• 1988 yılının bir sonbahar günü paris (live) isimli albümlerinde yer alan take the long way home ile hayatımın vazgeçilmezleri arasına giren gruptur. richard davies tarafından 1969'da kurulmuştur. daha sonra gruba roger hodgson, richard palmer ve bob miller'da katılır ve eğer hafızam beni yanıltmıyorsa grubun ilk ismi daddy'dir. o dönemlerde ilgilterede bestseller olan autobiography of a supertramp isimli bir kitabı okumaları sonrasında grup supertramp ismini alır.1974 ve 1980 yılları arasında grup çok başarılı şarkılar ile ortalığı kasıp kavururlar. bu şarkılar arasında 1974 çıkışlı crime of the century albümlerinden "dreamer" ve "bloody well right", 1977 çıkışlı even in the quietest moments adlı albümlerinden de "give a little bit" yer alır.

    grup asıl ciddi çıkışını ve tüm dünyada adının duyulmasını 1979 yılında piyasa çıkardıkları yedinci stüdyo albümleri olan breakfast in america adlı albümleriyle gerçekleştirir. albüm içinde o kadar hit barındırır ki o dönemlerde amerikada altın yılını yaşayan bir kaç sanatçıyı/grubu geçerek tam 6 hafta zirvede kalırlar. müzik eleştirmenleri albümdeki çoğu şarkının yıllar sonra birer klasik olacağını iddia eder aslında bunu görmek o dönemlerde zor değildir. günler geçtikçe eleştirmenler haklı çıkar ve "the logical song", "goodbye stranger", "take the long way home" ve "breakfast in america" ve "school" kendi dallarında birer klasik olurlar. albüm kısa bir süre zarfında 18 milyon adet satışa ulaşır ve supertramp tarihinin en başarılı albümü olur.

    1980 yılında grup double albüm formatında kaydettikleri paris (live) albümlerini piyasaya sürerler. bu albümü famous last words adlı albüm takip eder bu albümden sonra grubu şoke eden bir kararla roger hodgson gruptan ayrılır ve solo albüm projelerine girerek, in the eye of the storm ve hai hai adlı iki albüm yapar. roger hodgson olmadan 1985 yılında brother where you bound adlı albümü kaydederek piyasaya sürerler bu esnada konser ve turneler devam etmektedir. roger hodgson 1986 yılında gruba tekrar dönme kararı alır ve daha sonra grup kariyerlerinin en başarısız albümünü 1987 yılında "free as a bird" olarak piyasaya sürer. bu albümün başarısızlığını örtmek için grup 1988'de live 88 isimli bir albüm yapıp kendi solo kariyerlerine devam ederler.

    aradan geçen 8-9 yıllık zaman diliminden sonra grup some things never change (1997) , is everybody listening( 2001) ve son dünya turnesine çıkacakları 2002 tarihli slow motion isimli albümlerini piyasaya sürerler. dünya turnesine de "supertramp slow motion world tour" /"one more for the road" ismini verirler.

    grubun tüm albümleri şu şekildedir:

    supertramp (1970)
    indelibly stamped(1972)
    extremes [original soundtrack] (1973)
    crime of the century (1974)
    crisis what crisis (1975)
    even in the quietest moments (1977)
    breakfast in america (1979)
    paris [live] (1980)
    famous last words (1982)
    brother where you bound (1985)
    free as a bird (1987)
    live 88 (1988)
    some things never change (1997)
    is everybody listening (2001)
    slow motion(2002)

    breakfast in amerika albümlerinden school isimli şarkının bir mızıkalı versiyonu vardır ki akıllara zarardır, yalnız gecelerde özellikle yağmur yağarken bir arkadaş sesine ihtiyacınız olursa bu şarkı gereken etkiyi yaratacaktır.

    *
  • roger hodgson insanının aşmış sesiyle hafızama kazınmış sayısız mükemmel şarkılarının içinde crime of the century, breakfast in america, goodbye stranger, it's raining again, the logical song, cannonball gibi şaheserleri de barındıran, hak ettiği ilgiyi görememiş olmasına üzülsem mi yoksa popüler olup suyu çıkana kadar sömürülmediği için sevinsem mi bilemediğim müthiş grup.

    çok az kişinin yerini bildiği bir dünyayı bizlere sunmuş şarkılarındaki sözlerinin tümü düş ve şiir kokandır.
  • babam sayesinde keşfettiğim ve "crime of the century" şarkısına nedenini bilmediğim bir şekilde hasta olduğum , şarkıyı dinlerken beynimin uyuşması gibi garip bi hisse kapılmama neden olan grup...
  • gönül isterdi ki dünya üzerinde tanımayan kalmasın.
    herkes dinlesin.
    o derece mükemmel benim için.
  • ilk konserini paris'te küçük bir tiyatroda vermiş gruptur. sadece sekiz bilet satılmış, üstelik promoter çok sonra altı tanesini kendisinin aldığını itiraf etmiş... iki cd'lik paris konseri albümü ise, onbinlerce kişiye çalınmış bir konserde kaydedilmiş... albümün içinde o iki kişinin konsere gelip gelmediğinin hala merak konusu olduğu şekilde bir not düşülmüş... acaba?
  • logical song'u hayattaki küçük mutluluklardansa*, breakfast in america'sı hayata dair gülümseten detaylardandır* ama don't leave me now ile durduk yerde adamın amına koyar afedersiniz.*

    *
  • don't leave me now gibi aşmış bir şarkıya sahip grup.. ki bence de en sağlam albümleri de zaten famous last words, breakfast in america ve de crime of the century dir... severiz sayarız kendilerini....
  • tanımak ve tanıtmak görevimiz.

    tanışın efendim.
  • oturduk bi gün internasyonel bir topluluk bira drink,
    roof diye bir mekan,
    english dersten çıkmışız,
    brezilyalı, japon, koreli, çinli, türk, kolombiyalı, karışığız.
    bunlardan kolomiyalı, 3 karış boyunda sempatik, jazz müzik yapan bir bup'ta vurmalı birşeyler çalıyor, danny devito'nun latin şubesi charlie adını kullanıyor,
    ben ona çarrrito diyorum hoşuna gidiyor o hitap bunun.
    beginner zamanlarımız,
    kafam kıyak olunca herşeyi konuşuyorum öyle özel bir teknikler geliştirdim.
    dinlettirtiyorum da dediklerimi yanlış anlama.
    neyse.
    fonda breakfast in america çalmaya başladı mı...
    heyecanlandım ben.
    çarrrito'ya dönüp you know supertramp lan dedim...
    yea, yeah dedi.
    supertramp dedim,
    well, supertramp ve fleetwood mac, tool, morcheeba, the animals, creedence clearwater revival, ten years after, cockney rebel falan filan gibi gruplar dedim,
    bunlarda hit sıkıntısı hiç yoktur dedim.
    bunların her albümünde muhakkak esaslı şarkılar bulursun dedim.
    bazı sünepe singer'lar pop gruplar gibi ömrü hayatı boyunca 1-2 şarkının ekmeğiyle geçinmezler bunlar dedim.
    çarrlito dikkat kesildi.
    supertramp o açıdan çok özel gruptur dedim.
    kullandıkları enstrüman olsun dedim,
    mamafi üslup olsun dedim,
    yarattığı coşku,
    insanın zaman zaman gözünden akıttığı single damla yaş olsun, duydunmuydu işte bizim süpırtremp dersin
    dedim,
    waiting so long , logical song , school gibi şarkılar bi daha kolay kolay dünyaya gelmez
    dedim.

    iyi demiş miyim?
  • famous last words albümünü dinlerken, hayatta kalabilmek için almam gereken saksafon solosu dozunu aldığım, en baba progresif rock gruplarından bir tanesi. seviyorum ulan!
hesabın var mı? giriş yap