• tıkalı trafikte gitgide müşteri-taksici arasında kankavari bir durum ortaya çıkmasını normal karşılamakla beraber, kimi zaman bu muhabbetler uzuuun bir sessizlikten sonra aradaki evreleri atlayıp bodoslama bir "bacım kaaarrrdeşim dert ortağım" tribine geçiyor ki, tamamen insanı bunalıma sürükleyen istanbul trafiğine veriyorum durumu.

    4. levent saat 18:05
    cfg: iyi akşamlar hedeye gidebilir miyiz?
    tks: tabi abla

    18:25 levent - trafikte kıpırdamıyoruz. arabesk bi müzik eşliğinde sessizliğe bürünmüşüz.

    18:30 zincirlikuyu - susuyoruz.

    18:40 hala zincirlikuyu. hayatımızın böyle geçeceğini düşünmeye başlamışkeeen:
    tks: abla ben boşanıcam
    cfg: aaa yapma ayol!
  • ilk başta her zamanki taksi yolculuklarından birini geçireceğimi düşünüyordum. elimi kaldırdım şoför yanaştı ve atladım taksiye.

    - moda'ya abi

    dedim yine her zamanki gibi
    neyse aradan dakikalar geçti teoman'ın şarkısı çalmaya başladı radyoda*hani şu 'bir kar tanesi' falan diye giden. birden şoförümüz mırıldanmaya başladı
    - bir kar tanesi...
    tam bu sırada ben de düşünuyorum 'vay be eskiden paso arabesk soylerdi bu herifler artık teomandan gidiyolar galiba' şeklinde.....tabi şarkıyı nasıl devam ettirecegini nerden biliyim..

    aynen şoförün ağzından;
    - bir kaar tanesii ol, kon sikimin ucunaağaa.....................(aynadan bana bakarak) birader rahatsız olmuyosun dimi?
    - yok abi ne demek agzına sağlık..

    edit:imla
  • (intro : $imdi aktaracağım diyalog yüzde bin gerçektir.)

    - iyi günler,esentepeye rica edicektim.
    - tabi.
    ...
    - bilader hayrola ayağını nasıl kırdın ?
    - ya sorma usta talihsizlik diyeyim,antrenmanda oldu.
    - ne antremanı koç ? topçu musun ?
    - yok abi kung-fu antrenmanında oldu.
    - sende tam thai-boxçu tipi var,böyle uzun ince olurlar hep.
    - ya ?
    - bak ben de yıllar önce thai-boxçuydum,tayvana gittim ben kaçak i$çi olarak. orda sen türksün dediler,üzerime geldiler.aynı anda yirmi tane adamı dövdüm.ingiliz dövdüm orda.sonra patron i$ten çıkardı yurda döndüm.
    - diyosun ?
  • öğrenciyken ve evimde demlik tamiri ile meşgulken sevgili rrr arar. sesi kağıt havlu rulosunun içinden konuşuyor gibi gelmektedir. hasta olmuştur, ki kendisi 2 senede bir hasta olur ve arada atladığı küçük grip, minik üşütme, hafif tutulmaların tamamının acısını çıkarırcasına sürünür.
    sevgililik müessesesi gereğince acilen fındıkzade’ den beşiktaşa gitmem ve çorba kaynatmam lazımdır.
    saat 21.50
    üç dakikada giyinsem, beş dakikada durağa koşsam belki 22.00 de kalkan son “topkapı beşiktaş” otobüsünü yakalarım.
    akbilde bir binimlik para var. başka nakitten sayılacak para yok. hemen kumbarayı bi poşete boşalt, çantaya at. bir migros poşete mutfaktan hazır çorba, salça, dolaptan tyle hot, yarım ekmek –şimdi bu saatte oralarda nereden bulacaz ekmek- koy. kilitle kapıyı koş.
    22.03 duraktayım. bir sigara yakarım ki otobüs hemen gelsin. izmariti yere attığımda saat 22.13
    gelmeyecek bu kodumun otobüsü.

    taksi mecburen, elimde bozuklular. bir yandan sayıp bir yandan nefes nefese adama anlatmaya başlarım;

    -abi şimdi tamam sizin de geçim kaynağınız, ekmek kapınız ama –aha valla bir 250 daha çıktı- aysonu aysonu öğrenci halimle. hayır arkadaş hasta, bu saatte niye söylüyorsun; madem hasta oldun ateşin fırlamadan ara; -şöyle 650 oldu- makul saatte geleyim. bu topkapı beşiktaş da istemesen peşpeşe istesen bir tane geçmez, -1.100- hayır karaköy ya da eminönünden aktarma yapsam, adam hasta ölecek ben yetişesiye. hem saçım da -1.350- ıslak, ben de hasta olursam ikimize birden kim bakacak? ama otobüse de -1600- bravo valla, 15 dakika bekledim. tık yok, gündüz 15 dakikada 3 tane geçti önümden.

    tam bu sırada yanımızdan bomboş bir topkapı beşiktaş bizi yaldır yaldır sollar. benden bir “allllaaahııımmm neydiii günahııımmm” isyanı kopar.

    taksici beni teselliye başlar;
    -ablacım üzme kendini, olur böyle şeyler, üşütmüştür; panik yapma. bi viks yaparsın, bi terletirsin sabaha bişeyciği kalmaz.
    hem var ya 10 dakikaya kaza yapacak o otobüs. nasıl gidiyor manyak baksana. bir allahın kulu da yok içinde, belki garaja gidiyordur direk. hem ben seni evin önüne kadar bırakacam, otobüsten durakta inecektin; bir de koşacaktın panikle; bak saçın da ıslak, üşütcektin. kim bakacak sonra size?
    hem böyle ufak şeylere üzülürsen allah “al o zaman beteri” demez mi? elalem kanser oluyor evini barkını satıyor ona rağmen ölüp gidiyor…

    valla ikna etti adam beni; rahatladım, camdan dışarıya falan bakmaya başladım. akaretlerde inerken “sağolun valla çok makbule geçti, ne kadar yazdı?” dedim. adam “ abla, hastalık hali diyorsun, bu vaziyette para alacak kadar çıkmadık insanlıktan, sen sıkma canını” dedi.

    var abicim bir iki iyi insan her cemiyette. ölmemişik daha.
  • yaşanmış bi olay.
    taksici: bilader geçen bi adam bi kadın bindiler.adam öne oturdu.karıya bakıyorum dikiz aynasından.taşşşşş. el kadar etek giymiş imanıma. bi de rahat oturuyo. adam da yandan bana bakıyo.işkillendim.kaçırdım gözümü.2 dakka geçti.adam demez mi "bizim bi teklifimiz var sana.bize gel 1 kere beni becer.sonra bütün gece arkadaşımı. uyar mı?" karıya bi daha baktım.bir içim su.bi de iyicene açmaz mı eteği.tamam ulan dedim.gittik evlerine.söölemesi ayıp adama bi posta gittim.sonra bütün gece hatunu yedim.sabah çıkarken de herife bi kere daha kaydım.
    ben :onu niye yaptın be abi?
    taksici :ipne de iyiydi eğamuğa goyyım.
  • agit zirvesi zamanı pera palas' ta geçici görevliyim ve sabit durum olarak yine o zamanlar öğrenciyim. sabah 08.00 den akşam 21.00 e kadar pera palas' ta kalan delegasyona yardımcı falan oluyoruz artık ne kadar yardımımız dokunursa. pera' da çorba içmeye haftalığım yetmez normalde ama otel çalışanı ve yönetimi o kadar müşfikki kahvaltı açık büfe, öğle ve akşamı müşteriler gibi menüden garson tavsiyesi ile seçip yiyiyoruz. yanına bi kadeh şarap bile ikram ediyorlar. üstelik de mercury ve marmaradaki agit görevlisi arkadaşlar otel görevlileri ile kuru-pilava talim ederlerken.
    son gün gece müdürü geldi; "arkadaşlar, otel personeli olmamanıza rağmen otelimiz mükemmel temsil ettiniz, size teşekkürü borç biliriz. buyurun önce oteli gezip size tarihçesini anlatalım sonra da barımızda misafirimiz olun." dedi. allaaaaah; barmene şöyle tarif ediyorum içmek istediklerimi; "abi hani filmlerde hep geliyo ya yarısı yeşil yarısı sarı renkli kokteyl falan; ondan içebilir miyim? eee içine yeşil zeytin atılan bi içki var ya ondan var mı? oohhaaa bu kadehi 40 milyonluk şaraptan da tadabiliyor muyuz?
    kafa oldu binbeşyüz; 23.00 e kadar falan takıldık, içtik agatha cristie nin odasını, atatürk' ün odasını falan gezdik.
    tango gösterisi izledik.
    sonra ben sevgilimin evinde kutlanmakta olan bir doğumgününe gitmek üzere taksiye bindim ama ağzım kulaklarımı ısırıyor.
    inönünün orada trafik bitti. gidilinilmiyor. tam sigara paketini açtım bir evsiz, bir sokak insanı camı tıkladı; "abla bee, çok soğuk bi sigara versen bee" dedi. ben de paketten çektim bi 10-12 sigara verdim camdan.
    inanamadı adam. "allah razı vay be" falan geveledi.
    taksici; "yüz vermeyeceksin böylelerine, alışmasınlar, çalışsınlar, bok herifler..." diye söylendi
    "amaaaan beyfendi" dedim "ben çok mutluyum bugün, harika da bir gün geçirdim, adamcağız da bu gecelik sigara işini düşünmesin, mutlu olsun istedim.
    taksici acaip şaşırdı." vay be, 2-3 yıldır arabama binen tek mutlu insansınız, çok şaşırdım" dedi.
    adam sizli bizli konuşmaya başladı.
    ben de zaten kafam bi dünya anlattım bayağı; işte pera palas süper bir yer, ben bir daha hayatta kimbilir ne zaman gidebilirim, gitsem de bu kadar rahat hayatta gezemezdim. iyi insanlar var, düşünsene aynı işi yapan diğer arkadaşlara bir günaydını bile çok görüyorlar, bizimle ne güzel ilgilendiler.üstüne bir de para alacaz çalıştık diye, şanslıyım bence ben çok. tamam proleryayı savunuyorum, burjuvaziye karşıyım ama lady gibi davranılmayı da hayatta bir kez tatmış oldum. asilzade gibi hissettim valla. hatta asaletim bozulmasın diye kızılkayalardan hamburger bile yemedim ahahahaha .... vıdı vıdı vıdı
    adam da başladı, geçenlerde bir gün o da çok mutlu olmuşmuş. tam paraya sıkışmış, at yarışından az ama tam da borcu kadar para kaldırmış; o gece sevinçten uyuyamamış.
    biz böyle laylaylom geldik akaretlere tam ineceğim; adam atladı arabadan; benim kapıyı açtı, şık bir "reverans" yaptı, elini de "böyle buyurun haşmetmehap" şeklinde açıp ileriye uzattı.
    "madem lady gibi başladı, lady gibi bitsin matmazel" dedi.
    ahahahaha allah iyiliğinizi çok teşekkür falan geveledim ama kendimi parmak uçlarımla eteklerimi tutup, inerken önce ayak parmak ucumu hafifçe değirip sonra da tuvaletiyle limuzinden inen diana misali dizlerimi büküp inmekten de alıkoyamadım.

    iyi taksici tecrübesi no: 2
  • -bacım buralı mısın?
    -nasıl??
    -istanbullu musun?
    -yok, göcmeniz biz.
    -yaaa, aa bakiim hakikaten beniyorsun ha, muhacir muhacire benzer derler. biz de siirtliyiz.
    -hııı, gittim ben siirte fena değil guzelce bir yer.
    -ııyyyykkkkknnnn -fren sesi-
    -nasıl gittin bacım sen siirte? asker ziyareti filan??
    -yok gezmeye gittim ben.
    -neyini gezmeye gittin??
    -boyle nusaybin, batman, urfa hepsini bir göreyim dedim.
    -helal valla ben siirtliyim ben gitmiyorum be bacım. gezmeye gidilir mi o yol.
    -olsun görmek lazım bir kez olsun. müsait bir yerde lutfen. borcumuz ne kadar?
    -abla ne borcu?? sen taa siirte gitmisin ben bir besiktasa getirmisim cok mu? bu da bizden olsun
    -ehemm ohomm tesekkur. bir daha gidersem selamınızı iletirim.
  • birinci köprünün parayla geçişe kapatıldığı zamanlarda bir gece, bakırköy’den kadıköy’e gelmek için bir taksi durdurulur. gece saat 02.00 sularıdır.
    ben: karşıya geçeceğim, sorun olmaz değil mi?
    taksici: ne sorunu ya, atla.

    bir kilometre kadar sonra adam torpido gözünü karıştırıp, sağa sola bakınmaya başlar. bu arada kendi kendine konuşmaktadır.
    -nerde lan bu, hayvan herif gene yanına mı aldı acaba? bin kere dedim alma şunu yanına diye.

    durumu anlayınca ben araya girerim.
    -beyefendi eğer sorun olacaksa ben hemen ineyim, buradan sonra başka bir taksiyle gideyim.
    adam hışımla bana döner,
    -ben taksimdeki yolcuyu indirmem abla.

    suratımdaki ‘’sıçtık’’ifadesiyle köprüye doğru yola çıkarız. gişelere geldiğimizde geçiş için ne kgs ne ogs olmadığından kenara yanaşır taksi. orda müdürlük mü ne öyle bir yer var ya, oraya girer. beş dakika sonra küfrederek çıkar.

    ben: n’oldu bir sorun mu var?
    taksici: geçirmiyor ibneler.
    ben: isterseniz bir de ben inip konuşayım.
    taksici: ben taksimdeki yolcuyu indirmem.

    ömrümün kalanını bu takside geçireceğimden korkmaya başlayarak, beklemeye başlarım. bu arada taksici yoldan geçen arabaları durdurup, kgs’lerini ödünç almaya çalışır. bense inip kaçsam bu adam beni yakalar mı, imdat mı desem, yetişin a dostlar mı desem diye hesaplar yapmaktayımdır.
    beklemekten ve küfretmekten sıkılan taksici.
    -amınakoyim, basıp gidicem, neyse cezası yazsınlar lan diyerek basar geçer.

    ben: e şimdi size çok ceza yazılacak. keşke inseydim diyeceğim ama sizin taksinizden yolcu inemez di mi?
    taksici: inemez.

    nihayet eve geliriz. normalden fazla yazmıştır ama ben adamdan kurtulmak için en azından cezanın da bir kısmını ödemek isterim.

    ben: borcum ne kadar?
    taksici: taksimetrede yazdığı kadar. (lafı da sağlam koyuyor)
    ben: bari ceza için biraz daha verseydim.
    taksici: abla sen beni hiç tanımamışsın. (oysa beraber koskoca bir saat geçirdik, benim eşekliğim)
    ben: peki, teşekkürler. iyi sabahlar.
    taksici: sen in, apartmana gir, kapını kapat, ışığını yak, öyle giderim ben.
    ben: yok gerek yok, siz gidin.
    taksici: ablaaaa
    ben: vınnnnnnnnn
  • caddebostan sahil yolunda gidilmektedir, erenkoy'e dogru yola cikilmistir. taksici manyagin tekidir, arabayi ayagiylan surebildigini ispat etmeye filan kasar. cok da deli muhabbet baslatmistir.

    - gecen gun soyle yaslica bi kadin bindi arabaya, sosyete tiplerinden
    - oyle mi?
    - kadini gorecen, yasli kokana, suslenmis mahyaj felan yapmis, takmis takistirmis.
    - normaldir o yas icin.
    - sordum gadina, "henfendi, siz sosyete misiniz?"
    - eheueh ne dedi?
    - "evet oyleyim" felan dedi, sasirdi tabii gari. sonra biraz bekledim, bi soru daha sordum. "henfendi, bu sene sosyetede gotten sikis modaymis?"
    - (ooooohaaaaaa hayvan herif) aphuahau ne dedi?
    - arabadan indi gorhtu...

    biraz yol alinir, abuk subuk muhabbete devam edilir. simdilerde tike'nin bulundugu yerden bagdat caddesi'ne donulecektir. yolda ise trafigi duzenleyen, ustunde tike yazan tipler vardir. taksici abimiz sinirlenir;

    - lan tiki misin nesin siritma oyle maymun gibi
    - *dumur*

    sonra bagdat caddesi'ne cikilir ve orada bir cingene gorulur. abimiz hafifce yavaslar, acik pencereden soyle seslenir;

    - senin aminin dilini yiyim anam!
    - (ooohaaa)
    - cingenelere boyle diyecen ehuehue
    - cingene sikmek ugursuzluk getirirmis abi.
    - hahlisin yeenim. ama aminin dilini yimek sevaptir sevap...
  • papa'nın türkiye ziyareti esnasında 3 arkadaş taksiye binilmiştir. o dönem istanbul'da olanların çok iyi hatırlayacağı üzre papa'nın geçeceği her yol önceden trafiğe kapatılması sebebiyle hayat durma noktasına gelmiş ve bu durumdan da en muzdarip olanların başında da doğal olarak taksiciler gelmişti. neyse efendim, bizim taksici de sinir krizleri geçirmiş ve papa'ya sövüp sayarken, birden radyo anonsunda trafiğe kapalı yollar anons ediliyor.
    (r:radyo, t:taksici, b: biz)
    r : evet sayın dinleyiciler, bugün papa fener rum patrikhanesi'ni ziyaret edeceğinden; eminönü, eyüp vs yollar şu saatler arası kapalı olacaktır.
    t : mına kodumun papa'sı fenerium da ne işi var yavşağın.
    b: mavi ekran :)
hesabın var mı? giriş yap