• güzel filmdir. ama filmde alan turing'in ölümünün nasıl gerçekleştiğinden fazla bahsedilmemiş. sanırım reklam olmasın diye. kendisi, yaptığı makinenin kendi eşcinsel duygularına karşılık veremeyeceğini anlayıp, bir elmanın içine potasyum siyanid zerk etmiş ve elmadan bir ısırık alarak intihar etmiştir.

    şu an bir dünya markası olan apple'ın logosu da bu olaydan esinlenerek yaratılmıştır.
  • filmi yaklaşık 1 saat önce izlemiş ve tek kelimeyle büyülenmiş olmanın, bir kaç kelimeyle de uykusuzluktan ve can sıkıntısından ne yapacağımı bilmememin etkisiyle kısa bir araştırma yaptım. amacım, film tarihsel gerçeklerle ne kadar örtüşüyor? bunu öğrenmekti.

    sonuçlar şöyle geldi:

    --- spoiler ---
    - turing, çevresi tarafından sevilen biriydi, iyi bir espri anlayışı vardı ve çocukları çok severdi.

    - turing'in, tüm bu çalışma boyunca yanında (filmde hiç bahsedilmeyen) gordon welchman adında bir partneri vardı.

    - yaptıkları makinanın adı "christopher" değil, "victory" idi. makinaya ismi ingiliz ordusu verdi ve turing'in bu konuda hiç söz hakkı yoktu.

    - ordudaki hiç kimsenin makinanın çalışmayacağına dair bir endişesi yoktu ve kimse turing'i durdurmaya çalışmadı.

    - turing, rus ajanı cairncross ile hiç çalışmadı. hatta hiç tanışmadılar bile.

    - çapraz bulmacayla yeni eleman alınması fikri turing'e ait değildi.

    - joan, çapraz bulmacayı çözmedi. zaten turing'in takımına dahil olmadan önce o üste çalışıyordu. turing'le de cambridge'deki öğrencilik yıllarından beri tanışıyorlardı.

    - turing'in takımı hangi kodların kullanılacağına, hangilerinin almanlar çakmasın diye kullanılmayacağına karar vermiyorlardı. o işi mi6 ve menzies yapıyordu.

    - ne turing'i gözaltına alan polis ne de ingiliz ordusu hiçbir zaman turing'in casus olabileceğini düşünmediler.

    - turing intihar etmedi. ingiliz mahkemesi ona 6 aylık bir hormon tedavisi cezası verdi. öldüğünde ilaç tedavisi biteli 1,5 yıl olmuştu. tüm semptomları gitmiş, neşesi de çoktan yerine gelmişti. günlüğüne de libidosunun yeniden eskisi gibi çalıştığını yazmıştı. laboratuvarını pek temiz tutmadığı ve sık sık deneylerinde siyanür kullandığı bilinirdi. ölümü için en olası sebep, lab'da zamanla biriken siyanür gazından zehirlenmiş olması olarak düşünülüyor.
    --- spoiler ---

    dahası da var ama ben burada bırakayım. bir de bu film "en iyi uyarlama senaryo" oscarı almıştı di mi?

    tanım: neredeyse tamamen kurgusal ama izlemesi müthiş keyifli ve benedict cumberbatch'in oyunculuğuna bir kez daha hayran bıraktıran bir film.
  • --- spoiler ---

    kriptografinin konuşmaktan farkı ne? insanlar birbiriyle konuşurken ne demek istediklerini asla söylemezler. başka bir şey söylerler ve senden yalnızca ne demek istediklerini anlaman beklenir.

    --- spoiler ---
  • konu ve işleyişi güzel, çok başarılı, ve en önemlisi benedict cumberbatch'in çok iyi oyuncu olmaktan efsane oyuncu olma yoluna girdiği film olmuştur. umarım böyle devam eder.

    --- spoiler ---

    "en dahiyane fikirler bar masalarından çıkar" diyerekten a beautiful mind'a selam çakmıştır.

    --- spoiler ---
  • -spoiler içerebilir, ona göre okuyunuz-

    bu yılın oscar'lık filmleri arasındaki 2. biyografik film. açıkçası bu yapım beni stephen hawking'in yaşamından bir kesiti anlatan filmden çok daha fazla etkiledi. elbette söylemeye çalıştığım hikayenin drama edilmesi anlamında bir saptama... erken yaşta ölümü seçmesi -eğer bir cinayet değilse elbet- özellikle o dönem ingiltere'sinde homoseksüelliğin bir ahlaksızlık ve suç kabul edilmesi ile yakından ilgili muhakkak. alan turing'i sadece enigma'nın şifresini kıran bir matematikçi olarak tanıtmak, kendisine yapılacak en büyük haksızlıklardan biri olacaktır kanımca. bugün, hepimizin kullandığı bilgisayarların mucididir de kendisi. ayrıca "yapay zeka"yı da bulan kişidir. yani kendisi 2. dünya savaşı'nın 2 yıl erken bitmesini sağlamakla ve tahminlere göre 14 milyon kişinin ölmesini engellemekle kalmayıp, bunların yanında dünyanın ve bilimin henüz sınırlarını öngöremediğimiz bir büyüklükte gelişmesini sağlamış ve dehasıyla doğrudan geleceğimizi şekillendiren en önemli insanlardan biri olarak tarihe geçmiştir. turing'in icat ettiği bilgisayarlar evlerimize kadar girerek içinde bulunduğumuz zamanı değiştirip dönüştürürlerken, diğer keşfi olan yapay zeka ise henüz yeni doğmuş bir bebek kadar küçüktür. ve önümüzdeki en az bir yüzyıl yapay zekanın sınırlarını keşfederek yaşayacağımız bir zaman dilimi olacak. yaratacağı değişimin etkisi ise en az 500 yıl sürecektir...

    filmde anlatılanlar sadece enigma'yı kıran yönüne odaklanmış. bir de işin eşcinsel yönü var elbette. film bu anlamda adaylar arasında lgbt'ye dokunan tek yapım olma niteliği taşımaktadır. özellikle filmin sonlarında alan turing'in çocukluk aşkı christopher olarak simgeleştirdiği ilk bilgisayardan ayrı kalmamak adına hapis cezası yerine hormon tedavisine boyun eğmesinin, yaşadığı en büyük yıkımlardan biri olduğunu gösteriyor bizlere. kraliyet ingiltere'sinin aşağılık ahlak anlayışına getirilen bu eleştirel yaklaşım, 2013'te kraliçe 2. elizabeth'in kendisine kraliyet affı bahşederek, itibarını iade ettiği notuyla sonlandırılıyor. elbette turing'in, ingiltere'nin bu küçük orospusunun ne affına ne de iade-i itibarına ihtiyacı olmadığını biliyoruz. genelde vatikan (jean d'arc örneği gibi) ve devletlere ait olan bu tutumlar bizlere devlet ve din kurumlarının varlığını sorgulamamız hatta şartlar olgunlaştığında yeryüzünden silinmesi gerektiğinin en önemli kanıtları olduğunu gösteriyorlar. statüko her zaman bilimin önündeki en büyük engel olmuştur, her zaman da olmaya devam edecektir.

    şu ana kadar izlediğim filmler arasında en güçlü yapım birdman'ken, bu filmi izledikten sonra the imitation game'in de benim nezdimde en iyi film oscar'ını almayı hak eden bir yapım olduğunu söyleyebilirim. kurgu ve müzikler açısından da kesinlikle başarılı bir yapım. tabii ki en iyi erkek oyuncu ve en iyi yardımcı kadın oyuncu dallarında da güçlü adaylardan biri.
  • keşke bundan 60 yıl önce insanlık mucidini cinsel tercihinden dolayı ölümle yüz yüze getirmeseydi, keşke insanlık bugün masa başı sohbetlerde adolf hitleri değil de alan turingi konuşuyor olsaydı, keşke 60 yıl sonra da insanlık aynı kalacak olmasaydı.
    diye düşündüren film.
  • benedict cumberbatch başrolde oynadığından dolayı uzun zamandır merak ettiğim filmdi. performansı da baya övülmüş ama karakterin sherlock'a çok yakın olmasından sanırım, beni beklediğim kadar etkilemedi. buna rağmen, filmi beğendiğimi söylemeliyim. sürükleyiciliğinde sıkıntı yoktu. biraz daha dış mekan çekimi olsa da, ingiltere sokaklarını daha fazla görsek şikayet etmezdim. savaş görüntülerinin yetersiz olduğu da söylenebilir ama alan turing'in özel yaşamına da yeterince odaklanmak istemişler. oscar kazanmış senaristin açıklaması da burada güzel gider diye düşünüyorum. sonuçta, bir iade-i itibar filmi olarak amacına fazlasıyla hizmet ettiği aşikar.

    tabi, aynı dönemde çekilmiş diğer biyografik film olan the theory of everything'le karşılaştırılması da kaçınılmaz. ikisinin de teknik konulara fazla dokunmayıp, özel hayatları yansıtışı daha fazla benzeşmelerine yol açmış. ikisi arasında tercih yapacak olsam bu filmi seçerdim.

    imdb'den birkaç trivia paylaşmadan, söyleyeceğim bir şey daha kaldı. yalnız mıyım bilmiyorum ama keira knightley'in saçları ve kaşları arasındaki uyumsuzluk çok gözüme battı. bu kadın eskiden daha güzeldi sanki?

    -ilk trivia, filmde iki kere* gördüğümüz alan turing'in koşma sahnesiyle alakalı. filmde daha fazla bahsedilmemiş ama kendisi 2:46:03 maraton derecesiyle world class bir uzun mesafe koşucusuymuş.

    -benedict cumberbatch, final sahnelerinin birinde kendini tutamayıp ağlamış. rolünü yaşamış adam.

    -film, amerika'da vizyona girdikten sonra the new york times, alan turing'in iş ilanında sorduğu bulmacayı yayınlayıp, çözenlere iki kişilik londra ve bletchley park gezisi kazanma şansı vermiş.

    -bu bence en ilginci. 14.yüzyıla kadar uzanan aile bağlarına bakarsak, benedict cumberbatch ve alan turing akrabalarmış.*

    -winston churchill ingiltere adına savaştaki en büyük tek kişilik katkıyı alan turing'in yaptığını beyan etmiş.

    -benedict cumberbatch ve keira knightley gerçek hayatta yakın arkadaşlarmış. hugh alexander'ı oynayan matthew goode da cumberbatch'le 15 yıldır arkadaşmış.

    ayrıca, benim gözlemlediğim kadarıyla oyuncuların ingiliz olmasından dolayı hepsinin hatırı sayılır dizi geçmişleri olmuş. black mirror, downtown abbey gibi dizilerde birlikte oynamışlıkları var. bir de, rome'u yeni izlediğimden hemen dikkatimi çekti. burada sovyet ajanını oynayan allen leech, rome'un ikinci sezonunda agrippa olarak karşımıza çıkmıştı. iki yapımda da güler yüzlü bir yancı, sevimli ama.
  • --- spoiler ---

    alan turing'in çocukluğundan bir dialog da atlanmamalı... christopher ona kriptolojiyle ilgili okuduğu kitabı gösterip, kriptolojiyi kısaca anlattığında alan şöyle der:
    konuşmaktan ne farkı var? insanlar da konuşurken birşeyler söyler ama kastettikleri başka şeylerdir ve bunu anlaman beklenir." hayatımın genelinde yaşadığım zorluktur bu...
    --- spoiler ---
  • müthiş. çok öğretici, çok etkileyici. cumberbatch zaten yıkılıyor da, çocukluğunu oynayan çocuk da, oha dedirtiyor.
  • bittiğinde vay amına koyayım dedirten film.

    --- spoiler ---

    milyonlarca insanın hayatını kurtartmış, tek başına bir savaşı sonlandırmış homoseksüel bir bilim adamının cinsel kimliği yüzünden hayatına son vermesi beni çok etkiledi. ayrıca filmin sonunda yaptığı makinenin bilgisayarın atası olduğunu öğrendiğimde "vay amına koyayım" çektim
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap