• ara ara nefes almak icin gidilmesi gereken herhangi bir yer.
  • türk dil kurumu'na göre ayrı yazılır.

    (bkz: yurt dışı)
  • eski türk filmlerinde geçen bir yer. buraya iyi kıyafetlerle ve uçakla gidilir. dönüldüğünde gözde güneş gözlüğü olmazsa olmazlardandır. buradan dönenlerin havasından geçilmez.
  • öyle çok matah bir şey değil. eskiden ben de ülkedeki siyasi durumlardan, alım gücünün düşmesinden vs. yakınarak yurt dışı hayalleri kurardım. ancak aile olmadan ve dil yetkinliğin kısıtlıyken yalnızlık çekmekten başka bir şeye yaramadığını gördüm. iklimi de sıcak olan bir yere gidilmediyse depresyona girilmesi çok olası. bundan sonra kısa tatiller dışında uzun soluklu bir yurt dışı serüvenine girişeceğimi pek sanmıyorum.
  • gerçekten yeşil pasaportun yoksa ölüm gibi bir şey oldu ama ama ama...verdiğin vize başvuru paraları mı dersin, git gel şehir değiştir yol parası mı dersin, kolay alabilmek için araştırmalar yapıp kafanı sikmen mi dersin özellikle paran yoksa uff
  • türkiye ile olan tek ve ucundan biraz benzerliği: oturup bir basiniza agladiginizda, ama ciddi ciddi oyle boyle değil, kimsenin donup bakmamasi. ne güzel. yol boyu oturup aglarim oyleyse ben de. hem sehirlerarasi, hem de dönerken ülkeye. kirik bir aksanla “do you have tissues” demek hic bu kadar tuzlu olmamisti.
  • temiz olmayan bir evi öylece bırakıp, işe gitme hissiyatı yaşatan yerdir.
    içeride kalan kargaşaya, toza, pisliğe, dağınıklığa dur deyip çeki düzen vermek, yoluna koymak, pisliklerden arındırmak istersin ama dışarının güzelliği, huzuru, mutluluğu adeta seni büyüler ve gereken zamanı yaratmaktan sürekli kaçınırsın.

    öğrencilik dönemimde de geçici olarak yurtdışında yaşamıştım ama belki geri döneceğimi bildiğimden, belki geride bıraktıklarımla sürekli iletişim halinde olduğumdan, belki bırak türkü, öğrenci dışında yabancı kişilerin yaşamadığı küçük şehirdeki sevimsiz ırkçı yaklaşımdan, belki gittiğim ülkeden... belki hepsinin bir arada yarattığı etkiden... şimdi ki gibi tamamen kopmamış, mutluluğu, doğru şeyi yapmış olmanın verdiği huzuru yaşamamıştım. en güçlü hissim hep özlemdi. çekirdek ailem yanımda olduğu için belki, yaşım ilerlediği için belki, geri dönme fikrim hiç olmadığı için belki...
    ama sanki en büyük sebep, çok büyük br metropol olmasına rağmen, yardımsever, ırkçı olmayan, kendimi yabancı gibi hissedemediğim bir şehirde yaşadığım için olabilir.
    göç edeceğiniz ülkeyi, şehri doğru seçin. mutluluğun anahtarı kesinlikle bu.
  • yurdum insanı tarafından defaatle birinci dünya ülkeleri veya batı medeniyetini tanımlamak amaçlı kullanılan, genelleme kurbanı kelimelerden biri. bir iki tane örnek:

    - abi yurt dışında okumak/yaşamak istiyorum, ne yapmalıyım?

    + kardeşim yurt dışı, ülke hudutları dahilinde olmayan herhangi bir konum demek. burnunun dibindeki gürcistan'ın batum'u da yurtdışı, senegal'in dakar'ı da, muhtemelen senin yurt dışından kastettiğin, yaşama hayalleri kurduğun batı medeniyetinin bir parçası olan kanada'nın toronto'su da. şimdi bunu okumaya yurt dışı diye cezayir'e göndersen ikinci gün ağlayarak gelir, toprağım diye istanbul havalimanı pistindeki betonu öper. al sana yurt dışı amk, işine gelirse.

    - türk kızlarından/erkeklerinden bıktım abi! şimdi yurt dışında olacaktım ki, ah ah...

    + güzel ülkemin kızının da erkeğinin de birbirine tahammülü yok. bunun sebepleri, kendindekinden farklı olan her şeye duyulan ilgi, türk insanının aşağılık kompleksi ve kendini gömme merakı. erkeklerimizin ukrayna'ya günde 20 uçak kaldırmasının da, kızlarımızın erasmus+ gibi programarda "türk olmayan keresteye bile" vermesinin de sebebi budur. halbuki bir bilseler türkler olarak, gerek dış görünüş gerekse yaşam tarzı bakımından dünya ortalamasının gayet de üzerinde olduğumuzu. ama işte, ömrü hayatında üçüncü dünya ülkeleri vatandaşları ve birinci/ikinci dünya ülkelerinin leş kesimiyle, çomarlarıyla aynı ortamda bulunmamış, aynı havayı solumamış olanların bunu idrak etmesi mümkün değil. siz aynen böyle devam edin. yurt dışı da yurt dışı, var mı yurt dışından güzeli?
  • en kısa zamanda, bir gün mutlaka.. kalıcı olarak
  • artık bir kavramın temsilciliğini yapan bir kelimeye dönüştü yurt dışı. buna ek olarak da sanki bir bütünmüş gibi algılanıyor ve bu şekilde değerlendiriliyor.

    birçok insanla konuştum. çıkardığım sonuç yurt dışı sözcüğü ile kast edilen ağırlıklı olarak batı dünyası. abd, kanada, almanya, fransa ve kuzey ülkeleri. buna ek olarak avustralya, yeni zelanda ve japonya'yı ekleyebiliriz.

    bunda bir sorun yok. ama sorun bu ülkelerin bir bütün sanki tek bir ülkeymiş gibi algınlanmasındaki yanılsamalar.

    bu yanılsama yurt dışı'nı olduğundan daha mükemmel hale getiriyor türkiye'de yaşayanın hayalinde. japonya'daki olumlu bir davranış da fransa'daki güzel bir gelişme de aynı kefeye konuyor ve değerlendirme kabaca "yurt dışında bak böyle ama ya türkiye'de nasıl" gibi hiçbir zaman türkiye'nin kazanamacağı bir kıyaslamaya çevresinde oluyor. bu dengesiz terazi halkın akılcılığının azalmasına katıksız bir yurt dışı hayranlığına veya bazıları için yurt dışı nefretine sürüklenmesi gibi bir sonuçla karşımıza çıkıyor.

    bu hastalıklı bir akıl tutulmasıdır maalesef. değerlendirmeler duygusallaşıyor ve mantık çerçevesinden uzaklaşıyor. günümüzde de ülkeyi terk etme arzusu olarak tezahür ediyor.

    insanlara neden ve nereye gitmek istiyorsunuz diye sorduğumda neresi olursa, ne iş olsa yaparım gibi aslında göçtüğünde de büyük olasılıkla türkiye'deki haliyle aynı veya belki de daha düşük bir seviyede yaşamasına neden olacak yanıtlar alıyorum.

    şehir değiştirdiğinde taşındığı şehre uyum sağlamakta güçlük çeken kişiler ülke değiştirince mutlu olacağını, orada ne yapacağını bilmeden refah seviyelerinin artacağını ve kendince yaptığı yanlış yanılsamalar sonucu oluşan hayaller nedeniyle de mükemmel bir hayat yaşayacağını ya da kimilerinin dediği gibi buradan her türlü iyidir düşüncesinde olduğunu görüyorum.

    bu grup, haliyle, yurt dışı eleştirilerine inanamamakta; hatta yurt dışı hakkında olumsuz bir söz duyduğunda çok sert tepkiler vermekte. gelen tüm yorumlara ise şımarıklık gözüyle bakmakta. oysa gideceği yerde de muhtemelen türkiye'de çektiğinden farklı ama aynı can sıkıcılıkta sorunlarla uğraşacak.

    özetle ülke değiştirmek gibi büyük kararlar bilinçli ve planlı şekilde alınmalı. önce kapağı atalım sonra düşünürüz mantığından uzakta olmalı. hem bu doğaçlama yaşamdan çıkmak isteyip hem de planlamanın hayatın bir parçası olduğu ülkelere göç etmek istemek zaten başlı başına bir çelişki.
hesabın var mı? giriş yap