• izzet öz'ün pek sevdiği grup.
  • nisan ayi sonunda alan parsons live project versiyonunun istanbula gelecegi soylentileri dolasan ama henuz resmi bir aciklama duymadigimiz grup.
  • gelirlerse uçarak, kaçarak gidip bağıra bağıra la sagrada familia yı söyleyeceğim, ortak hayranlığımız gaudi olduğu için pek sevdiğim grup...
  • bir çoğunun ismini (bu çoğunluğa kısa bir zaman öncesine kadar ben de dahil idim.) "alan parson's project" yani türkçesiyle "alan parson'ın projesi" sanma gafletine düşüp sağda solda madara edilmesine sebebiyet veren adı batasıca ingiliz müzik topluluğu. bu sanrı içinde olanlar alan parsons'ı alan parson olarak yazıp, telaffuz etmekteler ki bu daha bir ayıp. yani, toptan ağızlarına acı biber sürülmesi gereken insanların dinlediği gruptur alan parsons project.
    (bkz: kurunun yanında yaş da yanar)
  • 80 li yılların başında, dinleyecek doğru dürüst bir şeyler aradığım dönemde birdenbire eye in the sky albümünü ele geçirip hayran olduğum, o günden bu güne kadar geçen süre içinde de dinlediğim tüm albümleri ile bende derin izler bırakan, müzik hayatıma yön veren, hatta daha da önemlisi, müzik hayatımın başlamasına, elime bir enstrüman alıp kulağa hoş gelebilecek sesler üretme isteğimin oluşmasına sebep olan, o yıllarda çıkarttığı bir albüm ile * kurduğum ilk ciddi müzik grubuma verdiğim isime kadar pek çok konuda borçlu olduğum deha olan alan parsons ustanın türkiyeye 2 kez konser vermeye gelen alan parsons live project grubu öncesinde stüdyo orijinli olarak oluşturduğu ve dünyaya ingiliz ekolünün aslında futboldan çok daha fazla rock alanında etkili olduğunun anlaşılmasına sebep olan grupların başlarında yer alan oluşum...
    (bkz: uzun cumle kurma sendromu)
  • 25 haziran 2005'te cesme alacati beach'te konser verecek grup.
  • "the alan parsons project list of frequently asked questions" başlıklı bir site yapmış matt pritchard kardeşimiz:

    http://www.roadkill.com/app/faq/

    app üzerine faq'lar ve yanıtları.
  • alan parsons, her şeyden önce, kimilerinin ‘müzikal deha’ etiketini yakıştırdığı bir müzisyen, bir ses teknisyeni ve kayıt mühendisidir, the alan parsons project de taifesi, projesi, saz heyeti.
    jigue’, ‘luciferama’, ‘eye in the sky’, ‘sirius’, ‘mammagamma’ gibi eserlerini trt’nin tek televizyon kanalı olduğu dönemlerde jenerik müziği olarak duymuşsunuzdur mutlaka. pink floyd’un başarısında çok çok önemli bir payı vardır, ama hiçbir zaman çok popüler olmamıştır, şimdi dahi toplantılarda, etkinliklerde, hatta düğünlerde çalmayı kabul etse de, rock müziği tarihinde gözardı edilemeyecek bir etkiye sahip olmuştur.

    peki, alan parsons ve taifesinin yaptığı işlerin 'zamanının ötesinde' olmasından söz edilebilir mi? (sözlük bağlamında algılamayalım lütfen, bu olumlu'yu olumsuz'a çeviren tuhaf bir simya olur.) belki de.

    1976 yılına gidiyoruz. alan parsons ‘proje’sini henüz toparlamış ve ilk albümlerini çıkarmışlar: ‘tales of mystery and imagination.’- parsons’ın tabiriyle ‘poe’nun işlerinden esinlenilerek yapılmış bir koleksiyon/derleme/seri.’

    1976 yılında –ya da genel bir bakışla 70lerde- rock müziğinin anaakımı nedir peki? elbette klasik rock ya da rock’n roll. led zeppelin –gelmiş geçmiş en iyi gitaristlerden biri olan jimmy pageli ve gelmiş geçmiş en iyi vokallerden biri olan robert plantli zeplin-, deep purple, progresif gruplarından eloy ve camel, sonra def leppard, white lion, pink floyd, jethro tull, rolling stones, hâlâ sürmekte olan jimi hendrix ve the doorsetkisi...adlarını şimdi sayamayacağım pek çok önemli grup ve rock müziğinde yaratıcı bir patlama, rock’ın yerüstüne çıkması.

    alan parsons’ın müziğinin bunlardan ayrılan yanı nedir peki? elektronik etkisi –klavyenin kullanımı-, aksak ritimler ve bas gitar ağırlığıyla şekillenmiş değişik ‘ses’i. alan parsons, tam anlamıyla ‘pyschedelic’ sayılamaz, ancak parçalarında pink floydvari ya da led zeppelin’in kimi parçalarında rastlanan ‘geçiş sesleri’ (örneğin, whole lotta love’daki orgazm efekti) mevcuttur. alan parsons’ın müziğinin ‘ses’i temizdir ve ‘kolay dinlenebilir’ bir yapıya sahiptir, enstrümanların her titreşimi çok önemlidir, müzik bulamaç halinde ortaya konmaz, tam tersine bas gitardan çıkan notalar çıplak da kalsalar, onlara parçaya havasını verebilecek bir önem bahşedilmiş olduğundan, müzik yalın ve etkileyicidir.

    ‘elektronik’ öğelere geri dönmek istiyorum. elektronik müzikle uğraşan bir tanıdığıma göre elektronika’nın ilk örneği human league’in 1981 tarihli ‘dare’ albümü ve bu albümde göze çarpan ‘don’t you want me’ parçasıdır (eh işte, işkembeden sallamak serbest nasılsa bu konuda, ama bir fikir versin diye bu örneği seçtim)- oysa alan parsons, 1976’da 80’lerin basitliğiyle değil, rock ile harmanlanmış, klasik ve yer yer senfonik esintiler taşıyan, zengin –hatta leziz- bir elektronik-rock yapıyordu ve şu anda aklımıza gelen şeklinden çok daha farklı bir ‘ses’ti bu.

    ‘tales of mystery and imagination’da poe’nun meşhur şiiri ‘the raven’a atfen yapılmış ve aynı ismi taşıyan bir parça mevcuttur. vokallerine baktığımızda, şiirin elektronik bir vokalle verildiğini görürüz (yalnızca şiirin bir özeti değil, aynı zamanda şiirin 'yapmak istediğini' yapan şarkı sözleri)- ki, 70lerin teknolojisi gereği, bu onyılda ender görülen bir tekniktir. kısacası, alan parsons, mühendisliğinin ve ekspertizinin verdiği yaratıcılıkla kayıt tekniğini, müzikal çizgisi yararına ‘kötüye kullanmış’tır.

    alan parsons, bunun yanında, çok başarılı ‘konsept albüm’lere de imzasını atmıştır. yukarıda bahsettiğim ‘tales of...’ dışında, alan parsons project’in hemen hemen bütün albümleri ‘konsept albüm’ olma özelliği taşır.

    dinleyiniz, dinletiniz, düğününüze çağırınız.
  • herseyi bir kenara bile birakilsa , sadece the turn of a friendly card ile bile klasikler arasina girmis, ancak girdigi pek anlasilmamis muzik mukemmeliyeti.
hesabın var mı? giriş yap