• tanrı yeryüzünde adalet vaadinde bulunmadığı için aslında hiç var olmaması gereken tartışma konusu.
    tanrı ayrıca şeytana git şunun aklını çel de dememiştir. bu şeytanın beyanıdır.
    tanrının adil olup olmadığından ancak hesap günü geldiğinde bahis açılabilir. ancak tanrının karşısına geçip de "hüoop ben niye cehenneme gidiyorum ki/ bi kere o günahtan sayılmaz/ benim maksadım o değildi ki/ kim söylemiş benim eleni'yi öptüğümü kim ama kim görmüş" türü yakarışlar komik kaçacağı için sanırım kimse buna kalkışmayacaktır.
    gidilecek temyiz ve itiraz hakkınız yoksa yine gerçek bir adaletten bahsedilemeyeceğine göre tanrı muhakkak ki bunu öngörüp ona göre tedbirli davranmıştır.
    tanrının adaletinden yeryüzünde bahis açan sadece insandır. tanrının konuyla ilgisi yoktur.
  • eger kisi tanri'nin varligi kabul ediyorsa hicbir itiraz hakki veya niyeti yoktur, zira onu yaratmi$tir vs. eger kabul etmiyorsa zaten onun adaletsizligi hakkinda konusmanin anlami yoktur. dolayisiyla hakkinda uzun uzadiya tartisilmasina pek de ihtiyac olmayan konu.
  • tanrinin adaletini anlayabilmek icin tanri olmak lazim. bizim icin deil bunlar..
  • muamma,evrim teorisi ile eş kavram
  • neden tanrı kimini topal, kimini spastik, kimini eli ayağı düzgün, kimini fukara, kimini zengin yarattı sorusunu akıllara getiren husus.

    tanrı dilediğine villa, ferrari maranello, jeep, han, hamam, kervansaray vb. ; dilediğine de gecekondu, açlık, sakatlık, fakr-u zaruret vermiş hepimizin gördüğü gibi. ama meseleye başka bir objektif ile baktığımızda; olaya aileden olsun etraftan olsun veya içinde bulunulan durumdan olsun bazı sebepler girmektedir. yani konjonktörel bakarsak bir adamın para kazanma yollarını bilmesi; kazancına tek sebep olmalıdır. bir yönden de mal mülk hep hayır sayılmamalıdır. tanrı ilmi isteyene verir, malı ise istediğine verir. eğer tanrı'nın sana mal-mülk vermesi sen iyi bir insan isen ve verilen malı iyi işlerde kullanacak isen, senin için hayırlıdır. ama iyi bir insan değilsen, tanrı'nın sana vermesi de vermemesi de hayırlı değildir*. çünkü bu isyana itebilir. hz muhammed'in bu konuda bir yorumu mevcuttur; "istemez misin dünya onların olsun; ahiret bizim." yine bu eksende örnek vermek gerekir ise, hz. ömer devlet kasasına dünyanın serveti boşaldığına rağmen bir fakir gibi kıt kanaat geçinmiş, fazlasını reddetmiştir.

    bir yandan tanrı mülkün sahibidir, böylece mülkünde istediği gibi tasarruf etme hakkı yine onundur. tüm kromozom yapımızı inşa eden, hücrelerimizi yaratan, düzenleyen tanrı'dır. biz tanrı'ya bizi yaratmadan evvel bir şey vermemişiz ki onun karşısında hak iddia edebilelim değil mi? "hah şöle kaşlar biraz daha kalın olcak banderas hesabı, çene sert görünsün azcık yau, birde koluma yetmişbeş bilezik, bir rolex, yanımdaki çantaya on milyon dolar nakit, kredi kartı borçlarım her ay otomatiğe bağlanacak ha.. vb." gibi şeyler istemeye; veyahut "neden böyle oluyor, niye şöyle gidiyor?" gibi sorular sormaya hakkımız yoktur böylece.

    tanrı bazen protez ayakla gezdirir, bazen parasız dolaştırır, bazen aç. ama onun karşılığında öte tarafta çok şey verir. protez ile gezdirmekle o kimsenin -belki ayak verdiğinde veya servet verdiğinde kendini kaybedecek olan- nefsini köreltmiş olur, kalbini içine döndürür, şu kocaman galaksi kümesinde ne kadar mikrobik boyutlarda olduğunu, aczini hissettirip duygularında inkişaf başlatır ise çok az bir şey almak ile pek çok şeyler vermiş olur. (allah'ın şehit edip cennet vadetmesi gibi)

    (bkz: nasip)
  • biraz da gulelim :

    nasreddin hoca yolda yururken bir grup cocugun bir miktar cevizi paylasmak icin itistiklerini gormus. aralarina girmis. cocuklar hocayi gorunce once duraklamislar ve sonra kendisinden yardim istemisler; cevizi paylastirması icin. hoca sormus: "cocuklar cevizleri kul payi mi yapayim allah payi mi?" cocuklar bu sorunun cevabini bir an bile dusunmemisler ve bir agizdan "allah payi yap hoca efendi!" demisler. hoca da kimine 2, kimine 5, kimine 10, kimine 15 tane ceviz vermis, iki cocuga da hic vermemiş. hakkina az dusen cocuklar hemen itiraza durmuslar. "olmadi hoca efendi! bu ne bicim allah payi? hic adil bir pay olmadi bu.." nasreddin hoca altta kalmaz: "allah payi isteyen sizdiniz." demis. "hele bir bakin cevrenize allah herkese esit bir bolusturme mi yapti diye.. bakin kiminde az var kiminde pek cok. kiminde ise hic yok."
  • adalet denen kavramın insan zihni dışında bir varlığı bulunmaz. dolayısı ile nesnelliği de yoktur. bu düşünüşten hareket edilince tanrının adalet kavramını tanıması mantıklı görülemez.

    yine doğru mantık yürütme, tanrının adaletsiz olduğu sonucuna da bizi götürmez. adalet ve tanrı kavramlarını kafasında birleştirip "adaletli"liği tanrının bir sıfatı kılan yine insanoğludur.

    dolayısı ile evrenin bir yaratıcısı varsa bile sizin uydurduğunuz sıfatlarla ilgilenmesi mantıksızdır. kozmik sonsuzlukta sizin ahlak değerlerinizin bir önemi kalmamaktadır çünkü.

    orada insanın hükmü, üzerine basıp çiğnediğiniz alglerin sönen yaşamları kadar değersizdir. çiğnediğiniz çimenin ölen hücrelerine karşı adaletli olduğunuzu düşünüyor musunuz?

    not: aslına bakarsanız dinlerin de tanrı'nın adaleti ile ilgili bir iddiası yoktur. tanrı "hikmet" sahibidir. hikmetli olması adaletli olmasını gerektirmez. tersine dünyadaki davranısı nasıl olursa olsun, tanrı, sizin hakkınızdaki hükmünü sizin bilemeyeceğiniz bir şekilde verecektir. hatta çok önceden vermiştir.

    kur'an'da adalet kavramının geçtiği ayetler aşağıdadır, görüleceği üzere her defasına göreceli ve dar anlamda kullanılmıştır. hiç birinde "tanrı'nın evrensel bir adaletten" ya da kendi adaletinden söz etmediğine dikkat edin. lokal hadiseler karşısında insanlara "adaletli" davranmaları önerilmektedir. yani adaletli davranmak insanları bağlayan bir sorumluluktur.

    ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü allah onlara daha yakındır. öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (nisa suresi, 135)

    "yarattıklarımızdan, hakka yöneltip-ileten ve onunla adaleti kılan (uygulayan) bir ümmet vardır." (araf suresi, 181)

    "... aralarında hükmedersen adaletle hükmet. allah, adaletle hüküm yürütenleri sever." (maide suresi, 42)

    "ey iman edenler, adil şahidler olarak, allah için, hakkı ayakta tutun. bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. adalet yapın. o, takvaya daha yakındır. allah'tan korkup-sakının. şüphesiz allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır." (maide suresi, 8)

    "her ümmetin bir resulü vardır. onlara resulleri geldiği zaman, aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar." (yunus suresi, 47)

    "andolsun, biz elçilerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik." (hadid suresi, 25)

    de ki: "rabbim adaletle davranmayı emretti… (araf suresi, 29)

    şu halde, sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun gibi doğru bir istikamet tuttur. onların heva (istek ve tutku)larına uyma. ve de ki: "allah'ın indirdiği her kitaba inandım. aranızda adaletli davranmakla emrolundum. allah, bizim de rabbimiz, sizin de rabbinizdir. bizim amellerimiz bizim, sizin amelleriniz sizindir. bizimle aranızda 'deliller getirerek tartışma (ya, huccete gerek)' yoktur. allah bizi biraraya getirip-toplayacaktır. dönüş o'nadır." (şura suresi, 15)

    "yarattıklarımızdan, hakka yöneltip-ileten ve onunla adaleti kılan (uygulayan) bir ümmet vardır." (araf suresi, 181)

    şüphesiz, iman edenler(le) yahudiler, hıristiyanlar ve sabiiler(den kim) allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların allah katında ecirleri vardır. onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (bakara suresi, 62)

    "rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et…" (nahl suresi, 125)

    demek, 'iş başına gelip yönetimi ele alırsanız' hemen yeryüzünde fesad (bozgunculuk) çıkaracak ve akrabalık bağlarınızı koparıp parçalayacaksınız, öyle mi? işte bunlar; allah onları lanetlemiş, böylece (kulaklarını) sağırlaştırmış ve basiret (göz)lerini de kör etmiştir. (muhammed suresi, 22-23)

    allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. çünkü allah, adalet yapanları sever. allah, ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka çıkanları dost edinmenizden sakındırır. kim onları dost edinirse, artık onlar zalimlerin ta kendileridir. (mümtehine suresi, 8-9)

    allah'ın ayetlerini inkâr edenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele. (al-i imran suresi, 21)
  • bir kısım insanoğlu ise bu evrenin tanrısının onu adeletsizlik üzerine kurduğunu ve bunu daha sonra cennet ve cehennemle telafi edeceğini düşünürler. oysa bu durumda da bir telafiden bahsetmek mümkün değilidir. bir ömür kötülük yapsın diye yarattığı bir kısım insanı sonsuza kadar cehenneme mahkum eden bir tanrının da adaletli olmasından bahsetmek mantıklı değildir. böyle uçlarda dolanmak yerine herşeye muktedir olanın edaletli bir evren yaratması gerekmez miydi?
    (bkz: tanri varsa niye bu kadar aci var soylemi/#7648800)
  • eğer dünya'dan sonra hayat devam etmeyecekse, adaletsizlik o zaman ortaya çıkar.

    ezenler de ezilenler de aynı sona ulaşacaksa hiçbir şeyin anlamı yoktur. niçin okuyacağım? kendimi paralayacağım? topu topu yetmiş-seksen senelik bir dönem için. sonu hiçlik.

    ahlak, çalışkanlık, saygı, dünya mirasına birtakım eklemeler yapmaya çalışmak, araştırmak, öğrenmek, bilmek, sevmek gibi erdemleri gösterenler, göstermeyenlerle aynı kefeye konacaksa ölümün ardından; film bittikten sonra hiçbir şey fark etmeyecekse adaletsizlik vardır bana göre.
  • yanyana geldiğinde önce "tanrım! birbirlerine ne kadar da yakışıyorlar..." duygusu uyandırsa da kendi çelişkiler içeren bir kavram yakınlaşmasıdır. öncelikle tanrı ile allah arasındaki farka bakarak; esirgeyen ve bağışlayan ile cezanı veren allah birdir. tanrılar çeşit çeşittir. adil olanı var olmayanı var. allah a tanri demek var. aralarında bir de dualite var.
    (bkz: dualite/@atlantis)
    * görünmez kazaya kurban gittim, gelcem
hesabın var mı? giriş yap