• kanımca jack london'ın en iyi eseridir.

    london bu kitapta beyaz dişleriyle okurun kaba etlerini öyle bir ısırır ki feleği şaşar insanın.

    bir adalet kitabıdır, ortak tarihte hep acı çeken ruhun neden huzura eremediğini anlatır.
  • ingiltere'de the jacket adıyla da yayınlanmış jack london eseridir. idam mahkumu darrel standing'in, infaz gününe kadar hücresinde, işkence ceketi içerisinde acısını azaltmak amacıyla yaptığı otohipnoz ve trans denemeleri sonucunda defalarca reenkarne olduğunu keşfetmesi hikayesidir. bunun yanı sıra adalet kavramını da ciddi bir biçimde sorgular... hala london okumadıysanız, şiddetle tavsiye edilir.

    edit: kitabın, -her ne kadar uyarlama deseler de- başrolünü adrien brody'nin oynadığı the jacket filmiyle bir ilgisi yoktur.
  • iş bankası modern klasikler dizisinde yıldız gezgini adıyla yeniden yayınlanmıştır. adını hiç duymadığım için, açıkcası biraz isteksizce başlamıştım ama gerçekten yanıldım. muazzam bir kitap. sanırım jack london'ın her kitabını seveceğim.

    --- spoiler ---

    kitapta çok ilginç bir ayrıntı dikkatimi çekti. darrell standing daha önceki yaşamlarında hayatındaki kadınları betimlerken şöyle bir şey diyor; "bir keresinde uzak bir ülkede adı ruth idi." sanırım martin eden de daha önceki yaşamlarından biriydi. ilginç bir gönderme olmuş. okurken gülümsedim. hemen kitapların çıkış tarihine baktım. yıldız gezigini 1915 te martin eden de 1909 da yazılmış.

    ayrıca jack london kitaplarının sonları beni her zaman etkilemiştir. bu kitabın da son cümleleri şöyleydi;

    "yeniden yaşadığımda ne olacağım? merak ediyorum. merak ediyorum..."

    --- spoiler ---
  • ufak bir inceleme:

    kitapta bir mahkumun nasıl saçma bir sebeple idam infazını aldığı ve acımasız müdürün ana karakterin yaptığını düşündüğü bir hareket için nasıl cezalandırdığı anlatılıyor. cezalandırma şekli ise "deli gömleği içinde çok uzun aylar hatta yıllar karanlıkta bekletmek ". bu sebeple karakter, yine başka bir mahkum sayesinde astral seyahat yapmanın yöntemlerini geliştiriyor fakat bu seyahatlar genellikle kendi geçmiş yaşamlarına oluyor. kitapta okurken en sevdiğim şey, olaylar gayet negatifken, yazarın bunu pesimist bir formda yansıtmamış olması oldu.

    kitabın temel savunduğu konu: ruhun ölmediği, maddenin ölümlü olduğu üstüne. yani ruhun devamlı beden değiştirdiğini savunuyor.

    kitabı okuyanlar için bazı notlar geçeceğim, okumadıysanız risk size ait.

    bence bu kitap onlarca filme veya hikayeye de ilham vermiştir. onları da örneklendireceğim.

    ana karakterin en büyük sıkıntısı, gideceği yerleri seçemiyor olması. bir hatıraya gidiyor ve burada o yaşamı uyandırılana kadar yaşıyor, bazen rüyaya devam edebiliyor, nadiren edemiyor. hatta kitabın bir yerinde arkadaşı gibi özgürce dolaşamadığı konusunda ve geçmişte tesadüf hayatlara gittiği konusunda eleştiri yöneltiyor kontrolsüzlüğüne. kitabı sevenler bence alttaki filmleri de sevecektir.
    (bkz: the jacket)
    (bkz: cast away)
    (bkz: butterfly effect)
    (bkz: the shawshank redemption)
    (bkz: ying xiong)

    2 temel bölümde incelenmesi gereken kitap.

    1. bölüm: burada daha çok ana karakteri anlatıyor. ana karakter bir professör ve bir kadına duyduğu aşk yüzünden katil olup, hapisaneye düşüyor. monologlar, adalet, güç, hapishane yaşamı üstüne bir çok aforizma mevcut. güzel bir örgü içinde incelenmiş.

    2.bölüm: ara karakterler. üstte bahsettiğim gibi reenkarnasyonu savunan bir kitap. yani ruhunun geçmişe girdiği bedenleri anlatıyor. o karakterlerin yaşam kesitinden hikayeler anlatıyor. bu kısımda betimlemeler ve olay örgüleri oldukça detaylı anlatılmış. zaman zaman not almanız gerekebilir. frp kitabı okur gibi hissediyorsunuz. keşke harita olsa, bir soyağacı olsa da öyle okusam diyorsunuz.

    2.bölümdeki hikayelerde ilk insan topluluklarından, orta çağ şovalyelerine, kore'nin ilk dönemlerine, hatta isa'a kadar hikayeler ve göndermeler var. kendi açımdan özellikle;
    -eski kore'de geçen om hanım'ın eşi olduğu imparatorluktan dilenciliğe dönüşen hikayesini oldukça beğendim.
    -bir gemi kazası sonunda, soğuk denizlerde mahsur kalan bir grup denizcinin hikayesini ve esas karakterimizin adaya düşmesiyle 8 sene boyunca kendine kurduğu düzeni anlattığı hikayesi oldukça etkileyiciydi.

    bunlar yanında bazı hikayelerde o kadar çok betimleme, bölge veya kişi adı geçiyor ki okurken yordu. bunu jack london'un hayatını bir gezginci gibi yaşamasıyla ilgili. kitabı yazarken resmen hayal ederek yazmış. frp okumayı sevmeyen biri olarak betimlemelerden çok ana hikayeye odaklanmaya çalıştım. diğer sevmediğim konu bazı yerlerde ana karakterin anlattıklarının tekrar etmesi oldu.

    bazı alıntılar:

    reenkarnasyon hakkında:
    " bütün bu yaşanmışlıkların ve sayısız başka yaşamların tüm bu deneyimleri, beni beny apan ruhun ya da tabiatın mayasını oluşturmakta. anlıyor musun? onlar benim özüm. madde anımsamaz, çünkü bellek ruhtur. sayısız yeniden doğuşumun anılarından oluşan ruhum ben.

    unutma yeteneği hakkında:
    "çocuk belleği tanımlanırken, yalan yanlış şeylerde gerçeğin özünden daha fazlasınınn bulunduğu unutulur. unutabilme yenteği akıl sağlığı anlamına gelir. aralıksız anımsamak ise sağlantı, delilik anlamına gelir. "

    alfa karakterler hakkında:
    "aptal insanlar, korkak insanlar, tutkulu doğruculuk ve korkusuz üstünlükten nasibini almamış insanlar, işte bu insanlar örnek mahkumları oluşturuyorlar. tüm tanrılara şükürler olsun ki jake oppenheimer, ed morell ve ben örnek mahkumlar değiliz."
    (not: jake, insan kaplan lakaplı bir katil, hapisane bile sayısız leşi var fakat hepsini adalet ve özgürlük için yapmış. morrell de çete üyesi, müebbet cezası alan ağır bir suçlu. her 2 karakter de gerçektir.)

    kadınların sadece anı yaşaması ve erkeğin ona rağmen kadına duyduğu tutku hakkında:
    "bizim gözlerimiz(erkekler) yıldızları gözetleyelim diye uzak görüşlüyken, onun gözleri (kadının), ayağını bastığı sert topraktan, göğsünün, üstündeki aşığının göğsünden, kollarının arasındaki gürbüz bebekten ötesini görmez. ama yine de çağlar boyunca kimyamız böyle oluştuğundan kadın düşlerimizde ve damarlarımızda sihir yaratır."

    ruhun kesinliği hakkında:
    "bütün parmaklarımı kes. ben benim. ruh bütün kalır. her iki eli de kes. her iki kolu omuz başlarından kes. her iki bacağı kalçalardan kes. ve ben fethedilemez ve yok edilemez olan ben yine hayatta kalırım. etin parçalanıp küçültülmesi beni azaltır mı? kesinlikle azaltmaz."

    oksimoron:
    "bu satırları idam hücresinden yazıyorum, başıma idam bekçisi dikildi. gece ve gündüz bu nöbetçi beni kolluyor ve çelişkili işlevi ise de benim ölmememi sağlamak. asılayım diye sağ tutulmalıyım, yoksa halk aldatılmış, yasalar karartılmış olur."

    kitaptan sayfalarca alıntı yapılabilir. gerçekten çok dolu bir kitap. gerisini okuyanlara bırakayım.

    not: türkiye iş bankası yayınları, 7.baskıyı okudum.
    çevirmen: fadime kahya
  • jack london'ın büyülü gerçekçilik'e selam yolladığı bir romanı. jack amcanın en ilginç ve en sürükleyici kitaplarından olduğu halde bu kadar az biliniyor olması bir gariptir. türkçeye yıldızlar korsanı diye çevrilmiş.
  • jack londonın en sıradışı kitabıdır.

    --- spoiler ---

    bana engel olmaya çalıştığı için vurmuştum ona. evet burnu da kanadı ve bu yüzden beni asacaklar. benim gibi ölüme mahkum bir tutuklunun böyle büyük bir suç işleyerek thurston gibi bir gardiyana yumruk attığı için ipe gideceği californiya eyalet kanunlarında yazılıdır. gardiyanın topu topu yarım saat acı çektiği muhakkak, ama ben yine de asılacağım.

    budalalar!... kelepçelerle, darağacından sallandıracakları bir iple ölümsüzlüğümü boğazlayabileceklerini sanıyorlar! oysa şu yeryüzüne daha sayısız defalar ayak basacağım, doyasıya yaşayacağım, belki bir prens, belki bir köylü, belki bir bilgin, belki de zavallı bir budala olarak; kah yüksek yerlerde kurularak, kah bir tekerleğin altında inleyerek tekrar tekrar yaşayacağım.

    --- spoiler ---
  • jack london'un ülkemizde pek bilinmeyen bir romanı. inanılmaz ilginç bir konusu olup çok ama çok sürükleyicidir.
  • yaşamı gibi eserleri de bir maceranın ve yaşamın kalbine gidişin karşılığı olan jack london'ın bu kez insanın içine doğru yolculuğunu anlattığı romanı.

    tüm dış preslerin, -bu aslında fiziksel, gerçek presi de kapsıyor- insanı her an direnen bir kaçış noktasına çekebileceğinin, her zaman bir çıkışın olduğunun eseri. yalnız yazar, yıldız gezgininin gezilerini anlatmaktansa, nasıl gezdiğini anlatması yönünden tavşan deliğine; "ortada kuyu var yandan geç." diyerek meselenin kalbini ıskalamış.
  • 1915 yılında jack london tarafından yazılmış günümüzde dahi pek çok esere ilham kaynağı olmuş muhteşem bir roman yıldız gezgini. san quentin hapishanesine bir meslektaşını öldürmek suçundan müebbetlik olarak hapsedilmiş ve orada bir gardiyanın burnunu kanattığı gerekçesiyle idama mahkum edilmiş ziraat profesörü darrel standing'in astral seyehat, reenkarnasyon, ruh, metafizik üzerine şekillenen maceraları anlatılıyor. vahşetin çağrısı, beyaz diş ve martin eden gibi romanlarında da doğalizm akımının izlerini süren yazar insanın doğal dünyadaki yeri üzerine tüm anlatılarını şekillendiriyor. --- spoiler ---

    darrel standing bir cinayet nedeniyle tutukludur. bu süreçte acımasız cezaevi koşulları, gardiyanlar ve sistem eleştirisini sunarken, o dönem için güçlü bir insan hakları aktivisti savunmaları içerir bu kitap. bir kadın kaynaklı işlenen cinayet sonrasında tüm diğer hayatlarında da içerisinde bir kadının olduğu farklı farklı yanlış reaksiyonlarına şahit oluyoruz. yazar bir çeşit determinizm sunuyor gibi. ruh binlerce kez doğup yaşayıp ölmektedir ve fakat hepsinde aynı ruhtur ve benzer süreçlerden geçmektedir. belli dönemeçlerde hep aynı reaksiyonları vermektedir, kötü olan bunlardan ders alabilecek bir hatırlayışa bir sonraki hayatında sahip olamayışıdır. yine aynı yazar eserin başında unutmayı bir lütuf, hatırlamayı bir hastalık olarak sunar. darrel standing'i bir deli gömleğinin içine sımsıkı sarılıp morartılmış vücut elbisesinin içinde gülümserken görüyor okuyucu. hatta yeniden yeniden o korkunç işkenceye maruz kalsın ki ruhu özgürce seyahat edebilsin istiyor. böylece biz kahramanımızı roma askeri, amerikalı denizci, fransız kont, kore'de tutsak denizci gibi bambaşka hayatlarda görürüz.
    --- spoiler ---
    bedenin geçici ruhun kalıcı ve sonsuz olduğu tezi üzerine kah çıkıp gökyüzüne alemi seyrederken, kah inip yeryüzüne bir avuç gardiyan tarafından seyredilen kahramanımız vasıtasıyla jack london bize sözünü söylüyor ve onun söylediklerini ondan yüzyıllar evvel yunus emre de özetliyor:
    “ aşkın pazarında canlar satılır
    satarım canımı alan bulunmaz
    yusuf'um yitirdim kenan ilinde
    yusuf'um bulunur kenan bulunmaz
    yunus öldü diye sala verirler
    ölen hayvan imiş, aşıklar ölmez”
  • müthiş sürükleyici bir jack london romanı.
    --- spoiler ---
    işkence altindayken geçmiş hayatlarindaki tecrübelerini tüm "canliligiyla" sonuna kadar yaşayan bir karakterin hikayesini anlatır. karakterin tüm yaşantılarının sonunu getiren meşhur "kızıl öfke"si ruhla taşınan bir karakter özelliği gibi anlatılır kitapta. karakterin, anlık öfkesi sebebiyle bir hiç uğruna giden hayatlarını görüp, bu hatasını anlayıp belki de ders çıkardıktan sonra hapishanede eli kolu bağlı bir şekilde ölecek olması ve yeni hayatina bu bilgiyi muhtemelen tasiyamayacak olmasi oldukça ironiktir. yazar belki de hayat bir kısır döngüden ibarettir demek istemistir.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap