• istanbul'dan sonra bu tatil yöreleri selimiye'si bozburun'u çok yapay geliyor bana, değil mi? bizzat bozburun selimiye yapay değil, ismin bozburun selimiye hali yapay. kaptanın aynı zamanda tekne ustası oluşu güncel durumu açığa vurdu. ustalığı değil, kaptanlığı, sevse de sevmese de konuk rahat ettirmesi yapaylığa katılıyor. koylarda ya biz fazla içtik, gürültü çıkardık, yanları rahatsız ettik; ya yan tekneler azıttı bizi uyutmadı, rahatsız ettiler. artık hakimi mutlak kaptanlar müşterileri azarlayamıyor, sadece uyarıyorlar.

    o zaman geriye en marjinal yöre gene istanbul kalıyor. kadim lağım. istanbul'da kitle ve kalabalık, moda revaç olduğundan değil, olağan bilindik ve zorunlu olduğundan var. ipini koparan tatile koştuğundan değil. covid salgınının sokaklardan toparlanamayan proleterleri gibi.

    bütün her şey hoşnutsuz bir tatil deneyimine dayanmıyor. hemen her gün güvertede uyumuşum, yıldız takımyıldız kovalamışım. deniz suyunda kendimi bulmuşum. tersine, tam da mutlu hissediş, doyuma ulaşım peşinden bir farkındalık çakması o. istanbul'a dönüşün birden yuvaya dönüş ve orospu ananın gönüllü meme vermesine benzemesinden.. usulca kendi kaosuma, kucağa süzüldüm.

    (bkz: tatil yöresi esnafı)
  • hiç bir problem görmediğim gayet sağlıklı bir başlıktan hepinize öncelikle merhaba diyorum.
    ben de sevmiyorum bu çok net.esasında yazlık daha uygun bana.çok istiyorsan bir kere sabahtan girersin denizine sonra temiz temiz yıkanır,aklanır,paklanır ; oturursun evinde ,dolaşırsın semtinde. tek sıkıntın akşam eve döndüğünde hayatında hiç görmediğin bir akrabanın başka bir akrabasıyla ve onun da başka bir yakınının tezkereden sonra ilk kez görüştüğü asker arkadaşının ailesiyle beraber evinde misafir olmasıdır. bir de deniz sonrası kumlu banyolar var buralara girmiyorum.netice itibariyle sabahın kör saatinden akşama kadar bir şezlong üzerinde yatmayı,aralarda denize girmeyi sonra hasretle kurumayı bekledikten sonra -ki lastik içeren kısımlar daha geç kurur- iyice kurulduğundan emin olduktan sonra tekrar denize girmek ve bunu defalarca yapmayı sevmiyorum.güneş kremini de sevmiyorum . yağlı ellerimle güneş gözlüğüne dokunmayı da sevmiyorum .terliklerin ne kadar suya tutarsan tut tekrar kuma bulanmasını da sevmiyorum.en son oradan ayrılırken üzerine giydiğin tişörtün sırta verdiği batma hissini de sevmediğimi eklemek istiyorum.bütün bunlar dışında herkesin akşamları şakacı dondurmacılardan aldıkları dondurmalarla iğne atsan yere düşmez tablosuna sebep olacak kadar yürümesini de sevmiyorum.dondurmacı,mısırcı,o numunelik yürüyüş caddesinin sonundaki lunapark,dövmeci,incikçi boncukçu ve daha nicelerini her akşam görmeyi de sevmiyorum.bu son kısımda başka bir şeyden bahsettim.evine ekmek götüren emekçilerin orada bulunmasından asla rahatsız değilim elbette.sevmediğim bütünüyle o tablo sadece çünkü bence tatil dinlenmektir ve dinlenmek yine bence yukarıda saydığım şeylerle ilgili değildir.
hesabın var mı? giriş yap