• stoacılık, epikürcülük'ün ana rakibiydi ve zamanla greko-romen dünyasının en popüler felsefesi oldu. hrıstiyanlık yayıldığında bile eğitimli elitler kendilerini stoacı olarak görüyorları. uzun ömrünün ve geniş etkisinin bir kanıtı: en ünlü üç stoacı da (seneca, epictetus, marcus aurelius) bu felsefenin başlangıcından 300-400 sene sonra yaşadı.
  • bu stoacılık safsatasına gereken cevabı, anton çehov üstadım “altıncı koğuş” isimli hikayesiyle vermiştir. merak edenlerin oraya müracaatı rica olunur.

    benim düşünceme gelince hayata müdahil olmaktan korkan insanların pasifliklerine bir kılıf uydurmaları için güvenli bir liman olmuştur. hani yüceltme aracılığıyla cilt cilt kitaplar yazan, boy boy resimler yapan santçılar var ya. işte onun gibi. yataktan kalkmaya mecalim yok ne yapayım hacı? hımmm dur.. kendime bir felsefe geliştireyim. aslolan hayatın anlamını kavramaktır. o da ancak tembel tembel yatarak kavranır. çözdüm! işte bu. biraz da öte tarafa döneyim.
  • romain gary , emile ajar mahlasıyla yazdığı kral salomon'un bunalımı kitabında birçok kere stoacılığa değinmiştir. ona göre ;

    "stoacılık: acıya, mutsuzluğa, yokluklara ilgisizce dayanma cesareti. duyarlık gibi görünen şeyler karsısında ilgisiz kalmayı öğütleyen öğreti."

    "sizin de bildiğiniz gibi, stoacılık insan artık acı çekmek istemediği zaman başlar. inanmak istemez insan artık, sevmek istemez, bağlanmak istemez. sizi yitirmekten korkuyor o. bu yaşta, bağlanmaktan korkuyor. stoacılar olanaklarının üstünde yaşamaya çalışan insanlardır."
  • stoyacılıkla karıştırmayın.
  • hegel'e göre stoacılık, köle ideolojilerinden biridir. efendi karşısında insansal varoluşunu gerçekleştirmeyen köle, özgürlüğünü düşünsel bir zeminde yaşamaya çalışır ve bunun yeterli olduğuna kendini inandırmaya çalışır.
  • stoacı değilim olabilirim
    olabilirim olabilirim
  • stoacı ahlak; doğanın düzenine göre insan davranışlarının belirlenmesidir. doğaya ters düşecek insan davranışının insanı mutlu etmez düşüncesidir.
  • birgün (belki bugün) öleceğini bilerek yaşamak gibi...

    canını acıtabilecek yaşantı olasılıklarını senaryo halinde beyninin bilinç üstü bir odasında saklamak gibi...
    mesela; bir gün babanın ölebileceği,
    hava güneşliyken yağmur yağabileceği,
    filmin en güzel yerinde elektriklerin gidebileceği senaryolarına sahip olmak gibi.

    parmağına bir iğne batmadan o iğnenin parmağına batmışçasına acısını içinde bir yerlerde hissetmek gibi.

    yaşanabilecek çoğu şeyi önceden senaryolaştırıp bağışıklık kazanmak gibi, panzehir gibi...

    ölmeden ölmüş gibi...
    gibi..
  • yunan felsefesinin bir parçasıdır ve bu felsefeye göre; insanların rahatsızlıklarının nedeni olaylar değil, olaylara karşı düşünce ve bakış açısıdır.
    yani önce düşünüp sonra duygunun ortaya çıktığını savunur.
    akılcı olan inancın mutluluğu getireceğini söyler.
  • acılı anlarınızda mazallah sizi intihara sürükleyebilecek yol gösterici akım, okul, ekol. duygularınızın size hükmetmesine engel olmak ve mutluluğu sizin yaratmanıza olanak tanıyan vizyoner bir ekol aslında. size acı veren, yoran, sıkan, üzen her şeyden kurtulabileceğinize ve hayatınızın kontrolünü ele alabileceğinize indirgenmiş olsa da esasında bütün hayatın sizin kontrolünüzde akabileceğine odaklanmıştır.

    sonuç: ölüm bile sizin kontrolünüzdedir. tehlikeli ama hayatı yaşamanızı sağlayabilecek bir bakış açısına sahip olmanıza vesile olabilir.
hesabın var mı? giriş yap