• etimolojik olarak incelendiginde, territory'nin latince'deki territorium kelimesinden geldigi ortaya cikar, ki bu kelimenin kökü terreor'la aynıdır, ki bu da korku salmak anlamina gelir. aynı fiilden türetilebilecek baska bir kelime de terrorist (terörist)dir. ve dolayısıyla diyor rudolph rummel, "devletlerin tarihin en büyük teröristleri olmasında şaşılacak bir şey yoktur".
    (rummel, rudolph j. (1997) death by government ny:transaction publishers)
  • defalarca ama defalarca izlediğim bir klibe sahip harikaötesi mükemmel süpersonik blaze şarkısı. klip de şarkı da efsaneler efsanesi.

    cezayirli bir çocuğun eve dönüşünü anlatıyor. atlamış avrupanın güney sahillerinden bir gemiye, teytey geliyor. bununla başlıyor klip. muhtemelen fransa'dan dönüyor memleketine, topraklarına. belki fransız gettolarından... fişek gibi dönüyor, güçlü kalmış. güçlü ve dövüşken. arkadaşlarına başına gelen belaları da anlatıyor klibin bir yerinde. ve hep bir hayvan gibi güçlü. güçlü kalarak var kalmış ve öyle devam edecek.

    (vatan diyerek) memleketi memleket yapan nedir diye sormuştu maurizio viroli. yaptığı sorgulardan sonra ulaştığı cevaplardan biri şuydu mesela: mısır tarlaları, meyve bahçeleri, yemişler, sebzeler başka memleketlerde de var, her yerde var. o hâlde bizimkini özel kılan, bizi memlekete bağlayan şey bunlar olmamalı. o, bunu kendimizi bir parçası kıldığımız toplumsal ilişkilerde aramayı öneriyordu.

    klipte de benzer bir memleket kavrayışı var aslında. çocukların gördüğü kadar görüyoruz şehri. daha fazlasını değil. ama "esas çocuk"u mutlu eden şey, ailesi, arkadaşları, onlarla patlamak;dans etmek;nargile içmek;denize girmek. hatta bu mutluluk öyle bir mutluluk ki patlamakla eş tutulmuş klipte. mutluluk yağıyor! son sahnede mesela kendi kendine eğleniyor çocuk. müzik kafasının içinde çalıyor. memleketine dönmekten öylesine mutlu, patlarcasına... onun için memleket bu işte. bunlardan ibaret ve bu yüzden güzel. hangimiz için değil ki? hangimiz şehrimizi tarihi eserleri için seviyoruz? orada kurduğumuz ilişkilerden ötesi berisi var mı?

    edit: imlâ.

    ekleme: bu entry'yi yazdığımda bu klibi gerçekten defalarca izlemiştim. geçtiğimiz 10 ayda da birçok defa izledim. yeni bir şey görememiştim ama kısa zaman önce bir dost meclisinde kafamız hafif de güzelken tekrar izleyince bazı sahneleri kaçırdığımı fark ettim ve bu klibin bir başka şekilde, "vatan" değil de "iktidar" kavramı üzerinden de okunabileceğini fark ettim. elbette bu okuma şarkının kendisini (sözlerini) hiçe sayarak yapılabilecek bir video okuması yalnızca. neyse, hadi yapalım.

    ilk sahnede yeninin (esas-çocuğun) (tüm klip boyunca renkleriyle ben burdayım diyen, gıcır gıcır parlayan eşofmanlar da aslında bas bas bağırıyor "yeni" olmayı) ve eskinin kucaklaşması karşılıyor bizi. uzunca bir şekilde anlatılan bu yavaşlatılmış karşılama ve karşılaşma sahnesinde her şey yolunda aslında.

    ilk çatışma çok kısa süre sonra, çocuğun namaz kılmamasından ötürü annesinin gönül koymasıyla başlıyor. ilk itirazla başlıyor ayrılıklar ve ayrışıyor yeni.
    hemen ardından gelen ve klibin belki en güzel sahnelerinden biri olan çatıda dansta ise esas-çocuk, birisinin ağzından sigarasını kuvvet (force) ile alıyor. bir itirazla karşılaşıyor ama aldırmıyor. bir sonraki sahnede, eski kavgalarını anlatarak kendi iktidarının mitlerini yaratıyor. etrafındakiler niçin büyülenmiş gibi dinliyor onu? mitler tatlıdır çünkü. hem de çok tatlı. ama bu iktidar, biraz daha kuvvete meyyal olacak. geleceğim.

    ilk zor ve rıza tatbiklerinden sonra iktidar yavaş yavaş kuruluyor. topluluk konsolide olurken saflar çok daha sıkılaşmakta mesela nargilecide. bir sonraki sahnede güçlü erkek vücutlarla karşılaşıyoruz. ve kaba kuvvet gösterisi bir türlü dinmiyor. konağın avlusunda çılgınlar gibi şınav çekiyor esas-çocuk.

    eskiyle yeni arasındaki iplerin koptuğu yer de o an oluyor. eski patriyarkal iktidarımız baba, şınav çeken esas-çocuğun başında dikiliyor, ona itiraz ediyor ve fakat açıkça da karşı koyamayıp mekândan ayrılıyor. aslında tam olarak yaptığı şey, o alanı çaresizce esas-çocuğa terk etmek oluyor. ve ayrılan tek kişi, hem zatıyla hem temsil ettikleriyle (eski) "baba" oluyor.

    iki genç adam gıptayla bahsediyor esas-çocuktan, üst katta yeşil elbiseli genç bir kadın hayranlıkla izliyor onu. iktidar el değiştiriyor. çocukları önüne katan esas-çocuk tam da avlunun ortasında durarak bir goril gibi göğsünü dövüyor vahşice. goril, kuvvetin iyi bir yansısı ve iktidar meselesi için de çok açık bir temsilci. böylece esas-çocuk, onu ve iktidarını can kulağıyla dinleyen tüm konak sakinlerine haykırarak ilan ediyor yeni iktidarını. ve sonrası ölçülmez bir mutluluk!
  • çekimleri cezayir'de yapılmış bir the blaze şaheseri.

    territory
  • baştan sona bitirme tezi kıvamında bi' iş. seçilen beatlerden tut, vokale kadar dört dörtlük.

    klip şahane. beş dakikalık bi' kesitle dizi zaman aralığında anlatılacak bi' kesiti zipleyip önümüze koymuş, yalnız iddia edildiği gibi dışavurumculuğun diil, izlenimciliğin kitabı baştan yazılmış.

    medeniyetin bağrından kopup gelen esas oğlanın, doğduğu topraklarda ailesine olan özlemini oya gibi işlemişler. hayat kavgasından ve rekabetten çıkıp özüne yani ailesine döndüğünde, sıradanlığın tadını çıkartmak, üçüncü dünya ülkesinde nasıl mutlu olunur ki metropolün göbeğindeki aşırı yığınlar hayattan gram keyif almaz noktalara kadar geldi?

    bireyin ön plana alındığı, aile kavramının çeşitli gerekçelerle yerildiği batı medeniyeti, ne kadar süredir her fırsatta gelenekçilik çatısı altında çağdışı olarak kategorize ettiği bu portreyi sorgular ve kutsar oldu?

    bu arada esas oğlanın müzikle senkron halinde akan tripleri de cabası.

    denecek bişi yok. bugünden olmasa da, günün birinde kavranacaktır nasılsa.
  • yaban hayatında erkeğin hak iddia ettiği topraklar anlamına gelir.buranın sınırlarını erkek çizer (idrarıyla ya da başka bir vücut sıvısıyla) ve burayı erkek korur..dişiler seçilen territorynin güzelliği ve yaşanabilitesine bakarak erkeklerini seçerler.bir nevi gücüne ve karizmasına bakarlar erkeğin.yani territorysine bak erkeğini al..

    bir territorye dışarıdan bir erkek elini kolunu sallaya sallaya giremez.öncelikle oradaki erkeği alt etmesi gerekir.yoksa ölür..oysa ki bir dişi yavrusu olmadığı müddetçe istediği territorye girebilir.yavrusu varsa girdiği bölgedeki reis erkek onları parçalar.çünkü orda bir yavru olcaksa onun genlerini taşıyan bir yavru olmalıdır.
  • şarkının başındaki davulu çalmak için ne kadar uğraşırdım. sonra arada perküsyonların da olduğunu öğrenince sorunun bende olmadığını anlamıştım. ama her zaman söylerim şarkıda igor dostumuza her zaman ayrı bir parantez açmak lazım. son olarak şöyle yazalım.
    war for territory!
  • cenazede çalınsa ölüyü tabuttan çıkaracak bir şarkıdır.

    http://www.youtube.com/watch?v=vkq2dbt0hfq
  • ben böyle bir şarkı yapsam ölene kadar her sabah uyandığımda “vay amk ne şarkı yaptım lan” derim.
    öyle bir şey işte.
  • girisinin insani hayretler icinde biraktigi, insani gaza getiren, sepulturanin en muhtesem sarkisidir.
  • siz de melodiye ve ritme odaklanıp boyutlar arası geçiş yapar gibi hissetmiyor musunuz? bir bana mi oluyor?

    kendinizden geçmenizi sağlayan the blaze şaheseri.
hesabın var mı? giriş yap