• enteresan bir filmdir.. bas karakterin hayallerinin ara sira verildigi filmdir..

    --- spoiler ---
    aslinda bu "hayal" dediklerimin tam olarak hayal oldugunu iddia etmek zor.. zira filmin sonunda kem talihini tersine cevirmis rupert'in belki de gelecekte yasadiklarini izlemisizdir.. belki de gercekten rupert populer olduktan sonra jerry ona show'unu 6 haftalina devretmesini istemistir, rupert jerry'ye naz yapmistir vs. vs. vs..

    bunlari soyluyorum cunku , martin scorsese bir soylesinde taxi driver'da travis bickle'in yaptigi "temizligin" onun hayalinda, zihninde olabilecegini, yani o sekilde yorumlanabilecegini soylemistir.. bu filmde de filmin sonunun da bir hayal oldugunu iddia etmek de mumkun.. belki rupert hic unlu olmamistir, filmde izlediklerimiz, yani "hayal" dediklerim cidden hayalse, filmin sonunda bize gosterilen de belki rupert'in zihninin icinden gecendi, bir hayaldi..
    --- spoiler ---
  • özelde film endüstrisinin (ve aslında daha genelde eğlence endüstrisinin) iç yüzündeki bazı mekanizmaları oldukça başarılı yansıtan bir film bu. bir prodüksyon şirketine durduk yere damlayan pupkin, ona hiç aldırmayan ama bir yandan da üstü kapalı bir şekilde, sahte bir nezaket ile onu yollamaya çalışan sektör insanları... ve haliyle pupkin'in olan bitenin iç yüzünü bilmeden "ben var ya, bu işi süper yaparım abi" heyecanı (bkz: türksün di mi)... (konu ile alakalı olarak, dj'den şarkı istemek en basit örneklerinden biridir bu "ne var ki bunda, ben de yaparım" yaklaşımının)

    --- spoiler ---

    filmin sonunda görülen yarı dökümanter sahneler (bende) ilk başta gerçek hissi yarattı ama en sonunda bitmeyen alkışlar ve rupert'ın suratına yerleşen o tarifsiz mutluluk ve gülümseyiş biraz ütöpik mi geldi nedir, olanların başka bir hayal olabileceği hissi kuvvetlendi. zaten anlaşılan yönetmen de bunu kasten yapmış, filmin sonu biraz açık kalsın diye. taxi driver'da ise durum pek böyle değil, karakterimiz yine hayaller kurabilen biri olmakla birlikte, bu tür bir ilginin hayaliyle yaşamadığından olanların gerçek olduğunu kabul etmek daha makul.

    bir de, filmin bu finali ile aklıma brazil geldi. 1985 yapımı olan brazil'in sonu için terry gilliam'ın aklına da bundan iki yıl önce* seyrettiği the king of comedy gelmiş midir acaba? bilemeyiz tabi...

    --- spoiler ---

    bir de (bkz: ajdar anik)
  • film bitti ve işte budur dedim...iyiki de sonuna kadar sabredip izlemişim ki robert de niro sayesinde oldu bu....
  • üçüncü kez izledikten sonra robert de niro'nun taxi driver performansının bile üstüne çıktığını zor da olsa kabullendiğim martin scorsese filmidir.** birkaç sene önce birileri bana de niro'nun bu rolüyle taxi driver'i bile aştığını söyleseler ciddiye bile almazdım. ama de niro rupert pupkin karakteriyle öyle sıradışı bir performans gösteriyor ki, üçüncü izleyişimde hiç de istekli olmamama rağmen travis bickle'ın elini sıkıp, bu tahtı rupert pupkin'e devretmek zorunda kaldım.
    sonuçta taxi driver hala favorimizdir, travis bickle hala en harbi abimizdir. ama pupkin'in travis tarzı monologları, kendi kendine attığı hasta ruhlu kahkahalar ve bekleme odasında oturduğu sırada gözlerinde oluşan o ifade, deneyimli aktörlerin bile pratik yaparak elde etmekte zorlanacağı ayrıntılardır. özellikle jerry lewis'la yaptığı* diyalogtaki, "it's impossible, impossible..." repliği akıllara kazınmıştır. sonuç olarak de niro bu karakteri oynamamış, film boyunca rupert pupkin olmuştur. godfather part 2, taxi driver ve raging bull filmlerinde oynadığı rollerden sonra bu rolü bu kadar başarıyla oynaması, ustalığı hakkında söylenecek söz bırakmamıştır.
    bu filmi baştan sona, ara vermeden ya da zaplamadan izleyebilen kişiler metin insanlardır -şahsen ben ilk seferde başaramadım. rupert pupkin'e sürekli bağıran annesi ise, martin scorsese'in kendi annesinden başkası değildir.
  • film kiralanan & satilan yerlerde bu fim komedi filmleri arasina konulur hangi akla hizmet yapiliyorsa.
    " ehehe hadi bu aksam da gulelim,eglenelim bir de robert de niro oynuyormus of of" diye alinilir, eve gidip izleyince bir huzundur coker adamin icine.
  • de niro nun ne yaparsan yap ne edersen et uslanmaz bildiğinden şaşmayan tımarhane kaçkını bakışları ve alaycı gülümsemesiylen (hat safhadadır) filmi sürüklediği ve scorsese ustanın küçük vuruşlarıylan kendine gelmiş kaçkın film. de niro, lewis i kaçırmak için arabayı yanaştırıp kapıyı açması ve silahı elinden düşürmesi her ne kadar planlı olduğunu fark etsenizde çok komiktir. ayrıca lewis in oynuyomu yaşıyomu anlayamadığınız filmdeki vaziyeti bilinçli bir tercih midir? ve yine de niro nun new york new york filmindeki oyunculuğuna yakın olması ayrı bir kafa bulanıklığıdır
  • daha önce de yazılmış olduğu gibi, aslında konu olarak çok farklı olsalar da, scorsese'nin açık ara en iyi filmi olan taxi driver'la büyük benzerlikler taşıdığını düşündüğüm filmdir. bir kere her iki filmin de baş kahramanı yalnızdır, sorunludur, bir şekilde toplumdan dışlanmıştır ve takıntılıdır. her iki kahraman da aslında masumane görünen amaçlarını gerçekleştirmek için illegal yollara başvurmuştur (travis bickle new york'u pisliklerden, fahişelerden, pezevenklerden temizlemek için cinayete başvururken, rupert pupkin ünlü olmak için bir televizyoncuyu kaçırıyor). asıl önemli olan benzerlik ise, scorsese'nin taxi driver'da amerikan değerlerine, bu filmde de eğlence dünyasına yaptığı alaycı eleştiri ile her iki karakterin de filmin sonunda birer kahramana dönüşmesidir. travis işlediği cinayetlerden sonra gazetelerde bir kahraman edasıyle yer alıyor, pupkin de 6 yıl içerde yattıktan sonra çıkıp çok ünlü bir talk showcu oluyor. taxi driver'la lgili son benzerlik de robert de niro denen güzel insanın oyunculuğuyla ilgilidir. adam yine aşmıştır, yemiş bitirmiştir. bunlardan daha üst bir performansı yoktur ve bundan sonra da olması zor gibidir.
  • bazı sahnelerde rupert pupkin karakterinin anlayışsızlığı daha doğrusu pişkinliği biraz abartılı bulunsa da, sağlam bir kara mizah. dvd ekstralarında martin scorsese yorumları da mevcut ve filmle ilgili şöyle bir görüşü var; ''herkes ben ve robert de niro'dan taxi driver ve raging bull sonrası, aynı kulvarda bir film bekliyordu. ama ben farklı bişey yapmak istedim''. gerçekten farklı bir film olmuş, robert de niro'nun en değişik performanslarından biri, keza jerry lewis bambaşka. onu böyle bir rolde izlemek kimin aklına gelirdi? en iyi orjinal senaryo dalında paul d. zimmerman'a bafta ödülü getirdiğini de eklemek isterim.
  • büyük ihtimalle narsisistik kişilik bozukluğuna sahip iyi niyetli bir komedyen adayını ve onun romantizmini anlatan pek güzel bir filmdir.
    imdb'den apartılan bilgiye göre rupert*’ın jerry’nin taşra evine habersiz gittiği sahne çekilirken robert de niro, jerry lewis’i özellikle ajite etmek için bazı anti-semitik göndermeler yapmış. daha önce hiç bir method oyuncusuyla çalışmamış olan jerry lewis de duruma feci içerlemiş ve dehşete düşmüş ve o sahnede şahane bir performans sergilemiş. hakikaten dikkat ederseniz sinirinden ağlayacak gibidir o sahnede.

    (bkz: metod oyunculuğu)
hesabın var mı? giriş yap