• cecil taylor özgür ve sınırtanımaz bir maceracıdır, cedar walton verilen notayı sese aktarma konusunda şüphe duyulmayacak kadar derin güven verir, herbie hancock ilk zamanlarından beri yaratıcıdır, alan broadbent modern zamanların en gniş spektrumlu caz piyanistlerindendir, red garland ve wynton kelly hard bop'ın temel taşlarıdır, mal waldron avant-garde konusunda duayendir, andrew hill free jazz'in anthony braxton'ıdır, ahmad jamal yumuşak ve etkileyici tonlarıyla dikkat çeker, bud powell eski toprak ustalardandır, art tatum belki de yetenek açısından en büyükleridir, count basie swing-bebop dönemi geçişi konusunda tam bir profesyoneldir, hank jones yıllardır caz tarihinin en güzel eserlerini kudretiyle canlandırmaktadır. kenny barron lirik dokunuşlarıyla gündüzü geceye çevirebilir, bill evans ise geceyi çok çok daha uzun kılıp melankoli denen olguyla tanışmanızı sağlayabilir. ketil bjørnstad ilk bakışta sideman gibi dursa da contemporary konusunda mihenk taşıdır, michel petrucciani dahi bir çocuktur. dave brubeck ise herkesin bildiği-sevdiği caz piyanistlerinden ramsey lewis kadar tanınır en az. latin caz sözkonusu olduğunda michel camilo ve chucho valdes unutulmaz, chick corea olmadan caz kitabı kapanmaz.
    okuduklarınız caz tarihinin en büyük piyanistlerinden bir kısmı, en azından bir oturuşta yazabildiklerim.

    ancak thelonious monk...

    o apayrı, onun tek notasını duymak paha biçilemez.

    o en yüce, o en farklı, o bambaşka.
  • light blue’nun b section’ındaki o kaotik ama şahane çözülen kromatik progresyonun ta kendisi,

    hackensack’de tam zamanında verilen ve şüpheye mahal vermeyen “es”in varlığı,

    evidence’ın ritmik akışındaki aritmik gibi duran ama aslında tüm eseri tamamlayan dizelerin yoktan var edicisi,

    round midnight çalarken intronun kapanışından o hemencecik kendini belli eden melodideki tatlı hüzün,

    coming on the hudson’daki ab13b9’daki a naturalin verdiği gizemli tat ve dağılım,

    let’s cool one’daki birbirine bağlanan notaların kendini gayet iyi bilen sonsuzluğu,

    reflections’a başlarken f7b9’u doğru yerde çalarken bir şeyler ekleyememenin tatlı sertliği,*

    green chimneys eşliğindeki ab-7’yi 9/11/13’le fütursuzca evirerek ulaşılan haz boyutudur thelonious monk.

    gerçek bu.
  • psikolojisinin muzige etkisi hakkinda bir doktora tezi yazilmis olan deli jazz muzisyeni. caldigi melodiler daha cok egilip bukulmus cocuk ezgileri gibidir.

    monk'un jazz tarihi acisindan enteresan bir yeri vardir. calmaya basladigi ilk yillardan itibaren (jazz combolarinin ilk cikmaya basladigi 1930lar) muzik tarzi hic degismemistir. bebop, cool, avant-garde tarzlari hep onun etrafinda donmus, ve muzigi her zaman yaratici olmustur. tum bu tarzlarin ortaya cikisinda onemli rol oynamistir.

    blue monk, in walked bud ve five spot blues'a bayilirim
  • dahası;

    monk'la bir almanya konseri sonrası röportaj yapılmaktadır...
    kalabalık içinde yürümekte ve sözkonusu gazeteci de etrafında koşturmaktadır..

    -ne tür müzik dinlersiniz?

    -(monk gülümseyerek)ben her tür müziği severim.

    -peki country sever misiniz?

    -(cevap yok)

    -peki country sever misiniz?

    -sanırım... sesinizi pek iyi duyamıyorum.
  • monk şarkılarını çalmaya alışırsanız, bir süre sonra bu alışkanlığınız "bağımlılık" adını alabiliyor. altı bemollü 'round midnight* olsun, yalın gibi görünen ama hiç de göründüğü gibi olmayan epistrophy olsun, deşifresi akla zarar evidence ya da transpoze edince kendini belli eden straight, no chaser* olsun; monk dinlemek ve monk çalmak dünya üzerinde caz için yapılabilecek en en güzel "şey"lerden ikisi. bu bağlamda benim için tarihteki en büyük kompozitörlerden, müzik adamlarından biridir bu "samimi" adam.
  • piyanoyu kendi kendine öğrenmiş ve kendi çalış sitilini yaratmış bu caz dahisinin, bebop’un yerleşmesinde ve birlikte çalınan enstrümanların yaratıcı performanslarıyla, daha 50’’lerde modern cazın yönünü tayinde etkisi unutulamaz. yaptığı bütün besteleri caz standardı olmuştur.

    birlikte çalıştığı john coltrane'in zaman zaman saksafon geçişleriyle müzikal gelişimini gösterdiği, 1957’de carnegie hall’de kendisiyle (piyano) birlikite john coltrane (tenor saksafon); ahmed abdul-malik (bass) ve shadow wilson (davul)’la yer aldığı konserlerinde kayda alınan ve içinde blue monk adlı ünlü bestesi yanında 8’nin daha seslendirildiği bu unutulmaz müzik ziyafeti aynı adla blue note records (usa) tarafından albüm olarak beş yıl önce tekrar yayınlandı.

    hayranlıkla tekrar dinlediğimiz bu albümü vesilesiyle, 1985'de bu dünyadan ayrılan bu büyük müzik dehasını bir daha yadediyorum.
  • "müzik hakkında konuşmak, mimarlık hakkında dans etmeye benzer" diye çarpıcı bir sözü vardır. müzikle ilgili bir konuşma yapmaya başlayacak olan çoğu kişi mutlaka bu sözü anmaktadır. misal "şimdi biz burada birazdan müzikle ilgili konuşacağız aslında ama bakın zamanında monk şunu demiş, aslında bik bik bik" diye konuşmaya girer bu kişiler.
  • john coltrane'in müziğini şekillendiren müzisyenlerden biridir ayrıca.coltrane'in uyuşturucu bağımlılığı nedeniyle miles davis ile yollarını ayırdığı dönemde ona sahip çıkmış ve coltrane'in müzikal gelişiminde büyük pay sahibi olmuştur.monk-coltrane beraberliğinin ardından miles davis uyuşturucuyla olan problemlerini yenen ve olgunlaşan coltrane'i grubuna geri almış ve efsane kind of blue albümü ortaya çıkmıştır.
    ölümünden yedi yıl sonra gösterime giren thelonious monk:straight, no chaser adlı belgesel/film'de bu dahi caz müzisyeninin hayatından kesitler sunulmaktadır.
  • thelonious sphere monk caz tarihinin 3 onemli m 'inden biri.monk,
    mingus, miles.
  • 1917-1982 yılları arasında yaşamış,
    be bop'ın yapı taşlarından biri olan, sürrrekli kendi etrafında dönen, "başkası yapsa deli gömleği giydirirler ama ben yapınca thelonious monk işte diyo'lar!!" diyerek yine kendi etrafında dönmeye devam eden müthiş eğlenceli müzisyen, büyük besteci. menejerlerinden birinin ifadesine göre,
    bir konserinde kendisini izlemeye gelen count basie 'ye acaip kıl olmuş.
    "ne o öyle, sürekli bana bakıyo'du. o konsere çıksın bi daha ki sefere ben de ona bakicam" repliğiyle beni yerden yere vurmuş, büyük usta.
    (bkz: pannonica)
hesabın var mı? giriş yap