• sistemin öyle bir açığı var ki sanırım her şeyin üstünde. hasta bir noktada doktorun kararlarına güven duymayı bırakıyor veya her karara şüpheci yaklaşıyor.
    yapım gereği zaten şüpheci bir insanım ama bir işin ehli varsa ipleri ona bırakırım. o nedenle söz konusu sağlıksa en iyisini bulana kadar araştırır sonra da doktorun işini yapmasını izlerim.

    sağlık sisteminin doktorlara neler yaptığını ve yaptırdığını biliyorum. devlete bağlı sağlık kuruluşlarındaki doktorların çalışma şartları sebebiyle doktor hasta arasında çıkan çatışmaları görüyoruz, duyuyoruz, okuyoruz. içler acısı.
    ama benim derdim özel sektörle. tüm devlet kurumlarına güvenim kökünden sarsıldığı için her işimi özelde çözmek zorundayım. bu durumun artıları olduğu gibi eksileri de var. bir örnek vereyim...

    oğlumun psikiyatristinin nörolojik bir muayene talebi üstüne istanbul'un isimli özel hastanelerinden birinin çocuk nöroloji bölümüne gittik ve bir profesörden randevu aldık. normal şartlarda bu tür durumlarda hastaneye bağlı doktorları tercih etmiyorum ama eeg çektirmemiz gerekeceği için bu yolu seçtik. bu arada özel gereksinimli bir çocuğun eeg çekim sürecinin çok zor olduğunu belirteyim. umarım böyle bir şeye asla ihtiyaç duymazsınız.
    bu sabah sonuçlar çıktı, doktor beni aradı ve "bir şeylerden şüpheleniyorum ama mr olmadan emin olamıyorum, isterseniz bir de anestezili beyin mr'ı çektirelim" dedi. işte tam bu noktada içimi kemiren acabalar kendini gösterdi. sanırım işin içine benim kararımı sokması da bunda etkili oldu. "isterseniz" diyor, ben neyi isteyip istemediğimi bilmeden nasıl karar verebilirim ki? şüphe tohumları böyle yeşeriyor bende.
    evet doktorun elindeki verileri çoğaltma isteğini anlıyorum, emin olmak için teknolojinin sağladığı avantajları kullanmak istemesi de çok normal. ama ben çoklu düşünmek zorundayım, anestezinin vereceği zararları, yakın zamanda olduğu ameliyat sebebiyle yaşadığı travmanın nüksetme riskini, mevcut durumuna etkilerini vs vs. bunları söylediğimde karşımdakinin "bu olmazsa olmaz, yapmalıyız" demesi gerekirken "siz bilirsiniz" demesi insanı ikilemde bırakıyor.

    çünkü biliyorum ki hiç ihtiyaç olmadığı halde ameliyatlar yapılıyor, mr'lar-ultrasonlar çekiliyor. ve bunun tek sebebi hastanenin daha çok para kazanma politikası. maalesef çoğu zaman o kurumda çalışan doktorlar da buna engel olamıyor. belki mecbur bırakılıyor belki maşa oluyor, bilemiyorum. ama sorun kişilerde değil, sistemin kendisinde.
    sağlık, o sektörün çalışanlarının bireysel kararlarına, çıkarlarına, mücadelelerine bırakılmamalı. baştan sona bağımsız bir denetleme sistemine tabi tutulmalı.

    anne olarak çocuğumla ilgili verilen her karardan sonra hem şüphe duyduğum için kendimi suçlayıp, hem de elimdeki her sonucu kar amacı gütmeden tekrar yorumlayacak alternatif doktorlar aramaktan çok ama çok yoruldum. sadece mevcut ve muhtemel hastalıklarla savaşmıyorum, aynı zamanda sistemin tuzaklarından korunmaya, vereceği zararlardan korunmaya çalışıyorum.
    bu yalnız bırakılmışlık, maddi ve manevi olarak yıpratılmışlık hissinin tarifi mümkün değil.
  • berbat işleyen, daha doğrusu işleyemeyen sistem.

    2011 yılından beri aile bireylerimin yaşadığı hastalıklar ve tedavi süreçleri boyunca her türlü sıkıntıyı yaşadık. hastalıkların yaşattığı sıkıntılı süreci insan bir şekilde kaldırıyor da, devletin vatandaşına yarattığı sıkıntıları kaldırmak insanı çok yoruyor.

    2011 yılında devlet memuru olan annem, meme kanseri nedeniyle ameliyat oldu ve kemoterapi sürecine başladı. tam aynı dönemde, 1995 yılında by-pass ameliyatı olan dedem kalp krizi geçirdi, üzerinden bir ay geçmeden de prostat ameliyatı oldu. dedem de aynı şekilde devlet memuru.

    devletimiz memuruna güvence veriyor ve diyor ki, "ey memurum, sen canını sıkma, ben her konuda sana tam destek vereceğim ve cebinden bir kuruş para çıkmayacak."

    peki gerçekten bu şekilde mi işliyor?

    annem ameliyat olduktan sonra kemoterapi randevusu için hastaneye gitti ve randevu talep etti. tahmin edin kaç gün sonraya randevu verildi?

    tam olarak 3 ay sonrasına...

    acilen alması gereken tedaviye, üniversite hastanesi (türkiye'nin en büyük üniversite hastanelerinden biri) 3 ay sonraya gün veriyor. nasıl yaparız ne yaparız diye düşündük. tabi ki türkiye burası, insan önce düşünemiyor fakat sonra farkediyor ki "para" her kapıyı açar.

    gittik onkolog hocamıza, dedik durum bu. ya olur mu dedi, siz gelin yarın benim muayenehaneme, ben bir muayene edeyim, hallederiz dedi. e can bu, sağlık. parayı mı düşüneceksin? gittik tabi, verdik 500 tl'lik vizite ücretini, hocamızın kontenjanından aldık sıra. belki de kim bilir kimin yerine gitmiş olduk. benim annem, kendi haline uğraşırken bir de her gün bunu düşünüp durdu. kimin yerine??

    6 seans kemoterapi aldı annem. kemoterapi için 3 haftada bir verdiğimiz 500 tl'nin yanında, halen daha 3 ayda bir gidip muayene için prof. amcalara para veriyoruz.

    kendisi şu anda iyi, bir sıkıntısı yok, hastalığı atlattı rutin kontroller devam.

    gelelim dedeme:

    hiç uzun uzun anlatmaya gerek yok. devlet hastanesinde bıçak parası isteyen mi dersin, muayene için ordan oraya koşturup kendi muayenehanesine göndermeye çalışan mı dersin. bir şekilde o da atlattı o sorunları.

    daha bir sürü ufak tefek şey, hepimizin yaşadığı ve bildiği sıkıntılar..

    derken, 1 hafta kadar önce, 78 yaşındaki dedem, yemek yiyememe, kusma, terleme ve halsizlik belirtileri ile hastaneye gitti. yine üniversite hastanesi, yine emekli devlet memuru.

    sabah kalkıp yakındaki bir devlet hastanesine gidiyorlar. orada tahliller yapılıyor ve safra kesesi yollarında taş olduğu, iltihabın tüm vücuda yayıldığı tanısını koyuyorlar. bu hastanede yeterli imkan ve ilgili birim (gastroloji) olmadığı için ünviersite hastanesine acil hasta olarak sevk ediyorlar.

    biz de aldık üniversite hastanesi acil servisine götürdük. önce içeri girdik, 78 yaşında, by-pass ameliyatı geçirmiş, daha önce mide kanaması geçirmiş, kronik rahatsızlığı olan bu insanı, bu sistemin hastanesi aldı ve tam 6 saat boyunca bir sandalyede bekletti. acil servis doktorları ve çalışanlarına bir şey dediğim yok. çünkü acil serviste yer yok. 6 saat sonra dediler ki, senin gastroloji servisine gitmen lazım. tamam dedik götürelim, yok dediler olmaz. neden peki? çünkü gastrolojide yer yok. bildiğin yer yok hasta yatıracak.

    aldılar dedemi acil servisin ortasında bir sedyeye koydular. antibiyotik tedavisi falan derken, biz tabi ki gittik yine ilgili hocaları bulduk. muayenehane falan aynı süreçler. fakat bu sefer onlar da yer bulamadılar tabi. yer yok çünkü.

    perşembe günü acil serviste hastaneye yatırılan dedem, bugün pazartesi oldu ve hala acil serviste bir sedyede tutuluyor. uyuyamıyor gürültüden, hastalardan, gelip gidenden. hasta bu adam, kalp hastası, o kadar yaralıyı, yarı ölüyü görmek, bütün gün feryat figanını duymak daha da kötü yapıyor bu adamı.

    bekliyoruz hala gastrolojiye alsınlar diye. alsınlar ki uzmanlar baksın, büyük ihtimalle bir ameliyata girecek yakında.

    şimdi gelelim bu sisteme iyi diyen zihin fakirlerine..

    kardeşim, acile kolum ağrıyo diye gidince sıra beklememek sağlık sistemi düzeldi anlamına gelmez.

    özel hastaneye gidip boğazına baktırmak, ağrı kesici iğne yaptırmak sağlık sistemi düzeldi anlamına gelmez.

    insana insan gibi davranıldığında sağlık sistemi düzelmiş demektir. her kanser hastası ilacını zamanında, masrafsız alabildiğinde sağlık sistemi düzelmiş demektir. yaşlı ve kronik hastalığı olan bir insan sıra beklemeden hastaneye yatırılabildiği zaman sağlık sistemi düzelmiş demektir.

    türkiye'den nefret etme nedenleri diyorsunuz ya, işte yukarıda yazılanlardır benim için.
  • eskiden hastanelere gece gidip sıra beklenirmiş. artık oturduğunuz yerden haftalarca, aylarca bekliyorsunuz.
  • tam gün yasasıyla yaptığı ameliyatlara hayran olduğum hocalarımın bir bir üniversite hastanelerinden ayrılmasını sağlamış sistemdir.
    bu son uygulamayla ben hocalarımı kaybettim, hastalarsa şifa bulacakları elleri.
    gözünüzü seveyim hasta olmayın bu aralar.
  • şundan bir kaç ay önce baygın halde ambulansla getirildiğim hastane, yatak yok eve gidip dinlen diyerek beni eve gönderdi. çıkar çıkmaz yeniden fenalaşınca özel hastaneye kaldırıldım. neticede dış gebelik sonucu iç kanamam başlamış ve devlet hastanesi bunu fark edememiş. devlet doktorunun tavsiyesini dinlesem muhtemelen iç kanamadan şok geçirip ölebilirmişim.

    5 aydır gittikçe artan bacak ağrısı ile 2 devlet hastanesinin çeşitli bölümlerine defalarca kez muayene olan ve "bel fıtığısın, yatacaksın" diye eve gönderilen bir yakınım var. ağrıları dayanılmaz olunca parasına kıyıp devlette yapılan tahlil ve mr sonuclarını da alıp özel hastaneye gösteriyor. özel hastane doktoru " bunu nasıl görmezler, kemikte lekeler var.%99 kanser" diyerek tetkikler istiyor. tüm vücut taramasında kemiğe metastaz yapmış kanser tespit ediliyor. daha teşhis konulur konulmaz tedavisi başlamadan, amcanın otururken kendiliğinden kalçası kırılıyor. düşünün ki ne kadar ilerlemiş kanser. şuan ameliyatı özelde yaptırsa karşılayacak gücü olmadığı için devlet acilinde ağrılar içinde ameliyat sırası bekliyor. odaya bile çıkamadı, çünkü yer yok. ameliyata sıra gelmesi ise 1 haftayı bulurmuş!

    devlette sıra gelmez, sıra gelse seninle hızla ilgilendikleri 5 dk da doğru teşhis konmaz. özele gitsen yapılan 2 tetkik zaten emekli maaşın kadar tuttuğundan tedaviye devam edemezsin.

    he canım he, sağlık sistemi çok güzel, siz de gelsenize!
  • 2 kısa hikaye, 2'sini de rusya'da yaşadım.

    1. 1995 yazı, dişim ağrıyor. hastaneye girdim. dişçiyi buldum. yarım yamalak tarif ettim. dolguya karar verildi, yapıldı. güle güle dediler. ee para, ödeme? yok dediler, çıktım eve geldim.

    2. 1996 kışı, evde yemek yaptık, ne oldu ise zehirlendik. komşu ambulans çağırdı. 1 doktor, 1 hemşire geldi. ilaçlar, iğneler vs. kapıdan çıkarken "para?" dedim. "biz gezici ekibiz, para ödenmiyor" dediler, gittiler. bahşiş dahi almadan.

    işte milletin küçümsediği rus sağlık sistemi ve yere göğe koyamadığımız türk sağlık sistemi. karşılaştırın...
  • ev arkadasiniz gece 3te hasta olursa yasayacaklarinizin, turkiyedeki saglik sisteminin(!) kisa(!) bir ozeti:
    ozel sigortasi var, oh iyi, ozele gidelim dersiniz, sigortanin masaraflarin %80nini karsiladigindan bahisle belli bir bedel istenir. helloo acil tedavisinin ucretsiz oldugu yalani!!! sordugunuz zaman acil girisinde ucretsiz tedavinin ozel siigortayi kapsamadigi belirtilir. sgk'dan yararlanalim o zaman, o da var derseniz (demeyin) size ilk soyledigi fiyatin 4 katini soyleyecektir. neden mi? cunku yesil alan denen bi alandasiniz ve yeteri kadar acil degilsiniz. ucretsiz tedaviyi hak edicek kadar hasta degilsiniz. bunu size soyleyen kapida bilgisayardaki sisteme kaydinizi yapan muhtemelen lise mezunu bir gorevli. hastaliginizin aciliyeti konusunda tam bir uzman!
    durumun sacmaligi konusundaki konusmalar hicbir yere varmaz ve allah belanizi versin diyerek parayi odersiniz.
    ama bitmedi. eczaneye gidersiniz eczanenin sigorta sirketinizle anlasmasi yoksa elle yazilmis receteyi sgk icin kullanamaz. receteyi duzeltmek icin hastaneye gidersiniz. hastanede 'giris hangi sigorta uzerinden yapildiysa ilac onun uzerinden yazilir' cevabini alirsiniz. yapilabilecekler soyle:
    1- elektronik imzali recete icin sgk uzerinden bastan giris yapip 4 kat para oder ilaclari bir ihtimal ucretsiz alirsiniz. bir ihtimal! cunku bazi ilaclari sgk karsilamaz. ki karsilasa bile 4kat para odeyince ozel sigortali halinizle cebinizden cikanla ayni para cebinizden cikiyor.
    2- ilaclari cebinizden alir sonra fisi sigorta sirketine yollar 5ay paranin iadesini beklersiniz. tabi ki alip gecersiniz.
    taksi parasi,hastane masrafi ve ilac masraflariyla beraber yaklasik 120 lira.
    okurken bıle sıkıldınız degıl mı? bı de yasayarak gorun. ha 120 lıranız yoksa evde sessızce olmeyı bekleyebılırsınız.
    evet ulkemi cok seviyorum. vatan sana canim feda. (yersen)
  • uzman doktordan aninda randevu almanin iyi bir saglik sistemi sananlarin begendigi sistemdir. yurt disinda yok diyosun bir dusun hele niye yok. orada her isteyen kicim agirdi uzman baksin kicima neden diyemiyor.
    memlekette 80 bin aile hekimi varken ona burun buken milletim uzman ister. butun hastalar epi topu 40 bin kisi olan uzmanlar baksin ister kendisine.hatta gelsin evde baksin ister. ama baskasini dusunmez. gereksiz yere ben uzmani mesgul ediyormuyum diye. gercekten ihtiyaci olan birine bakmasini engelliyormuyum diye.
    yok ama basini cevirince basi agriyor diye uzmandan telefonla randevu almali bol bol film cektirpi ilac kullanmali. devlet ona bu imkani sagladigi icin saglik sistemi iyidir zaten.
    ama yurt disinda aile hekimi gormeden uzman gormez hastayi gereksiz yere tetkik yapilmasin durumu daha kritik olan hastalara baksin diye uzman.
    ama yok bizim seyimizin ucunda olsun zart diye gidelim baktiralim kicimiza basimiza degilmi.
    ve tek kriteride bu olsun iyi saglik susteminin yazik...
  • 2012 itibariyle, ülkenin tarihindeki en kötü sistemdir.

    aslında yalnızca bu sistemin bokluğu bile iktidarı yerinden edebilecekken, koyun kafalı vatandaşlarımız "ne yapalım, ne gelirse allahtan" zihniyetiyle, biat biat melemektedirler.

    sistemi de özetleyeyim de. paran kadar tedavi. bu.
  • tam bir nörolojik muayenenin 25 dakika sürdüğü evrensel standartlarda nöroloji uzmanları günde 80 hastaya bakmaktadır. ct'nin, eeg'nin olmadığı yerlere nöroloji uzmanları atanmaktadır. neyin sisteminden bahsediyoruz allah aşkına biz?
hesabın var mı? giriş yap