• 900 entrylik ne yapmış olabilir, onu düşünüyorum şu an.
  • upuzun saçların sizde çok anısı varsa bunu yapmak daha da zorlaşır. hani bebekken insanın saçlarını gür çıksın diye kazıtırlar ya, bizimkiler kıyamamış bunu yapmaya, saçlarımı olduğu gibi bırakmışlar uzamaya, uzadıkça lüle lüle sevimli bir kız çocuğu saçı çıkmış ortaya. annem kardeşimi doğururken hastanede kaldığı sürede hasretine dayanamayıp hastanede bir iki gece yatan ben biti kapmışım oradan. tabi saçları kısacık kestirmek farz olmuş. kızlara uzun saç yakışır mottosuyla yaşayan anneannem hemen devreye girmiş kestirmeyin ben ayıklarım o bitleri sirkeleri demiş. hatırlarım o upuzun saçlardan itinayla bir şeyler ayıkladığını, beni bit şampuanlarıyla yıkamasını, özel taraklarla saçımı taradığını..ve bir haftanın sonunda kafamda kaşıntının ka'sı, bitin bi'si kalmamıştı, ayrıca hala kız çocuğu gibi gözüküyordum. anneannem o zaman anneme dedi ki, 'kızım bana söz ver, kestirme bu çocuğun saçlarını, hep böyle upuzun olsun'. saçımın üzerinde annemin hükmünün geçtiği çocukluk yıllarımda saçlar rapunzel gibi uzadı, tabi arada uçlarından kırıkları alınıp tam bir kezban olmam engelleniyordu ama o kadar, saçlar hep bel hizasındaydı. sonrasında, yani saçımın üzerinde konuşma hakkı elde ettiğim yaşlarda anneannem artık bizimle değildi, maviş anneanne uçup gitmişti öte dünyaya. her kuaföre gittiğimde saç kestirmek aklıma gelir sonra da anneannemin kafamı dizine yatırıp saçlarımı usul usul taraması gözümün önüne gelirdi, vazgeçerdim saçları makasa yatırmaktan.
  • bok gibi bi dönem varya hani. saç kısa değil uzun hiç değil, üniversiteyi kazandığı yaz saçını uzatmaya çalışan erkek saçı kıvamı.

    heh o dönemi yaşamadan direkt atlama gibi bir seçenek sunsalar kızlara, bir çoğu bu kategoriye girer.
  • nihaha benim bu. evet anlatıyorum hikayemi.

    iskenderunda ikamet etmekte olduğumdan -sıcağını bilenler bilir- ensemdeki o yanma hissi beni benden alıyordu. ayrıca şerefsiz kuaförüm kırık fön çekerken saçlarımı yakmıştı -nasıl becerdiyse şerefsiz- her banyodan sonra elim avucum saçla doluyodu artık kendimi kemoterapili gibi hissetmekten bıkmış gibiydim.

    tabi bunlar aşılabilecek sebeplerdi. asıl sebep 3 yıllık ilişkimin bitmesi oldu. bunun verdiği o özgüven, o boşvermişlik duygusunu herkes bilir eminim. arkadaşlarla içilen bikaç biranın da etkisi vardır muhakkak, kendimi mesut erkek berberinde buldum. mesut abi sağolsun komiklikli şakalı şeyler yaparak saçlarımı kesti. artık saçı üç numara olan kızdım.

    berberden çıktığım an bütün gözler üzerimdeydi. ama ben bunun için yapmamıştım ki, amaçlarım bambaşkaydı ve insanların yolda durup beni izlemesi cidden korkunç gelmeye başlamıştı. ama ona da alıştım zamanla.

    eve gittim, kapıyı ablam açtı ilk tepkisi "hiiiii! naptın lan sen gerizekalı!" oldu. babamın yanına gittim, bir oğlun olmasını hep istemiştin değil mi dedim. en son annem gördü, annem bir süre elini ağzından çekemedi, bi süre mang olmuş şekilde takıldı.

    kızlar, kafa yapılarıyla ilgili çok bir şey bilmez, hep koskoca bi saç tabakasıyla kaplı olduğu için. ben de kafa yapımı öğrenmiş oldum, maşallah top gibi şekilli ötesi bi kafam varmış. ki ablamın kafamla alakalı yaptığı yorum "kafan çok güzelmiş canım güle güle kullan" oldu * ayrıca bizim ailenin erkeklerinin kafasının arkasında kırmızı bi leke vardır, babamda, amcamda, emmoğlunda... meğerse sadece erkeklerde değil, bende de varmış. bunu da öğrendim.

    tabii kötü yanları da oldu. saçlarım uzama evresindeyken kışın gelmesiyle kız olduğumu belli edecek kıyafetler giymezsem dolmuşta teyzeler "oğlum şu parayı da uzatır... ay kızmıış" dediler, babam oğlum oğlum demeye başladı, saçlarım uzamasına rağmen hala herkes keltoş diyor.

    ama üç numara candır. üç numara en rahat saçtır. eğer yüzünüzde ve kafa şeklinizde çok büyük bir façalık yoksa bütün kadınlar size sesleniyorum: cut all the hair!

    edit büdüt: öyle hızlı uzuyolar ki anlatamam. hatta bugün berbere gidip şekil verdiricem o derece uzuyolar. ayrıca babayla aynı berbere gitmenin zevkini tattıran bir şeymiş bu *
  • teoman'ın gazına gelmiştir. oo papatya.
  • ilk okul 3. sınıftaydım. annem ve babam ayrılalı 6 ay kadar olmuştu sanıyorum kalçama kadar uzanan dalgalı saçlarım vardı.
    fotoğraflarımı gören insanlar maşa yapıldığını sanırlar öyle bir doğal dalga vardı saçlarımda. öyle güzeldi ki.. 2-3 yaşımdan beri kestirilmediği için iyice açıktı uçları, güzeldi..
    sonra bir gün ablam onları taramaktan, toplamaktan, örmekten yoruldu..
    haklıydı; ben üvey kardeşiydim...
    ve annemle beraber saçlarımı da kaybettim. kısacık olmuşlardı artık 3 parmak uzunluğundaydı hepsi.. yıllar boyu böyle gitti bu, hep kısacık saçlarla gezdim. hani ilk okulda öğretmenler erkeklere saçın uzamış kestir falan derler ya bana da derlerdi kızım uzamış saçların diye.. o derece... hep marjinallik olsun, değişiklik olsun diye kesilmez ki saçlar..bu da böyle bir anımdır.
  • "en çok saçlarımı seviyordu, ben de ilk önce saçlarıma kıydım. vurulan her makas darbesiyle bir adım daha uzaklaştım ondan. yere dökülen saçlarım gibi geçmiş de döküldü bedenimden gözyaşlarımla.." diye konuşur bu kız bazen.
  • bitlenmiştir.
  • hani çok sevdiği o filmi gördükten sonra saçlarını kısacık kestirip ilk sigarasını içmiştir.

    (bkz: papatya)
  • saçkıran olmuştur.

    tavuk götü gibi kalmıştır saçının bir kısmı. emekli kel memurlar gibi saçının sağından aldığı tutamı soluna yatırıyordur. doktor kestir ki ilaçları daha rahat sürebil demiştir. altı ay kafasında bandanayla gezmiştir kimse anlamasın diye.

    belindeki saçları erkek saçı gibidir şimdi. eski resimlere bakıp bakıp hüzünleniyordur. bari bir erkek uğruna dellenip kestirseydim, yaşadığım aşk yanıma kar kalırdı diyordur.

    yok yok, ağlamıyorum, gözüme toz kaçtı.

    neyse o değil de, bandanam nerede?
hesabın var mı? giriş yap