• öğretmenlerin kalitesini yükseltmektir.
  • +ezberi eğitime son verilmeli.
    +uygulamalı eğitime bir an önce başlanmalı.
    +öğretmenliğin kutsallıgını bilen, yaptıgı işi seven öğretmenler yetiştirilmeli.
    +itiat etmeyi değil de boyun eğmemeyi öğreten bir ögreti geliştirilmeli.
    +sorgulamanın aslında kötü birşey olmadıgi öğrencilere empoze edilmeli.

    belki bunlar olursa kalite bir tık yükselir.
  • öğretim yerine eğitim verilmesi.
  • önce şunu bırakayım:

    bilip bilmeden boş boş konuşmadan önce; (bkz: #74144372)

    türkiye'de eğitim kalitesi, sistem, eğitimcilerin durumları... defalarca konuşuldu, yazıldı, çizildi. bu başlıkta da sıkça görebileceğiniz şekilde bilen de bişey söyledi, bilmeyen de. 1 yılı üniversite, 2 yılı idarecilik olmak üzere 10 yılını devirmiş bir öğretmen olarak ben de naçizane görüşümü sunmak istiyorum.

    eğitimle ilgili açılmış olan yüzlerce başlık, binlerce entry mevcut. öğretmen olan ya da olmayan birçok kişi şurda şurda ve şurda sorunlar var diyerek değişik kombinasyonlarla şikayetini dile getirmiş. ama sanırım herkes şu konuda hemfikir: okullarımızda uygulanan disiplin yetersiz.

    burada disiplinden kastım sadece "saygısız öğrenciyi çarmıha gerelim, kavga çıkaranı askere gönderelim" değil. çocuklarda genel bi "benim burda ne işim var abi yea" umursamazlığı var. işin kötüsü onların bulunduğu yerden bakınca haklılar.

    birkaç örnekle konuyu açalım. mesela siz öğrenci olsanız;

    - hiç ödev yapmadığınızda bunun bi yaptırımı olmayacağını bilseniz o ödevi yapar mısınız?

    - hiç ders çalışmasanız bile hem dersten hem sınıftan geçeceğinizi bilseniz akşam eve gelince konu tekrarı yapar mıydınız?

    - hiç soru bankası bitirmeseniz hatta başlamasanız bile iyi kötü bi üniversiteye gideceğinizi bilseniz gece 1'lere kadar soru çözer miydiniz?

    hatta bi soru da kendimize yani büyüklere uyarlayalım
    - ucunda hiçbir para cezası olmadığını bilseniz trafikte kırmızı ışıkta yine bekler miydiniz?

    işte entry'ye başlarken kastettiğim disiplinler bunlardı. peki bunları çocuklara nasıl kazandırırız? benim önerim şu: ölçme değerlendirmeyi öğretmenden tamamıyla almak. bunu yapmak yukarıda yazdıklarımın dışında eğitimdeki diğer birçok derde de çare olacaktır. gözünüzde canlandırın:

    - ortaöğretim başarı puanı kaldırılmış. yazılılar yine yapılıyor ama tamamen temsili. veli çocuğunun durumunu görsün bilsin diye. yazılıdan alınan puanların hiçbirşeye etkisi yok.

    - her yılın sonunda ygs tarzı tek bir sınav yapılıyor. sınıf geçme kalmayı ve üniversitelere girişi bu sınav belirliyor.

    a) sınıf geçme için;
    bilen bilir ygs'de 0 net 100 puana denktir. bu sınavlardan 100-140 arası alan arkadaşlar sınıf tekrarına kalıyor. 2 kez sınıfta kalan yaygın eğitime yönlendiriliyor.

    b) üniversitelere giriş için; bu sınavlardan alınan puanların (lise1x%10) + (lise2x%20) + (lise3x%30) + (lise4x%40) şeklinde hesaplamasını yapıp çocuğumuzu üniversiteye gönderiyoruz. bunu yaptığımızda hem çocukları sürekli dinamik tutmuş oluyoruz hem de "bütün hayatları 2 saatlik sınava bağlı" goygoyu sona ermiş oluyor.

    - öğretmenin üstündeki yük büyük miktarda azalıyor. çünkü çocukların ya da velilerinin artık öğretmenden puan istemesi gibi bir durum yok. dersten ya da sınıftan geçmeleri tamamen sene sonundaki merkezi sınava bağlı

    - okumak istemeyen çocuklar (2gündür konuşulan çorlu vakasındaki gibi) kendiliğinden ve sorunsuz bir şekilde sistem dışına çıkarılıyor. böylelikle öğretmenimiz sadece gerçek öğrencilerle muhatap olduğu için stres düzeyi azalıyor, daha verimli ve daha istekli hale geliyor. ayrıca diğer arkadaş da kendine yeni bir yol çizmek için boşu boşuna zaman kaybetmemiş oluyor.

    - çocuklar sadece içinde bulundukları yılın konularından sınava girecekleri için üzerlerinde bi baskı oluşmuyor. çünkü sorular yılların birikmişi değil birkaç ay önce anlatılmış konulardan oluşuyor.

    hatalı olabilir, eksik veya tümüyle yanlış da olabilir. sadece bir görüştür. ama bana göre birçok problemi aynı anda ve hızlıca çözmek için ölçme değerlendirme öğretmenden alınmalıdır.

    'akıl akıldan üstündür editi': ben bu sistemi ciddi ciddi 132 öğretmenli bi okulun konferans salonunda -başka bişey için toplanmıştık, bitince mevzuya dalarak- tartışmaya açtım, varsa yanlış ya da eksik buldukları yerleri düzeltip vatsapptan yazmalarını rica ettim. evirdik çevirdik en son hali şöyle oldu;

    öncelikle şunu belirteyim bu fikir tamamen lise düzeyi için düşünüldü. ortaokulla ilkokulla ilgisi yok.

    bilindiği üzere çoğu okulda çoğu dersten dönem başına 2 yazılı sınav yapılır. eğer ekstrem bi durum yoksa sınav başına da 10 klasik soru sorulur. yani her dersten dönem başına 20 soru soruluyor.

    biz bu 20 soru sayısını 15e düşürüp ana branş derslerimiz olan matematik, fizik, kimya, biyoloji, edebiyat, tarih, coğrafya, felsefeden 'her dönemin sonunda' toplam 120 soruluk tek sınav yapalım dediler. bunu da benim yukarıda yaptığım sistemle birleştirdiler. sınıf geçme kalma olayı yine aynı, sadece üniversiteye yerleştirme puanı için her yıl iki sınav olacağından benim yazdığım yıllık etkiler yarıya düşürüldü. örneğin lise1x%10 demiştim, o kısım (lise1'in ilk dönem sınav puanı x %5) + (lise1'in ikinci dönem sınav puanı x %5) olarak değiştirildi. aynısını diğer yıllara da uyguladılar. bu değişikliği yapmalarına sebep olarak da "yıl sonu sınavı ağır gelebilir, böyle olursa hem yazılılardan daha az soru sormuş hem yıl sonunda yapılacak tek bir sınavdan daha fazla soru sormuş oluruz. üstelik üniversiteye yerleştirme puanı için daha hassas bir ölçme yapılmış olur" dediler.

    ufak bi ekleme yapayım: ben esasen bu sistemi yılda 3 dönem ders yaparak uygulamayı isterdim. 3 ay okul 1 ay tatil şeklinde. fakat onda ortalamalar çok küsüratlı olacaktı. o yüzden yazmadım. ama ilerde milli eğitim bakanı falan olursam öyle yapabilirim yani bilemiyorum asdghjds
  • mevcut öğretmenleri ve okulları benzin döküp yakmak. milli eğitim bakanlığını ise lagvetmek.

    not: öğretmenim
  • ebeveynlerin öğretmenleri azarladığı değil, öğretmenlerin ebeveynleri yönlendirdiği zamanlara dönmek.
  • eğitim.
  • ilk etapta öğretmenlere bok atılacağını düşündüm ve yanılmadım. şimdi bir öğretmen olarak yetersizliklerimi saymak istedim:

    1- öğrenciye bir şey katamayan sadece ezbere yönlendiren kitaplar dışında kaynak olarak şu kitabı alın diyemiyorum. çünkü yasak.

    2- çocuklara bol bol kitap okuyun, bir sporla bir sanatla uğraşın diyorum ama abuk subuk zorunlu seçmeli (!) derslerle birlikte günde 9 saat ders görüyorlar. zaman bulamıyorlar.

    3- soru çözmeyi çok seviyoruz ama o kadar yoğun bir müfredatım var ki zar zor yetişiyorum.

    4- devamsızlık yapan öğrencilerimi uyarıyorum ama 40 güne kadar hakları var. veli bir dilekçe yazıyor hop izinli sayılıyor öğrenci. devamsızlıktan ögrenci bırakamıyoruz yasak.

    5- bir öğrenci her gün ama her gün derse geç kalsa da hakkında işlem yapamıyorsun. geç kağıtları bu evren kadar sonsuz.

    6- çocuk ağzına da etse azarlayamazsın çünkü velisi bik bik öter. disipline de versen idare işleme koymaz hocam idare et der.

    7- okul aile birligi üniformaya karar verir ama cocuklar bu kurala uymaz, seni hic ilgilendirmese de nöbetçiyken gardiyanlık yaparsın.

    8- ödev verirsin ama yapmayanlara bir yaptırım uygulayamazsın. öğrenciye not ortalaması altında not veremezsin.

    9- sözlü notu artık performans notu olmuştur. çocuk yıl boyunca yatar, bir performans ödevi getirir, dersten geçer.

    10- geçme not ortalamasi 50' dir. 9 zayifla sınıf geçmek mümkündür.

    11- şu sistemde sınıfta kalmak için cidden mal olmak gerekiyor ki inanın olanlar da var. ve bu çocuklar karne zamanı kendileri, aileleri ve hatta idareciler dahil top yekun öğretmenleri taciz ederler. kimisi direnir kimisi geçirir.

    12- bu döngüde geçen çocuklar sonraki yillarda da ayni zorluklari çekerler ve çektirirler.

    13- öğretmenler 15 saat calisiyor diyen eski basbakan, ögrencilere tatilde ödev verdi diye ogretmene soruşturma açan eski milli egitim bakani ve egitimci olmayan zırt pırt degisen diger bakanların yaydıgı negatif enerji de canımızdan bezdirdi.

    14- siyasi bir şeyler yazacaktım ama biliyorsunuz ohal dönemi. memurlar topun ağzında. siz anladınız :)

    15- bu sistemde değil bir öğrenciyi sorgulamaya araştırmaya dönük eğitime tabi tutmak ben kendi zekamda gerilemeler olmasından korkuyorum.

    sistemin değişeceğinden umudum yok. çocuklar liseye okuma-yazma bilmeden geliyor. çünkü zorunlu eğitim çocuklar sadece okulda zaman geçirsin, biz onlara bir şeyler öğretiyor rolü yapalım diye var.
    sadece ama sadece tek bir sene tüm öğretmenlere yeterli bulmadığınız öğrenciyi sınıfta bırakın dense. ınanin en azından bir jenerasyonu kurtarabilirdik.
  • öğrencilere öğretmen oylama hakkı verilse, en iyi not veren ve yumuşak başlı öğretmene notu boca ederler; memleketin genel adeti bu zaten. buradan aslında soruna yanıt verebiliriz: avantacı anlayışı değiştirip aklın yol göstericiliğinde vicdanının sesini dinleyen öğrenciler yetiştirmeyi misyon edinmek eğitim kalitesini artıracaktır.
  • akp iktidarinin son bulmasi ....dilenmeyi yasaklamak....evlilik proğramlarini kaldirmak ....dizilere sınırlama getirmek ....kamuya açik alanlarda dünya müzikleri çalmak .... partilerin promosyon urun vermesinin suç sayilmasi ....psikoloji ,edebiyat ,sosyoloji ,felsefe vb gibi sosyal bilimler öğrencilerini birinci siniftan itibaren abidik gunidik derslere sokmaktansa sosyal sorumluluk görevlerini zorunlu kilmak ...imam okullarinin yerine " zira imamdan içimiz şişti " meslek okullarini yayginlastirip meslek erbeplarindan devlet meslek calisani yapmak.her koye kasabaya muslukcu,cinici ,camci,elektrikci ,terzi,berber vs atamak.... askeriyeye ayrilarak pasalarin hanimlarina fön ve manikur olarak harcanan milli geliri egitime aktarmak ...seda sayan ,bulent ersoy vs insanlari bayagi hale getiren güya sanatçilari !10 yil sureyle vatandasliktan çikarmak ( şaka yapmiyorum gerçekten çok ciddiyim )....kampüsü olmayan tüm ünv.kapatmak .....sübyan okullarini iyi insan olmak okulu olarak değiştirmek ve cocuklara kedi,kuş ,köpek sevmeyi öğretmek ....tek olmadi biliyorum ama tek bi şey ile mümkün değil ...
hesabın var mı? giriş yap