• hem two guys, a girl and a pizza place hem de gilmore girls dizilerinin hayranı olduğumdan oyuncu seçiminin yanısıra çok katmanlı ve her türlü kuramla okumaya elverişli senaryosu ile kendine hayran bırakan 2007 yapımı bir film.

    --- spoiler ---

    tek cümlelik bir özetle, film aslen bir dokuz olan g.'nin kendi yarattığı ve içinde bizzat kendisinin de yer aldığı evren(ler)e çok daldığından esas kimliğini unutması üzerine, üç başka dokuzun (look for the nines) onu bulup götürmek için, onun yarattığı evren(ler)e müdahale etmesini ve g'nin vereceği yarattığı evren(ler)i ve karakterleri/insanları terkedip terketmeme kararını anlatıyor.

    filmde, dokuzun çarpanı ve karekökü olan üç rakamı da sıkça karşımıza çıkıyor. g'yi bulup götürmeye gelen üç dokuz, filmin açılış jeneriği akarken g.'nin bileklik örmek için kullandığı üç yeşil ip... roland barthes metin ile dokuma arasındaki benzerliğe dikkat çeker. metin ve dokuma kelimelerinin etimolojik kökenleri de benzeşir. tıpkı kumaş dokur gibi yazar da metnini kelimeler kullanarak, onları kendine göre dizerek oluşturur. hatta yazara ve daha genel anlamda sanatçıya tanrı sıfatı da yüklenir yaratıcı gücünden dolayı.

    benzer şekilde, yarattığı farklı evrenlerde gary/gavin/gabriel kendine genelde yaratıcı/tanrı rolü biçiyor. (bkz. god mode.) g. bilekliğini örerken görebildiğimiz tek şey o ve bilekliktir. örme işlemi bitince, g. bilekliği bileğine dolayıp düğümlerken bir ışık belirir ve gözümüzü alır. incil'de de tanrı'nın evreni yartırken kullandığı bir repliktir "let there be light." ayrıca, yine incil'de tanrı'nın ilk önce kelimeyi yarattığı ve kelimeden diğer herşeyin yaratıldığı söylenir. bu da g.'nin senarist kimliğiyle örtüşüyor. ancak ilk öyküde g. oyuncudur. bu da asıl (yaratıcı) kimliğini reddedip, kendine yarattığı evrende bir insan/oyuncu rolü yazmasından sonra gerçek kimliğini unutmasının altını çiziyor. (bkz. oblivio accebit.) bu arada isimler değişse de baş harf aynı kalıyor. hatta buna dikkat çekmek için bulmaya gelen dokuzardan biri ona g. diye sesleniyor. çünkü g harfi daha doğrusu küçük g harfi dokuz rakamına benziyor.

    daha sonra öykülerin daha doğrusu yaratılan evrenlerin üst üste bindiği ortaya çıkıyor. en sonunda yarattığı ama kendisinin yer almadığı dünya, daha önce yarattıklarının en iyilerinden bir kolaj. aslında ütopik bir dünya. bunu da en iyi anlatan şey diğer alternatiflerde dilsiz olan ancak gary/gavin/gabriel'in kaybolmasının esarını çözecek kilit kişi olduğundan sadece "he's not coming back" repliğini söyleyen küçük kız çocuğunun hiçbir fiziksel sorunun olmaması. öte yandan bu bir film. ve ana çerçevenin kendisi de kurmaca. yani kurmaca içinde kurmaca içinde kurmaca için de kurmaca...

    başyapıt!

    --- spoiler ---
  • belki de tarihteki en underrated filmlerden biri.
  • tanrı kavramını, gerçekliği ve akabinde sanal gerçekliği sorgulayan, izleyiciyi düşünmye iten keyifli ve akıllı bir film. dvd'si bulunup izlenmeli. ama eğer alt yazıları orijinal değilse mutlaka kapayın ya da ingilizcesi olanlar ingilizce alt yazı ile takip etmeye çalışsın. zira berbat türkçe çeviriler filmin felsefi kısımlarındaki karmaşıklığın üstüne tuz biber oluyor...
  • john august tarafından yazılan ve yönetilen film. john august abimizin go, big fish, corpse bride gibi filmlerin senaristi olduğu göz önünde bulundurulursa merakla beklenmesi gereken filmdir. ancak charlies angels ve charlies angle 2 (ki filmin yarısında dayanamayıp shift delete çekmiştim) gibi filmlerin de senaristi olduğu göz önünde bulundurulursa dikkatli olunması gereken filmdir. öte yandan filmin, büyük stüdyoların baskısı olmadan tamamen bağımsız bir film olarak senaristin kendi istekleri doğrultusunda çektiği bir film olduğu, henüz dağıtımcı bulamadığı ve 22 ocak'ta sundance film festivalinde ilk gösteriminin yapılacağı göz önünde bulundurulursa biraz daha bekleyip yorumları gördükten sonra karar vermek en iyisi olacaktır.
    hikaye ise oldukça ilginç. websitesinden kaba saba bir çeviri yapacak olursak:

    the nines (dokuzlar) oyuncuların farklı rollerde görüntüğü 3 kısa filmden oluşmaktadır. the prisoner (mahkum) bir televizyon yıldızının kendisini dışarıyla tek bağlantısının menajeri ve komşusu olan iki kadın olduğu bir ev hapsinde bulmasını konu alır. gizemli olaylar kadınların kendini gerçek dünya hakkında aldattığını düşünmesine neden olur. ikinci film reality television. dizi yapımını anlatan bir belgesel yapımcısının, arkadaşlarının (yine aynı bayanlar) yardımıyla post prodüksiyon aşamasını atlatmasını anlatır. knowing (bilme) ise başarılı bir video oyunu tasarımcısının karısıyla birlikte ormanlık bir yerde arabalarının bozulması ve kızlarının geri dönülemez seçimlere kadar götüren bir gerçeği/bilgiyi öğrenmesini anlatır. bu üç hikaye tek bir anlatımla yazar ve karakter, oyuncu ve rol, yaratan (creator) ve eseri (creation) arasındaki ilişkiyi keşfediyor. the nines cevabının "tüm bunlar nasıl birleşiyor" olduğu bir bilmece gibi.

    filmin resmi sitesi: http://lookforthenines.com/
  • anlatmak istediğini gayet açık ve net bir şekilde anlatabilen, kurgusu cidden çok iyi oturtulmuş olan film.

    bu arada;

    --- spoiler ---

    dikkatinizi çekti mi bilmem, fakat filmin sonunda dokuzların esas yaşadığı prizmalar feci derecede the sims göndermesi gibi geldi bana.

    --- spoiler ---
  • bu filme 9 verilir; yeridir. mini hikayeler, aralarindaki gecisler, genel konu, kurgusu, ryan reynolds oyunculugu ve leziz fucudu... bunlarin hepbiri bir araya gelince "ohsh" dedim. olmus. 10 uzerinden 9 verdim; ryan reynolds beri gelirse 10 da olur. olur olur.
  • üç ayrı hikaye üzerinden kısmi paralellikler kurulabilir. yaratanın yarattığıyla arasındaki ilişki hakkında kafalarda değişik soru işaretleri oluşmasını sağlayan, düşünmeye iten film.
  • ryan reynolds ve hope davis'in başrollerinde olduğu, fragmanı bir garip olan film .. ya da daha doğrusu fragmanından bi halt anlaşılmayan film. enteresan ötesi bir konu yanlız, izlemek lazım.
  • --- spoiler ---

    filimdeki zenci orospuyu oynayan kişi, being john malkovich'te 7.5 ara katını bizlere levye ile tanıtan hatundur.

    --- spoiler ---
  • kaçık bir film. buradan sayın ağustosa seslenmek istiyorum. ben de dördüm, ne var?

    dvd extrasında bir tanrı kısa filmi var ki meseleyi idrakte idrak yollarını fena halde aşıyor. ayrıca extralardan öğreniyoruz ki tontiş kardeşimizin gerçek hayattaki adı da melisa makkarti. inanmıyor imdb ye soruyoruz durumu: http://us.imdb.com/title/tt0810988/ görüyoruz ki katiyetle makarti.

    bir miktar ağustos ağabeyin otobiyografyasını içeriyormuş film. hatta bizzat kendi evinde çekilmiş. o çok çekmeceli yapıyı da çok beğendik, birer tane evlerimize istiyoruz.
hesabın var mı? giriş yap