmayı kafasına koyduktan sonra hangi üniversiteyi tercih edeceğiydi. sevinç mıhçı hanımefendinin akademisyenliği kafaya koymasını müteakip o dönemin köklü üniversitelerinden olan odtü'de sol görüşlü bir grup okul girişine lastik yakarak okula giriş ve çıkışları günlerce engellemiş, boğaziçi üniversitesi 'okulda badana var ağa' bahanesiyle okulu haftalarca tadilata sokmuş, ankara üniversitesi ise 'biz de iktisat var ama bizim esas işimiz devlete siyasetçi yetiştirmek. burada yazık olur o kadar bilgi ve birikime.' diyerek aylarca ağlamış ve gözlerin dört büyük üniversiteden hacettepe'ye çevrilmesine sebebiyet vermiştir. dönemin hacettepe'si ise bilkent'e mi benzeyeyim odtü mü olayım tarzı ergen bunalımında olduğundan yaklaşmakta olan sevinç mıhçı olgusunun farkına varamamıştı. hal böyle olunca kabak hacettepe'nin başına patladı demiycem. kesinlikle reddediyorum böyle bir şeyi. tam tersine bu kadar bilgi ve birikimin sahibi müstesna insan sevinç mıhçı hacettepe'de akademisyenlik kariyerine başlayarak bizlere bu onuru tatma fırsatı tanımıştır.

    bizlere bu onuru yaşatan dönemin rektöründen dekanına, bölüm başkanından kantincisine güzel bi rahmet okuduktan sonra sevinç mıhçı ve sevinç mıhçı derslerinin ne denli güzel olduğuna dair yaşadığım bir anıyı paylaşmak istiyorum.

    ders kayıt döneminde sabah erken kalkamadığım için ders seçimlerinde diğer arkadaşlarım gibi şanssız değildim. zira onlar erken kalktığından sevinç hoca'nın verdiği derslerde alternatif hocaları tercih etmek zorunda kalmışlardır. oysa sevinç mıhçı kitlesi bunlardan başkadır. hatta bambaşka. ders seçimi yapılacağı gün uyuya kalan, ders seçim ekranını açıp hemencecik başka şubeye kayıt yaptıramayan yahut da sevinç mıhçı'yı hiç tanımayan bir çekirdek kitlesi vardır sevinç mıhçı'nın. ben de ilk sevinç mıhçı'dan ders aldığımdan 'sevinç mıhçı'yı hiç tanımayan' kitledendim. bu vesileyle aldım ilk dersimi. neyse efendim ilk kez sevinç mıhçı'dan ders almış olduğumdan ne simaen ne de ders işleyiş tarzından bihaberdim. işte ilk dersime bu şuursuzluk ile gittim. ama bedbaht ben, dersin işleneceği dersliği unutmuştum. hep olur bende böyle. neyse yolda rastladığım tanıdık bir surata 'sevinç mıhçı'nın dersliği' hangisi diye sorduğumda acınası bakışların ardından minik bir aralıkla konuşan dudaklardan 'hangi dersliğin kapısından bilgi fışkırıyorsa orası sevinç hocanın sınıfıdır' dedi ve yanımdan ağlayarak uzaklaştı bu arkadaşım. neden ağladığını anlamamakla beraber 'kapısından bilgi fışkıran derslik' tabirini 'ağam benimle eyleniyi' diye yorumlayıp koridorda biçare bir halde ilerlemeye devam ettim. birkaç derslik ilerledikten sonra koridorun sonundaki dersliğin kapısının altından ışık hızında bir şeylerin çıktığını ve ıssız koridorda hızla gözden uzaklaştığını gördüm. ilginç ve ürkütücü bir durumdu. ama iflah olmaz merak duyguma gem vuramayıp adeta nur yayan dersliğe doğru ilerledim. adımlarım kapının eşiğinde nihayete erdiğinde akıllara durgunluk veren bir gerçeklikle yüzleştim. evet doğruydu. yolda gördüğüm arkadaşımın iddiası harfi harfine doğruydu. sevinç mıhçı'nın ders vermekte olduğu sınıfın kapısından dışarı bilgi, birikim ve tecrübeler nur sütunları gibi küme küme dışarı fışkırıyordu. bu ilginç duruma daha yakından tanık olmak için eğilip kapı eşiğinden çıkan şeyleri okumaya başladım: marx... arz-talep dengesi... ceteris paribus... equilibrium noktası... ve buna benzer yığınla bilgi. salt, anlaşılabilir, ehil bir elden çıktığı her halinden belli olan saf, ari bilgiydi bu. dehşete kapıldım. nasıl olabilirdi bu? bu kadar bilgi bir bünyeye zarar vermeden nasıl olur da tek bedende yaşayabilirdi? gerçekten ne o gün ne de bugün bu soruya net bir cevap verebilmiş değilim. bunu bir kitaba yazsam 1400 yıl sonra insanlar peygamber mucizesi diye inanırdı. öylesine ilahi bir olaydı bu yaşadığım. o an ne kadar şanslı olduğumu anladım. başka hangi hocada bulunabilirdi ki bu saf bilgi. hatta şu anki aklım olsa oradan fışkırmakta olan bilgiyi kavanozlarda toplar 'bilgideresi bilgisi. 5 kavanozu 1 kavanoz fiyatına. ayrıca yanında polen de hediye.' diye ticari bir metaya dönüştürürdüm. işte o zamanki kafa bunları düşünemedi. yoksa voliyi vurmuştum var ya.

    hülasa bu mucizevi olayın akabinde bu sınıfın sevinç hocaya ait olduğuna tüm kalbimle kanaat getirdikten sonra derse girdim. allah sizi inandırsın kapı eşiğinden dışarıya sızan bilginin yüz bin milyon katı bilgi de içeride vardı. tüylerim diken diken oldu tüm ders boyunca. insan o yaşa kadar sığ yaşayıp birden bu denli yüksek bir bilgiye maruz kalınca biraz yorgun düşüyor bu bir gerçek. ama öte yandan böylesi bir okulda böylesi bir hocanın varlığına tanık olduğu için de kendisi, hocası ve ülkesiyle gurur duymaktan da alamıyor kendini. hatta ben tüm ders boyunca içten içe 'bir başkadır benim memleketim' türküsünü söylemiştim. çok fena bir duygu seli vardı bende...

    işte bu da böyle bir anımdı. yıllar boyu unutulmayacak, benden çocuklarıma, çocuklarımdan da onların çocuklarına miras kalacak yaşanmış bir efsane. ama eminim, şimdi bu satırları okuyan bazı insanların aklında bir şüphe yahut da hocaya dair çeşitli karalama kampanyalarından kalan tukaka sözler falan vardır. çünkü insan 'bir insan bu kadar mükemmel olamaz' diye düşünmekten kendini alamaz. o yüzden de tam anlamıyla inanmak istemez realiteye. işte bu yanlış kanı ve inanışlardan bir tanesi sevinç mıhçı'nın cambridge üniversitesi'nden soruları sınavlarda dayadığı yönündedir. bu iddiayı kesin bir dille yalanlıyorum. sevinç mıhçı böyle bir şey yapmaz!!!biiirrr!!!11!! olsa olsa cambridge üniversitesi sevinç mıhçı'nın eski sınav sorularını araklayıp kendilerinmiş gibi sanal ortamda yaymışlardır. sevinç mıhçı böyle bir şeye tenezzül edecek tıynette bir insan değildir. o cambridge akıllı olsun akıllı!!! insanlar hakkında böyle aslı astarı olmayan iddialar atmasın ortaya. ayrıca bir çift sözüm de buna kananlara. be arkadaş yine siz değil miydiniz lisede,, öss'de 'bu sene soruları tübitak hazırlayacak' yaygarası yapanlar. bakıyorum da o yaygaranızı şimdi de sevinç mıhçı üzerinden yapmaktasınız. siz de yaygaranız da yerin dibine batsın!

    yine aynı kesimin ikinci iddiası da sevinç mıhçı'nın derslerine az kişinin geldiği ve sevinç hanımın gerçekte pek rağbet görmediği yönünde. yalan! vallahi de yalan billahi de yalan! tamam sınıfın içinde az kişi olabilir eyvallah da ya sınıfın dışındakiler. bak yukarıya ne demişiz. bilgi, birikim kapının eşiğinden dışarı çıkıyor. e o kadar bilgi boşa mı aksın? israf olur bu. bildiğin bilgi israfı yanı. işte bazı arkadaşlarımız da kapının diğer tarafında durarak alıyorlar bilgiyi. hatta bazen ben bile sınıfa girmeyip yalnızca dışarıdaki bilgileri alarak sınavlara giriyorum. sonuçta bilgi sınıfın dışında da bilgi içinde de.

    yine aynı güruhun diğer bir iddiası sevinç mıhçı'nın 'derin iktisatçılar' tarafından korunup kollandığı yönünde. bu iddialarını ise 'ya şimdi biz ders değerlendirme anketinde dayadık sıfırı dayadık sıfırı. hatta önce dersine girdik sonra bastık eksiyi. ama hoca hala ders veriyor. ne ayak?' diyerek özet geçiyorlar. yağğğ nolacağdıııı? bir iki kendini bilmez birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde sıfır verdi diye koca hoca ders vermeyi mi bırakacaktı? tamam bir iki kendini bilmezin sayısı birkaç yüz kendini bilmez olabilir ama bu yine de onların kendini bilmez olduğu gerçeğini değiştirmez. hem ben de allah'a sıfır veriyorum. tevrat'ı açıp okuyorum; kötü. incil'i açıyorum okuyorum; kötü. kur'an ha keza öyle. bence hepsi sıfır. şimdi ben sıfırı verdim diye allah 'dine de tanrılığa da lanet olsun. bırakıyorum' deyip tanrılıktan istifa ediyor mu? hayır. o zaman takılmamak lazım 'derin iktisatçılar' falan ayağına.

    son ve en önemli iddiaları ise sevinç hocanın 'her sınav kendi f'ini doğurur' vecizesi. burada da yine suçu başkalarına atan yavşak öğrenci tipini görüyoruz. zaten not iyi gelirse kendisi alır, kötü gelirse hoca bıraktı olur. bi bitmedi bunlar. kadın daha ne yapsın. her ders bilgi curcunası. her ders beyin fırtınası. her ders fikir karnavalı. sen derse gelme. derse gelmediğin gibi kapının, pencerenin eşiğinde bekleyip dışarıya fışkıran bilgiden de payına düşeni alıp bu kurt hocadan istifade etmeye çalışma sonrasında da 'sevinç hocanın dersleri çok rerörerö' yap. yakışıyor mu senin gibi adama? ama nasıl yakışmaz? sen değil misin aklı hep karı kızda, giyimde kuşamda, iphone'u masaya bırakıp hava yapma peşinde olan. oh olsun lan sana!

    bir de hazır mıhçı'lardan gitmişken hakan mıhçı'yı 2013 mart'ında yaşananlardan dolayı mağdur duruma düştüğünü iddia eden gruba destek eyleminde hüseyin özel ile yan yana gördüm. eski iki devrik bölüm başkanı olarak omuz omuza mücadele veriyorlardı. bir de yanlarına asistanları, araştırma görevlilerini almışlar ki tam seyirlik curcuna. sanki hüseyin özel oymak beyi asistan ve araştırma görevlileri de onun yavru kurtları. yalnız çok bariz belli oluyor bu. e tabi adam prof olunca 'kalkın protestoyu protesto edenleri protesto etmeye' gidiyoruz demiş onlar da 'öl de ölelim paşam' diyerek gelmişler mecburen. ha ben apolitik adamım bana batmıyor protestoyu protesto edenleri protesto etmeleri ama sanki bi terslik vardı orada. yoksa karşı falan değilim protestoyu protesto edenleri protesto etme yürüyüşüne. hatta yürüyüş kesmezse protesto koşusu yapsınlar. protesto daha hızlı ulaşır yerine. benim için problem yok da asistan ve araştırma görevlilerinin yüzündeki zoraki katılım hali çok belli. en azından bunu fotoşoklayın falan yani. hayır üstüne üstlük 'hacettepe iktisat burada' mesajı içinde güçlü bir kadro değil ki bu. timur hoca, burak hoca gibi ağır toplar olmadan oluşturulmuş bir fotoğraf karesi asla 'hacettepe iktisat burada ve destekte' imajı yaratmaz ki. di mi gültekin?
  • sınavlarını daha kolay sorulardan oluşturup, biraz daha iyimser notlandırıyor olsa öğrencilerle arasında bir problem kalmayacağını düşündüğüm; üniversitede okumayı kpss'ye girmenin ön koşulu sanan bir güruh öğrenci tarafından değeri anlaşılamamış hacettepe ingilizce iktisat bölümünün değerli bir hocasıdır. sınav soruları zordur ama yapılamayacak düzeyde değildir. kendinizce yapsanız da tam puan alamazsınız çünkü soruya net bir cevap vermeniz yerine farklı perspektifleri tartışmanız beklenir. derslerinde klasik şekilde teoremleri vermek yerine biraz da üzerine düşünülmesini, eleştirel olarak tartışılmasını bekler (ki bir üniversite hocası olarak gayet doğal bir davranıştır). yakın zamanda profesörlük unvanı almış olması öğrenciler arasında spekülasyon yaratmış olsa da bu durum üniversitede çalışmanın sadece ders vermek değil aynı zamanda bilim yapmak gerektirdiğini de bizlere hatırlatır.
  • iş başvurusu, yüksek lisans, doktora vs için kendisinden yardım talep edeceklerin dikkatine:

    2001-2005 dönemi hacettepe iktisat mezunuyum. 2002-2003 döneminde sevinç hoca'dan istatistik dersi aldım. boğaziçi'ndeki yüksek lisans başvurum için bir profesyonel, bir de akademik referansa ihtiyacım vardı. benim dönemimden kalan birkaç hocadan biri olduğundan, kendisinden mail yoluyla referans talebinde bulundum. bana dönüş yaptı, ancak başvuru süresi sonuna yaklaşmama rağmen ha verdim ha vericem derken 1 hafta beni oyaladı ve en sonunda seni de, ders performansını da hatırlamıyorum diyerek referans gönderemem kusura bakma, sen en iyisi çalıştığın yerden referans al diyerek (çalıştığım yerden zaten ayrı bir referans almak zorunda olduğumu da ilk gönderdiğim mailde kendisine belirtmiştim.) beni ortada bıraktı. daha sonra gönderdiğim maillere ise cevap vermedi. başkanı olduğu bölümde yetişen öğrencilere gösterdiği yaklaşımı kınıyorum.

    not: hacettepe'den ayrılan ve beni hatırlayan başka bir hocadan sağolsun referansı aldım.
  • kafasi hep karisiktir. ama net oldugu konusunda iddiali.
hesabın var mı? giriş yap