• istanbul sosyetesinin halk türkülerine merak saldığı günlerdir.ruhi su henüz ortalarda yoktur.aşık veysel'i istanbul'a getirirler.kendisine özgü meydan sazına benzeyen kocaman bir sazı vardır.tezeneyi kullanışı,tellerinden sesler çıkarışı,kimseye benzemeyen farklı bir üslubu vardır.
    ahmet kutsi tecer'in keşfettiği veysel istanbul'a getirildiğinde yaşar kemal'e emanet edilir.aşık veysel,yaşar kemal'e:"aşık",yaşar kemal'de veysel'e:"veysel" diye seslenirdi.
    birgün rıfat ılgaz,yine bir öğle vakti,sirkeci tramvay sokağı'nın arkasında bir lokantada içerken,gözü tramvay sokağına takılır.tramvay kalktı kalkacak,yolcular telaş içerisinde yetişmeye çalışmaktadırlar.
    rıfat ılgaz bir bakar ki cağaloğlu yokuşu'ndan aşşağı iki yolcu koşmakta.biri diğerinin koluna girmiş.koluna girilen,yaşar kemal,koluna giren,aşık veysel...hemen yerinden fırlar.tramvaya koşanların yanına gider."nereye gideceksiniz?"diye sorar,yaşar kemal'e."şişli'ye...veysel saz çalıp,türkü söylecek orada."rıfat ılgaz bir kalabalığa bakar,bir tramvaya."yahu atlayın taksiye gidin,veysel'i dinleyecekler nasıl olsa.parasını da verirler."yaşar kemal'in en yoksul olduğu dönemlerdir.cebinde parası olmadığı için,söylenenlere aldırış etmeden tramvaya koşmaya devam ederler ve yetişirler.
    rıfat ılgaz lokantaya döner ve yumruğunu masaya vurur.lokantanın duyacağı şekilde dışarıyı işaret ederek bağırır."bakın şu allah'ın işine bakın.iki kulunu,tek gözle nasılda koşturuyor."
    not:aşık veysel'in iki gözü,yaşar kemal'inde bir gözü görmemektedir.
  • onunla aynı yüzyılda yaşadığım için mutluyum, keşke mustafa kemal paşamı da görebilseydim.
    her cümlesiyle her hareketiyle faşizmin karşısında olan büyük ustaya selam olsun.
  • anadilini * de güzel konuşurdu usta: https://youtu.be/qkee8gynnua
  • sadece sarı sıcak için bile önünde diz çökülür. seni bu kadar geç okumaya başladığım için utanıyorum üstad.
    tanım: cumhuriyet döneminin çıkardığı hem cumhuriyeti hem de türk halkını fevkalade benimsemiş ve bunu muhteşem bir şekilde aktarabilmiş gerçek bir sanatçı.
  • ma guhê te guhdarî nekiriye stranê siyabend mamoste? ew çi bû lo?

    dengbejê hunermend
  • "istanbul. yaşar kemal'deyiz akşam. şefkatli, yüksek sesli koca bir köylü. durmadan konuşuyor ama sadece türkçe ya da kürtçe. hapis yattı ve komünist diye işkence gördü. sabit fikri nobel ödülü. bu amaçla uzun soluklu bir stockholm seyahati yapmış. kraliyet akademisi üyelerine iletilmek üzere kitaplarından birini isveççeye çevirtmiş kendi cebinden. fakat özenle paketlenen o on sekiz nüshanın karşısında bir eksiklik hissetmiş. bir şey eklemek gerektiği kesinmiş ama ne? uzun uzun düşündükten sonra on sekiz paket lokum eklemiş. ben o lokumlar için verirdim nobel'i ona!"
    michel tournier / dışsal sözlük
  • ustadır usta. nasıl ki bir arı çiçekten bal yapar. aha yaşar kemal de kelimelerden öyle güzel kitaplar vermiştir.
    (bkz: çiçekten bal yapar ustadır arı)
  • hayatımda ilk defa satın alıp okuduğum roman olan ince memed'in yazarı. o zamanlarda öyle mutsuz öyle çaresiz iken yazdıklarıyla elimden tutmuş, beni torosların eteklerinde çiçek kokularının arasında gezdirmişti.

    iyi ki yazmış.
  • ''insan bir defa birine geç kalır. ve bir daha hiç kimse için acele etmez.''
  • türkiye'nin yetiştirdiği sayılı gerçek yazarlardan.
    1950-1995 yılları arasında yazdığı birçok makaleden dolayı hakkında dava açılmış ve hüküm giydiği davalar olmuştur.
    bu topraklarda 'düşünce' hep suçtu, suç olmaya devam edecek.
hesabın var mı? giriş yap