yaşar miraç
-
1953 yılında trabzon'da doğdu. dil ve tarih coğrafya fakültesi türk dili bölümü'nden mezun oldu (1981). yeni türkü yayınevini kurdu ve yönetti. onbeş yıl kadar federal almanya'datürkçe öğretmenliği yaptı (1983-1999) ve yurda döndü.
şiirleri militan, sanat emeği, türk dili, yusufçuk, yazko edebiyat dergilerinde yayımlandı. başından beri halk edebiyatını özümsemiş ve özgün bir ses olarak insanlık, barış, demokrasi, gurbet, sıla konulu, türkü tadında, coşkulu, akışkan, imgeleri çarpıcı ve yeni, dur durak tanımaz çağdaş şiirler yazdı.
gurbete
gurbete kaçacağım
o lâcivert ülkeye
o üzünç denizine
uzayan iskeleye
ansızın sormaksızın
neler kalır geriye
gurbete kaçacağım
o kimsesiz ülkeye
o geri dönülmeze
bağlanan ilk köprüye
umarsız durmaksızın
acılar tüketmeye
gurbete kaçacağım
o duvaksız tepeye
o yolunda gözyaşı
çeşmesi kuru köye
kopup yalnızlığımdan
kopup sonsuzluğumdan
gurbete kaçacağım
gurbete tükenmeye -
kendisi yeni türkünün isim babasidir
-
tum kitaplarini okudugum, bazi siirlerini ezbere bildigim bir ozan. besiktas dolmabahce'deki kitap fuarinda imza gunu oldugunu duyup gittim. bulut yayinlari standini buldum, kucucuk bir yerdi, bir genc vardi, sordum "cay icmeye gitti, birazdan gelir" dedi. ben giderken o geliyordu, hemen tanidim, saclari dokulmus olmasina ragmen. bambaska bir insan olmus goruntu olacak. o vicik vicik sicagin altinca yarim saat ayakustu sohbet ettik. "ben kuzguncuk'tayim, cinaralti'na gel, orada sohbet ederiz" dedi, cep telefon numarasini da verdi. guzel, icten bir sair.
evinden getirdigi eski basimli kitaplar vardi standda. icli sarkilar adli kitabinin ilk baskisindan hediye etti. bilmedigim siirleri okudum bu kitaptan. edip cansever zirvesi helaliyle yaptiktan sonra kucuk bir yasar mirac zirvesi duzenlemeyi planliyorum. tabi kendisi de gelecek. siirin edebiyatin turkiye'deki halin konusuruz diye... -
"bir turkiye siiri
yazmak isterdim size
incecik dizeleri
gumus dereler gibi
yesilcik koyaklardan
siril siril akacak
al ibik horozlari
erkenlikten otuslu
soyle kirdan meseden
koylerden sehirlere
yollari uzandikca
buyuyen guzellesen
denizleri kumsali
dalgali kopucuklu
al yanakli kizlari
doymus emekcanlari
ekmege suya asa
bir turkiye siiri
yalin isikli renkli
dogal guzelliklerle
dogal yuceliklerle
boydan boya donanmis
cirkinlikten pislikten
kotuluklerden kinden
yozluklardan arinmis
onyargisiz ve sevecen
ozgurce gonullesen
erdem saygi esigi
dogruluklar besigi
caliskan bir turkiye
siiri
kardeslik sevgi"
...diyerek vatanini anmis sair.
boylesi uzerine titredigi vataninda
trabzon'lu hemsehrileri tarafindan ustune yurunmus,
emek verip yucelttigi dilinde
kufurlerle hakaretlerle karsilanmis,
saldiriya ugramis
sair.
- biz buralara nasil geldik? -
kitapları şu şekilde olan şair:
trabzonlu delikanlı (1979)
şili ile söyleşi (1979)
gül ekmek (1980)
taliplerin ağıdı (1980)
çan deresi türküleri (1981)
içli şarkılar (1981)
trabzon'dan çıktım yola (1981)
istanbul bir kırmızı gül (1985)
yurdumun işçileri (1985)
barış günlerinin gümüş denizi (1986)
güleriz ağlanacak (1988)
karadeniz hırçın kız (1988)
lazcaz (1999)
deli dumrul sarı yıldız (1999)
nasıl bir trabzonspor (2000)
pembe halk (2005) -
kendisiyle nasıl tanıştım? yıllar önce birisine bir şiirini güzel bir kartın üzerine yazıp tam verecekken, görünmez bir peri sağolsun beni uyandırdı. meğer bu kişi beni asıl sevdiği kıza hava atmak için seçmemiş mi? resmen pis bir oyuna kurban gitmişim. 'a aaa, cık cık cık, boyun posun devrilsin e mii!!" derdi sevgili merhum adile naşitim.
yoook yok, boy pos aaz, az. "has sevgili bulamayasın bir ömür boyu" demiştim ben de.
neyse, uzun lafın kısası, ne oldu o şiir?
kartı ve şiiri tabii vermedim, sokrates hakkında bir kitabın arasına koymuştum. yıllar sonra o kitabı tekrar karıştırdığımda arasından düşüverdi. eğildim aldım yerden. bu tür saniyelerin müthiş bir zamanda geri yolculuk etkisi var. aynı zerdeçala karabiber eklendiğinde etkisini ikiye katladığı gibi. "tertemizsin be şiir' demiştim, mutlaka bir gün hakedene verilecekti, çünkü en sevdiğim ve inandığım bir şiiriydi yaşar ustanın ve gerçekten hak edenindi.
yakın zamanda bu şiiri birisine verdim...ve yüreğimden tüm hücrelerime kadar hissettiğim bir şiir geldi, kalemim yazdı, o yeni şiirde kendisine vardı.
ne demiş büyükler, sabreden derviş muradına ermiş. düşce gerçekleşiyor mu?.***
yaşar miraç güzeldir, şiirler mucizedir, sevelim. -
yeni türkü'ye isim babalığı yapmış olmasına rağmen şu sıralar ağır eleştirilerde bulunan, aslında pek de haksız olmayan şair kişi.
-
önemli bir şair. tdk dan ödül aldı fakat yazdığı bir şiirden ötürü hakkında soruşturma açıldı.
volkan konakı meşhur eden şarkılardan efulimin sözleri kendisine aittir. -
-
şiiri ve şiirinden de esin alan toplumcu siyasal tavrı nedeniyle devlet kurumlarının ve gerici kesimlerin saldırılarına hedef olan yaşar miraç’ın önde gelen edebiyat dergilerinde “barış, demokrasi, gurbet, sıla” şiirlerini yayınladığı 1970’li yıllar, ülkemizde devasa bir altüst oluşun yaşandığı yıllardı.
tüm ülkeyi saran toplumsal uyanışın etkileri en çok büyük kentlerde hissediliyordu. hayatın tüm alanları politize olmuştu. fabrikalar, tarlalar, okullar, gecekondular... her şey büyük bir uyanış, devinim ve değişim içindeydi. halkçı, aydınlanmacı, toplumcu sol değerler daha önce rastlanmamış biçimde itibar görüyor, halkın siyasal süreçlere katılımı katlanarak her geçen gün çığ gibi büyüyordu. “yeni” olan her şey solla birlikte anılıyordu. yeni siyaset, yeni sanat, yeni sinema, yeni tiyatro ve elbette yeni şiir.
genç ve devrimci dimağlar çeviri edebiyat aracılığıyla bir yandan evrensel kültürün değerleriyle buluşurken diğer yandan kendi öz folkloruyla, kadim anadolu kültürünün çok katmanlı boyutuyla yeniden tanışıyordu. müzikte, sinemada, tiyatroda tam anlamıyla bir “devrim” yaşanmaktaydı. umut, arkadaş gibi ses getiren filmlere imza atan yılmaz güney yeni sinemanın sembolü olmuştu. brecht gibi yazarlardan uyarladıkları oyunlarla ast ve devrimci tiyatro toplulukları siyaset sahnesinin dolaysız özneleri haline geliyor, gerici kesim ve çetelerin saldırılarından nasiplerini alıyorlardı. bir tarafta aşık ihsani gibi halk ozanları, diğer tarafta cem karaca, fikret kızılok gibi kentli müzisyenler anadolu folk ve rock bireşimi yapıtlarıyla, çıktıkları turnelerde verdikleri konserlerle on binleri bir araya getiriyor, gördükleri geniş halk desteğiyle gündem yaratıyorlardı. üzerindeki tartışma günümüzde de süren ifadeyle söylemek gerekirse, sanat halka inmiş, halka malolmuştu.
edebiyat da muazzam bir devinim içindeydi. yaşar kemal, fakir baykurt, orhan kemal gibi romancıların yapıtları tekrar tekrar okunurken başta nâzım hikmet olmak üzere on yılların yasaklı imza ve akımları halkla buluşuyor, şiir kitapları baskı üstüne baskı yapıyordu. mutlu bir ifadeyle “yerelle evrenselin harman olduğu”, umudun diri, şiirin kıymetli olduğu zamanlardı.
böyle bir ortamda anadolu’nun değişik illerinden gelen genç şairler, geldikleri yörenin folklorunu, kültürünü yerel olanda sıkışıp kalma riskini de göze alarak cesaretle “yeni şiir”e kattılar. halkın sesini şiire taşıma isteği ve coşkusuyla kendine özgü deneysel yönelimleri de içeren adımlar attılar. kimi eleştirmenlerce “yeni halk şiiri” olarak adlandırılan bir şiir dalgası ortaya çıktı. bu dalga, şiddetli bir toplumsal çalkantının yaşandığı bu tarihsel kesitte şiirimizde etkili bir ışıltı, aydınlanma seline kendi kavlince can taşıyan bir ışık ırmağı olarak yerini aldı.
----
trabzonlu delikanlı kitabının sunuş kısmından.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap