• kafa iyiyken oldukça keyif veren, dans ettiren parçalardan...
  • arab strap'ın 1997 çıkışlı week never starts round here adlı albümünde yer alan eğlenceli şarkı. tipik bir britanyalı başıboşun geçireceği türden bir haftasonu anlatılmaktadır. yazın geldiğini müjedeleyen ilk haftasonu... sözleri de uzundur, upuzun ama iskoç aksanıyla konuşma şeklinde olduğundan hemen bitiverir şarkı.

    so that was the first big weekend of the summer...
    starts thursday as usual with the canteen quiz and again no-one wins the big cash prize.
    later i do my sound bloke routine by approaching gina's new boyfriend to say that he shouldn't feel that there's any animosity between us and then i even go and make peace with her shouldn't have bothered.

    then on friday night we went through to the arches...

    there was only one car going so some of us had to get the train. we got through quite late. then we went to a pub to take the gear.
    there was no problems getting in - we saw some others waiting down the front of the queue so we skipped in.
    it was a good night - everyone was nutted and i ended up dancing with some blonde girl.
    i thought she had been quite pretty until last night when matthew informed me that she had, in fact, been a pig.

    when the club finished we wandered the streets for a while until we got to this 24-hour cafe.
    i didn't like the look of it so we left and got a taxi back to morag's flat.
    i couldn't sleep so i sat about drinking someone else's strawberry tonic wine and tried to keep everyone else up.

    then at ten o'clock in the morning we went downstairs to buy some drink. we had intended to watch the football in the afternoon but we'd passed out by then and slept right through it, awaking to find that england had won two-nil.
    then we went to get the train home and had a few in the station bar.
    we had some stuff left from the previous night's supplies so when we got home we decided to go down to john's indie disco.
    same story as friday - lots of hugging, lots of dancing etc. etc.
    i couldn't sleep again so went to the park to look at the toon, taking a detour through the playpark.
    to get in we had to climb over a ten foot steel fence, which resulted in severe bruising of our hands, legs and groins, but we had a good laugh on the stuff, especially the tube-slide, which probably doubles up as a urinal for drunk teens.
    then we walked through the woods to have a look at the toon. big disappointment, but the mist on the lake was cool.

    sunday afternoon we go up to john's with a lot of beer in time to watch the simpsons - it was a really good episode about love always ending in tragedy except, of course, for marge and homer. it was quite moving at the end and to tell you the truth my eyes were a bit damp.

    then we watched these young girls in swimsuits have a water fight in the street.
    we went up to the pub about ten.
    it was busy for a sunday night, lots of people we know, including my first ever girlfriend who i still find very attractive, quite frankly, but i didn't really speak to her
    she's probably still a bitch, anyway.
    her friend gillian was there, i had a chat with her, she was still quite pleasant.
    at the same time i watched malcolm make some terrible attempt to try and chat up a girl we know called jo. he made some remark about her skirt that was barely there the previous night or something.
    i couldn't sleep again that night, thanks to some seriously disturbing nightmares...matthew says i should cut down on the cheese.

    "went out for the weekend, it lasted for ever, high with our friends it's officially summer."

    i got some sleep eventually on monday afternoon.
    it was a beautiful day, and later that evening malcolm introduced me to the power of merrydown - Ј1.79 a litre, 8.2% - mmmm.....
    judith and laura came round later and we sat in my back garden and drank.
    then matthew came round and we went up the town.
    it's officially summer.
  • grup üyelerinin, iskoçya'nın ingiltere'ye penaltı kaçırıp iki de gol yiyerek yenildiği maçın olduğu, hiç başlamadığına inanmak istenen hafta sonunda yaşadıkları üzerine kurulu, ufacık tıngırtılarla başlayıp çığ halini alan arab strap öforizanı. steve lamacq kadar iddialı şeyler söyleyemem ama kesinlikle bahsedilen dönemin en iyilerinden.

    https://www.youtube.com/watch?v=g9krvl7aeas
  • baştan söyleyeyim, son derece subjektif yazı sunuyorum şarkı hakkında.

    öyle bir şarkı yap ki, içinde narsimelus'un bayıldığı (abartı değil, bayıldığı) 3 özellik bulunsun:

    1. aşamalı olarak enstrümanı zenginleşen, temposu hızlanan bir müzik.
    2. konuşma tarzı söyleyen vokal.
    3. ingiliz olmasa da çok hoş iskoç aksan.

    ne duruyorsun? dünyanın en süper şarkısını yapsana?!

    neredeyse olacakmış, neredeyse... ama neden bilmem, bir yerlerinde eksiklik var bozulmuş. bitirişe doğru nakaratımsı söylemden ötürü olsa gerek. başaramamışlar sanki orayı, eğreti kaçıp şarkıyı bozmuş. ha ama dinlenmez mi? yoo, tekrar tekrar dinlenir. hem de zevkle! sadece etkileyiciliği biraz düşer ve dünyanın en süper şarkısı olamaz.

    hı, bu özelliklere sahip olup daha başarılısını üretmiş baxter dury'den cocaine man var zaten. o da ilk özelliği yeterince barındırmadığı için en süper olmuyor ama the first big weekend'den daha tutabiliyor sanki. aksan da ingiliz aksanı. "bam, it's disgusting!"

    neyse, ikisi de çok güzel şarkılar. bir de 3 maddeden ayrı bir bonusları daha var: hikaye anlatımı!

    işte bunlar hep lou reed ve the velvet underground etkileşiminin ingilizlerce yorumlanışı. hep.
  • the first big weekend'ın gazına gelip istanbul'a konserine gideyim mi diye şeytanın dürttüğü nefis arab strap parçası.
    (bkz: 29 ekim 2022 arab strap istanbul konseri)
  • özensiz bir çevirisini sunayım.

    "yazın ilk büyük hafta sonu gelmişti… perşembe günü her zamanki gibi kafede bir bilgi yarışmasıyla başlıyor ve yine kimse büyük nakit ödülü kazanamıyor. daha sonra gina'nın yeni erkek arkadaşına yaklaşarak aramızda bir husumet olduğunu düşünmemesi gerektiğini söylüyorum ve hatta gidip onunla barışıyorum. zahmet etmemeliydim. sonra cuma gecesi arches'a gittik...

    giden tek bir araba vardı, bu yüzden bazılarımız trene binmek zorunda kaldı. oldukça geç varabildik. sonra “malı” almak için bir bara gittik. içeri girmek sorun olmadı - sıranın önünde bekleyen tanıdıkları gördük, böylece içeri sıvıştık. güzel bir geceydi, herkes çıldırmıştı ve sonunda sarışın bir kızla dans ettim. dün gece matthew bana onun aslında bir sürtük olduğunu söyleyene kadar oldukça güzel olduğunu düşünmüştüm. kulüp kapandığında 24 saat açık olan bir kafeye varana kadar bir süre sokaklarda dolaştık ama kafe gözüme hoş görünmedi, oradan ayrıldık ve morag'ın dairesine geri dönmek için bir taksiye atladık. uyku tutmadı, bu nedenle başka birinin çilekli tonik şarabını içmeye koyuldum ve herkesi ayakta tutmaya çalıştım.

    sonra sabah saat onda içecek bir şeyler almak için aşağı indik. öğleden sonra futbol izlemeyi planlamıştık ama o zamana kadar sızdık ve uykunun dibine vurduk, uyandığımızda ingiltere'nin iki-sıfır kazandığını gördük. sonra eve dönmek için trene yollandık ve istasyon barında birkaç tane daha yuvarladık. bir önceki gecenin “ikmalinden” artakalan mallar vardı, bu yüzden eve vardığımızda john's adlı indie diskosuna gitmeye karar verdik. cuma ile aynı hikaye - bolca kucaklaşma, bolca dans vb. yine uyuyamadım, bu yüzden mezarlığa bakmak için parka çıktık, oyun parkından dolambaçlı bir yoldan gittik. içeri girmek için üç metrelik bir çelik çitin üzerinden tırmanmak zorunda kaldık, bu da ellerimizin, bacaklarımızın ve kasıklarımızın ciddi şekilde morarmasına neden oldu, ancak gördüklerimize, özellikle de muhtemelen sarhoş ergenler için bir pisuvar görevi gören tüp kaydırağa bakıp güldük sonra mezara bakmak için ormanın içinden geçtik. büyük bir hayal kırıklığıydı ama gölün üzerindeki sis havalı görünüyordu.

    pazar öğleden sonra, simpsonları izlemek için zamanında bir sürü birayla john'a gidiyoruz. marge ve homer hariç herkes için mutlak trajediyle biten aşk hakkında sahiden güzel bir bölümdü. sonu oldukça duygusaldı ve doğruyu söylemek gerekirse gözlerim biraz nemliydi. sonra mayolu genç kızların sokakta su savaşı yapmalarını izledik. "bunu kameraya kaydediyorum, tamam mı?" saat on gibi bara gittik. bir pazar gecesi için dolu sayılırdı. tanıdığımız birçok insana rastladık. açıkçası buna hala çok çekici bulduğum ilk kız arkadaşım da dahil. ama onunla konuşmadım. muhtemelen hala şirretin tekidir. arkadaşı gillian oradaydı, onunla sohbet ettim, hala oldukça hoştu. aynı zamanda, malcolm'ın jo adında, tanıdığımız bir kızla sohbet etmek için korkunç bir girişimde bulunmasını izledim. önceki gece kızın giydiği varla yok arasındaki eteği hakkında bir şeyler söyledi. bazı ciddi derecede rahatsız edici kabuslar sayesinde o gece yine uyuyamadım...matthew “peyniri” azaltmam gerektiğini söylüyordu.

    "hafta sonu için dışarı çıktık, sonsuza kadar sürdü, arkadaşlarla sarhoşuz, yaz resmen geldi."

    sonunda pazartesi öğleden sonra biraz uyudum. güzel bir gündü ve o akşamın ilerleyen saatlerinde malcolm beni merrydown'ın gücüyle tanıştırdı - litresi 1,79 sterlin, %8,2 alkol - mmmm..... daha sonra judith ve laura geldiler ve arka bahçemde oturup içtik. sonra matthew geldi ve kasabaya gittik. resmi olarak yaz gelmişti."

    https://youtu.be/g9krvl7aeas
hesabın var mı? giriş yap