• bu entariye #78172593 dikkat. sert bir üslup ile yazılmış olduğu için rahatsız edici olsa da, maalesef inkar edemeyeceğiniz yaygın bir gerçek. acı ama gerçek kısmını biraz aydınlatayım.

    başlıktaki girdilerden sözlük ahalisinin ülke tercihlerinde klişelere saplanmış olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz. ülkeler ve halklarının tahlili son derece önemli bir husustur.

    doğru tercihlerde huzur, yanlış tercihlerde ise mülteci muamelesi var. tercihlerinize dikkat edin.

    romantik hayallerini kurduğumuz bir çok ülkede bizlerin ortadoğu halkı olarak görüldüğümüzü unutuyoruz. veya araştırıp öğrenme zahmetine girmiyoruz.

    sadece türk kimliği ile değil, bir çok toplumun kendilerinden olmayan hemen hemen herkesle sorunu var. ırkçılığın yüksek veya yükselişte olduğu ülkelere kapak atmaya çalışmak, sosyal statü olarak bir ömür mülteci gibi yaşamak demektir.

    gülümsemeler sizi aldatmasın. eğer iyi bir araştırma yapmadan giderseniz bir ömür nezaketen yüzüne gülünen ancak fırsat eşitliğinde ve toplumsal statüde 2. sınıf birey olacaksınız.

    ıslak hayallerinizi biraz da gerçek dünya'da gezmeye çıkarın, tercihlerinizi dikkatli yapın.

    dikkate alınmayan ancak önemi zaman içerisinde anlaşılan diğer bir kaç unsur da beslenme kalitesi (gdo,hormon,denetimsizlik) ile iklim durumudur.

    ay ne güzel kazanıyorum deyip sefasını sürdüğünüz paraları ilerleyen yaşlarda hastanelere gömmek var işin ucunda. işin en acı olanı ise bu konuda en sorunlu yerlerin en gelişmiş ülkelerden çıkması. adlarını yazsam yoooğamoğna dersiniz. iyisi mi üşenmeyin araştırın.

    ay ne güzel kapağı attım dediğiniz yerde en fazla 2-3 ay tişörtünüzle yürüyüşe çıkabiliyorsanız. senenin kalanında kar, buz veya aralıksız yağmur altında lahana gibi kat kat giyinip debeleniyorsanız, sokayım o hayata. ha tek istisna iskandinav ülkeleri derim. o kadar çok artısı var ki ikliminin ko götüne. gidebilirseniz elbette. avrupa falan demeyin, eksileri artılarını gömer. komik olmayın.

    bir diğer sorun da islamofobi. ben ateistim, deistim beni hiç bağlamaz * diyorsanız hüsran yaşayacaksınız. aferin canlarım ama maalesef toplumlar bunu pek sallamıyor. en fazla bir kaç yakın dostunuzun fikrini etkiler. türk müsün? türk'sün. bittiii. götünüzü de yırtsanız bizim imajımız bu.

    ha derseniz ki ben türk olduğumu bile inkar eder atlatırım, sanıyorum işe yarar. size başarılar ancak kimliğini reddederek yaşamak ezikliktir. bunu ne kadar taşıyabilirsiniz?

    bir de mevzuat sorunu. çoğu yerde istenmiyoruz. sadece bizi değil, adamlar o coğrafyadan kimseyi istemiyor amk. zorlarsanız ne mi olur? o entaride yazdığı gibi oturum ve çalışma izni başvurusu için bankonun önüne geldiğinizde görevli memur size mülteci imajınızı yedire yedire bir güzel monteler.

    izinleri aldık oh ne ala. olası en küçük bir ihtilafta polisle muhattap olduğunuzda siz haksızsınız. trafikte en küçük hatanızda tepenize binerler. herhangi bir resmi merciye her gidişinizde hatırlatırlar. ev kiralarken bile kafanıza kafanıza vururlar.

    neden? medeni olmadıklarından veya görgüsüzlüklerinden mi? değil, gayet de medeni ve şeker insanlar.

    tek sorun sizin orada istenmemenize rağmen inatla yerleşmeye çalışmanız.

    son olarak, taze gitmiş yerleşmiş expatların görüşlerine kulak asmayın. adam bok gibi bir hayatı bırakıp gitmiş, düzseler canları sağolsun diyecek konumda. kafa normal olmuyor.

    ne zaman ki 3-5 yıl geçiyor, yerleşip düzenini kuruyor, cebine o ülkede en az orta sınıf ayarında para giriyor, yaşı ilerliyor, aileye çoluk çocuğa karışıyor...

    işte o gün eskiden umursamadan taviz verdiği onuru, kimliği ve gururu, gelecek endişesi ve sosyal statüsü kafasına tuğla gibi çarpmaya başlıyor. fark ediyor ki götünü de yırtsa o ülkedeki statüsünün üst limiti belli. bildiğin 2. sınıf.

    işte o ülkelerin hangi ülkeler veya siyasi bölgeler olduğunu araştırmak da size kalmış. okuyan, araştıran ve düşünen bireyler eminim mutlu olacakları bir ülke seçecektir. zira mutlu çook insan var.

    okumaya araştırmaya üşenip katalog usulü ülke seçenler ise büyük ihtimalle yukarıdaki entryde bahsedilen duvara toslayacaktır. acı ama gerçek

    edit: imla
  • artik pek de umudum kalmadigindan, çocuğumu da bu külden değersiz sellim süllüm etekleri yerleri süpüre süpüre gezinen insanlarin icinde buyutmeye gonlum olmadığından, insallah bir gun yaparim dedigim eylem.

    araplar neden upuzun elbiseler giyiyor biliyor musunuz? toz bulutlari ve muazzam kuvvette toz getiren ruzgarlardan ayrica güneşten korunmak icin. baska turlu yasayamazsiniz cunku o sartlarda. musluman alemi de bunu bir halt sanan, bilimden ilimden uzak bireylerden olusuyor maalesef ki. kadinlar agzini yuzunu kapasin erkekler tahrik oluyor aboouuvv kafasiyla dusunen arap/musluman kulturunun bi benzerliği yok yani cancagizim.

    vallahi dini de her seye bulaştıran, hatta ellerine oyuncak eden bu insanlarla yaşamaktan ötesini hak ediyoruz çoğumuz. namazini kilip da yanindaki çocuğa hallenen insanin namazi kime yarar? ıclerinde seytan buyuten bu yobazlar en kisa zamanda belalarini bulur diyerek bu entry'i sonlandiriyorum.
  • her gün uyumadan önce hayalini kurduğum eylem, umarım bir gün gerçekleştirebilirim.
  • lütfen bir an önce gidin, gidin ki memleketin cehennem zebanileri azalsın biraz, gidin, lütfen gidin.
  • hepsini degil de bayasini okudum basligin. kendi tecrübelerim var, belki faydasi olur.
    biz kari koca 2 akademisyeniz. ankara ünisinde docenttik zamaninda simdi gurbet elde post. doc olduk. 2 yil önce basladi bizim siktir olup gitmek sürecimiz. kazancimiz fena degildi kendi evimiz, arabamiz, zevklerimiz, hayallerimiz, ögrencilerimiz, dostlarimiz, hobilerimiz, düzenimiz ve kismen de olsa lükslerimiz vardi. fakat gel gör ki 2 de cocuk vardi. canimiz, cigerimiz... madem dünyaya getirdik, borcluyduk onlara. güzel bir gelecek borcluyduk. malesef ki ülkem bunu vaad etmiyor benim cocuklarima. özetle, cocuk varsa imkan da varsa durmak hata olur. cünkü görünüse göre bunlar henüz iyi günlerimiz. umarim yanilirim bu konuda...

    bir akademisyen olarak da anlatacak cok detay var elbet lakin anlatsam bir cogu zaten etrafinizdakilerin benzer hikayeleri. zaten dedigim gibi bu kisim detay. önemli olan cocuklar.
  • yazarların bazen yurt dışındaki tecrübelerini paylaştığı, bazen de ülkedeki kötü ortamdan sıkılıp içini döktükleri birbirleriyle dertleştikleri başlık. eğer malum zihniyet gene kazanırsa artan ekonomik krizden dolayı seneye kimsenin siktirip gidecek dahi durumu olamayacak.
  • abi anlayın işte yapamıyoruz bunu. bu ortadoğu'nun karanlık yüzü, o kaotik ortamı bizi kendine çekiyor. haberleri açtığında nefessiz izliyorsun her şeyi. gavur mizahı bile kesmiyor insanı yeri geliyor. keşke yapabilsek ama olmuyor yormayın kendinizi.
  • ben buna hep üstten bakan, cahil bir davranış gibi bakardım. aklımda hep şüphe kalırdı bi yandan, çünkü ben çok zorlanıyorum bu ülkede veya bu hayatta, sokağa çıktığımda, otobüse bindiğimde insanların kendine bile saygısı olmaması beni deli eder herzaman.
    bugün artık ne olarak haklı olduğunuzu söylemek zorundayım. ınstagramdan profili açık ve sevgilisi olduğuna dair herhangi bir belirtisi olmayan bi kızı takip ettim. daha önceden tanıdığım bi kardeşimiz meğersem bu kızla sevgiliymiş veya flörtüymüş, beni arayıp tehdit etti. nerdeyse 30 yaşına gelmişiz ve türkiyenin en elit semtlerinden birinde takılıyoruz, okumuşuz etmişiz ama bu ilkel dürtülerle benimle savaş haline girebiliyor. ben sinirlenemiyorum dahi artık, üzülüyorum bu halimize.
  • hayatımın son 2 senesini düzenli olarak bu başlığı takip ederek geçirdim. umut ve mutluluk dolu yazıları okumak, insanların tecrübelerini onlarla birlikte yaşıyormuş gibi hissetmek hem manevi olarak iyi geliyordu hem de aynı şeyleri başarmak için bana gaz veriyordu. lakin de başardım efendim, 25 ağustos'ta kurtuluyorum bu bataklık olarak adlandırdığım ülkevari kara parçasından.

    ama şöyle acıklı bir durum var. tüm enerjimi verdiğim, tüm umutlarımı bağladığım ve hayattaki tek amacım haline gelen türkiye'den siktir olup gitme misyonumu sonunda tatlıya bağlamış olmama rağmen bana getirdiği mutluluk sadece 2-3 gün sürdü. sevdiğim birkaç insanı da kendimle kurtaramadığımdan mıdır yoksa bu ülkede yaşadığım süreç içerisinde tam anlamıyla mutluluğun ne anlama geldiğini unuttuğumdan mıdır bilemiyorum.

    belki de türkiye'den değil de dünyadan siktir olup gitmek istiyoruzdur? dünyadaki başlıca sorunların,pisliklerin,yozlaşmanın neredeyse tamamını bulunduğumuz konumda birinci elden tecrübe edebildiğimiz için, belki de beynimiz bu olumsuzlukların hepsini hayatta kalma içgüdüsüyle hareket ederek türkiye'ye mal edip, bizi dışarıda daha güzel şeyler olduğu vaadiyle umut pompalayarak hayatta tutuyordur, kim bilir.

    bildiğim ve emin olduğum tek şey bu ülkede mutsuzluğu,umutsuzluğu ve karamsarlığı tam anlamıyla öğrendiğimiz ve içimize kadar işlediği. son olarak, umarım ki karakterimizin ve hayata bakış açımızın şekillendiği bu yaşlarda içimize işleyen bu karanlığa rağmen, güzel şeyler hissetmek veya güzel bir şey gördüğümüzde bunu anlayabilmek için çok geç değildir. lakin dünyaya kırık bir lensten baktığımız için önümüze çıkan güzel insanları,fırsatları ve olayları dahi yıpranmış ve bir o kadar da bozuk karar mekanizmalarımız yüzünden değerlendiremeyip, muhtemel çıkış/mutluluk yollarımızı da istemsiz bir şekilde kapatır hale geldik.

    ya kendimizi bu derin boşluğa bırakacağız ya da yolumuzu bulmak pahasına kendimizi ateşe verip önümüzdeki karanlığı aydınlatacağız.
  • bir kaç kez imkanım oldu hem de öyle immigrant olarak değil güzel pozisyonlarda.. gitmeyi düşünmedim bile... ille de vatanım dedim hep... bu vatanı sevmeyen gitsin... zira kımıl zararlıları olmaktan başka bir işe yaradıkları yok...
hesabın var mı? giriş yap