• çoğu zaman frekans tutmamasından kaynaklı gelişen olaylardır.

    kız:+
    ben:-

    +naber.
    -iim ya sen?
    +saol. sen lojmanda mıydın ya?
    -evet çilek 1.
    +hımm ben de çıkmak istiyorum ama bakalım.
    -çık tabi ya çok rahat edersin.
    +ama hiç bilmiyorum ya. görmedim hiç lojmanları.
    -ya lojman zamanı gezebiliyorsun evleri.
    +haa öyle mi ya. senin eve bakmaya geliyim ben bi gün.
    -tabi canım ne zaman istersen gel.
    +yok gelemem.
    -niye?
    +sevgilim kızar.
    -hönk?? peki.
  • benim ev arkadaşım tiyatrocu, adam 5 senedir okulda oyun yazıyordu, çıkıyor oynuyordu falan bu sene de kıbrıs türk devlet tiyatroları'na girdi konuk oyuncu olarak. ilk oyunu oynanacak, dedim gideyim adama moral olur. duyarlıyım. davetiyemi verdim, içeri girdim. en arkaya bi yere oturdum. tekim ama benle beraber kimse yok benim sırada, daha erken, çıkardım uykusuz okuyorum. derken teyzenin biri geldi, alpay erdem teyzesi, tam teşekküllü teyze. "yanınız boş mu evladım" dedi. montum, çantam falan fıstık vardı, kaldırdım onları. dedim, boş, buyrun. sonra döndüm tekrar uykusuz'a. tekrar kafamı kaldırdım, teyze yok. sonra baktım başka yere oturuyor.

    ihtimal 1: yanımın boş olup olmadığını merak etti, o kadar.
    ihtimal 2: ses tonumu beğenmedi.
    ihtimal 3: tipimi beğenmedi.
    ihtimal 4: ikisini birden beğenmedi.
    ihtimal 5: diğer bulduğu yerde daha rahat ederim diye düşündü.
    ihtimal 6: teyze sosyopat.
  • geriye bakıp düşünüldüğünde çok saçma ve gereksiz gelen, neden yaşandığına anlam verilemeyen, biraz da pişmanlık duyulan olaylardır. mesela; taksiciyle yapılan gereksiz, nereden çıktığı hatırlanamayan, şeriat gelsin gelmesin konuşması sonucu, feci sinirlenerek ve ağlayarak, taksicinin "abla ben ne yaptım ki, ne dedim, niye kızdın bana sen?" lafları ve bön bakışlarına rağmen yolun ortasında arabadan inmek. yanında bir de çocuğun varken.
  • (bkz: evlilik)
  • universitede 2.el ekran karti alacaktim geforce6600gt idi yamulmuyorsam. elemanla yazicioglunun oralarda bulustuk. kutuyu actigimiz gibi orta yerine, baya uzaklardan geldigi belli olan kus degil nazgul boku sloooop efektiyle dagildi. alis veris tamamlandiktan sonra eve gittim nazgul boku temizledim.
  • msn dönemleri;

    kız: bu hafta sonu dışarı çıksak ya?
    ben: olur... (iç ses: oooovvv yeaaah)
    kız: ama ben gelmeyebilirim :s
    ben: !?

    hala anlamıyorum, dalga mı geçti, ciddimiydi...
    şu muhabbetin aynısına internette denk geldim, millet üzerine geyik yapıyordu. ben bizzat yaşadım bu olayı.
  • kucukken evde besledigimiz papaganin kacmasiyla babamin "wanted!!" posterleri bastirip bana bunlari elektrik direklerine yapistirtmasi.

    dusunsenize:

    adi: sultan (sanki adiyla cagirinca gelecek)
    yasi: 2
    rengi: kafasi kirmizi tuylu, bedeni sari - yesil karisimi

    gibi her papaganda bulunan ozellikler yaziyordu.

    yaptigimiz aynen bu kadar manasizdi yani.
  • sabaha karşı beyoğlu'ndan dönülen bir günde karşılaştığım sarhoş güruhun içinde bulunan bir elemanın söyledikleri ile başlayan ve sonrasındaki günlerde de başıma gelen tuhaf olaylardır. müzik dinleyerek ilerlerken, malum şahıslardan birisi kolumu tuttu. herhalde kavga edeceğiz diye düşünürken, adam bir anda "ben trabzonluyum." dedi ve bunu birkaç kez tekrarlayarak güldü. o sırada kolumu çektim falan. aynı cümleyi bir kez daha yineledi: "ben trabzonluyum". "iyi amk, ben de antalyalıyım da olay nedir?" diye sorunca, papağandan hallice söylediği cümleyi yine söyledi ve yanındaki diğer kişilerle birlikte uzaklaştı. bu tayfaya dahil olanlardan birisi, "sarhoş o, siktir et." dedi. neyse, sonra yürümeye devam ettim; fakat birkaç dakika boyunca bu olayı düşünüp, neden bana trabzonlu olduğunu söylemekte ısrar ettiğini çakamadım. bundan üç gün sonra, bir arkadaşı beklerken gelen bir ayakkabı boyacısının "afiyet olsun." deyip, oradan uzaklaşması gibi bir olay yaşadım. o sırada bir şey de yemiyordum. aynı günün akşamında eve dönerken gördüğüm yaşlı bir amcanın bana bakıp, "anne ve babasız olmuyor." diye bağırmasına şahit oldum. benimle organize bir şekilde dalga geçiliyor olsa gerek, başka bir açıklamasını bulamadım.
  • bundan uzuun uzun yıllar önceydi. o sıralar lise 1'de falanız. kendi adımıza çeşitli şeyleri yeni yeni keşfetme dönemindeyiz. mesela sigara, mesela alkol..
    yılbaşı gecesi de yaklaşmak üzere, biz de 4-5 kız birimizin evinde toplanıp içicez o gece! artık ne içeceksek bir tane birayı beş saatte bitirip, ''oo yılbaşı gecesi çok fena içtik yea, süper eğlendik'' diye ortalarda dolanıcaz muhtemelen. bi de tam ergenliğin deli dönemleri, aileden ayrı geceler geçirmek, eğlenmek, arkadaşta kalmak falan pek de alışılagelmiş durumlar değildi o yaşlara kadar.. ondan pek bi hevesliyiz.

    erzaklar alınıyor, siyah poşetlerde eve sokuluyor gizlice. ev sahibi arkadaşımızın ailesi de biraz tutucu, hani öğrense yapacağımız ''çılgın'' partiyi kızarlar bildiğin. daha da mest oluyoruz tabi, yasaklar falan.. aman tanrım ne risk ne risk.
    ev sahibi kız, ağzına bira sürmemiş o güne kadar, hani bir yudum dahi almamış, biz tecrübeliyiz ya, kızım yok yea hiçbi şey olmuyor, biraz kafan dönüyo o kadar, kendini falan kaybetmiyosun yani merak etme diye bilmiş bilmiş akıllar veriyoruz.. tam kötü arkadaş profili. zaten sana önce fincanda veririz birayı diyoruz. ikna oluyor. bizim elimizde şişeler, onun elinde bir kahve fincanı bira..
    cipsleri koyuyoruz, müziği açıyoruz, hani o çok aşık olduğumuz, bir daha asla öyle sevemeyeceğim(!) dediğimiz çocuklardan konuşmaya başlıyoruz, ''felekten'' gecemize başlıyoruz heyecanla.

    şimdi biz dikiyoruz biraları aynı anda, bu arkadaş da bir yudum bira alıyor bardaktan, bak bir yudum diyorum, hadi iki olsun. yudum lan!

    ondan sonraki karanlık dönemi nasıl kelimelere döksem, nasıl anlatsam acaba.. bizim kız içtikten sonra birden aniden susuyor.. ama böyle sadece susuyor bildiğin.. gözleri tek bir noktaya odaklı. biz gülüyoruz konuşuyoruz, bi yandan da bunu kesiyoruz, noldu lan buna diye. ama baştan çok sallamıyoruz. aşk acısı çekiyoruz ya hepimiz, olağan şeyler bu dalmalar falan..
    ayşe, ayşe diyoruz, tık yok. ''lan konuşsana efkara mı bağladın ahaha'' diyoruz, tık yok. o kadar abarttı ki bu durumu biz artık hakikaten kızıp, tamam uzatma hadi dön aramıza falan diyoruz, ama kız resmen kayıp.
    derken çok ani bir şekilde bir kahkaha atmaya başlıyor ayşe. kelimenin tam manasıyla ''deli'' gibi, gözleri tek bir noktaya odaklı anıra anıra, hastalıklı şekilde gülüyor. hani bir gülme vardır, ardından ağlama gelecektir, böyle inler gibi gülersin. bildiniz mi? hah işte aynen öyle gülüyor..
    biz yine aldırış etmiyoruz, yav he he modundayız, ama kız susmuyor. rol yapsan, şaka yapsan, nefesin yetmez, enerjin yetmez o denli gülmeye, o derece. hayvan gibi sinirleniyoruz, sıktın be gidicez şimdi, tamam artık sarhoş taklidini kes tadı kaçtı diyoruz, ama nafile..

    derken bu oturduğu yerden aşağı bir devriliyor, bildiğin kütle halinde düşüyor kız yere lan. ve bira şişesini deviriyor, halıya, betona, oda leş gibi, her yer batıyor. hah diyoruz işte, aşırı titiz arkadaşımızı gerçeğe döndürecek olay oldu, bu olay onu ciddileştirir. ama yok arkadaş, dökülen birayı görünce bunun kahkahalar daha da psikopatlaşıyor, betondaki birayı yalamaya falan çalışıyor, tam rezalet.. biz o an anlıyoruz ki ayşe iptal. kahkaha krizinden kurtulup ağlama krizine giriyor sonra.. nasıl ağlamak, nasıl ağlamak. o gözlerden oluk oluk yaş akıyor bildiğin. gözler kıpkırmızı, zannedersin annesi babası ölmüş.. öyle bi ağlama..
    sarsıyoruz, tokat atıyoruz, bağırıyoruz.. bi yudum bira içtin lan daha! bak yudum diyorum :( nasıl bi bünye bu amk. şoklardayız resmen.

    kaldırıyoruz bunu kollarından. 1.55'lik kız oluyor anneanne evindeki beton yorgan! kalkmıyor yerinden, sürüklüyoruz banyoya, yerlerde ağlıyor aptal. kendisi okulun en çalışkan kızı falan bi de, böyle gözlüklü mözlüklü. kendimizden tiksiniyoruz yemin ederiz kızın hayatının içine ettik, hiçbi şey artık eskisi gibi olmayacak diye..
    banyoya sokuyoruz, klip çeker gibi, duşun altında ağlamaya devam ediyor. iyice moda giriyor armut.
    kahve pişiriyorum sıfır şeker, acı olsun çarpsın da ayılsın diye. buna bi yudum içiriyoruz güç bela, bu ne biçim kahve lan diye bağırıp suratıma püskürtüyor falan kahveyi. allahım bildiğin sinirden kendimi parçalıcam, o derece. ama korkuyoruz da delirdi mi acaba diye. kahveli suratımı görüp, gülmeye başlıyor bu sefer.

    yerlere kusuyor, kusmuklara yatıyor, saçlarını çekiyor falan. neyse biz bunu yatıştırıyoruz zorla, yatağına yatırıyoruz, evi temizliyoruz, topluyoruz, bütün biraları gidip mahalle çöpüne atıyoruz usulca, uyuyana kadar başında bekleyip evden çıkıyoruz, çünkü akşam anneleri gelecek eve geri. hiçbir iz bırakmamak lazım. hayır bi de anası babası bunun halini görse yemin ederim evde kokain partisi düzenledik zannedip, anamızdan emdiğimiz sütü burnumuzdan getirirler, öyle tırsıyoruz.

    bildiğin saat 11'de hepimiz evlerimize dağılıyoruz.
    acayip çılgın parti umarken, hayatımızda yaşadığımız en anlamsız gece olarak kayıtlara geçen bir yılbaşı gecesi geçiriyoruz. tabi yıllarca manyaklar gibi geyiğini çeviriyoruz o ayrı.

    hala o kız bir yudum bira ile nasıl o hale geldi anlamış değilim. ne olur bilimsel bi açıklamasını falan yapabilecek olan varsa mesaj kutumu yeşillendirsin. ertesi sabah bile şakaydı ulan mallar aslkjdlakjsd desin diye çok umuyoruz. dese hala daha rahatlıcaz bak, affedicez falan.. ama yok. demiyor tabii. hiç ama hiçbir şey hatırlamıyor yaptıklarına dair.

    bu arada arkadaş şu anda cumhuriyet savcısı. kötü arkadaşlıklarından sıyrılıp kendine muazzam bi hayat seçmiş gördüğünüz gibi. biz hala nerde akşam orda sabah. yalnız ne biralar içtik, kafamız asla ayşe gibi olmadı, olmayacak!
hesabın var mı? giriş yap