the vampyre of time and memory
-
qotsa'in son albümü ... like clockwork'ün dinlediğim kadarıyla benim en çok dikkatimi çeken şarkısı. dinlemeye değer.
i want god to come
and take me home
coz i'm all alone in this crowd
who are you to me?
who am i suppossed to be?
not exactly sure anymore
mmm where's this going to?
can i follow through?
or just follow you, for a while
does anyone ever get this right?
i feel no love
and all confusion here
it is as i feared
the illusion that you feel is real
to be vulnerable is needed most of all
if you intend to truly fall apart
you think the worst of all
is far behind
the vampyre of time and memories, has died
i've survived, i speak. i breathe, i'm incomplete
i'm alive, hurray, you're wrong again coz' i feel no love
does anyone ever get this right?
does anyone ever get this right?
i feel no love
i feel no love -
josh homme'den dünyanın en acıklı hurray'ini duyduğumuz şarkı. süper bir canlı performansı da şöyle.
-
bir de ilginçli klip çekilmiş bulunuyor şarkıya. interaktif hedeye şuradan, director's cut'a ise buradan ulaşılabilmekte.
-
2013 çıkışlı ancak klasikler arasına girecek olan queens of the stone age şarkısı. interaktif klibide ayrı bir güzel.
-
bu şarkı niye bu kadar kısa lan diye insanı triplere sokan queens of the stone age parçası. allahsız şarkı kendini loopa aldırır, öldürmez süründürür.
-
modunuz biraz düşükse kalbinizin blendera atılıp parça parça edilme hissini tecrübe edebilirsiniz, bu his oldukça gerçekçidir.
hiçbir duygusal tribiniz yoksa da, içinize evrendeki en büyük karadeliği oturtabilir.
ben mi fazla abartıyorum bilmiyorum ama josh'un masterpiecelerinden biri. -
ikinci dakikasında başlayan gitar solosuyla insana büyük hazlar yaşatıyor.
-
"sen tek çocuk musun?"
hayır, değilim; yani düşündüğünüz kadar şımartılmadım. el üstünde tutulmama sebebiyet verebilecek tek bir öğe vardı, o da ailenin soyadını devam ettirebilecek tek kişi olmamdı. belli bir yaş baremine ulaştıktan sonra o özelliğim de pek bir halta yaramadı.
"ben hiç sevilmedim." diyemem, çünkü gerçekten benim için canını dişine takabilecek bir aile ve benimle beraber savaşa gidebilecek bir arkadaş grubum var. ben bile kendimi onlar kadar sevmiyorumdur.
yaklaşık üç sene süren avare hatta avarel hayatımın sonunda biriyle tanıştım. ne ona benziyordu, ne de o dönemden kalan birine. resmen, seviliyordum; ama bu sefer, sanki başka manada.
"sana aşığım." cümlesini sadece bir kez duydum geçtiğimiz 25 sene boyunca. onu söyleyen de kokainman bir kadındı. aldığı yüksek dozda anti depresen - morfin kombinasyonu ve kokain sonucu söylemişti bunu bana. ben de ciddiye almıştım. aptalca...
kendinizi ininden üç sene boyunca çıkmayan bir mağara adamı gibi düşünsenize. güneşi, insanları, teknolojiyi görüyorsunuz bir anda. ne hissederdiniz? cevap veremiyorsunuz değil mi?
ben de veremiyorum. bir yandan severken sevilmenin (tibet'te bir çeşmeye rastlamaktan farksız, en azından benim için) verdiği mutluluk, diğer yandan ise sanki gerçekten hiçbir şey hissedemiyormuşum izlenimine kapılmamın getirdiği mutsuzluk... sonuç ne olur, bilinmez; ama sanırım dönemi en iyi anlatan parça bu.
http://bosmideyeikidubleviski.blogspot.com/…13.html -
şafak ayazı'nda karakterlerin üzerine tartıştığı şarkılardan biri.
-
şarkı sözlerinden ve genel yapısından dolayı aşktan öte josh homme'un bir kaç sene önceki kısa süreli kalp durması olayı ile alakalı olduğunu düşündüğüm şarkıdır.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap