• öff bu ne leş romantizm ya.

    ben las vegasta yaşadım lan las vegas. sin city. rüya kent.

    10 saatlik fark var arada bazen 11. uçakla direkt uçarsan 13-14 saat, aktarmalı gidersen toplamda 18-19 saat.

    orda bile simit de vardı, çay da vardı. her hafta dolma sarma yiyordum mis gibi casino-otel büfesinden. zeytin de vardı, peynir de vardı. haftada 2 kez soframı kuruyordum domatesi, yumurtası, zeytini simiti demleme çayı ne varsa.

    çok canın çekerse adana kebap, pide bile buluyorsun. sucuk pastırma dünyanın her yerinde var zaten. zibil gibi.

    pasifik okyanusunun ortasındaki allahın bile ne zaman yarattığını unuttuğu bi adada yaşıyorsunuz sanki amk.

    3 günlüğüne 199 euroluk turla tatile giden adam öff çayı özledim diyor.
    erasmusla 4 ay almanyaya giden, hollandaya 1 seneliğine mastera gidenler başlıyor memleket romantizmne vıcık vıcık.

    eskiden facetime vs yoktu şimdi teknolojinin tanrısı var. al iphoneu git bi wifi ağına gir, 25 kişi aynı anda sohbet et çok açsan muhabbete ki ekstra bi bunu özlersin.

    ailemi çok özlüyorum diyenlere saygı duyuyorum da diğerlerine...neyse hadi.

    pacific okyanusunda adada yaşayan arkadaşlarım varsa burda onlara lafım yok. zeytin meytin mümkün değil yiyemezler. adamlar 6 aylığına uzay istasyonuna gidiyor, döndüğünde "ailemi çok özledim" lafı hariç tek bir şikayette bulunmuyorlar. bizimkiler 3 gün midilliye gidiyor, sonra 6 ay boyunca ağlanıyor ıspanaklı böreği çok özledim diye.
  • bakın 2022 yılına girmek üzereyiz artık, bunu vurgulamak istedim çünkü devir artık kolaylık ve her anlamda küreselleşme devri. özlenen şey aile olur arkadaş olur türkçe küfür edip geyik yapabilmek olur ne bileyim aynen bak salça olur hepsine varım. ama yurt dışında yaşarken özlediğiniz şey eğer çay ise kimsenin günahını almayayım da muhtemelen survivor adalarından birinde yaşıyorsunuz demektir. şundan emin olabilirsiniz ki inanın dünyanın en alakasız yerinde bile türk marketi var, aga atla git al gözünü seveyim. ha diyelim yok, ciddi ciddi en orta halli marka sallama çayı bile eğer evde demlik varsa atarsın üst göze al sana çay ya bu kadar anlamsız romantizme gerçekten gerek yok.
  • herkes yemekleri sıralamış ama bence belli bir süre sonra insan hiç aramıyor ve evde kendiniz yapmaya alışıyorsunuz veya düşünmüyorsunuz bile.
    bence hiç alışılmayan, veya alışılan ama ara ara aniden nükseden, insanın kendi ana dilinde yaşamama ve aslında bir yabancı oluşu fikri.

    verdiğiniz anlık tepkiler bile belli süre sonra anadilinizin dışına çıkıyor çünkü. çok basitinden, insan bir şeye bakıp “vay”, “a aaaa”, “oha” diye tepkiler vermek ve çevredekilerle aynı kelimelerle aynı hisleri paylaşmak istiyor. elbette insanlara bunları öğretiyorsunuz, siz de öğreniyorsunuz, ve kültürünüzü tanıtıyorsunuz ve inanılmaz bir keyif. ama sürekli olarak “yabancı” olma hissi gerçekten insanı yalnızlığa sürüklüyor.

    şimdi gidip biraz türk arkadaş edin, türk çevrede takıl diyebilirsiniz ama işin kötüsü zaman geçtikçe türkleri de kendinize yakın görmemeye başlıyorsunuz. türklerin arasında çok yabancı, yabancıların arasında çok türk oluyorsunuz. sanki nereye gitseniz oraya ait değilmişsiniz gibi. sanırım bir yere ait olmak, hatta onun hakkında hiç düşünmemiş bile olmak, işte o hissi özlüyorum.
  • anadilde tartisabilmek
  • yazıp yazıp siliyorum kaç gündür. bakalım toparlayabilecek miyim bu sefer.

    bombok bi şey yurt dışı. bir kere adı bombok. yurt ne kadar güzel bir kelime halbuki. yurt demek; vatan demek, aile demek, sevgili demek, yiyerek büyüdüğün yemek, içerek serpildiğin su demek, ev demek, yuva demek, sen gibi konuşan, sen gibi bakan, senin güldüğüne gülen, senin ağladığına ağlayan insanlarla dolu yer demek. "dış" ne ki hem?

    her şeyden önce "dış", harici, uzak demek. yukarda saydığım her şeye uzaksınız demek. senden başka gülen, düşünen, eğlenen, dinlenen insanlarlasınız demek. türkçe konuşmayan insanlarlasınız demek. herkesin ana dili gibi konuştuğunu iddia ettiği bir dille kendinizi ifade etmeye çalışıyorsunuz büyük ihtimalle. anlıyorsunuz ama; ne kadar iyi olursa olsun, hiç bir yabancı dil "ana" diliniz değil. adı üstünde, yabancı. her zaman eksiksiniz. kaç sene geçti hala "ouch" demiyorsunuz canınız yandığınıda, "ıhşş ananıskim" diyorsunuz değil mi? ama bunu duyup gülecek arkadaşınız yok ki yanınızda. başka sonra;

    tüm italyan erkeklerini geniş omuzlu, yeşil gözlü, uzun boylu ve esmer sanan türk kızlarını özlersiniz. acı gerçeği öğrendiklerinde yüzlerinde oluşacak ifadeyi hayal etmeye çalışır tebessüm edersiniz.

    tüm yabancı kadınları güzel ve türk erkeklerine bayılıyor sanan türk erkeklerini özlersiniz. arkadaşlarınızın çoğu, en hasları onlardan çünkü. siz gibiler çünkü. türk erkeğinin tercih edilen bir erkek olmadığını, türk olduğunuz için sizle konuşmayacak kadar ırkçı, en yakın arkadaşının sevdiğine iç geçirecek kadar karaktersiz, güzeli bırak eli yüzü düzgün dahi denilmeyecek "yabancı" kadınlar olduğunu söyleyip bir ütopyayı yıkmayı hayal edersiniz. arkadaşlarınızın inanamaz gözleri, "ama hani tüm dünya domalmış bizi bekliyordu?" diye soran tiz bir ses belki. öhm. sabahın şu saati, biraz ciddiyet.

    sonra; bir dükkana girip ağız tadıyla "günaydın" demeyi özlersiniz. ne bonjour, ne sabah-ul hayr, ne good morning, ne guten morgen tutmaz ki sıcacık bir günaydının yerini.

    aysel'e aşık olduğunuzu bilen ve kimseye söylemeyen celal'i, okuldan eve dönerken çişinizi tutamayıp altınıza kaçırmanıza tanık olan ve yıllar sonra hatırladığınızda bu menfur olayı beraberce katıla katıla güldüğünüz tamer'i, siz yolda kaldınız diye otobüse binmeyen, ikinizde de para olmadığı için sizle beraber 3 saat yürüyen onur'u özlersiniz.

    büydüğünüz mahallenin fırınından aldığınız, gazete kağıdına sardığınız sıcacık, taptaze ekmekle eve koşa koşa gitmeyi kollarınız yanmasın diye, annenizin hazırladığı dumanı tüten sofraya ailenizle oturmayı özlersiniz. sonra hatırlarsınız belki, yıllardır ekmek almaya siz değil kardeşiniz gidiyordur ama olsun. gitsem giderdim dersiniz fısıldayarak, kendi kendinize gülersiniz belki.

    küçükken yaptığınız listede dünyanın en nefret edilesi ilk 5 insanı arasına soktuğunuz kardeşlerinizi özlersiniz. çok kavga etmişsinizdir belki, abi denince akla gelecek ilk isim de siz değilsiniz belki, hem belki evden ayrıldığınızda hüzünden çok mutluluk duydu kardeşleriniz. ama her döndüğünüzde gözlerinde tekrar tekrar gördüğünüz özlemi gözünüzün önüne getirmeye çalışırsınız. bu kadar düşkün müymüşsünüz kardeşlerinize aslında?

    en çok neyi özlersiniz ama biliyor musunuz? o'nu özlersiniz. sizi gördüğü zaman gözlerinin ışıldamasını, sizleyken attığı kahkahasında başkalarıyla güler eğlenirken olmayan o tınıyı -belki hala doğru kelimeyi de bulamadınız bunu tasvirleyebilecek-, gecenin kör karanlığında boş sokaklarda aptal aptal el ele dolaşmayı özlersiniz. olmayacak şeylere gülmesini, herşeye bir şarkı uydurmasını, durup dururken daha siz ne olduğunu dahi anlayamamışken küsmesini, deli gibi yerli yersiz ağlamasını, şu yaşında hala "aşağı" yerine "aşarı" demesini özlersiniz. yüzüne bakıp "çok güzelsin ama gülünce güzelden başka bi' şey oluyorsun." demeyi, bunu her söylediğinizde çocuk gibi sevinmesini özlersiniz.

    ama sabredin. az kaldı.

    not: bu arada cnn alt yazı geçti. tüm italyan erkekleri yeşil gözlü, uzun boylu, geniş omuzlu ve çekici; tüm yabancı kadınlar da türk erkeklerine hayran, korkacak bi' şey yok.

    toparlayabiliyormuşum.

    *
  • yurtdisinda yasayan insanlarin simarikligidir. (ulkesine gore)

    ben de yurtdisinda yasiyorum. elbet ozluyoruz pek cok seyi. ne bileyim iste midye dolmayi, kokoreci, vs.

    ama adam gelip buraya raki yazmis, erik yazmis, ne bileyim iste beyaz peynir, simit falan demis. bunlar yurtdisina 3-5 ayligina falan gelen ve her seyden bihaber insanlar sanirim.

    ya arkadas, rakiyi nasil bulamadin sen cok merak ediyorum. peyniri, erigi? ben burada turkiye'de uretimi durmus olan elmali/incirli biskremi bile bulabiliyorum. adamlar ekstra turkler gelir sicak simit alir diye firin bile aciyor. istersem eger, tadim'in cekirdegini de bulurum, ozkan salgam'i da bulurum, eti puf da bulurum.

    adam cikmis karpuz yazmis ya ahahah. turkiye'de en elit kesimin bile goremedigi meyveler sebzeler buraya geliyor. diyarbakir'dan karpuzlari dizmisler buraya. daha birkac saat once yedim. dibim dustu lezzetinden.

    taharet muslugu demis. sanki gidip alamaz yaptiramaz. alman-takman-bitirmen 1 saatini almaz.

    erikli su demis. acili adana kebap falan demisler. yok ya. ben bir sey demiyorum. bunlar yarin diger gun "imm siz turkler ne diyor" falan da der.
  • (bkz: kolay gelsin)
    abi sunun net bi ingilizce ya da almanca karsiligi olmamasi beni bitiriyor; ofisteki temizlik gorevlisine kolay gelsin diyememek cidden cok canimi sikiyor.

    (bkz: derdimi sikeyim)

    gelen mesajlar uzerine edit: gelen tavsiyeler olmakla beraber tam karşılığını bulamadık, yurtdisinda yasayanlar olarak hepimizin derdi buymus!
    izninizle bakinizi degistiriyorum;

    (bkz: derdimizi sikeyim)
  • (bkz: taharet musluğu)
    hiçbir şeyi özlemedim de kıçımı yıkayabilmeyi çok özledim be!
  • naber lan yarram diyebileceginiz bir arkadas.
  • başkası olursan kendini özlersin, kendin kalırsan herkesi özlersin.
hesabın var mı? giriş yap