• çocukken bırakmıştım ben bu işleri, tövbe ettiydim, uzun yıllar da uzak durdum o ahizeden, taa ki veledi zinanın biri çıkıp ilk kanı akıtana kadar. olay her zamanki gibi mogadişu'da geçiyor ve külliyen de yalan, neyse 6-7 sene falan önce, bir sevgilim var o zamanlar ve bir çağrı merkezinde çalışıyor, burda bunların bir baş belası var telefon sapığı, adına sedat diyelim biz onun, neyse herif sürekli arıyor, arka fondan porno dinletiyor, şakır şukur asılıyor telefonda falan, her türlü götlüğü yapıyor itinayla, benimkinin de arkadaşlarının da hayatları kayıyor, o gün herif kiminle konuştuysa çöküyor o, adamın yüzüne telefonu kapatamıyorsun da açık bir şekilde hakaret falan etmedikçe. neyse ben hergün sedat beyin sikik hikayelerini dinlemekten sıkılıyorum artık, yemini bozuyorum ve gidip bir telefon kartı alıyorum en kontörlüsünden. onunla ilk tanışmamız bir meyhane dönüşü oluyor, gece vakti arıyorum, açıyor ve şöyle bir diyalog yaşıyoruz kendisiyle;

    -sedat beyle mi görüşüyorum?
    +evet buyrun?
    -sedat bey, ben orman bakanlığından arıyorum efendim.
    +ne vardı?
    -sedat bey ananızın amına çam diktik de, kozalakları toplamak için izniniz gerekiyor efendim.
    +...............................????
    -ne oldu yarraam, sustun kaldın?
    +senin ananı avradını v.s v.s

    sonraki günlerde de bu seviyeli ilişkimiz devam ediyor kendisiyle, bu tatlı tanışma ile kalp kapılarımız açılıyor birbirimize, her defasında başka kulubelerden arıyorum, adam sesi titreyerek açmaya başlıyor artık telefonlarını. eğlence ve yaşam tarzı olarak telefonla insanları taciz etmeyi benimsemiş bir insanın telefonda taciz edilmekten bu kadar rahatsızlık duyması ilginç geliyor bana acayip, çok eğlenmeye başlıyorum. bazen sesimi duyar duymaz küfretmeye, tehdit etmeye başlıyor, "ben de seni seviyorum" deyip kapatıyorum mesela, bazen mantıklı konuşmaya çalışıyor, bazen ağlayacak gibi oluyor telefonda "ne istiyorsun benden" diye bağırıyor. hele bir defasında uzun yolda nerede mola versek oradan arıyorum kendisini, adam bir gecede beş farklı ilden aranıyor hepsinde benim kadife sesim. disiplinli bir çalışma ile çok kısa bir sürede sinirlerinin amına koyuyorum adamın, çağrı merkezine yaptığı sapık aramalar kesiliyor, benimle konuşmaktan fırsat bulup arayamıyor belki de, bilemiyorum. o bırakınca ben de bırakıyorum onu, malum uzak mesafe ilişkisi saks, telefon kartımı gömüyorum toprağa, yeni bir hayata başlıyoruz ikimizde, başka adamlarla başka şehirlerde yürürken.

    bu hikayenin ana fikri de şudur, o dönem çağrı merkezinde çalışan tüm bayan arkadaşlar, sizleri ben kurtardım, msn var vereyim mi?
  • bunu da yaptım ben, evet yaptım. ortaokula falan gidiyoruz o yıllarda, yaşadığımız ilçe çok sıkıcı. bir gün bizim çetin piçi geliyor, nereden bulduysa ilçedeki genelevin telefonlarından birini bulmuş, cepteki paraları birleştirip jeton'a giriyoruz, ordan koşturarak beş kişi dalıyoruz en yakın kulübeye. ahizede beş adet kulak dinliyor, çetin konuşacak, telefon açılıyor "alo" diyor karşıdan bir abla, çetin "fahriye* teyze orda mı acaba?" diye akla gelebilecek en salak şeyi soruyor çocuk sesiyle, abla saniye düşünmeden "fahriye yok da, anan burda, konuşucan mı?" diyor, biz birkaç saniye utanıp kızarıyoruz ama ardından gülmeye başlıyoruz hemen, abla kapatıyor yüzümüze, ertesi gün başkası arıyor, babasını soruyor "orda mı?" diye, başka bir abla "pezevenkler sikiyor babanı" diyor, lan hatunlar ne ana ne bacı bırakıyor bizde ama biz durmadan arıyoruz amına koyiim, eğlencemiz olmuş artık bu bizim, küfür yemeden uyuyamıyoruz. ablalar da nasıl hazır cevap, sanki ellerinde yazılı metinler var, ordan okuyorlar, biz üste para verip küfür yemeye kulübelere doluşuyoruz her gün. kadınlar "artık yine mi siz lan?" diye taşak geçmeye başlıyorlar bizimle telefonda, küfürler falan yumuşamaya başlıyor, seviyor lan ablalar bizi. ne manyak ne hastalıklı bir dönemimizdi hiç bilmiyorum ama yaşımız tutuyor olsa bayramlıklarımızı çekip, saçlarımızı tarayarak, bir buket çiçekle tanışmaya giderdik o hatunlarla. sanırım o yıllarda hepimiz olgun kadınlardan hoşlanıyorduk.
  • amerika’da alisveris sapikligi ile desteklenen daha da dogrusu koruklenen bir sapiklik turu.

    surekli olarak bir seyler satmak isteyen kisiler tarafindan taciz edilirsiniz. gerci bu taciz kelimesi saniyorum bizler icin gecerli yoksa amerikalilarin sikayetci oldugunu sanmiyorum.

    bu kisilerin favori arama zamanlari ise cumartesi ve pazar sabahlaridir. (hafta icinde ariyorlarsa bile bilmiyorum.) deliler gibi alisveris yapabilmek icin, bes gun boyunca haftasonunun gelmesini sabirsizlikla bekleyen ve sabahin korunde hortlayan klasik amerikan ailesini evden cikmadan once yakalamak amaci guduluyor olsa gerek. ama bu eylem hafta icinde yorulmus ve haftasonu icin osura osura uyuma planlari yapan bunyelerde cesitli rahatsizliklara sebep olmaktadir.

    heyoo nasilsiniz, disarida harika bir gun var degil mi, bu arada 25 sent vererek sunu alin, bunu alirsaniz su bedava, cok sanslisiniz 200 dolarlik bir odul kazandiniz ... bidi bidi bidi bidi ... gerci onemsiz bir ayrinti ama bu odulu almak icin su 20bin dolarlik zimbirtiyi da almaniz gerekiyor, bok pusur gibi ve benzeri cumleler ile vucuda gelen bu telefon gorusmelerinin amaci badana fircasindan, klozet setine kadar akla hayale gelmecek her seyi satmaktir. yok kardesim ilgilenmiyorum dersiniz ama adamlar inat eder ve iyi o zaman sunu verelim, bakin bu da var, sizin istediginiz ozel bir sey var mi, biz her boku satiyoruz diye devam ederler.

    ilk baslarda utanma belasina veya saygisizlik olmasin diye karsi taraftaki sahis lafi bitene kadar dinlenilir ve kibarca reddedilir ama duzenli olarak uykunun en tatli yerinde tacizlere maruz kalmak insanin sabrini da tuketiyor dogal olarak. turkce kufur ile suslenen birkac cumle sonrasi (cunku bir tane fak diye bir kelimeleri var. o da dogal olarak hicbir yaraya merhem olmuyor. yani o sinirle ingilizce kufur kesmiyor...) telefonu arayanin yuzune kapatmak ise sabrin tukendigi noktada karsimiza cikan bir durum.

    ancak ne olursa olsun bu konusmalarda dikkat edilmesi gereken tek sey kesinlikle "yes" dememek oldugudur. cunku bu telefon gorusmeleri kaydedilmektedir ve agzinizdan kazara "yes" diye bir kelime cikarsa hakkinda en ufak bir fikrinizin dahi olmadigi 300-500 dolarlik bir tuvalet takimini, pil ile calisan isiticili bir eldiveni, uzaktan kumandali bir asma kilidi veya 50 kiloluk bir kedi mamasini satin almis olabilirsiniz.

    saticilar disinda birde cesitli derneklerden arayip bagis toplamak isteyenler vardir. fareleri koruma ve gelistirme derneginden ariyoruz, sonbaharda dokulen agac yapraklarinin acisina ortak olun, ruzgarda ucan kedi tuylerini kurtaralim, irak'i ozgurlestiren ordumuza desteklerinizi esirgemeyin, polis teskilatimizin yardimlariniza ihtiyaci var gibi cumleleri huzunlu bir ses tonu ile dile getiren kisi, 25 dolar bagislayin beles tisort kazanin, 50 dolar bagislayin arabaniza yapistirmaniz icin cikartma verelim derken heyecanli heyecanli konusur genelde.

    eger telefonda kiminle ne konustugunuzu o anda anlayamadiysaniz sakin uzulmeyin. bir seyler satin aldiginizi veya bagis yaptiginizi anlamak icin ise iki gun sonra kapiniza gelen kutunun ustundeki makbuzda yazanlari okumak veya ay sonu elinize gecen telefon faturaniza eklenmis bagis miktarini gormek yeterli olacaktir.

    yok kardesim, ben hidrolik krikoyu ne yapayim, satin almadim boyle bir sey veya boklarimizi kurtaralim dernegine bagis yapmadim dediginiz anda ise telefon konusmasi size dinletilecektir. ingilizce bilmiyorum, su bu falan deseniz de care etmez. gerci hakkinizi arayabilirsiniz veya bir sekilde bu satisi veya bagisi iptal edebilirsiniz ama ugrastirirlar. kisaca, ozellikle iyi derecede ingilizce bilmeyenlerin, genel olarak karsidaki kisi anasina bile sovse anlamayacagi ama gulerek "he he yes" diye cevap verme egiliminde olacagindan bu hususa cok dikkat etmeleri gerekmektedir. ya da sadece beles tisort veya 200 dolarlik hediye kismini anlayip evet diye atlamayin. arkasindan kesin bir sey cikacaktir...

    peki bu arayanlari engellemenin bir yolu yok mu? evet var ama o da parayla. nasil mi? telefon aldiginiz sirkete kardesim beni bu saticilar aramasin, istemiyorum dediginizde, evet cok haklisiniz, cok giciklar, insani sinir ediyorlar zeten degil mi, pis saticilar dendikten sonra, ancak bu hizmetten faydalanmak icin aylik su kadar para daha vermeniz gerekiyor denilecektir. gerci bu parayi odemeden de yapabileceginiz bir seyler var. biraz zaman gerekiyor ama oldukca etkili bir yontem. sizi satis veya bagis icin arayan kisilerin yuzune telefonu lafi hic uzatmadan sak diye kapatin ve hatta kufur edin. birkac ay sonra telefon numaraniz kendi aralarinda da iletisim icinde bulunan bu saticilarin ortak kara listesine alinacak ve altina da bu heriflerden hayir yok, hicbir bok almadiklari gibi birde cok kabalar diye not dusulecektir.

    hikayemizden cikan sonuc;

    bizim evin telefonu saticilarin kara listesinde... gerci tek tuk tacizler oluyor ama o kadar kusur kadi kizinda da olur. haftasonlari rahat ediyoruz en azindan.

    ekleme: yazim ile ilgili gelen bir mesaji paylasayim. mesajda yazilanlari yaptim, gururluyum, mutluluyum.

    -fincan- selamlar, unutmusum ben de mesaji attigimi bile :)
    simdi ya su numarayi arayip: 1-888-382-1222
    ya da su site uzerinden: https://www.donotcall.gov/default.aspx
    kaydediyorsunuz kendinizi, bir iki ay icerisinde telemarketingciler listelerini update edince sizi de aramamaya basliyorlar. arayan olursa da hemen bir complaint gonderiyorsunuz bu donotcall.gov'a, amcalar kendileri gidip dovuyorlar, akillanmazsa baya bi para cezasi kesiyorlar.
    5 sene boyunca listede kaliyor telefon numaraniz, afiyet olsun.
  • efenim telefon sapıklığı uzmanlık isteyen bir alandır, hafife alınmaya gelmez, yoksa insan eline yüzüne bulaştırabilir, mazaallah bir aile faciasının müsebbibi bile olabilir.*

    biz handiyse böyle bir halt yiyorduk bundan rahat bir 10-15 yıl önce falan; gençtik, salaktık tabii. yazlıktan arkadaşlarla oturduğumuz bir gün, bizim ortamdan göksel diye bir çocuğa platonik olarak aşık ama gidip konuşmaya çekinen arkadaşlardan biri bari sesini duysam diye yalvardı etti, telefon edelim diye tutturdu. arkadaşlardan birine ''ya çok heyecanlandım, sen ara, telefona iste sonra ben alayım telefonu.'' dedi. bu bizim salak aşık sen telefonu yanlış hatırla. bizim yazlıkta da telefonlar aynı dönemde verildiği için yazlıkçılara birbirini takip eden numaralardır genelde; böylelikle telefonu çevirecek olan kızın anneannesinin yazlığının numarasını ver. işin komedisi numarayı çeviren arkadaş sen numaranın kendi anneannesinin numarası olduğunu fark etme, bir güzel ara. telefona kendi öz be öz dedesi çıksın tanıma, bir güzel de telefona göksel'i iste. tesadüf eseri telefonu çeviren kızın eniştesinin adı göksel olsun, dedesi ''göksel burda yok, haftasonu gelecek. siz kimdiniz hanfendi?'' desin. (dede de kendi torununun sesini tanımıyor bu arada, o da ayrı bir komedi.*)

    neyse biz telefonu kapattık. dağıldık falan, akşam dedesi telefonu çeviren torununun evine yemeğe gelmiş. 'bugün bir kadın aradı, göksel'i sordu, ...şöyle böyle.' falan diye olayı anlatmış. bizim arkadaşı sofrada bir gülme krizi tutuyor o anda, su falan veriyorlar da öyle kendine geliyor. tabii olay böyle komik bi anı olarak kalsa iyi. aynı zamanda arkadaşın teyzesi kadının birinin kocasını annesinin yazlığından arayıp sordurduğunu öğreniyor, kocasını sıkıştırmaya başlıyor, ''kimdi o kadın falan?'' diye. bahtsız enişte ''hayatım vallahi bilmiyorum, ne kadını?'' falan diye kendini savunmaya çalışıyor. allah'tan kısa zamanda mesele unutuldu gitti de bizim masum ve platonik ergen aşkı büyük hadiselere sebep olmadı. yine de biz bu olaydan sonra telefon sapıklığına tövbe ettik tabii, nemize lazım diyerekten. (bkz: ergenlik döneminde yapılan salaklıklar)
  • benim efsanevi şekilde çektiğim bir sapıklık türü.

    en çok canımı sıkan ise bunu bile düzgün yapamayanlara denk geliyor olmak. bari dahi anlamındaki -de'yi ayrı yazabileni, düzgün cümle kurabileni, bağyan demeyeni filan denk gelseydi. telefon sapıklığının da bir seviyesi olsun artık rica ediyorum.

    bir de "amcam savcı" diyince ve küfür edince korksunlar.
  • eskiden evde sıkıldığımda yaptığım en büyük hobilerimden biriydi. yine bir keresinde telefon sapıklığından sarhoş olmuş bir şekilde deli gibi numara sallayıp insanlarla eğleniyorken bir numarayı çevirdim. karşımdaki ses kalın, sinirli bir kabadayı sesi gibiydi. ben de tırstım ve yanlış numarayı aradım süsü vermek için "damla orda mı?" diye kıvırdım. adam tüm şiddetiyle "burda bekle." dediğinde ise telefonu hızla kapayıp telefon sapıklığı maceramı sonlandırdım.
  • 5237 sayılı türk ceza kanununun 123.maddesine göre cezalandırılan eylemdir.

    buna göre ; " sırf huzur ve sükununu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla; telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir daranışta bulunulması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir."

    görüldüğü gibi suçun takibi şikayete bağlıdır.

    yasa gerekçesinin bir yerinde ," bu suç tanımıyla cezalandırılan fiiller, kişiler üzerinde uygulanacak maddî veya cebrî bir müdahale niteliği taşımamaktadır. bu suç tanımı ile, kişilerin psikolojik, ruhsal sükûn içinde yaşamak hakkını korunmaktadır. " denilmektedir.
  • sık rastlanan bir ergen eğlencesidir. bazen de bunun ötesinde, planlanmış sapıklıklardır.
    ben daha çocuktum, bir gece gezmesinden eve döndük. kapıdan adımımızı atar atmaz telefon çaldı. bizde gece saat dokuzdan sonra çalan telefona " hayırdır inşallah" nidalarıyla bakılır ki, öyle denmesi de bir kere daha kanıtlanmış oldu o gece. babam açtı telefonu, karşıdan bizim de duyabileceğimiz yükseklikte bir kadın sesi " banyonuzda ceset var, sakın girmeyin" diye bas bas bağırıp kapattı. babam, mesleği de gereği soğukkanlı bir insan olarak, telefonu kapattı ve banyoya gitti, tabii bir şey yok. yani zaten kapıda falan da bir şey yoktu. bir şekilde takip edilip, bu denli bir sapıklığa maruz kaldık. sonra da araştırmadık kimmiş neymiş diye, babamın birkaç tahmini vardı zaten. ama yaratıcı bir sapıkmış ne diyeyim, korkmuştum ben çok.
  • manasız bir olay. insanlar hala neden bu tür saçmalıklarla vakit kaybederler anlamış değilim. ve neden hep ben?
hesabın var mı? giriş yap