• "bütün bunlar benim sayemde oldu" böbürlenmesinin "bütün bunlar senin yüzünden oldu" gibi bir karşılığı olduğunu da hesaba katma ve buna hazır olma sanatı.
  • kimi zaman, intihar opsiyonunu elinizden alan duygudur. eğer sırf bu duygu nedeniyle yaşamaya devam ediyorsanız bu ne boktan bir hayattır. artık sadece bir objesinizdir.
  • dünyanın en kötü psikoljisi hem bu duyguya sahip olup hem de tembel olan insanlardadır. insanı öldürmez, süründürür.
  • bazen suçluluk duygusunun çocuğudur.
  • tanrı bu duyguyyu insanlara dağıtırken erkekler neredeymiş acaba?

    - tanrı bugün birşey dağıtacağım mı demişti?
    - yok be ya... nerden uyduruyosun oğlum böyle şeyleri
    - aman, kim gitçek şimdi oraya kadar
    - boşver lan biz sonra alırız
    - almasak da gidenlerde var zaten biz de kullanırız
    - ha hakkaten...
  • ahlak'a eşittir.
  • soren kierkegaard, “hayatlarımızı kararlarımızla yaratırız” der. bireyi, en yüce ahlaki varlık ve karar vermeyi de insanın en önemli etkinliği olarak niteler. sorumluluk almak da bir nevi karar vermektir; yaşamlarımızı yaptığımız seçimlerle yaratır ve kendimiz oluruz.

    sorumluluk duygusu bazen insanın kendi eliyle hazırladığı bir kurban rolüne sığınışı olabiliyor. ergen sayılabilecek bir yaşta annemi kaybettim. annemin kaybı, gerçek bir acıydı ve ilk kez gerçek bir acı ile baş başa kalmıştım. ilk etapta bir tür çaresizlik duygusu ile baş başa kalıyor insan. sonra bunun bir tür cezalandırma yolu olduğunu düşünüp, isyan ve nefret ediyor her şeyden. bu tehlikeli tırmanış kendini, yokluğunu, giderek baktığınız her noktada yoğunlaştıran baş edilemez, dilsiz bir duygu hâline bırakıyor; karşısında kaçınılmaz olarak güçsüz kalıyorsunuz. ve inkâr, ve bastırma ve çözülme...

    zamanla kayıtsızlık ve yoksunluk korkusu, acıyı giderek algılamamanıza yol açıyor. acıyı yaşayabilme yetimiz, empati duygumuzu yoğun seviye hissetmemize neden oluyor (bilirsiniz, acı ve empati iç içedir). bu duygu altında yeni bir kimlik geliştirebildiğimiz gibi üstlenecek bir rol de ediniveriyoruz. bu ileriye kaçış, ben de, kız kardeşimle aramızda sadece 1 yaş olmasına rağmen, onun sorumluluğunu farkında olmadan almama ve anne rolünü üstlenmeme neden olmuştu. öyle ya, ablalar bugünler için var olmalıydı.

    her şeyden önce insanın kendisine karşı doğuştan geldiğini düşündüğüm bir sorumluluk duygusu olduğunu düşünüyorum; insani tavrın ölçütü hâline gelen sorumluluk duygusu, evet... işte bilincine varmadan kuşaktan kuşağa aktarılan bu sorumluluk duygusu, ileriki dönemde yaşamlarımıza ve toplum içindeki ilişkilerimize de yansıyor. öyle ki sorumluluk duygusunu ifade eden tüm sözcükler her şeye baskın çıkabiliyor - mutluluklarımıza bile; hem gözetleyen hem de gözetlenen bir tutuklu olmak gibi bu. bu duyguya dair tek gerçek, aslında bu düşüncenin ya da duygunun dolambaçlı kanıtı kendi içinde olan bir iddiadan fazlası değil.

    sorumlu olduğumuzu düşünüyoruz ve hayatlarımızı bu duygu altında yaşamaya çalışıyoruz. bir süre sonra sorumluluk almak bir güç gösterisi hâline geliyor. erken yaşlarda maruz kalınan ve üstlenilen bu duygu, bir varoluş hâline geldiğinde sıkıntı başlıyor ve sorumluluk davranışın yerini alıyor. farkında olmadan bir yığın sorumlulukla yaşamaya çalışıyoruz. ve bir gün yoruluveriyoruz, boş vermeye başlıyoruz. hayatınızı uzun süre bir rolü üstlenmeye adamış ve yaşınızdan büyük sorumluluklar almak zorunda kaldıysanız bir süre sonra dünya, her türlü duygudan ve kısıtlamadan azade bir hâle gelebiliyor. attila ilhan’ın dediği gibi: “insan bir akşam üstü ansızın yorulur / tutsak ustura ağzında yaşamaktan.”

    hayatınıza bakıyorsunuz; “seninki de yaşamak mı”diye hayıflanıyorsunuz. hakikaten, hayat mücadelesinde varlığını korumak için insanın dayandığı yegane destek bu yüksek özellik iken, bir süre sonra hayatımızı zehirliyor; karar vermekmiş, sorumluluk almakmış... zalimliği her geçen gün artan dünyanın varlığı içinde devşirme bir hayatın rollerine mahkûm olmak çok acı...

    sorumluluk duygusunun, dedikleri gibi rüyalarda başladığı gerçekse, o zaman bırakalım da nihai sorumluluk bütün ağırlığı ile dünyası rüyadan ibaretlere ait olsun.
  • bir insanın hayatında bu edinim yoksa, hiçbir şeyi olmuyor arkadaşlar. yakınlarına, işine, kazanımlarına karşı sorumluluk duymayan insandan bir cacık olmaz. bunu aile aşılar genelde, ailenizde de yoksa geçmiş olsun zorlu bir süreç sizi bekliyor. siz sorumsuz olduğunuzu kabullenecek olgunluğa erişeceksiniz, disiplinli olmayı öğreneceksiniz, bunu karakterinizin parçası haline getireceksiniz, cidden kolay süreçler değil. biz günün sonunda varlığımız, sevgimiz için efor sarf eden insanlarla mutlu oluruz, bu eforun kaynağında "sorumluluk duygusu" yatar. değer verdiğimiz şeyleri, değer verdiğimiz insanlarla, bize değer kazandıran işimize, hayatımıza göstermeyince o işte iki yüzlülük oluyor. bebeklikten edindiğiniz çıkar içgüdüsünü törpülemektir sorumluluk duygusu, o aciz, üşengeç iç sesinizi olgunlaştırma sürecidir. günün sonunda hangi sektörde olursanız olun, ne tür ilişkiler kurarsanız kurun, herkes sizden bir sorumluluk bekler. bu beklentiyi karşıladığınız oranda değer görür ve yükselirsiniz.
  • hangi hormon ya da organ tarafından salgılandığını öğrenip, anasını bacısını sikmek istediğim duygu. hayatı zindan ettin lan bana!
  • bazen abarttığımı düşündüğüm düşüncem. şöyle ki;

    minibüstesinizdir seyir halinde. biri dışardan el eder, ne hikmetse kimse görmez. siz görür durdurursunuz ama o el eden mıymıntı öyle bir yavaş hareket eder ki, şöforu durdurduğunuz için suçlu sayarsınız kendinizi. bu acele etmeyen adamın sorumluluğunu da aldığınız için kızarsınız kendinize..

    sonra insanlar el edenleri neden görmemezlikten geliyor anlarsınız. ama anladıklarınıza da daha çok kızarsınız. hepsini düşündüğünüze 'neden' filan..
hesabın var mı? giriş yap