• bizdeki sev kardeşim bu filmden 5 kat daha iyi. filmin senaryosunu bizimkiler öyle bir evirip çevirmişler, rollere uygun adamları o kadar güzel koyup, mıstık gibi yan karakterleri o kadar güzel oturtmuşlar ki, bizimki on numara olmuş, onlarınki yedi numarada kalmış.

    james stewart yerine tarık akan koymak bile filmi üst seviyeye çıkarmış zaten. oyunculuk anlamında james daha iyi sayılabilir, ama bu filmdeki role tarık cuk oturmuş.

    hele zengin baba yerine hulusi kentmen nasıl bir güzellik katmışi bizimkine. hatta role kabiliyetini sevmem ama bizdekinde alev'i oynayan hülya koçyiğit bile bu filmdeki jean abladan daha iyi bir role sahip.

    bir de utanmadan bizimkinde senarist olarak sadık şendil görünüyor :) sanki kendi yazmış dayımın çocuğu.
  • içinizi ısıtıcak şirin mi şirin bir film.
  • uzun bir anksiyete sonunda izlediğim filmdir. 1938, frank capra filmi. döneminin oscar'ını da silip süpürmüs. sinemayı hissettim diyebilirim. neden vardı? insanlar neden bir salona dolusup 2 saat boyunca bir perde izleme gereksinimi duydular? bir takım duyguları topluca hissetmenin ve reaksiyonlar vermenin hazzı ne tür filmlerden geçti? bu sorulara cok iyi cevaplar veriyor erken ve orta dönem amerikan sineması. büyük kitlelerin büyük tepkileri, vurgulanan noktaların sahne içindeki kusursuz inşası gibi bir filmi büyük yapan seylerin farkına varıyoruz.

    bu dönemde kurgu tekniğinin amerikan sinemasında modern biçimiyle oturduğunu gözlemleyebiliyoruz. tiyatral dönemden kalma egzajere tepkiler, ahmak bir mutluluğa sahip çizgi film karakterlerinin olduğu bir dünyada çok gerçek şeyler hissettim. güldüm ya, uzun süre sonra bir filmde güldüm, eğlendim. "kolenkhov" adında inanılmaz güzel yazılmış bir rus karakter var ki, onun icin bile acabilirsiniz. temelde her aşk dramasında olduğu gibi maddi ve sınıfsal olarak iki ayrı kutupta yer alan bir çiftin, engeller karşısındaki aşk yolculuğu gibi bir temaya dayansa da, zamanının ötesinde diyalog ve tespitleri var. sizi irite eden bir propagandanın tam tersine, rus devrimi ile ilgili şahane şakalar, hükümet ve vergi politikalarına karşın eleştirilerin de yer aldığı, tematik bir amerikan eğlence sinemasından fazlasını barındıran bir film. tesekkurler sinema.
  • "biz bu filmi sanki yeşilçam'da da gördük" dedirten, eskimeyen ve her devrin insanına hitap edebilen kaliteli bir sinema klasiği.
    silah tüccarı amerikan zengini kirby, şirketi büyütmek için adım atar. bunun için de yerleşim yeri içerisinde koca mahalleyi satın almaya koyulur fakat tek bir ev bu satışa karşı direnir. o evin sahibi de , kirby'nin değerli oğlunun sekreteri ve aşık olduğu kızın büyük babasıdır...
    kapitalizmin vahşiliği yanında, "dünya malı dünyada kalır" temasıyla öne çıkan eğlenceli bir film.
  • başrollerinde james stewart ve jean arthur'un oynadığı 1938 yapımı frank capra filmidir. capra bir yıl sonra da benzer kadroyla mr. smith goes to washington'ı çekmiştir. benim için it happened one night'tan sonra en eğlenceli capra filmi olmuştur. genel atmosfer oldukça sıcak. tek sıkıntısı süresi. bi' yarım saat daha az olabilirmiş. neredeyse yüz yıllık bu filmin eskiliğini, repliklerin birinde geçen "amerika'nın kırk sekiz eyaleti" lafından anlayabilirsiniz.

    1930-50 arası çekilen çoğu hollywood filmi gibi, bu filmi de yeşilçam'da görmek mümkün. daha önce de başlık altında belirtildiği gibi, 1972 yapımı sev kardeşim bu filmin orası burası kırpılmış halidir. james stewart yerine tarık akan, jean arthur yerine hülya koçyiğit oldukça isabetli seçimler olsa da "benzer tema" olmanın ötesinde birebir (ç)alınan çok yer vardır.
  • 1938 yapımı akademi ödüllü capra filmidir.

    --- spoiler ---

    hikayesi anlatılan ailenin film boyunca her fırsatta orta sınıf bir aile oldukları vurgulansa da büyük ve güzel bir evde oturmaktadırlar, sekreter kız dışında hiçbir çalışan açıkça görünmemektedir. herkes hobisini yapabilmekte, 2 tane hizmetçi hizmet etmekte, dans dersleri alınabilmektedir. üstelik bir sürü konuğun geldiği, akşamları büyük yemek verildiği de gösterilmektedir.

    bu açıdan insanın mutlu olduğu işi yapabilmesi, tutkusunun peşinden gitmesi kolaydır. bir maaş alamadığın zaman evini, gıda masrafını karşılamayan ailelerin felsefi filmi kesinlikle değildir.

    baba hercai çocukça bir karakter olarak resmedilse de entellektüel altyapısı bulunmaktadır. özellikle maliye memuruyla diyaloğunda bu açıkça görünmektedir. 2. dünya savaşının kapıda olduğu, ispanya iç savaşının başladığı zamana gelen filmde “izm” taşlaması ile kutuplaşmaya da değinilmiştir.

    bazı sahneleri ve özellikle evin halini absürt bulsam da poppins iş yeri diyaloğu ve karakol-adliye sahneleri gibi güçlü bölümleri için izlenmeye değer bir filmdir.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap