• bu gece goldenwand'ın bir entry'si üzerine izlediğim film. (bkz: #19631729) ipucunu vermiş olduğu için aktı gitti. başrolde odin var diye izleyince daha anlaşılır oldu. tabii filmi anlamak için iskandinav mitolojisini, hıristiyanlık ve haçlı seferleri hakkında temel bilgileri bilmek gerek. daha da ayrıntılı anlamak içinse daha fazla bilgi gerekiyor ve sanırım birkaç kez daha izlemek. mesela gemideyken haleli görünenlere daha fazla dikkat etmediğime pişman oldum. onlar acaba tek-gözlü'nün peşinden gidenler miydi diye düşünüyorum şimdi. (tekrarı vardı ama başka bir izleme daha fazla ilgimi çekti. bir ara yeniden bulup seyredeceğim bu filmi).

    amerikan'ın kendi mitolojisini yaratmak için yırtındığı marvel ve dc comics uyarlaması zırvalardan eser diye söz edenler beğenmez, kesin bilgi yayalım. az buçuk dünya sinemasından çeşitli örneklere açık olanlarsa benim gibi yapabilir. başlıktaki yazıları okuyup karar verebilir yani.
  • ya tamam da senaryoda mantıksızlık gördüğüm zaman dayanamıyorum birader.

    --- spoiler ---

    şimdi bak herşeye eyvallah, 3-5 kişi şans eseri cehennem diye adlandırdığınız yere geldiniz. buraya kadar tamam. teknenizde ilerlerken okun biri geldi vurdu. demek ki etrafta birileri var. naaparsın, hemen bir savunma planı çıkartırsın. saklanırsın, bir hareket planı ortaya koyarsın.

    tekneyi durdurdun, içinden indin. 50 metre ilerde orman var. naparsın? hemen bir organizasyon, barınma, avlanma planı. yani mantık böyle buyurur. zaten az kişisin.

    peki bu çok şahane sanat filmimizde bu gelişmeler nasıl ilerliyor? teknede ilerlerken gelen ok sonrası tepki yok. aynen yollarına devam ediyorlar. tekneyi durdukları yerde açıkta sağa sola bakınıyorlar. ha akabinde? orman falan hak getire, çamur içinde debeleniyorlar. evet abi çamur içinde debelenip, birbirlerine tecavüz edip, öldürüyorlar. hani bunlar pagan ve vahşilik paçalarından akıyor da değil. bildiğin efendi hıristiyan olacak bunlar güya.

    kimse nuri bilge ceylan'a laf etmesin. bir zamanlar anadolu'da kadar iyi film az bulunur koca sinema dünyasında.

    --- spoiler ---

    ya bırak yaa))

    not: bu yazıyı filmi izledikten hemen sonra girmiştim sözlüğe. geçen gün bobin kafa derin incelemesini izleyince bir sürü şey kaçırmış olduğumu gördüm, videoyu izledim, şahane bilgilendim sağolsun. amma velakin yine de yukarıdaki fikirlerimi hala savunuyorum)))
  • --- spoiler ---
    filmi ilk izlediğimde hiçbir şey anlatmadığı izlenimi edinmiştim ama biraz okudukça görüşüm değişti. ama konuya uzak olan birine bu filmin tek bir saniyesi bile hitap etmiyor, orası kesin.

    paganlarla hıristiyanlar arasındaki mücadele döneminde, esir düşmüş tek gözlü bir savaşçı paganların elinden kaçar, hıristiyanlara katılır. onlarla birlikte kutsal topraklara gitmek için yola çıkarlar ancak kendilerini amerika kıtasında bulurlar. geri dönmeye niyetlenirler ancak amerikan yerlileri buna izin vermez. olay kısaca bu.

    tek göz göndermesi odin'miş. benimse ilk aklıma gelen deccal olmuştu. bilindiği gibi iblis tanrı'nın emrindedir, iradesi olmadan bir şeyler yaptığı için kendini bir nevi tanrının hizmetkarı olarak görmektedir. filmde nasıl tek gözlü savaşçı kendini tutsak edenleri öldürüp özgürlüğüne kavuşuyorsa, iblis de benzer şekilde tanrıya baş kaldırarak cenneti terk eder ve lanetlenir. filmde de tek gözlü adam sürekli beraberinde ölüm taşıyan kişi olarak lanse ediliyor.

    öte yandan a viking saga the darkest day deki türde bir paganlık-hıristiyanlık savaşı dönemine dair bir şeyler beklemiştim. o konuda beklediğimi bulamadım. ama, örneğin northlanders'da da işlendiği gibi, bereketli topraklar ararken kutuplardan geçip sonra da amerikan topraklarına erişen vikinglerin hikayesi tarihsel olarak doğru.

    film iskandinav mitolojisindeki sembolizmi görsel olarak bize sunsa da bence diyalog olarak da, tasvir olarak da epey zayıftı. ancak şunu da kabul edeyim, örneğin gemiyle yolculuk sahnesi, oldukça sığ bir teknikle çekilmiş olmasına karşın verdiği hissiyatla başarılıydı. hepimiz tekne yolculuğundaki o çaresizliği, basıklığı hissettik. ama filmin genelinde bu his seyircinin oradakilerle empati kurmasından ziyade sıkılmasına neden oluyor.
    --- spoiler ---
  • izledikten sonra
    ulan ne izledim ben diyen tayfadan’sanız
    iskandinav mitolojisini yalayıp yutmuş bütün çıkartmış (bkz: bobin kafa) abimiz bizim için yorumlamış

    https://youtu.be/c50qm2mh_pm
  • film künyesi;
    yönetmen: nicolas winding refn
    senaryo: nicolas winding refn, roy jacobsen, matthew read
    başroller: mads mikkelsen,maarten stevenson
    müzik: peter peter, kyed
    süre: 93dk.
    2009-danimarka&ingiltere ortak yapımı fantastik-macera, drama

    --- spoiler ---

    evet filmde çok replik yok fakat başka şeyler var. kimi filmin bir sözü alır başka diyarlara götürür, kimisinin kurgusu uzaya çıkarır, kimisinin müzikleri vb. çok iyi ya da kült denilen filmler de bu ‘olmuşluk’ kategorilerinden birkaçına sahip olduğu için sinema tarihinde yer eder. -herkesin kült diye tabir etmesi gereken bir film- iddiasında değilim.

    valhalla rising’in zihnime kazınan noktaları; filmin geçtiği yerin doğası ölünecek yer kategorisinde, savaş (vahşet) sahnelerindeki gerçekçilik iyi ki ‘modern’ toplum hayvanıyım dedirtiyor, mistisizm ve ilkellik temaları ise dağ başında yapayalnız, sisin gelişini görüp içinizde oluşan korku ve hayranlık etkisini yaratıyor. tabii burada mads mikkelsen abimizin olağanüstü oyunculuğuna değinmeden geçemeyiz, abimiz psikopat rolleri için doğmuş gibi bir oyunculuk yeteneğine sahip. ufaklık da çok yetenekli.
    --- spoiler ---

    hakkında ne kadar olumsuz yorum yapılmış olsa da keşke hafızamdan çıkartıp tekrar tekrar izleyebilsem dediğim filmlerdendir

    en güzel yorumu ise yazar kalemcalan yapmış;
    hayat gibi
    bir kez yaşanması gereken bir film
  • anlattığı bir hikayesi yada diyaloğu olmayan film. kah çekim teknikleri, kah sesler, kah bir hikayesinin ve karakterlerinin olmayışıyla genellikle sinir bozan bir film
  • dün mubi'de günün filmi diye izledim biraz, görüntü kalitesi çöpleşince yarısında bırakmak zorunda kaldım gerçi ama gayet seyirlik, çerezlik güzel filmdir. refn'in az diyaloglu filmlerine alışmamış izleyici sevmez doğru ama gömüldüğü kadar kötü değil. çok iyi de değil, bu yüzden mubi harici bir yerde rastlarsam devamını kesin getiririm ama aramam da.
  • hristiyanlıktan ve pagan mitolojisinden bihaber ve yalnızca kör göze parmak mesajları algılayabilmiş* bir türk olarak içeriğe diyecek pek sözüm yok. ama bu filmin adeta bir görsel şölen, yönetmenlik harikası olduğu büyük bir palavradır.

    inandırıcılığı öldüren acemi kırmızı fragmanlar, kapalı havaya eklenen artırılmış kontrast ve yer yer video oyunlarını andıran yüz ışığı filmin doğallığını ve anlattığı o alegorik hikayeyi feci halde baltalıyor. yine aynı şekilde pastel soluk çekimlerden aşırı kontrastlı sahnelere geçiş filmin görsel bütünlüğünü bozuyor. başarılı tek yanı iyi kotarılmış yaralama ve öldürme sahneleri diyebilirim.

    valhalla rising benim başladığım için bitirmek zorunda kaldığım filmlerden oldu.
  • çocukluğumda trt 2'de yayınlanan sanat filmleri gibi. iki adam yola koyulurlar. biri siyah, biri beyaz cüppelidir. yol boyunca tartışırlar ve finalde ikisinden biri ölür. kamera gökyüzüne yükselir ve film biter. sen öylece kalakalırsın. nasıl yani bu kadar mı diye. olan biteni anlayamayacak kadar aptal olduğunu düşünürsün.

    bu da öyle bi film. uzun süredir beni aptal yerine koyan bu tür bi film izlememiştim. ki bu da tartışılır. normalde film dediğin elinden tutar, konuyu açar. yani bi aptala anlatır gibi anlatır her şeyi. şey der mesela, "inancı kurumsallaştırarak iyi bi halt etmedik” (tanrının evi, tanrının buyrukları, onun krallığı vs.)

    --- spoiler ---

    ama bazıları böyle yapmaz. bazıları sadece şunu söyler: "başlangıçta sadece insan ve doğa vardı. sonra haçlı adamlar geldiler ve inanmayanları sürdüler. dünyanın saçaklarına doğru."

    bu sadece hristiyanlık eleştirisi değil, bu bir medeniyet eleştirisi bana kalırsa. cehennem olarak tasvir edilense cennetin ta kendisi. insanın doğayla kucak kucağa olduğu yer. bu yüzden adam kendini kurban etti. çocuk bu cennete kabul edilebilsin diye. (isa da günahlarımız için kendini feda etmişti. o halde odin isalaştı öyle mi?)

    --- spoiler ---

    nasıl, zekice değil mi? kavramları ters yüz ederek doğru anlama ulaşabiliyorsun. ya da öyle mi gerçekten?

    burda nihayet bi kıyas var. dinlerden ve kurumlardan önce daha mı iyiydik, tartışılır. ama insanoğlu kendi imgesine fazlasıyla takık. tıpkı narcissus gibi. filmin bi yerinde de vardı hatta bu, peder sudaki yansımasından kendini alamamıştı.

    biz de böyleyiz, gözümüzü kendi yansımamızdan alamıyoruz. nihayet, tanrı da bizim bi tasarımımız. buna rağmen onun adına(?) hareket etmekte fazlasıyla kararlıyız..

    bu inancın insan topluluklarını motive etmek için kullanışlı olduğunun farkındayım -tanrı adına bu toprakları hristiyanlaştıralım!- buna karşılık doğayla olan direk temasımızı, alçak gönülülüğümüzü yitiriyoruz.

    bunu sadece olympos'u kıskandıracak yükseklikte binalar inşaa edip tanrılara meydan okuyormuşuz gibi düşünmeyin. ya da düşünün. ama bunun ötesinde bizler doğayla olan iletişimimizi kaybettik. tek gözlü tanrı odin'i duyamıyoruz artık. bu yüzden ölüyoruz.

    ne süpriz ama..

    bitirirken fight club'tan alıntılamak isterim:

    --- spoiler ---

    tanrı fikri için babalarımızı örnek aldık. babalarımız bizi terketti, o halde tanrı hakkında ne düşünmemiz gerek? tanrının seni sevmeme ihtimalini göz önünde bulundurman lazım. sen hiç hesapta yoktun ve senden nefret ediyor bu yüzden. bizim de ona ihtiyacımız yok. kurtuluş da cehennem de palavra. madem tanrının istenmeyen çocuklarıyız, öyle olsun!

    --- spoiler ---

    (bkz: fight club/@morning glory)
  • izlemesi zor bir film. spiritüel*, meditatif* fazlaca şiddet içerikli* ama there is a mads mikkelsen!

    insanların geçmişten bu yana şiddet izleme talebi ve bundan keyif almasi, (bkz: gladyatör)
    ve burada da iskandinav bir gladyator?

    or

    iskandinav el topo

    ve bir de daha önce hiç düşünmemiştim ama çok tanrılılıkın tek tanrılılka yenilmesi*..

    ilginç bir film.
hesabın var mı? giriş yap