• çocuk gözüyle okunması ama iyi okunması gerekir.

    elif güney pütün babasının davasına laf etmemekte, tam tersine davan uğruna bizi yok saydın demektedir. bir çok solcu babanın tutarsızlığına dem vurmaktadır.

    halkı gibi soyut bir şey için canını vermeye hazır ama çocuğu gibi yakınındaki en somut varlığa karşı kayıtsızlık...

    kısacası ortada baba-çocuk ilişkisi vardır. ve şahsi görüşüm sosyalist ilişkinin en pürüsüz kurulacağı ebeveyn-çocuk ilişkisini beceremeyenin ya sosyalistliğinden şüphe ederim ya da babalığından.

    hiç kimse sadece sosyalist olduğu için otomatikman babalık becerisi elde edemez.
  • bir adam ile kızının ilişkisini kızından daha iyi bilip kızı hakkında ahkam kesebilecek adamlar da varmış, bunu da gösteren beyan.
    her boku bilen ekşiciler vardı hep eyvallah da, bunun bu boyutlarda olabileceğini tahmin etmemiştim yahu.
    -hayır o iyi bi babaydı tamam mı! bütün filmlerini izledim ben.
  • "bu soruların cevabını bilmiyorum, hiçbir zaman veremedim. bildiğim, babam için her zaman hayal kırıklığı olduğum. çok sonra, evdeki kitaplarından birinde, cezaevinden fatoş’a yolladığı mektupları buldum. şaşırdım, “demek ki mektup yazmaya izni vardı” dedim kendi kendime, “neden hiç bana yazmadı?” adımı aradım o mektuplarda. bir kızı olduğu hiç aklına gelmiş miydi? bir iki mektupta şöyle bir cümleye rastladım: “kızıma selam söyle.” hepsi o kadar. sadece üç kelime."

    şu cümle bile kendi başına ayrıca bir insan için zor bir durum iken, bir insanın yaşadıklarını bilmeden aşağılanmaması gereken beyanattır.

    her şeyi geçtim, bir insan evladına ki ergen zamanlardan bahsediyor, bunu söylüyorsa, hadi bi gitsin. "aptal olmasan bu kadar çok çalışman gerekmezdi”
  • gönül yarası filminde devin özgün çınar (piraye) ve şener şen'in (nazım) filmin sonundaki hesaplaşmalarını hatırlatan beyanattır. yine de röportajın tamamına bakarsak fimdeki baba-kız ilişkisinin daha sıcak olduğunu söyleyebiliriz.

    devrimciliğini ve entellektüel birikimini bir yana bırakıp bireysel olarak ele alırsak yılmaz güney'in ilginç ve değişik bir karaktere sahip olduğu sonucuna varabiliriz. neticede nebahat çehre'nin başına elma koyup ateş eden de aynı insan.
  • "kukumu elliyorum, sonra da elimi kokluyorum. bir tek bu bana güven veriyor." şeklinde bir açıklama içeren röportaj....bir insanın kendi kukusunu ellemesinin kendisine nasıl güven duygusu verdiğini anlamak için freud'a danışmak lazım sanırım!
  • benim anlamadığım nokta da; "kukumu elliyorum, sonra da elimi kokluyorum. bir tek bu bana güven veriyor." şeklinde ki cümle oldu. hadi bu sana güven duygusu verdi, çok zor şeyler yaşadın hepsini anlamaya çalışırım. ama bu cümleyi kurma gereğini anlayamam. zaten çok iyi ifade etmişsin kendini bunu kimse merak etmezdi inan bana.
  • baba adaylarının ve yeni baba olanların çok iyi anlaması gereken bir beyanat.
    birçok alanda iyi olabilirsiniz, hatta çevrenizde parmakla gösterilen sevilen, sayılan biri de olabilirsiniz. ama bu sizin iyi bir baba olacağınız anlamına asla gelmez.

    tam tersine, şimdiye kadar çoğu sorumluluktan kaçmış, çevresindeki insanların beklentilerini karşılamamış, beceriksizmiş gibi gözüken biri, çok iyi bir baba olabilir.
    babalık ayrı bir meziyet, bir hüner...

    örneğin kendi babalığımı sorguladığımda, yirmili yaşlarımın ortasına kadar devamlı eleştirdiğim kendi “babam” gibi bile olamadığımı, çok yanlışlarımın olduğunu görüyorum.
    ve ne yazık ki çok doğru bir laf var; çocuklarınız sizin aynanızdır.
  • derdini sıkıntısını bilmem, belki çok haklıdır ama onca yıl sus pus oturup bir anda böyle beyanlar saçıveren hanım kızın derdinin babası değil, best seller listesi olduğu kesin.
hesabın var mı? giriş yap