• bir de bu filmin afişinden etkilenerek yapılmış bir fırt dergisi kapağı vardı. jon voight'un yerine turgut özal resmi vardı ve kocaman zampiyon yazıyordu.
  • hayatımı baştan sona kontrol eden film.
    şu hatırlanmaya değmez geçmişimde ufak da olsa parçaları kalmış tek film.
    boks filmleri ve çocuklara dair acıların olduğu filmlerden nefret etme sebebinin ne olduğunu, üzerinden geçen 20 sene zarfında unutmuşluğun yada arka plana atmışlığın bir geri dönüşü olacaktı elbet.

    --- spoiler ---
    (bkz: million dollar baby)
    --- spoiler ---

    ilkokul arkadaşlarının isimlerini dahi hatırlayamayan, geçmişe dair hiçbir güzel anısı bulunmadığından korkan, her değişiklikte her yeni oluşumda geçmişten uzaklaştığını sanan bünyenin, bir kare ile geri dönmesi.

    --- spoiler ---
    dövüş sonucunda soyunma odasında bitkin bir halde yatan babasına çocuğun son bakışı, çocuğun babasının artık olmayacağını idrak ettiği an
    --- spoiler ---
    ve yazarın kendi ile hesaplaşmaya kalktığı, tökezlediği düşüp bir daha kalkamadığı gerçek an. bir filmdi belki ama o çocuk babasız kalmıştı. gerçekte babası olan biriydi yazar , ama babası yoktu. sevgi neydi? neden onunla ilgilenmiyordu babası? yazar çok sonra öğrendi sebebini, baba o evde mutsuzdu ve sebep çocuk değildi. çok sonra ayrıldılar sebep ile sonuç, ama geçti artık.

    hayatımı baştan sona kontrol eden film.
  • 80lerin çocukları ve onların ebeveynleri için özel bir filmdir.
    digiturk kendisini az önce yayınlamış ve görülmüştür ki, artık koca bir insan olmak, salya sümük ağlaklığı engelleyememiştir. filmde ağlatmak üzerine kurulu aşırı bir acitasyon olduğunu kavrayan eşek kadar insan olsak da artık, bu film başka şeyleri temsil eder bir kuşak için.
    hem tj'e, hem de çok uzakta kalmış çocukluğa, tarif edilemeyen bir şeylere ağlarsın sanki.
    ufacıksan ilk izlediğinde ve babanla ağlamışsan yan yana..
    ve babanla sinemaya gittiğin ilk ve tek filmse..
  • 1979 yeniden çevrimindeki çocuğun oyunculuğu faye dunaway ve jon voight'u gölgede bırakmış. çocuğun oyunculuğu filmin etkisini herhalde 3'e 5'e katlıyor. evet, finalinde benim de gözüme toz kaçtı*. 1931 versiyonu biraz karakter komedisi barındırıyor. orjinalindeki "spit on it dink, spit on it for luck" ın yeniden çevriminde olmayışı büyük eksiklik, biraz renk katabilirlerdi.
  • çocukluk travması bir film. dün seksenler sırasında konu oldu. gözlerim doldu hemen. bakıverdim: the champ 1979 da çevrilmiş, 13 ekim 1980 de türkiyede gösterime girmiş.

    neler oldu? şampiyon ne idi? (az sonra )

    çocuğum. mahallemizin devasa sinemasında bi hafta bruce lee bi hafta kara murat filmi oynardı geniş bir yaş grubu ekip hafta içi giderdik. arada da oturaklı filmler oynardı, buna da ailelerle gidilirdi. malum film de gelmiş bir gün. benim olayım bambaşka hikaye.
    (şimdi sinema kısmını unutalım)
    mahallede evde komşuda sohbetlerde giderek artan bir şampiyon da şampiyon hadiyin gidelim lafı var. ben de içimden yahu şu kokoreç nasıl bir anda böylesine talep alır diye düşünüyorum. çocuk işte.(gelinceyi duymamışım ekle bana 5 sağır öküz puanı)

    velhasıl bir gün heyecan yükseldi. hadi şampiyona gidiyoruz bugün denildi, bana kokoreç severmisin sevmezmisin soran yok. cevabımı vermişim gibi sen de geliyorsun dediler. çıktık yola. ee sinemaya gidiyoruz. afalladım (öncesinde afişleri görmemekten ek 10 kör öküz puanı)

    ne filmiydi acaba?
    salonun kapısına vardık, aa rocky (o da 1976 filmidir) bu lan. yanında şirin bi velet. şampiyondan durumu çakmamam öküzlük puanımı 3 ile çarptı. daha bileti almadan feci derecede gıcık oldum filme.

    işte bu nedenlerle filmi biraz uzaktan, tiskinerek, bir eleştirmen edası ile yani farklı gözle izledim. spoilerde sakınca görmüyorum.

    ---spoiler---

    afiş isim falanla rocky aragazı almış erkekler salonda büyük umutla şampiyonun rakiplerinin ağzını burnunu dağıtacağı anları bekliyorlar. dişi nüfusu bitiren ise o afişteki sarışın bir velet. dakika bir herkes iyimser.
    çocukta bir küçük emrah havası, olaylarda ise kanıksadığımız türk filmi melodramı var.
    film ince ince oysa bile salonda iyimserlik daim. böyle sürüp gidiyor.
    ben hafiften sıkılıyorum. (2 öküz puanım silindi)

    filmin sonu geldi, işte boks maçıbaşlıyor.
    yönetmen her dakika, bir amerikan filmi mucizesi ummayın mesajını vermiş, coşkulu kalabalık inanmamış.
    olacak olan oluyor: şampiyonu kaybediyoruz. (kalabalığa entegrasyondan 3 puandan daha kurtuldum)

    öküzüm diyeni hüngürdeticek sahne başlıyor:
    ricky schroder veledi bir ağlıyor, bir ağlıyor, sorma... hayal meyal hatırladığım: kamera burnuna kadar girmiş, tüm perde çocuğun surat. sahne bitmiyor gibi. çocuk ağlıyor zaman geçmiyor.
    sinemanın ses düzeni coştu sanırsın, yer gösterici dahil tüm sinema hüngürdemekte.

    ve laps film bitti ışıklar yandı. milletin öyle kalakalacağını sanıyordum, ama kırmızı gözler yas yürüşü yaparak sinemayı boşalttı.
    çıkışta yönetmene en samimi şekilde ana avrat sövenleri duydum.
    kimileri gözyaşlarından görme kaybı yaşamıştı yanındakilere böğürüyordu: nooldu lan anlatsanıza şeyden sonra, konuşsanıza lan, lan bi ağlamayın da anlatın.
    ---spoiler---

    işte böylesine büyük-küçük, öküz-sulugöz dinlemeden herkesi oturma organıetmiş bir filmdir.
    ben de sağlam ağlamıştım.

    şimdi bile filmin konusunu anlat desen gözüm dolar. (öküzlük puanları silindi)
  • çocukken salya sümük izlediğim bir filmdi. şimdi ise o kadar duygusuzca seyrettim ki kendimden ürktüm. otuz yılda ben mi duygusuzlaştım, dünya mı daha beter hale geldi bilmiyorum.
  • guzel bir mohawks sarkisi.
  • muhtemelen hayatımda ağladığım ilk filmdir.

    --- spoiler ---

    ocağın yansın meksikalı boksör

    --- spoiler ---
  • türkiye'de çekilmiş muadili kesinlikle babam ve oğlum olan filmdir, sonlarına doğru ağlamaktan ciğeriniz solar.
  • bole bi film vardı
    bi boksor ve 5 yasindaki cocuunun hikayesini anlatiodu.. 7 yasimda falan izlemistin.. sinamada serettiim ilk filimdir..
hesabın var mı? giriş yap