• turkiyedeki mutsuz evliliklerin sebebidir. evliligi degil mutlulugu hedefleseler ne bu kadar mutsuz kadin olur ne de bu kadar mutsuz evlilik.
  • evlenince mutlu olacaklarını zannettiklerindendir.
  • zannetmiyorum böyle bir şey olduğunu.

    olsa, daha realist ve somut bir hedef olurdu. evlenmeleriyle konu kapanırdı.

    mutluluğu hedefliyorlar ve buna evlilik üzerinden gitmek istiyorlar.
  • bizzat şahit olduğumdur.

    türk kadını 23'ünü geçtiği vakit endişeye kapılır evde kalacağım diye. bunun temel sebebi, evcilik oyunlarıdır kardeşim. tamam her kadının içinde çoluk çocuk arzusu vardır da, bunu hunharca tetikleyen oyunları üreten manyak kim? ulan bu kadınları başımıza bela eden kim?

    evleniyoruz, kadın bizi maşa olarak kullanıyor resmen hedefine ulaşana kadar. kendimi taşeron işçi gibi hissediyorum.

    çocuk olduktan sonra ilgi alaka tamamen azalır ve hatta bitme noktasına gelir. lütfen dikkatle dinleyiniz efendim, boş konuşmuyor bu kardeşiniz.

    mutsuz evliliklerin temeline inildiği vakit, çocuk arzusuyla yanmış tutuşmuş ve hedefine ulaşmış bir kadın portresi görülme ihtimali yüksektir.

    sizi seven kadını nasıl mı ayırt edeceksiniz?

    kısa süre içinde çocuk hedefi olup olmadığına bakarak tabi ki.

    ha bazı durumlarda da, kadının sizden başka seçeneği yoksa, bir süre böyle bir talepte bulunmadan sizi ürkütmeme planını aktif etmiş olabilir.

    ondan sonra bana sövmeyin.
  • türk kadınını bu hale sokan da panikleten de türk erkeğinin baskısıdır. evliliği baskıcı baba evinden, bıçkın mahalle delikanlısı abinin elinden kurtuluş olarak gören milyonlarca genç kız var lan. onun mutluluk dediği önce baskıdan kurtulmak. baskı altında, kurtulmak için yaptıkları seçimlerde başarısız oluyor, normal yani.
  • 1)programlanmış bir robot gibi yaşamasındandır. kendini tanımak için çaba göstermez, öğretileni yaşar; yani aslında nasıl mutlu olacağı hakkında da fikri yoktur.
    2)evlenememek korkunç bir şeymiş gibi bir algısı vardır ki bu toplum tarafından da sürekli beslenir.
    3)onun için evlenmek çocukluktan, ana baba himayesinden,gölgesinden çıkmanın da tek yoludur genelde.
    4)hayatta hobisi, merakı, ilgi alanı ve kendisi gibi olanlarla oluşturduğu bir arkadaş gurubu yoktur. hayatta da çocuk yapmak yetiştirmek ve kendi başarısızlığını onun üzerinde "çocuğu arzuladığı gibi yetiştirerek" tatmin etmek dışında bir anlam hedef bulamaz

    bu şartlar altında da mutlu olmak, kendi hayatını kararlarını yaşamak için tek yolu evlilik gibi görür ve badoslama atlar...
  • mutluluk öncesi evlilik,evlilik öncesi gelinlik şeklinde giden uygulama çeşidi.
  • baskı altında kalan ve bunu beynine yerleştirerek tek hedefi evlilik olan kişilerdir. halbuki yaşamanın tadına varsalar bir ege kasabasında denize karşı kendi hayatını yaşayıp, tek başına ölmeyi tercih ederler. ama gel gör ki evlilik baskısı toplumda daha etkin rol oynamaktadır.
  • bunun kadınla erkekle dönemle nesille her şeyle alakası var.

    mesela erkeklerin şöyle bir sorunu var, annelerinden bildikleri kadın tipiyle sevgililerinden gördükleri kadın tipi çok farklı. biz annelerimizden daha çok okumuş, gezmiş, görmüş, kendi ayakları üzerinde durmuş, daha eyvallahsız tipleriz. ama erkek buna alışık değil ki, onun için kadın = ihtiyacı olan tüm konforu ona koşulsuz bir şekilde sunan ve de tüm hayatını kocasına göre yönlendiren anne modeli.

    bu bahsettiğim değişim kadınların da sorunu, üstelik iki yönden birden.

    birincisi, valla doğruya doğru, kadın milleti sadece bir nesilde gelen bu değişimi - doğal olarak - tam sindirebilmiş değil. sizin o "kezbanlık" dediğinizin sebebi de bu işte. annemizde olmayan, ailemizden görmediğimiz bir hayat ve bir algı var bizde. o da tabii altı boş bir ego yapıyor. kimimiz bu boşluğu görüp edebimizi bozmadan doldurmaya çalışıyoruz, kimimiz de işte saçma sapan tripler. olur bunlar, elbette olacak.

    diğeri ise, erkeklerin bu konudaki şaşkınlık ve cehaletini, kusura bakmayın gavurca konuşucam ama, "handle etmek." kendimizi anladığımız yetmiyor bir de sizi anlayıp idare etmek zorundayız. neden? paşam alışık değil de ondan.

    bunu evliliğe bağlayalım,

    biz daha "hayat arkadaşlığı" kavramına tam alışabilmiş insanlar değiliz.

    önümüzdeki örnekler, hala ömürlük evliliklerden oluşuyor.

    eğer sorunsuz ailelerin çocuğuysak, biliyoruz ki annemizle babamız aslında öyle dev bir aşkla evlenmiş filan değil, ama bak 50 yıldır geçinip gidiyorlar. bu 50 yılda hiç kopuş olmamış. annemiz bizi hep sevmiş, babamıza hep güvenmişiz, kardeşimizle kavgamız gürültümüz olmuş ama et tırnaktan hiç ayrılmamış.

    bunun kafamızdaki eşleniği hala evlilik.

    birine tam anlamıyla güvenmek, bizim için hala evlilik demek çünkü başka türlü nasıl güvenilir bunu bilmiyoruz.

    bu sadece kadınlar için değil, erkekler için de böyle. evlenmek sizin için de dünyanın en önemli şeylerinden biri; farkımız şurada, siz o önem yüzünden evlilikten kaçarken, biz aksine tam da o sebeple evlenmeyi bu kadar istiyoruz.

    çünkü siz, evlenme sözü vermeden, yeteri kadar önem de vermiyorsunuz.
    ha o sözü verince önemsiyor musun o ayrı mesele, ama evlilik fikri olmayınca siz o kadını ve ilişkiyi "sahiplenmiyorsunuz" beyler birbirimizi kandırmayalım. ve "sahiplenmek" deyiminden eril anlamlar çıkarmayalım, anladınız siz.

    yani aslında bizim hedefimiz evlenmek de değil tam olarak.
    hayatı beraber geçireceğimizi "bilmek."

    bakın bunu te 4 sene önce yazmışım hala duruyor, ne kadar akıllı bir genç kızdım ben, değerimi bilmediniz ahah

    (bkz: #27122113)
hesabın var mı? giriş yap