• kafe gidip birşeyler içeceğin, belki kitabını gazeteni okuyacağın belki bir arkadaşınla görüşüp sohbet edeceğin yerdir değil mi? yapamazsın. boktan bir müzik habire kafa siker. nefret ettim artık bu varoşluktan. günün ortasında, kimsenin dans etmediği bir mekanda club müziği çalmanın sebebi nedir acaba?
  • eğlenme desen yok, dinlenme desen yok. ne var bu kafede?
  • bugün eskişehir’de porsuk kıyısında bir kafeye girdik. yorgundum ve bir bardak çay içmek istiyordum. her zamanki apaçi müzikler yarın yokmuşçasına son ses açılmıştı. tabii ki lanet okuyup çıktım. yemin ediyorum böyle bir gerizekalılık yok.

    edit: kafenin adını çok soran oldu, hatırlamıyorum zaten önemi de yok, hepsi birbirinin aynı. bazı arkadaşlar belki iyi niyetle şu şu kafelere gidin diyorlar ama anlatmaya çalıştığım gürültü terörünün normalleştirilmiş olması. plaja gitmek, bir avm'ye gidip alışveriş yapmak, dışarıda yemek yemek işkence. başımız ağrımadan, yorulmadan, sinirlenmeden, gerilmeden bunları yapamıyoruz, anlatmaya çalıştığım bu.
  • menüler de bu boktanlığa katkıda bulunmaktadır. her cafede fix şeyler mi olur arkadaş ya. iki domates bi dilim kaşardan oluşan sandviç, dürüm, wrap, bi dilim et de ilave edersen hamburger, iki ısıl işlem görmüş sucuklu pizza falan. hayır güzel de değil bu yemekler. adam gibi bi şey yiyim diye dışarı çıkıyorum ben, sonra yok ya evde daha iyisini yerim deyip dönüyorum.
  • param var, kaldı ki diyelim ki param yok, neden buna mahkum olayım ki? yani kahvemi kafam sikilmeden içmek için neden cüzdanım şişkin olmak zorunda? allah aşkına şu her türlü saçmalığı normalleştirmekten vazgeçin. bir şeye dikkat çekmeye çalışıyorum.
  • müsteriler birbirlerinin sohbetine kulak misafiri olmasın diye müzik açılıyor. bu kez arkadaş grubu olan müşteriler seslerini birlerine duyurmak için daha çok bağırıyor, onlar bağırdıkça müzik açılıyor
    al sana fasit daire konsept cafe kültürü.
  • renkli masalar sandalyeler, yepisyeni kumaş koltuklar, incik boncuk dekorlar, ansiklopedi kalınlığında menüler, kapıda tebeşir yazılı kara tahta. sanırsın roma'da bir sokak arası.

    bir girersin içeri konsept ile işletmenin alakası yok. sabah saat 10'da bangır bangır çalan patlama şarkıları, daha düzgün türkçe konuşmaktan aciz ukalâ garsonlar, göt kadar açık penceresi olan yerde püfür püfür sigara içen insanlar.

    sabah kahvaltı siparişi verirsin, öğleden sonra gelir. çay söylersin, soğuk gelir.sıçayım da sonra gideyim bari dersin, tuvaletlerde peçete bile yoktur.hesabı istersin, pos makinesi bozuktur. sonuç ;

    tek kişilik kahvalti + iki çaya, en az 30 lira para öder, kalkar gidersin.hani çay kahvaltiyla birlikte ücretsizdi ibneler onu da mi yazdınız adisyona ?
  • istanbul'daki ortalama bir kafenin olmazsa olmazları:

    1) en lanet trafiğe, minibüs kornaları ve maganda sürücülerin yanıbaşında konumlanır.
    2) bolca nargile içici ve bilumum elektronik sigara tüketicisi tuhaf renklere sahip koltuklara oturtulur.
    3) yüksek sesli pop / r&b müzik verilir.
    4) bolca "aynen kanka", "aga", "sıkıntı yok" diyen personel temin edilir.

    işte bu yüzden de, iyi ki varsın caddebostan sahili.
  • kafe kulturunden sikayet eden varsa amerika'ya veya avrupa'ya gidip oralarda nasil diye bakabilir.

    veya gerek yok ben soyleyeyim nasil: yok.

    bildiginiz yok beyler kafe filan aksam ya bara gidip oturursunuz ya da restorana gidersiniz.

    cunku kafe filan yok, 1-2 tane olsa da 10'da kapanirlar(arap mekanlari haric)
  • (bkz: açtığı başlığa habire entry yazmak)
    vallaha bravo.
    adam ilk 4'e 3 entry, ilk 10'a 5 entry sokmuş. sonraları da sokmaya devam etmiş.
    cafeler ona soktukça o da bize sokmuş. neyse canı sağolsun.
    tanım : hak verdiğim bir tespit.
hesabın var mı? giriş yap