umut sarıkaya tipi mutsuzluk tanımları

• garsonun tam calkalamadigi ayrana pipeti saplayip onune birakmasi. hepsini izlemek bisey diyememek
• ikinci amatör ligden birinci amatör lige çıkma maçında 0-0 berabere iken kale önünde ayağına gelen topa abanarak fezaya yollamak. takımın küme atlayaması bir yana rezillik ve oto sanayinde kalfalığa dönüş yolculuğunun gözünde canlanması arda turan, emre belözoğlu, nihat kahveci ve hakan şükür'ün gözlerinin önünden film şeridi gibi geçmesi ve hayallerin bitişi....
• ertesi gün ki depeche mode konserine çift biletin varken, dave gahan ın fenalaşıp hastalanıp konseri iptal etmesi
• tansaş, migros gibi marketlerde sıranın nispeten az olduğu yere konuşlanmanız ve akabinde sizin sırada önünüzdeki müşterinin aldığı her hangi bir nesnenin barkodunun olmaması, bu nedenle reyondan yenisinin getirilmeye çalışılmasıyla oluşan sıkıntılı bekleyiş, bu arada diğer kasalara sizden sonra sıraya girmiş müşterilerin güle oynaya marketten çıktığının gözlemlenmesi...
• havanın mevsim normalleri üzerinde seyrettiği bir bahar günü arkadaşlarla deniz kenarına doğru yapılan bir gezintide bazı arkadaşların içlerine mayo giydiğini görmek ve yanında mayosu olmayan kişi olarak onlar sezonun ilk yüzme eylemini gerçekleştirirken ayağından çıkardığın çoraplarını ayakkabının içine sokup, kot pantolununun paçalarını zorla katlayıp bilek hizasında sulara girmek, avuçlara doldurulan suyun sıcaktan pişmiş kafaya, kollara felan sürülmesi...
• ilk defa gidilen bir mekanda ne içersiniz sorusuna "bi bira alabilir miyim?" diye verdiğiniz yanıt ve müessesenin sadece tuborg sattığını biranız önünüze geldiğinde üzülerek öğrenmeniz... aynı durum efes gelen biranın siz bişey demediğiniz için garson tarafından şişeyle getirilmesine rağmen büyük çoğunluğunun size sorulmadan bardağa köpürtülerek dökülmüş olduğunu gördüğünüzde de hissedilebilir...
• kot satın almak için gittiğiniz mağazada sadece bir tane kotu alıp deneme kabinine gitmek ve pantolon, bot gibi üzerinizdeki kıyafetleri çıkardıktan sonra kotun içine sığamamak, bi beden büyüğünü istemek için kafayı kabin perdesinden ümitsizce çıkarmak ama görevliyi görememek bu arada üstünüzdeki pantolonun fermuarı açık ve düğmesi kapanmamış bir şekilde üstünüzdeki tişörtle kapatılarak çoraplarla mağazanın içinde görevli aramak, görevliyi bulduktan sonra içine sığamadığınız o çok beğendiğiniz kotun o bedeninin kalmadığını öğrenmek... kös, kös dönülen kabinde içine girmeye çabaladığınız kotu aynı çabayla çıkarmaya çalışmak, son olarak kendi kıyafetlerini giyip mağazadan çıkarken madem almıycan ne deniyon bakışlarına maruz kalmak...
• sabahın köründe uyanıp saat kaç diye bakınca alarmın çalmasına sadece bir dakika kaldığını farketmek, çalsın da öyle kalkayım bari demek, fakat bir süre sonra alarm çalmayınca neden çalmadı diye tekrar bakmak, akabinde alarmın çalmasına daha iki saat olduğunu farketmek, biraz önce yanlış mı gördüm yoksa saatin ayarı mı bozuldu diye şüpheye düşüp yataktan kalkıp başka bir saate bakmak, alarmın çalmasına daha iki saat olduğunu farketmek, yatağa geri dönmek fakat uykunun kaçmış olması, kalan iki saati uyumaya çalışarak geçirmek.
• duştan yeni çıkmış nemli bünyeye, dar atleti ters giymek
  (bkz: zincirleme hüzün tamlaması)
• kırk yılın başı, iş çıkışı evde pineklerken sağlıklı besleneyim diye çerez yerine erik almak, eriğin ekşi çıkması ve evde hiç tuz olmadığını fark etmek. karşıdaki marketin de kapalı olması.
  
  (bkz: yalnız yaşamak)