• fotoğraf stüdyosundaki sahnede yer alan heykel, yunan mitolojisi zafer tanrıçası nike'nin heykelidir.
  • filmde o kadar güzel detaylar var ki. gerçekten günümüz romantik komedi soslu filmlerin çok çok ötesinde bir sessiz dönem başyapıtı. izleyin ve izletin. bu filmler unutulmasın. gerçekten neden izlemiyorsunuz?
  • f.w. murnau adlı almanın nosferatu gibi bir başyapıtla birlikte en iyi filmi. 1927 yılına ait bir sessiz film. filmde de belirtildiği gibi her dönemi kapsayan bir anlatı benimsenmiş. çekim, ışık, teknik, alışılmadık oyunculuk, basit ama etkileyici konu ve sanatsal dramatikliği kalplerde hissedeceğiniz güzellikte, döneminden bugüne bakıldığında her yönüyle dev eser.
    taşrada mutlu mesut yaşarken şehirli şeytan kadının adamın aklına girmesiyle eşini öldürebilecek kadar ileri gitmesi özellikle tekne sahnesinde o kadar sıcacık oyunculuklar ile işleniyor ki duygulanmamak elde değil. sessiz filmde bu kadar da olmaz diyorsunuz ama oluyor. ayrıca domuz ve dans sahnesi adını altın harflerle yazdırmış. böyle etkiyi her film vermez. iyi filmler iyi ki var.
  • sinema, (bkz: alman dışavurumculuğu)'na çok şey borçlu. bu akımın en büyük temsilcilerinden (bkz: f.w. murnau) bu filmle gelmiş geçmiş en iyi filmlerinden birini çekmiştir. kamera hareketleri, atmosfer, ışık tasarımı, hayal etme sahneleri... her şeyiyle harikulade. murnau günümüzde yaşasaydı muhteşem filmler çekerdi.
  • 1922 yapımı f.w. murnau filmi.
    x2 hızda bile çok yavaş akıyor. bir süre sonra abartıp x3 hızla izledim hatta. film kötü değil, nuri bilge'yi aratacak kadar yavaş akıyor sadece.
    bitti denen aşkın yeniden doğuşu. "aldatan insan bir şansı daha hak eder" temasını da işlemiştir.
  • "çünkü güneşin doğup battığı yerde, şehrin kargaşasında veya çiftlikte açık gökyüzünün altında hayat hemen hemen aynıdır; bazan acı, bazan tatlı."
  • hakikaten hos bir film ama ilginc bir sekilde ovecek sozcuk bulamiyor insan. yillar once izledigim bir kisa filme benziyor ama onu da nereden hatirlarim, nasil hatirlarim bilemiyorum. bir kisa oykuden uyarlamaydi sanirim ama ben o oyku kitaplarini attim xd. hatirlayip bana bildirecek biri ciksa ne guzel olurdu ama zannetmiyorum. neyse.

    anneme gitmistim. gel de su bebegin guzelligine bak diye cagirdi, sonra oturduk basinda kaldik, ara sira baska seylerle de ilgilendim ama filmi baya izledim yani.

    diyalog olmamasi sebebiyle kafam da agrimadi cok iyi oldu cok guzel iyi oldu.

    --spoiler--

    bebegin annesinin nehirde kayboldugu bolumde, bebegi gosterdikleri an annemin huzunlu sarkilar soylemeye baslamasi hem komik hem de uzucuydu. kendisi annesini cok kucuk yasta kaybettigi icin, filmdeki diger sahneler umrunda degildi, bebegi gostersenize deyip duruyordu surekli:d

    arka planda olaylar karisiyor, adamin sehirdeki sevgilisi geliyor, koyluler deli gibi nehire dusen kadini ariyor falan annem hala bebege vah yavrum diye sarki soyluyor...

    anne o bebek simdiye olmustur, 100 senelik film bosversene ya deme istegiyle dolup tassam da mudahale etmedim. uslu cocuk gibi telefonumla oynadim.

    --spoiler--

    tanim: senaryosu itibariyle tam ceren cerengil'e tavsiye etmelik film.

    edit: google'a salak salak seyler yazarak buldum aradigim oykuyu. an occurrence at owl creek bridgemis. kisa filme gelince, siyah beyaz olmasi, nehir sahnesi ve adamin esine gitmesi falan disinda neyi benzetmisim bilemiyorum. fakat ambrose bierce unuttugum bir yazardi, tekrar hatirladigim iyi oldu. the devil's dictionary'i okuyacaktim guya, tamamen cikmis aklimdan.

    goruntu kalitesinin iyi oldugu tek kayit var o da su ama arkasina muzik eklemis salagin biri. sesi kapatip izleyince daha iyi.
  • müthiş bir durumsal ironi kullanımına sahip olan film. ayrıca izlediğim en iyi aşk filmlerinden biri olmuştur.
hesabın var mı? giriş yap