• ölüm yıldönümünde kalın kafalarımıza bazı gerçekleri sokmamız gerektigini fark etmiş devrimcidir.

    terörist denmektedir, birincil gerekçe olarak da devletin güvenlik güçlerine ateş açması gösterilmektedir.

    yanlış hatırlamıyorsam nelson mandela da döneminde hükümetle silahlı çatışmalara giren bir hareketi savunuyordu. bugun cumhurbaşkanı olan rauf denktaş, döneminin devletinin güvenlik güçlerine karşı tmtde elinde silahla ateş açıyordu. atatürk hakkında döneminin devleti idam kararı vermişti. yaser arafatı söylemiyorum bile. zorlasak surada 15 örnek daha çıkartırız. terörist dediğinize 10 sene sonra devlet başkanı diyebileceginiz bu kaygan terminoloji gecirgenliklerinde, evet, bu kavramlar subjektiftir. senin küfrettigin adam, benim için haklı amaçlar uğruna mücadele eden, ama başaramayan adamdır. mevzunun da kalın kafalıkla alakası, sadece gündüz düşüdür, kahve içince geçer.
  • (bkz: #3199023)

    eger kendisi terorist ise, 16-17 yasindaki cocugu mahkeme karariyla yasini 18e yukseltip idam edenlere ne sifat biciliyor ogrenmek lazim.

    (bkz: erdal eren)
  • tarihi yeni baştan yazan büyük güçlerin yansıtmasına inanan zavallı gençliğin terörist yakıştırması yaptığı bir rahmetli insandır. bir kere yanlış biliyorsun gençlik, o zamanlar bu insanlara terörist değil, anarşist denirdi. o zamanlar anarşist kelimesi, küfür demekti, korku demekti. çünkü o gençler için, halkın anlamını bilmediği, korkutucu tınlayan bir sıfat bulunması gerekliydi.
    o zamanın gençleri, şimdiki gibi her şeyden bihaber, korkak, neyapalımhayatböyleci değildi. söylenen yalanların farkına varacak kadar akıllı, olayları birbirine bağlayabilecek, anlamlı sonuçlar çıkarabilecek kadar üretken, kafasına vurulup ağzından ekmeği alınamayacak kadar cesurdu. kim neyi, niye yapmış bilirlerdi de ahkam keserlerdi, ortaokul ders kitabı yalakası değillerdi.
    vay halimize!
    silah meselesine gelince, o zamanlar silahla mücadele etmezsen kaybolmaya mahkumdun. çünkü karşı durdukları güç silahla kafalarına vuruyordu. bu gençlerin elinde silah olması demek, yakıp yıkarım, geçerken de dayıoğlunun düğününe uğrar da iki sıkarım demek değildi.
    şimdi lafla mücadele etmek kaldı elde, 301 tane.
  • nüfus memuru az önce doldurulan formla gelir, son derece yılışık..

    - ne yazılmış çocuğun adı?
    - kadir ulaş
    - ulaş !!?? ulaş !!?? ulaş yazılacak mı gerçekten?
    - evet, ulaş'ta yazılacak..!!
    - ehe..ehi neyse kadir de var nas'olsa
    - evet..!!
    - kadir gecesinden mi geliyor kadir ?
    - hayır.. kadir manga'dan
    - haa..e, iyi..!!
  • "suçu ve suçluyu övmek" fiiline ilişkin hukukta yeni çığırlar açan kızılelmacı mı desem, son türk büyüğü mü desem, ülkücü mü desem her neyse işte onlarla hemhal olmanın olanaksızlıklarını ölüm yıldönümünde bir kez daha göstermiş olan devrimcidir..

    efenim kendisini devrimci sıfatıyla anar ya da onu seversek "suçu ve suçluyu övme" suçu işlemiş olurmuşuz.. yahu bir kere de iler tutar bir yerlere dayandırın söylemlerinizi ki belki bir iman eden çıkar..
    ulaş bardakçı hakkında yayınlanmış yığınla kitap var piyasada, legal legal satılıyorlar.. bu kitaplarda da ulaş bardakçı'nın hayatı anlatılırken eni konu övgüler yağdırılmış.. yani ulaş bardakçı'yı sevmek suç değilmiş.. bak sen şu hukuğun işine, allah müstehakını versin hukuk, insanların sevgi ve saygılarını da yönlendirmen lazım gelirdi..

    misal vereyim turhan feyizoğlu'nun "iki adalı: hüseyin cevahir-ulaş bardakçı" isimli kitabının arka kapağında aynen şu cümleler geçer; "türkiye'nin tartışmalı ve fırtınalı yakın tarihine damgasını vuran bu delikanlılar, 12 mart faşizminin karanlıklarında kaybolduklarında biri 25, diğeri 26 yaşındaydı. türkiye devrimci hareketinin bu iki idol isimlerinin, aradan geçen 40 yıla yakın bir zamanda bile unutulmamalarının nedeni, onların faşizme ve amerikan emperyalizmine karşı kararlı duruşlarıdır"..
    kimilerine göre "suçu ve suçluyu övmek"te olan bu ve daha nice benzeri kitaplara piyasada rahatlıkla ulaşılabilmekte..
    hem siz sanıyor musunuz ki ulaş bardakçı'nın kardeşi, kuzeni, annesi, babası, dayısı vs. ulaş'ın ölümünün ardından "biz ulaş'ı zaten sevmezdik hakim bey" dedikleri için serbestçe yaşamlarına devam ettiler? ya da ulaş'ı sevdikleri için neden "vay suçluyu översin ha" denilerek onlar da cezaevini boylamadılar?
    yakın tarihimizin en faşizan dönemlerinde bile "suçlu bulunan kişiden sevgiyle sözetmek yasaktır" diye bir yasa maddesi vuku bulmuş değildir..

    yani neymiş, kıçımızdan suç uydurmayacakmışız..
    bu biiir..

    ulaş bardakçı bizim adalılarımızdandır.. ki onlar mevcut olan-olmayan-olacak olan tüm yasaların ötesinde türkü söyler..
    adalılar türkü söyler susar faşist namlular..
    bu ikiii..
  • kendisinin haklılığını veya haksızlığını tartışmaya açıp, sonradan kime göre neye göre diyerek yüzleşmekten kaçındıkları devrimcidir ulaş bardakçı.

    haklıyı belirlerken subjektif olmamak adına, hak/haklar sözcüğünü, devletin yazdığı hukuka bağladığınızda ve devletin hukukuna uymayan herkesi haksız ilan ettiğinizde; hukukun oluşması, toplumun gelişmesi kavramlarına o derece uzaklaşmış, devlet adına yapılmış, "hukukuna uygun" her uygulamayı da aklamış olmanızın tutarsız bir tarafı yoktur elbette.

    fakat, devleti kutsamaktan başka bir yere gitmez bu yol.

    bu kadar sığ sularda tartışma konusu yapılamayacak insandır, ulaş bardakçı.
  • "ulaş ise mahir'den farklıydı. onun gergin ya da sinirli olduğuna hiç tanık olmadım. üstelik ulaş'la iki ayı aşkın bir süre aynı evde kaldık. her şeyde eğlenceli bir yan bulabiliyordu. kardan ve düşmekten ödü kopan, bu nedenle koluna sımsıkı yapışan bana, eğer kayıp düşersek patlayacak el bombalarıyla (ceplerinde en az iki tane vardı) ne hale geleceğimizi anlatırken bile sokağı çınlatan kahkahalar atmama (hiç dikkat çekmememiz gerektiğini belirtmeliyim) yol açan ve bundan hiç rahatsız olmayan bir ulaş anımsadığım. yere serdiğimiz şilte benzeri nesnelerde uykuya hazırlanırken açıkta kalan sırtını örttüğümde, bu kez benim sırtım açık diye kalkıp beni örten ve bu karşılıklı örtme eylemini komedi haline getirip evdeki diğer kişileri çileden çıkaran bir ulaş. blöflü pişti oynarken, polislerin evde en az 7 kişi olduğuna inanmasına yol açacak kadar gürültü yaptığımız ve güldüğümüz bir ulaş. kişiliğini başka hiçbir söze gerek kalmaksızın anlatabileceğine inandığım bir anekdot da şu olsa gerek: polisle çatışıyoruz. hedef falan gördüğümüz yok. öylesine ateş ediyoruz. benim küçük bir silahım var. birkaç ateşten sonra tutukluk yapıyor, hemen ulaş'a koşuyorum, gayet sakin alıp düzeltiyor. bu birkaç kez tekrarlanıyor. hiçbirinde en ufak bir sabırsızlık ya da bıkkınlık belirtisi göstermiyor. bir ara dışarıya atılan el bombası kapalı olan panjura çarpıp odaya düşüyor. ulaş yerinden fırlayıp bana doğru koşuyor ve üzerime kapanıp beni korumaya çalışıyor.

    anılar özneldir demiştim. doğrudur. anımsadıklarım bende iz bırakanlar. yine de ulaş'ın koşullar ne olursa olsun çevresindeki insanlara sunduğu sevgisini, özgeciliğini yeterince kanıtlayacak nitelikte anılar. yaşadığım sürece onu bu özellikleriyle anımsayıp seveceğim."

    (kaynak: cumhuriyet gazetesi, yazı dizisi: "arkadaşları anlatıyor", oral çalışlar, 7 mayıs 2002)
  • "ulaş bardakçı'nın arnavutköy üvez sokak no. 8/1'deki evde gizlendiği istihbar edilmesi üzerine, 19 şubat 1972 günü saat 07.00'de mezkur mahalle komiser muavini alican özgenler başkanlığında polis memurları reşat okutan, tamer gürbüz, tayfun ergüven, turan koçak, salim somun ve habib gür'den müteşekkil tim gelmiş, ayrıca ev çevresinde asker ve toplum zabıtası kuvvetlerince çevre emniyeti alınmasını müteakip alican özgenler, reşat okutan, tamer gürbüz ve turan koçak, ulaş bardakçı'nın gizlendiği öğrenilen lale arıkdal'a ait daire kapısını çalmışlardır. görevliler, kapıyı açan lale arıkdal'a evde arama yapacaklarını, başkaca kimse olup olmadığını sorduklarında, adı geçenin gayet soğukkanlı bir şekilde evde yalnız oturduğunu başka bir kimse olmadığını beyan etmesi üzerine tim mensupları derhal eve girerek salon salomanje, bir küçük oda, bir küçük koridor, mutfak ve 2 odadan ibaret dairede arama yapmaya başlamışlardır.
    komiser muavini alican özgenler ve görevli memurlardan ikisi lale arıkdal'dan gerekli görülen bazı konuları sorarken, polis memuru reşat okutan küçük koridor nihayetindeki odaya girmiş, oda kapısı soluna düşen köşedeki karyola üzerinde bir erkek ceketinin bulunduğunu görerek arkadaşlarına burada erkek elbiseleri var diye seslendiğinde bu sırada karyolanın karşısındaki duvara bitişik bulunan vinylexten mamul gardrop ön tarafının açıldığını, bir tabanca namlusunun dışarı doğru uzatıldığını görmesiyle birlikte, ulaş bardakçı tarafından tabanca ile atışa başlanılmıştır. bu durum karşısında polis memuru reşat okutan ile oda penceresi dışında bulunan diğer görevliler de karşı atışta bulunmaları sonucu, ulaş bardakçı, isabet eden kurşunlar sebebiyle ölmüş, görevli polis memuru reşat okutan ve tamer gürbüz hayati tehlike arzedecek şekilde yaralanmışlardır.

    görevlilerce mahallinde yapılan tesbit ve tahkikte:
    ulaş bardakçı tarafından çatışmada kullanılan 9 mm. çaplı smith-wesson marka tabanca ve 62 adet aynı çaplı mermi, yasaklanmış marksist-leninist kitaplar ile ulaş bardakçı'nın üzerinden 11853,50 lira ve ayrıca gizli haberleşmeyi sağlamada kullanılan harfleri ifade eden muayyen şekillerden ibaret şifre belgesi bulunarak, güvenlik kuvvetlerince zaptedilmiştir."
  • anadolu
    çıplak
    yalınayak
    karnı aç
    istediği bir lokma ekmek
    bilmez tatlı yemez
    girer patronun cebine emek
    bir yanda
    kadahler yanyana
    şampanyalar
    patlar
    yalınayak çocuklar
    yok bir lokma ekmek
    karnını doyurmak gerek
    suçları fakir olmak
    ağlamak istiyorum
    ağlamak

    ulaş bardakçı
  • candır, cana can katandır, canından çok sevdiği halkı için canından olandır. ayrıca;
    (bkz: güneş balçıkla sıvanmaz)
hesabın var mı? giriş yap