• kabalcı yayınevinden çıkan çevirisi oldukça ağır bir dile ve gereksiz uzunluktaki cümlelere sahiptir. sayfanın başında giren cümle sayfanın ortasında bitiyor maşallah.
  • "orada" dedi "allah'ın daha güzelini yaratmadığı kızını gördüm onun." ve hemen prenses budur'u övmeye koyuldu.

    "bir burnu vardı bilenmiş bıçak sırtı gibi ve yanakları pembe şarap ya da kan kırmızı manisa laleleri gibi. dudakları mercan ve akik taşı parlaklığında ve ağzının suyu yıllanmış şaraptan daha tatlı; onu tatmak cehennemin en şiddetli acısını dindirir. göğsü onu gören herkesi baştan çıkarıyor ve oradan pürüzsüz ve yuvarlak iki kol uzanıyor; şair el valahan'ın onun için dediği gibi:

    öyle bilekleri var ki bilezikleri tutmasa
    yenlerinden gümüş yağmur gibi dökülecek."

    copy paste değil alın teri: http://i.hizliresim.com/ayokqz.jpg
  • tutorial olarak kitap alınmış gibi olan filmler de var:

    (bkz: bridge of spies)
  • kahramanların binbir yüze sahip olsa da, aslında tek bir arketipe indirgenebileceğini öne süren ve kahramanın serüvenini 17 adımda özetlemeye çalışan kitaptır.

    ayrıca star wars 'un yaratıcısı george lucas, bu kitaptan esinlendiğini belirtmesiyle daha da anlam kazanmıştır.

    bildiğimiz üzere aşkım carl jung da, kahraman arketipinin insanoğlunun ortak bilinçaltının ürünü olduğunu yıllar yıllar önce söylemişti.

    bilim adamları ve yazarlar kahramanlarımız üzerindeki gizemi, onları "açıklayarak" dağıtmaya çalışsalar da, başta mitolojik olanlar olmak üzere tüm kahramanlarımızı seviyoruz efenim.

    ve gelelim "süper kahramanın 17 aşamalı yolculuğu"na!

    ( yazarın* herakles'ten - captain america'ya kadar hepsinde geçerli olduğu iddia ettiği bu yolculuk, kapladığı yer itibariyle oldukça iddialı!)

    1-maceraya çağrı: bir insanın yaşamını temelden değiştiren olay.
    2- çağrının reddi : müstakbel kahraman, kendisine yapılan çağrıyı önce reddeder. korkar veya mevcut yaşamındaki görevlerini öne sürer.
    3- doğaüstü yardım : sonunda kahraman yolculuğuna başlar. ona doğaüstü bir rehber yardım eder.
    4- ilk eşik : bu ilk sınavda kahraman bilinmeyen bir dünyaya girer.
    5- balinanın karnı : kahramanın en kötü anıdır. ancak bu noktada yeni bir benliğe kavuşmayı kabul eder.
    6- sınavlar yolu : sınavlar yolu önünde açılır. bunlar kahramanın dönüşmesi için bir dizi görev veya zorluktur.
    7- tanrılarla buluşma : tanrı veya tanrılar, koşulsuz sevgi ve kahramanın kendi kendisiyle barışmasını temsil eder.
    8- baştan çıkarıcı kadın : kahramanı yolundan döndürmek için karşısına birçok hile ve büyü çıkar. kadın baştan çıkarma metaforudur.
    9- babayla karşılaşma: kahraman kendi üzerinde en büyük güce sahip kişi/kurum/olay şeyle yüzleşir. baba figürü bunun simgesidir.
    10- zirve noktası : kahraman tanrısal özellikler kazanır.
    11- son lütuf : yolculuğun misyonu gerçekleşir, aranan şey bulunur.
    12- dönmeyi reddetmek : kahraman ulaştığı zirve noktasından geriye dönmek istemez.
    13- sihirli uçuş : bazen kahraman ulaştığı "şey"den kaçmak zorunda kalır; dönüş yolculuğu gidiş kadar tehlikeli olabilir.
    14- kurtulma : kahraman eğer yaralanmış veya zayıflamışsa rehberlerin desteğine ihtiyaç duyar.
    15- dönüş eşiği : kahraman geri dönerken, arayış sırasında kazandığı bilgeliği kaybetmemek zorundadır. bu da bazen çok zor olur.
    16- iki dünyanın efendisi : kahraman, maddi ve ruhani dünya arasında bir denge bulmalı, her iki dünyaya da egemen olmalıdır.
    17- yaşama özgürlüğü : kahraman ulaştığı bilgelik sayesinde ölüm korkusundan kurtulur, dönüşünde de yaşama özgürlüğüne sahip olur. artık ne geçmişten pişmanlık duyar ne de geleceğe bel bağlar.

    kaynak: #tarih

    niye oturdum, üşenmedim ve bunu yazdım, en ufak bir fikrim yok.
    okayıyamaşitakombamba
  • "bir kamu olayını kişisel kazanıma çevirmişti. oysa kral olarak tayin edilmesinin bütün anlamı artık herhangi bir şahıs gibi hareket edemeyecek olmasıydı. boğanın geri dönüşü, rolünün işlevlerine mutlak olarak benliksiz katılımını simgeleyecekti. öte yandan, boğayı alıkoyması, benmerkezci bir benlik abartmasına yönelimini gösteriyordu. böylece kral “tanrının inayetiyle” kendisini tüketene dek o tehlikeli “kök salan tiran” haline dönüştü. "(sf.25)
    *
    joseph campbell'in bu tarifi şu sıra gündelik yaşamımızın da tanıdık bir olgusu haline geldi. mitolojik kahraman kral minos'un öyküsündeki gibi bugün de, ben ve benimkinin hırsı, halka karşı tiranlaşan canavarı üretmektedir.
    *
    "tiranın şişirilmiş egosu, işleri ne kadar başarılı giderse gitsin kendisine ve dünyasına bir lanettir. iyice yılmış, korkuya kapılmış, her an çevresinin, öncelikle kendi içindeki ele geçirmeye karşı denetimsiz tepkilerinin yansımaları olan öngörülmüş saldırılarını karşılamak ve onlarla çatışmak üzere uyanık olan bu kendi kendine kazanılmış bağımsızlığın devi, dünyanın felaket habercisidir, zihninde kendini insani eğilimlerle oyalayabilse bile. elini koyduğu yerden bir çığlık yükselir."(sf.26)
  • sonunda yeni yayınevinden * çıkabilmiş kitap. kabalcı'da olduğu gibi sabri gürses tercümesi. ayın 21'inde satışa sunulacak.
  • uzun zamandır hasretle yollarını gözlediğim kitap ithaki yaynları tarafından yeniden raflara kazandırılmış.şükür ki kazandırılmış çünkü nadirkitapadlı sitede tatlı su kurnazı sahaflar tarafından 70 tl'den başlayıp 160-200 tl'lere kadar uçan fiyatlarla el yakar durumdaydı.
    kitap tarih boyu anlatılan hikayelerdeki (mitoloji, destan, masal, hikaye vb)kahraman fikrinden yola çıkarak tüm kahramanların nasıl gelişim gösterdiğini ortak şablonda yeniden yorumluyor. hatta söylenene göre george lucas için starwars'un yoda'sı olarak haklı bir ünvan sahibi olan joseph cambell'ın bu eseri sayesinde hollywood çerez gibi film üretebilir hale gelmiş. uzun lafın kısası eğer içinde kahraman geçen bir şeyler üretecekseniz ( film,tiyatro,masal,roman vb ) yada mitolojilerin ve kahramanların altmetinlerini yeniden yeniden okuyacaksanız başucu kitabınız. kesinlikle okuyun
  • rehber kitaptır.

    "macerayı tek başına göze almamız dahi gerekmez, çünkü her çağdan kahramanlar bizden önce gitmiştir; labirent iyice bilinmektedir, bize kalan yalnızca kahraman yolunun ipliğini izlemektir.

    ve nerede bir nefret bulacağımızı düşünürsek orada bir tanrı bulacağız;
    nerede bir başkasını öldürmeyi düşünsek orada kendimizi öldüreceğiz;
    nerede dışa doğru yol almayı umsak orada kendi varlığımızın merkezine geleceğiz;
    nerede yalnız olduğumuzu sansak orada bütün dünyayla birlikte olacağız."
  • anlayabilmek için sadece okumanın yeterli olmadığı kitaptır.
    “...mutlu son, haklı olarak yanlış bir sunum diye aşağılanmaktadır; çünkü dünya, bildiğimiz kadarıyla, gördüğümüz kadarıyla bir tek son sunar: ölüm, çözülme, parçalanma, sevdiğimiz biçimlerin kayboluşuyla kalbimizin çarmıha gerilmesi.”
    edit: imla
  • yazarın mı kafası çok karışıktı, çevirmen mi metni hiç sallamadı bilmiyorum ama okurken bir türlü anlam bütünlüğü yakalayamadığım bir kitap. bende de sorun olabilir tabi ama kıstas olarak bu kitaptan önce freud'un totem ve tabu kitabını sular seller gibi okuduğumu göz önüne alınca bir gözlemci olarak bu faktörü biraz arka plana itiyorum açıkçası. bütün kitap boyunca vurgulanan monomit formülasyonu aslında birkaç cümleden ibaret ve aynı formülasyonun işlerliği yüz sayfada da gösterilip özetlenebilirmiş, kaldı ki bunun deneyini bizzat kitabın ilk yüz sayfası üzerinde görüyoruz. ilk yüz sayfadan aklınızda kalacak olan anahtar cümleler sonraki iki yüz elli sayfada da farklı şekillerde tekrar edip duruyor kanımca. ayrıca yazarın bizi yöneltmeye çalıştığı ana fikir de mitlerden çıkarılabilecek ortak bir kalıptan ziyade yazarın mit kavramı içinde görmek istediklerinin bir aynası oluyor. yani yazarla taban tabana zıt görüşte birisi de aynı yöntemle kendi yaptığı bölük pörçük bir seçki üzerinden kendi görüşünü ispat edebilirmiş gibi geliyor bana. son olarak eleştirmek istediğim nokta ise kitap boyunca bahsedilen mitlerdeki sembolizasyon konusuna yazarın aslında göründüğü kadar eğilmemesi olacak. yazar sürekli mitlerde sembollerin ne kadar önemli olduğundan bahsediyor, fakat birkaç yer dışında bu sembolizasyona dair geliştirilmiş bir sistem ya da bu sembolleri okumaya yönelik bir perspektif göremiyoruz. yazar ısrarla sembollerin mitler için önemli olduklarını vurguluyor, fakat bu önemin içeriğini sistematize edip detaylıca inceleyemiyor, semboller üzerinden göstergebilimsel bir okuma yapamıyor. sembollerin rüyalar ile benzerlikleri ve psikanalizden dem vuruyor, fakat bu farklı başlıkları bir türlü etkin bir biçimde harmanlayıp incelemesine disiplinlerarası bir boyut katamıyor. şüphesiz ki sözkonusu kitabın kendi alanına kattığı birtakım önemli şeyler vardır, en azından detaylı bir derleme olduğu su götürmez. fakat benim gibi bu alanın uzmanı olmayan, sadece konuyla ilgili biraz daha fazla şey öğrenmek, yeni bir perspektifle tanışmak isteyen sıradan bir okur için hayal kırıklığı olduğunu söylemek durumundayım. bu kitap bende öğretici, ufuk açıcı bir kaynaktan çok üniversitede hiçbir bok anlaşılmayıp sınavından güç bela geçilen dandik ders notu izlenimi bıraktı sadece. ekşi sözlük gömme kuşağı bu gecelik bu kadar sayın okurlar, başka bir antin kuntin başlıkta birtakım göstergebilimsel hezeyanlarımı paylaşmaya niyetlendiğim başka bir gecede tekrar görüşmek üzere...
hesabın var mı? giriş yap