• misantropist işi. şöyle oluyor: yeter yalnız yaşadığım, kibri bırakmalı ve insanlarla kaynaşmalıyım. gezmeli, tozmalı, sık sık iletişime geçmeliyim.

    ...kaynaşmaya çalışma aşamalarından sonra ise şöyle: yahu bu adamı/kadını nasıl hayatımdan tamamen çıkarırım. üstelik kendimle ilgili de bir sürü şey anlattım. tüm bunları konuşurken aklım neredeydi?! senin neyine gerek böyle işler?!

    sonra tekrar yalnızlık; bir şeyler okumak etmek; yeniden duyguların kabarması; yine kederden insanın içinin şişmesi. 99 francs filminde şöyle geçiyor: "belki de dünyayı kurtaracak olan sırrı kendine açıklıyordu: "can sıkıntısını kabullenmek."

    spring, summer, fall, winter... and spring gibi...
  • gerçek bir 'insan sevmeyici' asla yalnızlıktan sıkılmaz.
  • (bkz: hepinizden nefret ediyorum ama tek başımayken canım sıkılıyo)
  • yıldız tilbe'nin çok güzel lafı vardır:

    “hepinizden nefret ediyorum ama tek başına da canım sıkılıyor.”

    böyle bir şey.*
  • "insanın bu dünyada yalnızlık ya da bayağılıktan birisini seçmekten başka şansı yoktur" der schopenhauer...
  • son kez yazacağım ve bir daha da böyle iç karartıcı başlıklara dönüp bakmayacağım; çünkü ben insanları seviyorum.

    tanıdıktan ve hatta kaynaştıktan sonra yaşamımdan çıkarmayı istediğim pek kimse olmadı. az çok anlayabiliyorum kiminle kaynaşıp kiminle kaynaşmayı istemediğimi çünkü. insanlarda ne aradığımı biliyorum. ne aradığımı bilince de kimde olup kimde olmadığını anlayabiliyorum çok zaman geçmeden. herkesin kendince bir yaşamı ve sorunları var. kimse tüm zamanını size ayırmak ve sizinle ilgilenmek zorunda değil. geçmişten kalan kalp kırıklıklarınızı kimse tamir edemez. insan tek başınadır. insanlar yalnız doğarlar ve yalnız ölürler; ama bu öyle düşündüğünüz gibi kötü bir şey değil. öyle görmek zorunda değilsiniz.

    insanların temelde iyi ya da kötü olduklarına da inanmıyorum. bence birbirinizden beklentileriniz gerçekçi değil. bence aşktan beklentileriniz de gerçekçi değil. bence insanlara da aşka da gereğinden fazla anlam yüklüyorsunuz. kitaplarda okuduğunuz, şarkılarda dinlediğiniz, başkalarından gördüğünüz ilişkiler, sizinkilerden daha iyi ya da daha kötü değil. sanatın her şeyi olduğundan daha parlak/güzel göstermek gibi bir huyu var. sanıyorsunuz ki bir siz böylesiniz. hayır, siz de herkes gibisiniz. başkalarının sizden tek farkı, sözcükleri, notaları ya da renkleri biraz daha iyi kullanıp yaşadıklarını allayıp pullayarak anlatabilmeleri. yoksa hepimiz insanız. birbirimizden ne kadar farklı yaşıyor olabiliriz ki? olsa olsa farklı algılarız. bu da bizim farklı yaşamlar sürdüğümüz izlenimine yol açar. insanlardan kazık yiyen ilk kişi değilim; son kişi de olmayacağım. aşk acısı çeken ilk kişi de değilim; son kişi de olmayacağım. annesi ya da babasıyla sorun yaşayan ilk kişi hiç değilim; son kişi de olmayacağım. anlayabiliyorum. gerçekten anlayabiliyorum; ama hayır, bu durumda kalan yalnızca siz değilsiniz. insanlara karşı güvensiz hisseden yalnızca siz değilsiniz ve sizin karşınızdaki de size karşı benzer duygu ve düşünceler içinde olabiliyor çoğu zaman.

    bunca soruna karşın tüm insanlara küsmek aklıma hiç gelmedi. savaşlar, tacizler ve tecavüzler, doğa katliamları canımı çok sıkıyor ama, sorunun tek tek insanlarda mı yoksa insanlıkta mı olduğunu hala çözemedim. bulursam sizinle paylaşacağım, söz.

    benzer benzeri çeker. yapılan onca sosyal psikolojik araştırma böyle söylüyor. zıt kutupların birbirini çekmesi diye bir şey söz konusu değil yani. içten içe aradığınız o insanlar, hani sizden çok farklı olup da size yaşamı sevdirecek ve güveninizi kazanmanızı sağlayacak o iyimser ve umut dolu insanlar var ya, onlar kendileri gibi umut dolu insanların yanındalar. kaldı ki her şeyin zıddıyla birlikte var olduğunu söylüyor diyalektik materyalizm. bir şeyi kötü olarak tanımlayabiliyorsanız, demek ki iyisini de biliyorsunuz. demek ki iyisi var.

    yüreğinizde neyi beslerseniz, onu büyütürsünüz. nefret, güvensizlik, kibir büyütülen yerden sevgi, güven ve alçakgönüllülük çıkmaz. yüreğinde sevgi, güven ve alçakgönüllülük büyütmüş birisi de nefrete, güvensizliğe ve kibre gitmez. neden gitsin ki? roman mı bu?
  • aha beni anlatan bi başlık açanın ellerinden öperim
  • insanları sevmiyor değil aslında kendisi gibi insanları arıyor demek çok daha doğru olur. dünyada o kadar saçma sapan insan var ki ruh emici, asalak.. ama kendisi gibi insan bulmak zor o yüzden yalnızlığa kaçıyor insan. bir yerden sonra kendisine göre birini arıyor, çok insan değil az ama öz insan istiyor.
  • çözümü basit. görsel
  • sosyal hayatımın özeti.
hesabın var mı? giriş yap