• izlerken en çok yarım kalmış yerlere dokunan dizi. bu yüzdendir üzerine bir şeyler yazmak isterken düşüncelerin hep yarım kalması.

    bütün karakterlerin hikayesinde yarım kalan şeylerin yükü vardır.

    ali, hayatının en güzel yerinde kalakalmıştır. oysa zamanında öyle yürürdü ki kaldırımları sanki bu düşen kendisi değildi.

    yusuf, bütün gücüyle aşkı yaşamak için bekledi hayatının kenarında. aşk ile karşılaşınca yoksulluğunun altında ezildi, karnı doyunca aşk da başlayacaktı. hayat ne yazık ki nitelikli insanları ödüllendirir. oysa yoksulluk "hayır" demeye yeter miydi?

    ömer, bir sadri alışık serseriliği vardır üzerinde, hüznü ve kahkahayı bir arada yaşar. ama göğsündeki dövme ile kalbi arasındaki 3 cm’lik yoldu asıl mesele. bir yolu tamamlasa... ama dedik ya her şey kendine has yarım kalmışlıklarla doluydu.

    havva ana, bütün mahallenin anası, sahip olduğu her şey buruk. şöyle demişti bir gün, "böyle bir şeyi bekle bekle, geldiğinde bir anlamı olmasın..."

    olcay, bir mucize, bir şeyleri tamamlamaya çalışırken daha da yarım kalan mutsuz bir mucize.

    duru, ömer'in kalbindeki yara. olcay'ın çırpınışlarındaki derman.

    önem, hayatı boyunca bir çile ve boşlukla yaşamış kadın.

    sabri usta, "yüzlerce ev yapmış sabri usta, ama o bizim evde kiracı."

    biz, yeditepe istanbul'u izleyerek yarım kalmışlığı biraz olsun tamamlayan insanlardık. bir diziyi yeditepe istanbul yapan kişilerdik; hüzünlenen, hisseden, gülen ve sonunda da büyük bir buruklukla "eyvallah" diyen.
  • bugün geç kalmış kahvaltımı yaparken aklıma düşen, herhangi bir bölümünü açıp izleyeyim dediğim ve 6. bölümünü izlediğim dizi.

    --- spoiler ---

    ömer'in kalbine duru'nun d'sini kazıdığı, olcay sorduğunda ise dünyanın d'si dediği, ferhan'ın diziye girdiği, nilgün'ün ferhan'a ilk görüşte eriyip bitiverdiği bölümmüş.
    --- spoiler ---
    tabi bir bölümle asla doyamadım ve hatta yeniden izlemek için müthiş bir istek duydum ve bu akşam başladım ilk bolumden itibaren tekrar izlemeye. en sevdiğim sonbaharı en sevdiğim dizi olan yeditepe istanbul'la karşılayacağım.
  • istanbul gibi bir yerin en kenar mahallelerinden birinde her karakter naif, icli, duygulu, bilgili ve de gorgulu olamayacagi icin irrasyonel bi dizidir. ama duslettigi dunya bir o kadar guzeldir. karakterler secimleri, isimleri ayri ayri guzeldir de bu diziyi tanimlayacak sifatlar henuz yoktur. keske ali gercek olsaydi da o sifati bize soyleseydi mesela.

    dizide kullanilan muziklerden bazilari daha once 'bizim aile' dizisinde (yeni turku), daha sonra 'sultan makami' dizisinde (jenerik) olarak kullanilmisti. hatta ve hatta sultan makami sanki seti toplamayin yeni senaryo geldi denmis gibi bi kadroyla cekilmisti. bi cirpida ortak oyuncu hatirladiklarim ugur polat, ruhi sari, ahmet saracoglu, hikmet karagoz, arif erkin, yesim ceren bozoglu belki daha da vardir.

    guzel diziydi. ozel kanallarin kurulmasiyla kumanda yerini kaybeden ve zaten slogani kumanda da yerimizi geri aliyoruz gibi bir sey olan trt'nin imaj ve politika degistirmek istedigi 1999 yilindan itibaren yaptigi cok guzel isler vardi. dur ona ayri baslik acayim madem.

    biz aski yusuf'tan ogrendik. o yuzden kimse 35imizide omrumuzun ortasinda olmamizi beklemesin. ama kenarinda olacagiz, o kesin !
  • "hayatin en güzel yerinde kalakalmanin" acisini ilk gözlemledigimiz bir yapimdi. sonradan bizzat tecrübe edilecegini bilemezdik.
  • 'ey koca dunya nasil avucumuzdasin ?
    nasil da parliyorsun ey gozleri maden,
    cozdugum butun bulmacalardan zorludur yuregin
    elbette kirlardan gelecekler, kirlardan
    kirlardan gelecekler, ellerinde sumbulteber

    ey guzelim sumbul ve teber, ey can'

    yusuf : yo okuyamayacagim, kotu oldum ben..
    olcay : ben yokken n'aptin yusuf ?
    yusuf : eski bir trendeydim, muskul mevkilerdeydim. sen de ordaydin. benim en hirpalanmis halim getirdi seni oraya.

    --

    omer duru'dan onu tarif etmesini ister, duru bilmem der.

    omer : hic kendini zorlama duru, sende beni teselli bile edecek bir sey yok. (mod degiserek) duru bana kitap getirmis. vaay kitaplarin arasinda en sevdigim atlas, acinca insan nefes aliyor. goster bakalim sen nerelere gideceksin ?
    duru : sunu soyleyebilirim senin icin. yani bu evde yasarken bi gun bile korkmadiysam, kapi pencere kilitli mi diye aklima gelmediyse...
    omer : kuzeye mi gideceksin yoksa hep batiya mi ?
    duru : guven verici, ya da aslinda en onemlisi israrlarinda kararli...
    omer : nereye gidersen git duru ama...
    duru : guleryuzlu, ama kederini gostermekten hic hoslanmayan...
    omer : annemin gittigi yerlere gitme, cunku oralardan donulmuyor...
    duru : peki sen napacaksin ?
    omer : sinavlar yaklasiyor, becerebilir miyim bilmiyorum ama dajha bunu kimseye soylemedim ananeme bile mesela mardin'de bi ilkokulda ogretmenlik, becerebilir miyim sence ?
  • harika bir jenerik müziğine sahip dizi.

    yedi numara ile birlikte bir nesil için nostaljinin tanımı adeta.

    https://www.youtube.com/watch?v=eattdq2cgd8
  • nedense 2000lerin dizilerini ayrı severim. çocuktum o zamanlar aslında ama yine de başkadır benim için. velhasıl nereden çıktı bilmiyorum ben yeditepe istanbul a başlayayım dedim açtım youtube dan 45 bölümmüş bi de 40 ar dakika bölümler kaptırdım kendimi ilk gün kaç bölüm izledim bilmiyorum. çok sıcak ve kaliteli bir dizi. yusuf karakterinde emre kınay hiçbir yerde olmadığı kadar sempatik geldi bana. dağ gibi havva ana dizinin belkemiği, ferhan ın anlattıkları da içine işliyor sanki. biraz olcay insanın içini bayıyor ilk bölümlerde ama onu da yavaş yavaş azaltıyorlar sanki. ali nin yeri ise bambaşka uğur polat çok başarılı bir oyunculuk sergilemiş. dizide öyle sahneler var ki sadece bir sahnesi bile insanı ters yüz edebiliyor.
  • --- spoiler ---

    nereye böyle olcay?
    daha gidilecek çok yol var, ama nereye, nasıl?
    alışıyoruz da bir şeyler olmamasına, bir şeylerin değişmemesine.
    of, oof, eskiden de hızlı mıydı bu kadar zaman?
    yetişirdik bir yerlere, bazı şeylerin önünde olurduk.
    ya şimdi neredeyiz?
    ne yapacağız?

    --- spoiler ---
  • hiper inandırıcı senaryosu ile gerçek bir ali ulvi hünkar harikasıdır. eleştireceğim birkaç şey var, çünkü ne demişler erdemler eşittir bizi ayıran zaaflarımızdır, o zaman zaaflarına değinelim. dizinin ne kadar muhteşem olduğu ve keşke yeni bölümleri çekilse dileklerim konusunda pankart açar "tülay noluğr geri dön ne olur" diye öğleden sonra tv programlarında zırlayabilirim o derece yani. ayrıca böylesine sağlam ve biz izleyicilerin adam yerine konulup zekamızla dalga geçilmediği senaryolara öyle uzağız ki insan eleştirirken bile zekice eksikler buluyor.
    yani eleştirmekten bu da zevk alıyor insan.

    1. ömer'in duru'ya aşkı hiç de öyle örnek alınacak hömfs çok romantik ve derin bir aşk, gözlerim doldu denilecek şey değildir. göğsünü jiletleyip eski erkek arkadaşı özberk'e bıçak çekerek tehdit etmesine duygulanıp içlenenler gazetelerin 3. sayfalarını açıp kadın cinayetlerine de içlenebilirler. ha ne zamanki ömer bu bitirim şiddetinden vazgeçip insana döner ne zamanki göğsüne batırdığı iğneler için "şimdi olsa öyle birşey yapmazdım" der o zaman duru ömer'i merak eder. ondan sonrası aşktır evet, "sen oradan bakıyorsan çiçek açayım daha iyi" işte bu aşktır evet.

    2. olcay'ın ömer'in ilk tacizlerine ses çıkarmaması da gülünç. resmen bu dizinin iyi çocuğu ömer, duru'nun öğretmenine hırlayan olcay kızının yolunu kesen ömer'i şirin bulsun düsturu var. iyi olmamıştı orası, olcay ömer'e de şarlaması gerekirdi.

    3. ali'nin rahatsızlığı öyle bir anda geçebilir mi? çevresiyle hiç iletişim kurmayan bir adam, duymayan konuşmayan. bu denli büyük olmayabilirdi ali'nin sorunu.

    sadece bu kadarcık benim söyleyeceğim. dönüp dönüp izliyorum şu gurbet ellerde geldim gurbet elde bursu makaleyi bıraktım baştan sona bir daha izledim dayanamadım :) sanat eseri budur eleştirirken ufuk açar adama zihnini çalıştırır.
  • her ne kadar çok sayıda dizi izlemişliğim olmasa da, bu konuda fikrim değişmedi, sanırım değişmeyecek de.

    türkiye televizyonlarında yayımlanmış en iyi dizidir. oyunculuklar, senaryo, mekan seçimleri, diyalog, her bir karakter seçimi ile hep birlikte. kaç kere tekrarını izlemişimdir, saymadım. televizyonda yine rastlasam, bir durup izlemeden geçemem. çok güzeldir.

    müziklerinde derya köroğlu'nun parmağı var. şöyle bir hatırlayıp, geçmişe gitmek için: yeditepe istanbul dizi müzikleri (son sahneyi de eklemişler).

    bitişi de bir o kadar güzel yapmışlardı, sağolsunlar:

    "tamam bitti. bu, tuhaf insanların öyküsü, bundan sonra sizin içinizde sürecek. yalnız kimseye iltimas geçmek yok. çünkü herkes payına düşeni yaşar. hayat, nitelikli insanı ödüllendirir.
    şimdi veda mahiyetinde, eyvallah!

    otuzbeş yaşındayım. daha hiçbir şey yaşamadım ki ortasında olayım hayatın. ama kenarındayım, o kesin. hem de en kenarında. bizim mahalle gibi. şehrin dibinde. "
hesabın var mı? giriş yap