• etkileyici. 2 gün önce izlemiş olmama rağmen hala etkisinden kurtulamadığım bir film. böyle filmler değerli bence; izleyeni düşündüren, dikkat isteyen...

    --- spoiler ---

    filmin ilk yarısına kadar esas kız* dışında herkes ölünce "n'oluyor yav?!" oldum. jess'in kurtulup oğluna ulaşması için kendimi yedim bitirdim ekran başında. yalnız, geminin batması ve jess'in bir zaman döngüsünde olduğunu fark etmesinden sonra jess'in ne mal olduğunu gördüğümüz sahne daha ayrı bir dönüm noktasıydı ve jess'ten bir anda nefret etmeye başladım. o çocuğa vurmayacaktın!

    yine de insan acıyor, kaza yapıyorlar. jess ve oğlu ölüyor. taksici*, jess'in ruhunu almaya geliyor, jess "söz veriyor" ama geri dönmüyor. bedelini de ömrü boyunca bu döngüde oğlunu kurtarmaya beyhude yere çalışarak ödüyor.

    (bkz: sisyphos)

    taksiye bindikten sonra hatırlamamasının sebebinin, takside uyuklaması olduğunu düşünüyorum. ya da döngünün başlangıç noktası, taksicinin jess'e geri dönüp dönmeyeceğini sorduğu yerdi. orada hafızası sıfırlanıyordur, kimbilir?

    --- spoiler ---

    vallahi güzel film. iyi ki izlemişim.
  • ilk yarısında klasik korku filmi izleyeceğim derken ikinci yarısında gayet keyif veren filmdir.

    --- spoiler ---

    heather niçin vardı neden kayboldu bir tek onu anlamadım.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---(kayıp otoban ve makinist filmlerinden de bahsediyorum, sıkıntı olmasın)

    filmle ilgili üç ayrı yorumum var:
    1-jess otistik oğlunu yalnız büyütmeye çalışan bir annedir. oğlunun hastalığından kaynaklanan zorlayıcı davranışlarına öfkelidir. çocuğunu döver, iyi bir anne değildir. ancak içten içe bunun vicdan yükünü de çekmektedir. sonunda öfkesi asıl sahibine yani kendisine yönelir ve psikolojik bir kırılma yaşar. ruhundaki kötülüğü öldürür (burası sahile vurup evine vardığı ve oğluna kötü davranan kendini öldürdüğü şeklinde sembolik anlatılmış). artık psikolojik kırılmayı yaşamıştır. bilinçaltı sadece ruhunu değil, kendisini ve yaşanmış tüm kötülükleri öldürmesi için harekete geçer ve araba kazasını yaptırır. jess ve acı çektirdiği oğlu ölmüştür. ancak jess'in ruhu masum olmadığı için sonsuz cezaya çarptırılmıştır. jess'in ruhu kazada ölen kendine ve oğluna bakar. bu sırada arkadaki taksi şoförü olan adam "yapılacak hiç bir şey onu geri döndüremez" mealinde bir şeyler söyler. üstelik jess'e "sizi götüreyim mi?" diye sorar. yani adeta bilinçli bir şekilde jess'i almaya gelmiş, jess için gelmişir. o adam da gerçek değildir (ölüm meleği?). çünkü doktor değil, polis değil, alakasız bir şekilde belirip teşhis koyuyor yani adamın varlığı gerçek üstü. bu sözler yani "yapılacak bir şey yok" fikri jess'i sonsuz ceza döngüsüne çeken anahtar olur. hem vicdani yükü ağır olan, hem oğlunun ölümü ile bir türlü yüzleşemeyen, kabullenemeyen jess gemideki sonsuz ceza döngüsüne gider. gerçek üstü adamla gitseydi, yani kabullenip yüzleşseydi döngüye girmeyecekti. suçlu insanın sonsuz döngüye girmesi fikri kayıp otobanda da vardır. karısını öldürür ve kırılma başlar. kayıp otobanla ortak bir sahne de var. onu söylemeyeyim. izleyen bilir. peki jess'in birlikte denize açıldığı ve sonsuz döngüde ölüp duranların suçu, vicdani yükü ne? yorumum şu: onların da henüz yüzleşmedikleri, farkında olmadıkları suçları var ve bunun cezasını çekiyorlar. jess suçunu bildiği için zaman döngülerini fark ederek yaşıyor. masum bir kız olan heather ise bu gayyaya düşmeden kurtuldu gitti.

    2- jess'in "rüyalar bize var olmayan şeyleri var gibi gösterir" sözü, sally'nin jess'e "sen şizofrensin" demesi, sally'nin yaralı bir halde kendisinin ölmüş onlarca kopyası arasından geçmesine rağmen onları hiç görmemiş gibi davranması -çünkü yoklar., onları sadece şizofren jess görüyor- ve sadece karşısındaki jess'e korkan gözlerle bakması gibi ipuçlarından yola çıkarsak: jess oğlunu öldürmüştür. bu travmatik davranışı onda ani unutkanlığa neden olmuştur ki yine kayıp otoban'da da bu vardır. makinist'de de vardır.sanırım psikojenik fuge hastalğı idi. oğlunu öldürüşü kafasında kendi kötü anneliğini öldürmüş gibi yeniden şekillenir. oğlunu öldürdükten sonra gemiye gider. hatırlamamasının, şuursuzca "oğlum okulda" vb. demesinin nedeni budur (oğlunu öldürmesinin yarattığı travma/unutma).gemide iyice şizofrene bağlar ve oğlunu öldürdüğü gerçeği ile yüzleşemediği için gemideki insanları öldürerek oğluna geri kavuşacağı paranoyasını kurar ve işe koyulur. herkesi öldürdükten sonra denize atlar ve intihar eder. sahilden eve varışı vb. tamamen ölüm anlarında zihninden geçenlerden ibarettir.

    3-filmdeki gerçek zamanda geçen gerçek olaylar jess'in elbiseli halidir. şortlu hali ise tamamen ölüm anında bilinçaltından geçenlerden ibarettir. şöyle ki: graig bir akşam jess'in evine gelir ve ertesi gün tekneyle açılmaları için onu davet eder. sabah gezi için hazırlanan jess oğlunun boyayı dökmesi üzerine şiddetli bir öfke patlaması yaşar ve oğlunu döver. zaten yalnız bir annedir ve otistik oğluna iyi davranmamaktadır. ancak bir yandan da bunun suçluluğu ve vicdani ağırlığını da çeker. öfkesi geçince pişman olan bir annedir. oğlunu okula bırakmak, kendi de tekneye gitmek üzere arabaya binerler. (jess elbiselidir. şortlu değildir). sonra kaza yaparlar ve ölürler. işte geri kalan herşey jess'in beyin ölümü tamamlanana dek bilinçaltında olup bitenlerdir.
    a) oyuncak tekne yüzünden oğlunu azarlamıştır, bu bilinçaltında gezi teknesi olarak çıkar.
    b)oğlunun döktüğü boya elmacık kemiğine bulaşmıştır, bu bilinçaltında elmacık kemiğine bulaşmış kan olarak çıkar.
    c)jess'in ev numarası ile gizemli gemideki aynada yazı olan odanın numarası aynıdır.
    d) jess'in kaza sırasında yüzü kanlanmıştır. aynı kanlanma biçimi gizemli gemide bir sahnede karşımıza çıkar.
    e) jess gerçek hayattaki suçluluk duygusunu bilinçaltında, yani gizemli gemide sürekli olarak "bu ben değilim" "ben yapmadım" vb. inkar cümleleri kurarak ifade eder.
    f) geziye gitmeden önce evde çamaşırları toplarken havada gördüğü martı bilinçaltı sahnelerinde sık sık çıkar.
    g) otistik çocuklar tekrarlanan rutinlerin dünyasında yaşar. jess de bilinçaltında sonsuz bir tekrarın içine girmiştir.
    h)kaza sırasında bandocuların çaldığı müzik bilinçaltı gemisinde takılmış plaktaki müzik olarak çıkar.
    ı)jess bilinçaltında sally ve kocasını korkular içinde öldürür. birinin gözü önünde öbürünün boğazını keser vb. ancak diğerlerini küt diye öldürür. heather gemide yoktur bile. çünkü jess gerçek hayatta hepsini tanımış, sally ve kocasını sevmemiştir (gerçekten karı koca çok uyuz. mesela victor teknede sally'nin kocasından yardım istiyor, adam 'ben teknenin konuğuyum filan diyor. heather ise sevimli, sıcak bir kız. jess'i dinleyen, otistik oğlu için gerçekten üzülen bir kız. bu yüzden jess bilinçaltında ona gemideki gayyayı yaşatmıyor. graig de iyi bir insan ve onu da seviyor. zaten ilk karşılaşmalarında ona sarılıp "sorry" demesi filan hem bundan).
    i) jess kazayı 08.15 gibi yapmıştır. bilinçaltı gemisinde de görünen her saatte (ben ikisini gördüm, biri restorantta, biri de bozuk plağın olduğu yerde) saat aynıdır.
    j)gemideki balo salonundaki orkestra davulundaki simge ile kaza anında bandocu çocuğun davulundaki simge aynıdır.
    özetle bu bir bilinçaltı filmidir.
    diğer küçük bazı ayrıntılar:
    -filmin başındaki ve sonundaki sürekli dönen bahçe fıskiyesi sonsuz döngüye işaret.
    -jess'in arabası audi. amblemi iç içe geçmiş halkalar. yani iç içe geçmiş zaman döngüsüne işaret.
    -kaza sonrası araba ters dönüyor ve ekranda plakadaki 8 rakamı kalıyor. 8 hem baş aşağı hem de düz aynı görünen rakam.
    --- spoiler ---
  • tüm senaryoların giderek fotokopi gibi birbirine benzediği şu günlerde, izlediği -neredeyse- her filmden daha ilk dakikalarda soğuyabilen en sıkıntılı seyirciye bile, kanımca ilaç gibi gelecek filmdir.

    süper bir sanat olayı mı? hayır, ama kesinlikle çok keyifli ve sürükleyici bir seyirlik.
    paragöz hıyarın biri yazsaydı, sezonlar boyu sürer, canımıza okurdu valla.
  • star, bunu okyanusta av gibi alakasız bir isimle yayınladı. galiba filmin ilk 10 dakikasına bakarak klasik bir "enerjik gençler" filmi sandılar. ben bu filmi şeytan üçgeni adı ile seyretmiştim ve bence bu isim filme daha çok yakışmıştı.
  • bazı sahneler ve olayları ile buram buram los cronocrimenes kokan gerilim filmi. yine de ortalamanın üstünde olduğunu ve merak duygusuyla izleyiciyi içine çektiği söylenebilir.
  • film üzerine kafa yordukça mantık hatalarını biraz iyimserlikle yok edebiliyoruz. ama tebrik etmek lazım bir grup gencin tatil kampına gidip sırayla ölmeleri olayına bambaşka bir bakış açısı getirmiş. korku filmlerine böyle kafa yoruldukça saygımız sonsuzç

    --- spoiler ---

    ama filmin afişinde fena spoiler var.

    http://1.bp.blogspot.com/…/s1600/triangleposter.jpg

    --- spoiler ---
  • çok beğendiğim, dünden beri o ninnimsi tema müziğini kendi kendime mırıldandığım film. çok gerekli kesin görülmesi lazım diyemem ama keyifle izledim ben.

    --- spoiler ---

    sadece aynı sahnelerin dönmesi en son artık öeh dedirtebiliyor. ama oradan sahile dönen ve evine varan jess ilgiyi toplamayı başarıyor.

    --- spoiler ---
  • oncelikle filmi cok sevdim. keske daha once izleseydim dedim. sembolik olarak da mitolojik olarak da altyapisi saglam.

    filmadami´nda xenanin torunlari cok guzel yorumlamis once onun mitolojik hikayesini sonra benim teorimi yazacigim.
    --- spoiler ---

    triangle filmi yunan mitolojisindeki sisyphosun efsanesinin senaryolaşmış haledir. ilk önce sisyphosun başına gelenlerden bahsedeyim: söylenene göre sisyphos fazlasıyla düzenbaz biriydi. zeus, bir kartal biçimine girerek ırmak-tanrısı asopos'un kızı peri aigina'yı kaçırmıştı. o sırada korinthos kralı olan sisyphos kızını her yerde aramakta olan asopos'a aigina'ya ne olduğunu söyleyeceğini bildirdi.ama bir de koşul ileri sürdü: asopos da buna karşılık korinthos'a yeterince su verecekti. zeus bunu duyunca fazlasıyla sinirlendi ve ölüm tanrısı thanatos'u gönderdi.sisyphos'un canını alsın diye. ama sisyphos, thanatos'u bağlayıp bir yere kapadı, kapadı ama bu kez de hiç kimse ölmez oldu. o zaman da ölüler ülkesinin hakanı hades başlamasın mı. "krallığım bu gidişle ıssız, çorak bir çöle dönecek," diye yakınmaya! thanatos tanrının beceriksiz çıktığını gören zeus, ares'i gönderdi onu kurtarıp getirsin diye. ares bu işi başarmış, ölüler dünyası da o zaman yeniden dolmaya başlamış. üstelik oraya ilk gidenlerden biri de sisyphos olmuş. ama kurnaz sisyphos bu konuda da önlemini önceden almış. hades'e inmeden önce karısına ölüler için yapılması gereken hiçbir dinsel töreni yapmamasını söylemiş. sisyphos'un karısının ölü için tören yapmamasına ve saygısızca davranmasına hades çok sinirlenmiş ve sisyphos'u yeryüzüne geri yollamış karının cezasını ver bu saygısızlığı için ama çabuk gel demiş. sisyphos istediğine ulaşmış yeryüzüne çıkmış ve eceli gelip ölene kadar kalmış ama öldüğü zaman yine hades'in yanına gittiğinde hades sisyphos'a kendisini kandırdığı için çok sinirlenmiş ve ona sonsuza dek olacak bir ceza vermiş: 'koca bir kayayı binbir güçlükle yuvarlaya yuvarlaya bir dağın tepesine çıkarmak zorundaydı.ama tam doruğa ulaştığı zaman kaya aşağıya yuvarlanıyor,sisyphos yine aynı çabanın içine giriyordu. sonsuza değin sürecekti bu azap.' şimdi filme gelelim. filmde her şey tekrar başa sarılıyor sonsuz bir döngü halinde. jess tekneye ilk binişinde her şeyi biliyordu çünkü daha önce birçok kez aynı olayı yaşayıp durdu ama triangle adlı teknenin içindeyken neler olduğunu unutuyor bir rüya görüyor aslında olan bir şeyi görüyor ama ne olduğunu hatırlamıyor bizim üstünde aeolus yazan gemiye bindiğinde burayı hatırlıyorum bu koridorları diyor ama ne olduğunu çıkartamıyor. bu yaşadığı olay sonsuz bir döngü halinde devam edecektir. her seferinde insanları öldürmeye çalışacak sonra geri dönecek döndüğünde çocuğu ölecek ve tekrar tekneye binecektir. bunu mitolojiye nasıl bağlandığı kısmına geçiyorum şimdi öncelikle filmin 4. dakikasında beyaz bir kuşun uçtuğunu gösteriyorlar. sonra triangle adlı tekne tam kalkmadan önce aynı beyaz kuşun tekrar teknenin üstünden uçtuğu gösteriliyor. 10. dakikada tekrar o tekneyle aynı yönde giderken o güvercini gösteriyorlar. 14. dakikada rüzgar birden kayboluyor bir süre sonra fırtına kopuyor ve aeolus adlı gemiyi görüyorlar. geminin adının aeolus tesadüfi bir olay değil. aeolus (türkiyede söylendiği şekli ile aiolos) yunan mitolojisinde rüzgar tanrısıdır. aiolos eole ile evlidir. aeolus (aiolos) ve eole'nin alkyone isimli bir kızları vardır. alkyone aynı zamanda keyk'in karısıdır. keyk, bir deniz kazasında öldüğünde karısı alkyone, kocasının yokluğuna dayanamadı. o da kendisini kaldırdı, denize attı. tethys, birbirine bağlı olan bu eşlere acıdı, onları halkiyon adı verilen bir çift beyaz deniz kuşuna çevirdi. kış ortasındaki 2 güneşli haftaya halkiyon günleri adını verdiler. söylentilere göre bu günlerde halkyone'nin dalgaların üzerindeki yuvasında yumurtalarını bırakabilmesi için eole rüzgarları dindirir. gösterilen beyaz kuş alkyone'u simgeliyor alkyone yumurtasını bırakmaya giderken filmde de birden rüzgar kesiliyordu. ondan sonra fırtına çıkıyor ve aeolus isimli gemi geliyor yani rüzgar tanrısının gemisi. 25. dk'da bir hikaye okuyorlar geminin içindeyken aeolusun sisyphosun babası olduğu ve tanrıların aeolusa ceza verdiği ile ilgili. sonra sally gelip ölümü ucuz atlatmış ama babasını verdiği sözü tutamamış diye biliyorum diyor. ayrıca tiyatro salonuna girerken kapıda aeolus yazıyor ve büyük bir fırtına tablosu var içeride. filmde jess sisyphosu temsil ediyor sonsuz bir döngüde hep sona ulaşmaya yaklaşıyor ama olaylar başa dönüyor hatırlarsanız sisyphos da hep kayayı sona kadar çıkarmaya çalışıyor çok az kalıyor başardı zannederken taş yuvarlanıyorlar olaylar tekrarlanıyor. ve bence (tüm bu olanlara kendi yorumumu gelirsem) filmde geminin içinde aeolusun ceza aldığı ile ilgili bir hikaye vardı belki o yüzden belki de oğlu sisyphos'un aldığı cezadan ötürü hades'e kızgın olduğu ve onu cezalandırmak istediğini görüyoruz. hades neye sinirleniyordu ölünün arkasından tören yapılmamasına ve filmde binlerce milyonlarca kez aynı insanlar ölüyor ama hiç kimse tören yapmayacaktır bu da hades'i sinirlendirecektir bu nedenle sisyphos'un yaşadıklarını dünyadan bir insana yaşatacak ve bu sayede bir sürü insan ölecek kimse tören yapmayacak ve hadesi sinirlendirecektir. ayrıca bir düşüncem daha var jess araba kullanırken fark ettiyseniz beyaz bir kuşa çarpıyor eğer o kuş aeolus'un kızı alkyone ya da damadı keyk ise o zaman onu öldürdü diye jess'e sinirlenir ve hades'i sinirlendirmek için yapacağı bu plana seçeceği insan da jess olur. bu nedenle hem jess'i hem de hades'i cezalandırır.
    --- spoiler ---

    benim teorim su yonde:

    --- spoiler ---
    iki ihtimal var karakterimiz ic sesini yasadigi bir gerceklikte yasiyor ya da olurken gordugu sonsuz goruntuler yansitiliyor.
    sinemada kirik aynaya bakmak sizofreniyi sembolize eder ana karakterimiz bunu bol bol yapiyor. cocuga tokat atmak, onu korkutmak ustune martiya carpmasi dayanilmaz bir sanri olusturur. kaza sahnesinden sonra gordukleridir aslinda izledigimiz cunku 2. karakter nereden geldigi belirsiz bir halde belirir belki araf, belki cehennem diyebilecegimiz bir izdirapin icinde cezasini ceker.

    ama ruzgarin kesilmesi, bir anda kaybolan karakter, firtinayi gorup motorlari calistirmamak, hayalet gemi (insan bir bakmaz mi kaptan nerede diye?) butun bunlarin hepsi hayatin gozlerinin onunden bir film seriti gibi gecmesi ama takili kalmis bir plak gibi surekli tekrar eden bir dongu soz konusu olabilir. bu da jess´in huis closu oluyor.

    2 kere gosterilen levhaya dikkat. yine geri gelin
    sofore dikkat. taksimetre acik, yine geleceksiniz degil mi?

    not: go to theather kismini bir sekilde heather´in anagrami olmasina bir ben mi inandim merak ettim?

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap