• bir hristiyan miti.
    mit'e göre kapadokyalı aziz.corc (st.george , victory bringer -muzaffer- olarak da bilinir. kutsal günü 23 nisandır ) libya'da bir krallığı tehdit eden bir ejdarhanın yaşadığı bir bölgeye gelir. oranın kralı ejderhanın üzerine ordular göndermiş ama ejderha hepsini yenilge uğratmıştır . ejdeha günde iki kuzu yemekte ve bu sebeple çevre köyleri açlığa sevketmektedir.çare bulamayan köylüler ejderhaya genç kızları kurban etmeye başlamışlardır. bunu duyan kahraman tam da prensesin kurban verileceği gün ejderhaya karşı çıkar. onu bir tek mızrak darbesiyle alt eder ve atının toynakları altında ezdirir. bunu üzerine kral st. george'a çeşitli hediyeler sunar, o ise bunları halkla paylaşır. ve sonra atına binip yoluna devam eder.

    belki de yunan mitologyasındaki perseus ve andromeda mitinin hristiyanlığa uyarlamasıdır ama yine de o günkü avrupanın çok ihtiyaç duyduyu ve bu öyküyle öne çıkarttığı kadını koruma, kötüyle savaşma,fakire karşı cömertlik ve iman gücü nitelikleriyle st.george, orta çağ avrupasında son derece populer olmuş ve tapınısı hemen hemen "christmas" kadar önemli bir yortu haline getirilmiştir.

    prensesin hristiyanlığın mecazi sembolü ejderhanın ise hristiyanlığın karşısındaki kötü güçleri (zamanla romalılar ,araplar,müslümanlar vs.) temsil ettiği düşünülmektedir.

    george'un daha sonra filistin'de düşmana tutsak düşüp işkence gördükten sonra kafasının uçurulduğu rivayet edilir.

    bize ne kadar saçma görünse de orta çağ avrupası için azia.george mit'i çok önemli idi. bu nedenle de dönemin din adamlarınca imanın bedeni ve ruhu ele geçirmek çabasındaki kötü güçlerden arınmak için tek kudret olduğunun örneği olarak vaazlere sık sık konu olurdu.
    yine aynı nedenle sanatta özellikle 15.nci yy. dan sonra resimde pekçok kere konu edilmiştir.
    bunların en ünlüsü belki de pedro pablo rubens tarafından gençlik döneminde yapılmış "st.george ve ejderha" isimli yağlı boya tablodur.tablo'da dönemin geleneğine uygun olarak zırh ve tolga ile resmedilen st.george atının ayakları altına aldığı ejderha ile resmedilmiştir.
    ejderha ve st.george'un bütünleşen figurleri diagonal çizgilerle dinamizmi yakalar ve resme hareket katarken arka planda prensesin dikey çizgileri dengeyi sağlamaktadır. öte yandan rubens'e özgü ışık ve karanlığın karşılıklı kullanımı da dikkat çekicidir. adeta ışıklar içinde yüzen prenses ve aydınlıklar içindeki st.george'a karşın ejderha karanlıktadır.
    http://istanbul.infoturkish.com/saint-george.html
    http://www.ucc.ie/milmart/george.html
    http://www.abcgallery.com/r/rubens/rubens43.html
    diğer sanat eserleri için:
    http://www.ucc.ie/milmart/grgwstart.html

    ayrıca (bkz: prensesi oldurup ejderhayi kurtarmak)
  • st. george hristiyan olmadan önce bir roma atlı birliği subayıdır. ve bildiğim kadarıyla ejderha olayı bildiğimiz türkiye sınırları içindeki kapadokyada geçmiştir. (yani hikaye bu şekilde anlatılır) st. george'un savaş için kullandığı kırmızı haç sembolü daha sonra ingiltere krallığının ordu sembolü haline gelmiştir ve ortaçağda şövalyelik ünvanının ortaya çıkışı st. george sayesindedir, şövalyelik onur kuralları onun yaşayış tarzına göre belirlenmiştir. ve st. geoge'un müslümanlara karşı bir savaşının olmasına teorik olarak imkan yoktur çünkü st. george'un muhtemelen yaşamış olduğu tarih olarak 250 civarı verilir. o zamanlar hepimizin bildiği gibi islam yoktur (zaten bunu st. george'un bir batı roma atlı subayı olmasından da anlayabiliriz, islamın doğuşu ve yayılımı sırasında yaşamamış olması tarihi olarak imkansız) , daha da ötesi islam'ın doğuşundan sonra bazı müslüman gruplar st. george'u bir aziz olarak görmüş ve ona hristiyanlarla beraber saygı göstermiştir.
  • hikayesi basat ile tepegöz temalı bir dede korkut hikayesine çok benzer. birinde ejderha var iken, diğerinde tepegöz mevcuttur. saint george dede korkut hikayelerinden çok önce yaşamış ise de, iki efsanenin birbirine çok yakın bölgede ve aynı tarihlerde* ortaya çıkması, zaten birbirleri arasındaki etkileşimi de gözler önüne sermektedir. yalnız saint george'un ms 300'lü yıllarda yaşadığını dikkate almamak gerekiyor. saint george ve ejderha efsanesi, azizin ölmesinden çok sonra ortaya çıkmış, nesiller boyunca aktarılarak çeşitli evrimlere uğramıştır. peki bu çıkarımı neye göre yapıyoruz? haçlıların kudüs'ü almasından sonra ilk iş olarak saint george kilisesi'ni onarmasını dikkate alırsak, ortaçağ'da nasıl efsaneleşmiş bir karakter olduğunu anlayabiliriz.
  • alfred eisenstaedt'ın meşhur fotoğrafları, bu hikayeyi sahneleyen bir kukla tiyatrosunda saint george'un ejderhayı öldürmesini izleyen çocuklardır.
hesabın var mı? giriş yap