• bir aile kültürüm olsun istiyorum.

    taa ben ortaokuldayken boşanma lafları çıkmıştı ev içinde. ittire kaktıra ben lise sona gelinceye kadar gitti, sonrada boşandılar. en son ne zaman anne, baba, kardeş oturup bir arada yemek yediniz diye sorsanız hatırlamayacağım kadar eski. pazar kahvaltıları falan hak getire zaten. yılbaşılarını düşünüyorum, bir tane var tüm ailenin bizde olduğu o da çok eski. 2006 falan olabilir. sonrasını hatırlamıyorum. genelde evde bilgisayar oynarken ya da uyurken girilen yeni yıllar. son bir kaç senede de 2-3 kafa arkadaşla beraber zil zurna girilmiş yılbaşları.

    6-7 ay oldu evleneli. karar verdim, yılbaşı geleneklerimiz olacak. her sene çam ağacı süslenecek mesela, onun heyecanı başlayacak 2-3 hafta önceden. eşime özellikle söyledim kurabiye yapacak. adı da yılbaşı kurabiyesi olacak. sadece 31 aralık günü pişecek evde. bu böyle biz ölene kadar devam edecek. ileride çocuklarımız olduğunda "baba yılbaşı ağacını ne zaman yapacağız?" diye soracak. ya da annesine gidip "anne bu yıl kurabiyeleri beraber yapalım mı?" diyecek.

    ufak bir zevk benimkisi. yok gavur işiymiş, yok şöyleymiş böyleymiş. türk kültüründe varmış yokmuş beni alakadar etmiyor. ben süsleyeceğim arkadaş.
  • norveç kedim var 3 tane onlar istediği için ben de her sene kuruyorum.
    evde hristiyan var yani.
  • asırlar öncesinden gelen adetini devam ettiriyordur.
    (bkz: nardugan)
    (bkz: hayat ağacı)
    cehaletten kırılan tarihinden geçmişinden geleneğinden bihaber bi kısım kerkenez de arab'ın geleneğine asimile olup kendi kimliğini unutmaktan utanmayıp "onlooor çok özöntöööö!!!!" diye kıçını başını oynatmaya devam ediyor.
    bak, hıristiyan senin adetine sahip çıkmış her zamanki gibi sen onu bilme bile.
    hıyaroğlu hıyar.
  • üst kattaki komşum yahudi.
    aralık ortasında hanuka ışıklarını yakar, 24 aralık'tan 4-5 gün önce koca bir çam ağacını da evine taşır.
    yahudilerde noel ağacı süsleme geleneği yok.
    adam sadece mutlu olduğu için yapıyor.

    noel, yılbaşı zamanında süslenmiş çam ağacı beni hep izmir'deki çocukluk yıllarıma götürür.
    annem ortodokstu. ortodokslar noeli ocak ayının 6 ve 7'sinde kutlarlar.
    bizim ağaç her yıl 20 aralık'ta salondaki yerini bulurdu. 24 aralık gecesi kutlama başlardı.
    niye? annem böyle mutluydu.
    şeker bayramını da kutlardı, kurban bayramını bir şekil atlatırdı.
    erken öldü, nedenini soramadım.

    şeker bayramını, kandilleri, hanukayı, kısacası dinleri masal anlatır gibi öğretti bana.
    büyüyünce kendin seçersin dedi.
    üvey babam emekli albaydı. karışmazdı böyle işlere.
    büyüyünce hepsini okudum, araştırdım, hiçbir dine ait olmadan, ama hepsine saygı göstererek yaşıyorum.

    1975'ler ve izmir. etrafımızda şahane komşular var. italyan var, yahudi, türk, kürt, amerikalı.
    kürt olan komşumuzun manav dükkanı vardı.
    noel zamanı şahane süslerdi dükkanı.

    annem öldüğünde, 9 ocak 1979, ortodoksların noelinin 2 gün sonrasıydı. cenaze töreni alsancak'taki katolik kilisesinde yapıldı.
    tüm komşular vardı.
    hepsi bizim eve tencerelerle yemekler taşıdılar.

    italyan komşumuz annemin süslediği noel ağacını toparladı 3 gün sonra. namazı niyazındaki komşumuz yardım etti.
    kimse de süslenmiş çam ağacının hangi dine ve geleneğe ait olduğunu sorgulamadı.

    hepsi beni sırayla evlerinde konuk ettiler.
    hacca gitmiş şefika teyzenin evinde kocaman bir gümüş çanak olurdu yılbaşı zamanı. içinde çam dalları, cevizler, fındıklar, çikolatalar. dün gibi aklımda.

    ben halâ noel zamanı evi süslüyorum. annemin yaptığı gibi.
    eski dairemizde çam ağacına yer vardı.
    rahmetli aşifte kedimiz, ağacın içine kuytulara saklanır, gece vakti el ayak çekilince tüm süslere pençe atıp yere indirir ve mutfak dolabına saklanırdı.
    çocuklar yılbaşı sabahı kahvaltıya gelirlerdi, 4 saat falan sürerdi kahvaltı, sohbet, şakalar, şaklabanlıklar. sonra hediyeler açılırdı.

    çocuklar hayat karmaşasına karıştılar, şimdiki dairede çam ağacına yer yok, kedimiz de bizi bırakıp gitti.
    ben halâ evi süslüyorum.
    bunun türk, kürt, hristiyan, yahudi olmakla alâkası yok.
    küçük sevinçlerin getirdiği mutluluğu yaşamak denir buna.

    görsel
    görsel
    görsel
    görsel
  • dedemle annanemin yılbaşı ağacıyla fotoğrafı var, yıl 1964, yer ordu. bi kaç sene farklı ideolojiyle karşılaştınız diye buraları ne sanıyosunuz anlamıyorum, 20 yaşında zerre bir şey görmediniz diye kafanıza göre konuşmayın
  • bu ben değilim çünkü kediler ağacın dallarına atlıyor, süsleri koparıyor, ağacı komple deviriyor. onun yerine kapı üstlerini ve duvarları kokina, kozalak, çam dalları ve çobanpüskülüyle süslüyorum. her yerde ufak tefek yılbaşı süsleri oluyor, tarçın ve zencefilli oda kokuları kullanıyorum.
    yılın en sevdiğim zamanı, başka hiçbir ayda bu kadar mutlu olamıyorum, mesela paskalya, cadılar bayramı, şükran günü, aziz bilmem kim günü hiç ilgimi çekmiyor.

    sonbahar gelince eve küçük bal kabakları koyuyorum, sarı, yeşil ve bordo renklere ağırlık veriyorum.

    ilkbahar ve yazda lavantalar ve ortancalarla süslüyorum evi, kırmızı ekose battaniye ve geyikli flanel nevresimleri kaldırıp beyaz iş nevresimlerimi çıkarıyorum, keten yatak örtüsü örtüyorum.

    ramazan bayramında eve şeker çikolata alıp kristal kaselere koyuyorum, kurbanda yorganın altına saklanasım geliyor, çabucak geçsin istiyorum. vejetaryen olmaya çalışıyorum ama etin tadı da güzel geliyor.
    nereden nereye yine.
  • - çocuğu olduğunda kırık gün sonra kırkını kutlama kültürünü devam ettiren,

    - ölü evinde yemek yapmama, ölü evine dışarıdan yemek getirme kültürünü devam ettiren,

    - ölülerine mezar taşı diken, çiçek koyan, mezar kenarına ruhların susadığında su içebilmesi için mermer suluklar koyma kültürünü devam ettiren (o mezar taşlarında dedesinin ismini okuyamadığı için üzülen ancak inandığı dinde mezar taşı olmayan)

    - uğurladığı yolcunun arkasından su döken,

    - "allah muhafaza" derken tahtaya vuran,

    - "allah muhafaza" diyerek kurşun döktüren,

    - ibadet yerlerine sağ ayak ile girmeye özen gösteren,

    - hıdrellezde gül dalına dilek bağlayan, dilek ağacına inanan,

    - her türlü ağaca, dala, yaprağa, türbe demirine çaput bağlayan müslüman türklerin, coğrafi olarak güneşin uzamaya başlaması ile çam ağacına çaput bağlayan, dilek dileyen türkleri eleştirmesidir.

    işin vahimi, kimse neye inandığını, nasıl inandığını, ne kutladığını, niye kutladığını, nasıl kutladığını, kimi eleştireceğini, neden eleştireceğini, nasıl eleştireceğini bilmemektedir.

    yazıktır
  • öğlen arası 50 dakika. normal şartlar altında yemek arasına denk geldiği için, nöbeti diğer öğretmenle yarı sürelerde tutmak lazım. çam ağacı olan bizler 35 dakika bekledik. çam ağacı olmayan, çok inanan çok müslüman arkadaşlarımız son 15 dakika kala (mesaj attığımız için. yoksa ona de gelecekleri yoktu) geldiler, biz yemeğe çıkamadık.
    başka bir şey yazmayacağım.
  • cenaze sonrası yemek dağıtan, kurşun döktüren, nazar boncuğu takan yani şaman geleneklerini devam ettiren türklerden bir farkı yoktur bu ağaç alan abimizin.
  • biri yazmış nerde eğitimsiz “önlisans” okuyan varsa artık dikiyor diye. hala insanları eğitim seviyesine göre yargılayan var :d okul okumamış nusretin restaurantında sıra beklemeye devam et belki akıllanırsın
hesabın var mı? giriş yap